İçeriğe geç

Doğuda Aşk Böyle Yazılır Kitap Alıntıları – Fatih Duman

Fatih Duman kitaplarından Doğuda Aşk Böyle Yazılır kitap alıntıları sizlerle…

Doğuda Aşk Böyle Yazılır Kitap Alıntıları

Fikre maşuk düşünce, söze sessizlik ,lisana kelimesizlik düşer.
Şöhretin fazlası adamı kendinden eder,mülkün fazlası Ademi şükürden eder.
Ak olmadan kara ne işe yarar?Dert olmadan deva ne işe yarar?Leyla olmadan Mecnun ne işe yarar?
Sen bir Yusuf’sun evladım. Sen sılası belli, gurbeti kayıp Yusuf’sun.
Yüzündeki o güzelliği,o endamı aramıyorum ben.Ben seni böyle güzel nakşeden nakkaşı arıyorum.
Ben ateşe düşmüş bir pervane gibi çırpınırken bu ateşi yakan ne hallerde acep?
Gözlerim yol görmez, aklım yol bilmez.Yürüyemiyor ve göremiyorum.Degil mi ki aşk kör olmaktır.Gözlerini vermektir.
Hiçtir, yoktur, bekâdır adı aşk
Fikre maşuk düşünce, söze sessizlik, lisana kelimesizlik düşer.
Kitapların tozları bile değerlidir evladım
Bu dünya pazarında hiç alınır hiç satılır
Ölüm bir vuslattır. Korkma ondan
Ölüm yâr-ı yârânâ bir adım daha yaklaşmak demektir.
Yarabbi! Bana vuslat nasip eyle. Adımın yanına adını ekle onun. Buna aşk diyeyim ve aşkımı vuslatla süsle. İsmimi isminde gizle
Ah minel aşk..
Sultan Süleyman ne diyor,
Saltanat dedikleri ancak dünyalık bir kavgadır.
Yalnızlıktan daha büyük mutluluk ve saadet yoktur..
Buralarda aşk bir zamanlar kaleler açar, beldeler fethederdi.
Esirin elinden tutar sultan yapardı.
Leyla gibi görünür Hakk’a götürürdü
Anladım ki, gönüle aşk düşmeyince kaleme harf düşmüyormuş.
Dil anlamsız konuşuyor,
Eller manasız yazıyormuş..
Osmanlı diyordu dedesi..
Orada yaşamak aşktır evladım.
Şairler orada kalemlerini denize batırıp gökyüzüne şiirler yazarlar
Hiçtir, yoktur, bekâdır adı aşk
Şiirlerime harf, gönlüme vuslat düşsün.
İşte bu aşk görünmeyenedir evlat. Aşk dahi görünmezdir. Senin öğrendin aşk hep görünen şeylere olmuştur. Burada ise aşk görünene kadardır.
Sonrası hal değiştirir.
Oralarda şehvete, nefsi işleri aşk diyorlar.
Buralarda ise bir zamanlar nefsin bulaştığını aşk demezlerdi. Aşktan saymazlardı onu.
Önce surette başlıyordu aşk. Yani senin anlayacağın gibi söylersek güzel bir kızın yüzünde. Ki bu sevda idi. Ama sevda aşka dönüşürse makbul sayılıyordu. Sevda dediklerinde dahi aşkı arıyorlardı. Şimdi ise aşk sır oldu. Şehvete adını verdiklerini görünce firar etti belkide. Ama inan saklanıyor bir yerlerde bir gün biri çıkaracak diye.
“Senin büyüdüğün yerlerde”dedi.
“Aşk aynı yazıları buradaki ile belki ve hatta aynı söylenir. Ama aynı şey değildir evlat. Burada da kayıptır işte şimdi o. Buralarda da aşk şekle bürünüp bazen bir entari giyinir, bazen bir ceket. Ama aslında aşkın bir şekli yoktur. Şekilden ötededir. Gören göz giydirir ona elbiseyi.
Ama şimdi içindeki aşka değil de elbisenin kendindedir sevda.”
Aşk kimi zaman bir güzelin gül gibi yüzünde, kimi zaman bir tesbih taşında, kiminde bir mezar başındadır.
(…)Senin istediğin, gülü koparmak değil, gülistana varmaktır elbet. Bırak batsın ayaklarına dikenler.

Bunun adı aşktır efendi. Ve sen daha ilk harfindesin aşkın. Senin kelimen aşk, sözün aşk, şiirin aşktır. Bu bahis “ayn” bahsidir. Suya düşer boğarsın gönül kuşunu. Lakin tek kelime etmez dilin.

Bu aşkın ilk harfidir. Bu harfte binlerce bahis bulunur ki onlarca âşık bu bahiste helak olmuştur. Bu bahiste sana düşense susmaktır.(…)

“ Aşkın sermayesi sermayesizliktir. ” ne demekti ?
“O aramakla bulunmaz; ama bulanlar arayanlardır.”
‘Şöhretin fazlası adamı kendinden eder’ … Mülkün fazlası ademi şükründen eder. Ne çok olursa sevin ne az olursa elem duy. Sözlerin nadide onları aslolan güzelliğe batırıp söyle.
Dildaşından ayrılan kişi, yüzlerce sözü de bulunsa dilsiz olur
Gözlerim yol görmez, aklım yol bilmez. Yürüyemiyor ve göremiyorum. Değil mi ki aşk kör olmaktır. Gözlerini vermektir. Bilemiyorum.
Aradığım aşktır. Yitiğim odur benim.
Manası kayıp bedenlerinin sırlarını mı bulmaya çalışıyorlar ?
Aşk neye olmaz, a aklı kıt adam! Aşk bir kara toprağa, aşk bir damla suya, aşk bir parça kağıda dahi olur. Aşkı neden bir bedene hapsediyorsun ? Aşk her şeyin özünde olan değil midir ?
İstediğim hep kitaplara gömülmek, ilim okumaktı. Kitaplarımdı bütün dostlarım. Onlar anlardı beni. Ben onlara anlatırdım, onlar dinlerdi. Ben orada aradım yârimi, yârenimi
Sûfi mecâz anladı yâre muhabbetim
Alemde kimse bilmedi gitti hakikatim.
Emrî
Demek ki bir olan başka. Bunlar ancak nişaneler taşıyor. Gül de, Leyla da, şirin de, Azra da hepsi bir. Hepsi yalnızca aşkın sureti. Yani bu vadide suret başka ama asıl aynı. Sözler başka ama fasıl aynı. Resim başka ama nakış aynı, biçim başka ama kumaş aynı. Ve dahi yangın başka lakin ateş aynı
Resmetmişim gözümde hayalini gûyiya
Nakş-ı nigârı sâgar-ı mercana yazmışım
Gözümdeki hayalini bulutlara resmedip güzel yüzünü mercan kadehe yazmışım
Nalişlerini dert ile bîçare bülbülün
Bâd-ı sabâ eliyle gülistâna yazmışım
O aşk derdi ile çaresiz kalan bülbülün inleyişlerini bahar yeliyle gülistâna yazmışım
Ser-nâme muhabbeti cânana yazmışım
Hasret risâlesin varak-ı câna yazmışım..
aşk mektubunun başına sevgilinin adını yazıp ayrılık risâlesini de canımın sayfasına yazmışım
Fuzûlî, Mecnun, Yusuf, aşk ve o cümle lt;aşkın sermayesi sermayesizliktir. gt;
Cennet için men eden aşıkları didârdan
Bilmemiş ki cenneti aşıkların didâr olur!
cennet için aşıkları, sevdiğinin gül yüzünden men edenler bilmiyorlar ki aşıkların cenneti o gül yüzlüdür. (onlar o gül yüzlüye bakınca asıl sevgiliyi görüyorlar)
Anladım ki, gönüle aşk düşmeyince kaleme harf düşmüyormuş.
Zira aşk da O, aşık da O, maşuk da O.
Aşka düşmek için aşık olmak gerekmiş. Yanmak, yanmak ve dahi yanmak gerekmiş ki söndürecek bir derya arayasın.
Pişmek için yanmak gerektir.
Aradığın şey kaybettiğindir ancak. Aşk buhranlarda aklına düşüyor insanın. Yarini kaybedince yanıyor aşık. Öyle yanıyor ki varlığında bilmediği ne varsa bir bir anlıyor. Aşk bir tuhfe-i ilahidir. Sana geldiğinde yapış ki ona, kaybetmeyesin. Acı tohumu ekmezsen gönlüne kızıl güller deremezsin.
Seni üşütmeyen rüzgarı rüzgardan sayma sen. Dilini kanatmayan sözü kelamdan sayma.
Anladım ki güzel sevmek ateştir, hardır, alevdir. Yanmaz ama yandırır. Ve yanan iflah nedir bilmez. Sözleri yanar lakin sönmez. Ya bu ateşten sonrası?
Aşk uğruna candan daha kıymetli bir şey verilebilir mi ki? Asıl aşık canını cananı uğruna verendir ancak.
Bu dünya pazarında hiç alınıp hiç satılır.
Aşk şekle bürünüp bazen bir entari giyinir, bazen bir ceket. Ama aslında aşkın bir şekli yoktur. Gören göz giydirir ona elbiseyi. Ama şimdi içindeki aşka değil de elbisenin kendinedir sevda.
Konuşmuyorum. Kimseye aşikar etmiyorum sırrımı. Dil hasta, akıl yorgun ve gönül sarhoş.
Aşkın sermayesi sermayesizliktir.
Aşk kimi zaman bir güzelin gül gibi yüzünde, kimi zaman bir tespih taşında, kimin de bir mezar başındadır.Aşk onları bir dilberle vuslata götürmez. Onlar sadece aşkın tecellisine vurulurlar.
Geldiğim yol gözlerimin önünde lakin benim bilmediğim bu gittiğim yoldur.
Bizim zehrimiz her ne olursa olsun, onun devası illa susmaktır.
Ben kavuşmak denilen nimete ermedim ki ayrılık azabına düşeyim.
Bazı kelimelerin dokunulmazlığı varmış. Çok zor anladım ben bunu. Ne yazarsan yaz ve ne kadar veciz yazarsan yaz bazı kelimeler omuzlarına öyle bir yükle oturuyormuş ki!Ancak o zaman anlayabiliyormuşsun manasının ağırlığını.
Bizim zehrimiz her ne olursa olsun, onun devası illa susmaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir