İçeriğe geç

Doktor Moreau’nun Adası Kitap Alıntıları – H. G. Wells

H. G. Wells kitaplarından Doktor Moreau’nun Adası kitap alıntıları sizlerle…

Doktor Moreau’nun Adası Kitap Alıntıları

Bugüne kadar yararsız tek bir şey görmedim ki, eninde sonunda evrimle yok olup gitmemiş olsun.
Belki bir zamanlar hayvan olmuş olabilirler. Ama daha önce hiç düşünmeye çalışan bir hayvan görmemiştim.
Artık o kadar da yılgın ve perişan değildim. Çünkü korku ve umarsızlık sınırını aşmıştım sanki. Artık hayatımın mahvolduğu kanısına vermiştim ya, her şeyi göze alabilirdim.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Hayatta her şey kısmetse olur. Bunu bir tek ahmaklar göremez.
İnsanların belleğindeki acı ve zevk, Prendick, onlardaki canavarın izidir.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
“Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.”
Korkakça davranmakla ne kadar aptallık etmiş olduğumu şimdi anlamış bulunuyorum.
Bu dünyanın aklı başında olduğuna dair inancımı kaybettiğimi itiraf etmeliyim.
Yaban diyar uygarlaştıkça, oradaki uygar insan yabancılaşır.
“Artık o kadar da yılgın ve perişan değildim. Çünkü korku ve umarsızlık sınırını aşmıştım sanki. Artık hayatımın mahvolduğu kanısına varmıştım ya, her şeyi göze alabilirdim.”
“Bense umutsuzlukla umarsızlık arasında gidip geliyordum.”
“Hayatta her şey kısmetse olur. Bunu bir tek ahmaklar göremez.”
“Sıradan bir okuyucu o sekiz günü hayal bile edemez. Belleğinde o sekiz günü hayal edebilmesini mümkün kılacak hiçbir anı bulunmadığı için şanslı sayılmalıdır.”
Evrimin işe yaramayan bir şeyi eninde sonunda yok etmediği bir örnek görmedim.
Acı denilen şey bu küçük gezegen, en yakın yıldıza varamadan yok olacak bu kozmik zerre dışında belki de başka hiçbir yerde vuku bulmamaktadır.
“Şu canına yandığımın dünyası,” dedi. “Ucu ortası belli değil! Doğru dürüst bir hayatım olmadı ki. Bundan sonra olur mu, bilinmez.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu adada yaşanan acı dolu kargaşayı gördükçe, bu dünyanın akıl sağlığına duyduğum inancı yitirdiğimi itiraf etmeliyim.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikâyem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Kimi zaman kendimi aşıyorum, bazen de kendimin gerisinde kalıyorum, ama düşlediklerimi hiçbir zaman tam olarak başaramıyorum.
Yıkmak ve değiştirmek kadar yapmak da var.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Oysa her şey ne kadar güzeldi! Ama gençlik işte, enayilik ettim Yirmi birime gelmeden bitirdim kendimi. Sanırım her şey değişti artık
Neyseki yarın var.. umutların en sevdiği gün ..
Umut ediyorum, yoksa yaşayamazdım
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir
“Bu yıldızların ışığında insanın dilini çözen bir şey var.”
Bir hayvan ne kadar kurnaz olursa olsun yalan söylemek sadece insanın işidir.
Bizi hayvandan çok insan kılan her ne ise, teselliyi ve umudu, sanırım, insanların gündelik kaygıları, günahları ve dertlerinde değil; maddenin uçsuz bucaksız, sonsuz yasalarında aramalı.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Bir ses beni çağırıyordu sanki
Bu yıldızların ışığında insanın dilini çözen bir şey var
Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü, aslında, içgüdünün yapay bir biçimde değiştirilmesi ve saptırılmasından başka bir şey değildi; eğitimle hırçınlık gözü pek özveriye, bastırılmış cinsellik de dinsel duygulara dönüştürülebiliyordu.
Haklarında hiçbir şey bilmediğim insanlar arasındaki varlığımın büyük bir cesaret gerektirdiğini anlamaya başladım.
Ne zaman acı dile gelip yüreğimizi yakarsa o zaman hissettiğimiz merhamet duygusu da içimizi yakar.
Bu adada katlanılan bu ızdıraplarla dolu karmaşayı gördükten sonra, bu dünyanın aklı başında olduğuna dair inancımı kaybettiğimi itiraf etmeliyim.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmaya görsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
insanın sırrını dillendirmemesi daha hayırlıdır.
Belki de bu acı denen şey başka hiçbir yerde meydana gelmiyordur.
Umudu tükenmeyen modern insanın kendisi tükenir
Gözleri alev alev yanan bu kapkara şey, benden tüm yetişkin kimliğimi ve hislerimi sıyırıp çekince bir an çocukluğumun unutulmuş korkularını hatırladım.
Tesadüflere teşekkür edemeyeceğime göre beni onunla buluşturan kişiye teşekkür etmeyi tercih ederim.
Değişim yavaş ve kaçınılmazdı.
Üstelik, bu dünyada bile, canlı varlıklar arasında bile nasıl bir acı var ki?
Yegane amacım, bir canlının bedeninde cerrahi estetiğin en uç sınırlarına kadar gitmekti. Şimdi benden korkuyor musunuz, Bay Prendick?
Doktor Moreau
Umutsuz değilim. Yoksa yaşayamazdım.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü, aslında, içgüdünün yapay bir biçimde değiştirilmesi ve saptırılmasından başka bir şey değildi; eğitimle hırçınlık gözü pek özveriye, bastırılmış cinsellik de dinsel duygulara dönüştürülebiliyordu.
Hayatta her şey kısmetse olur. Bunu bir tek ahmaklar göremez.
Gerçekten derin, kalıcı ve dehşet verici bir duruma düştüm, korkuya yabancılaştım ve bu, zihnimde kalıcı yara izleri bıraktı.
Bu yıllar! Nasıl da geçip gidiyorlar!
Şimdi hayatımın gerçek anlamda elimden kayıp gittiğini hissediyordum ve buna razı olmak her şeyi yapmaya cüret edebileceğim bir duruma ulaşmama neden oldu.
Ne zaman acı dile gelip yüreğimizi yakarsa o zaman hissettiğimiz merhamet duygusu da içimizi yakar.
Nasıl ve neden bilmiyorum, ama göğün o parlak sakinleri sonsuz bir huzur ve güven veriyor insana.
Bir hayvan fazlasıyla acımasız ve kurnaz olabilir, ama ancak gerçek bir insan yalan söyleyebilir.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikayem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Çığlıklar dışarıda daha da yükselmişti. Sanki dünyanın bütün acıları bu çığlığa yansımıştı. Yine de, böylesi bir acının yan odada sessizce çekiliyor olduğunu bilseydim sanırım pekâlâ katlanabilirdim – hep düşünmüşümdür. Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Galiba var olan her şey rengini içinde bulunduğumuz ortamın ortalama renk tonundan alıyor.
Doğayı incelemek sonunda insanı doğa kadar amansız kılıyor.
Bugüne kadar yararsız tek bir şey görmedim ki, eninde sonunda evrimle yok olup gitmemiş olsun.
“Affedersin,” dedi bir süre sonra, çabalayarak. Düşünmeye çalışıyor gibiydi. Son, dedi bu salak dünyanın sonu. Ne pislik ama
Ne için bütün bunlar Prendick? Biz bir bebeğin şişirdiği çikletler miyiz?”
Bu lanet olasıca dünya,” dedi, “her şey amma da karmaşık! Şimdiye kadar hiç hayatım olmadı. Ne zaman başlayacak merak ediyorum.
Duyulan acı dile gelip de yüreğimizi sızlatmayagörsün, o acıma duygusu insanı harap eder.
Nasıl ve neden bilmiyorum, ama göğün o parlak sakinleri sonsuz bir huzur ve güven veriyor insana.
Umutsuz değilim, yoksa yaşayamazdım. Onun içindir ki, hikâyem umut ve yalnızlık içinde son buluyor.
Belki de bu acı denen şey başka hiçbir yerde meydana gelmiyordur. Ama el yordamıyla ilerlediğimiz yasalar Üstelik, bu dünyada bile, canlı varlıklar arasında bile nasıl bir acı var ki.
Haz ve acının cennet ve cehennemle en Küçük bir ilgisi yoktur.
Galiba var olan her şey rengini içinde bulunduğumuz ortamın ortalama renk tonundan alıyor.
Onundur gökyüzündeki yıldızlar.
Umudum hep var; yoksa yaşayamazdım.
Aklıma Moreau’nun bu adamları hayvanlaştırdıktan sonra, küçülmüş beyinlerini kendisini Tanrı gibi gösterdiği birtakım düşüncelerle zehirlemiş olduğu gibi korkunç bir düşünce geldi. Ancak, bu düşünceler yüzünden ilahi okumayı kesemezdim çünkü etrafımdaki beyaz dişlerin ve güçlü pençelerin farkındaydım. Onundur gökteki yıldızlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir