İçeriğe geç

Divan Kitap Alıntıları – Bâkî

Bâkî kitaplarından Divan kitap alıntıları sizlerle…

Divan Kitap Alıntıları

Gönlümün sırrını kimse bilmezdi. Ah ki gözyaşı gammaz oldu.
Niceleri ölüp gider, dünya bu dünyadır yine.
Eğri, sana hançer gibi takılır. Doğru, ok gibi yabana atılır.
Ey vefasız! Nesin, sen de kendini bildin mi?
Gözleri sabır ve selamet ülkesini yağma eden bir amansız Tatar gamzeli, dersen işte sen.
Gamzenin oku ne de güzel hedef bulur, hayretteyim.
Bağır kana batmış, görünmez asla yaradan.

Can ile gönül aşk dergâhının misafirleridir. Tekkedir, geçilmez avare ve aylaktan.

Ey taş kalpli! Murassa hançerin çiy düşmüş süsen yaprağı olsa da serttir demirden, taştan.

Bâkî’yi korkarım aşk yolunda gam öldürür. Yolcu şimdi mi bela çekti yoldaştan?

Ayağına her yandan altın akıp geldiği halde, bağda ağaçlar himmet umar ırmaktan.
Dünya evinde bir kalp huzuru olmayınca, fâni cihanı ne yapalım.
Söz mücevherdir, cahil mücevherin kadrini ne bilir.
Ne sende sevgi ve vefa var, ne bende sabır ve karar.
Gönülde gam dikeninin yarası, gözde her daim yaş.
Gözyaşım eteğine yapışan yetim çocuktur.
Kılıç lazım değil, o katil gamze yeter.
Güzelliğe çok mağrur olma sultanım, bu dünyadır.
Bilirsin, her yıldız saadet getirmez.
Yüzünü görmesem dünya gözüme görünmez.
Cahillere kitap gibi açılma.
Ateşli bağrımın içi hayalinin tahtıdır.
Yüzünü görüp esir olan, gönül şehrine şah olur.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dünya bela mekanı köhne bir saraydır. Bu viraneyi huzur köşesi zannetme.
İşim gücüm, aklım fikrim hep kendimle çekişip inatlaşma, yıldızımla dövüşüp cedelleşme.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Cihan bağının söğüdü hoş yürüyüşlü endamındır.
Ne Bâkî gibi hoş edalı bülbül gelir. Ne yüzün gibi mübarek gül bahçesi olur.
Ey Bâkî! Dünya saltanatının ömrüne gıpta etme. O, gaflet uykusu içinde yalnızca bir rüyadır.
Kadr ü kıymet bilenün bendesiyüz
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş..
Ne sende sevgi ve vefa var, ne bende sabır ve karar.
Dikkat ile seyrederiz yari serapa
Görmez mi idik biz de eğer olsa vefası

(Sevgiliyi uzun süredir seyrediyoruz. Eğer vefası olsa görmez miydik?)

Hüsnün zekâtınun eger ey hâce-i cemâl
Bir müstehakkın ister isen işte ben fakîr

“Ey güzellik sahibi sevgili, eğer güzelliğinin zekatını vermek istiyorsan ben fakir buradayım.”

Ârzû eyler imiş bâr-ı belâ çekdügümi
Çekeyin bârî çün ol şûh-ı cihânum özenür

O güzel benim bela çekmemi istermiş
Madem bu kadar istiyor çekeyim bari

Bâkî, şairliğinin atına bindi gider. Belagat ehline alçak gönüllülükle, Yâ Hû!
Bu hızlı dönen gök kubbenin altında sonunda hayır duadan başka bir şey işe yaramaz.
İlkbahardır, hoş etmeye çalış gönlünü
Daha nice gül açar da sen toprakta olursun.
Öğüt sana ancak kabiliyetin olunca fayda verir.
Senin eşiğinden başka bana sığınacak yer yok
Bu kapıdan başka bana dönüp varacak yer yok
Ey kahbe dünyanın talibi! Gaflet uykusu ne zamana dek? Galiba bu mihnet evini huzur yeri sandın.
Lütfen bana cevir ve cefa etme. Lütfen başkasına sevgi ve vefa gösterme.
Rakibe vuslatının sofrasını her dem sunup, lütfen gamını bana gıda etme.
Sultanım! Ellere lütuf ve kerem gösterirken, lütfen bana cevir ile kahretme.
Ey şah! Ok gibi doğruyum, beni yabana atma. Lütfen boynumu hasret ile yay etme.
Yüreği yaralı Bâkî’yi dert ile dermansız bırakıp lütfen başkasının derdine deva olma.
Ey Bâkî! Yârin vuslat ümidinden vazgeçme. Bir bakarsın merhaba ile himmet buyurur.
Mecazî aşka alakan varsa, hakikat sırrına vakıf değilsin.
Bâkî! Cihanda vefa belirtisinden nişane yok. Eğer aklın sana yâr ise yâr adını anma.
Cahalet karanlığında mücevher diye topladığımız, korkarım o günde çakıl taşı çıkacak.
Senin aşk gamının eşyaları yerleşebilsin diye gönül evindeki başka her şeyi çıkardım.
Batıl hep içi boş bir şeydir, ama müşkül budur ki Hak suretinde zuhur eder.
Zamane devrinin cümbüşü cahillik üstünedir.
Bir dudağı gonca, yüzü gül bahçesi, dersen işte sen.
Gam dikeninde inleyen bülbül, dersen işte ben.
Gamzenin oku ne de güzel hedefi bulur, hayretteyim. Bağır kana batmış, görünmez asla yaradan.
Pervane gibi şavkının ateşine yanmadan, âşık aşk adını anar mı utanmadan?
Bana güzellikte Yusuf ile seni sorarlarsa, Yusuf’u görmedim ama seni iyi bilirim.
Siyah zülfünün hevesi gönülden gitmez ya, bu sevdanın olmayacağını da bilirim.
Gönül seni cevir ve cefanı çekmek için sevdi. Efendi! Cihana dert ve bela için geldim ben.
Kadeh zehirli ise yârin elinden gelsin. Ey Bâkî! Rakiplerin elinden Cem Kadehi bile gelmesin.
Sırlar perdesinin ötesine kimse yol bulamaz. Hakikatin ne olduğunu bilen ancak yüce Allah’tır.
Kader yayından inen her bela okunun menzili, vefa ehlinin gönül sahrasıdır.
Bâkî, gösteriş ve ikiyüzlülük ormanının tilkisi değil, aşk dağının doruğunda kaplandır.
Ey başı gökte olan kimse! Feleğin ne gaddar olduğunu başına dokununca anlarsın.
O kirpikler, yüreğime mızraklarını doğrultur. O mahmur gözler, üstüme hançerini çeker.
Ey Bâkî! İşlerini Hakk’a bırak, tevekkül et. Allah’ın katından daha iyi sığınılacak yer olmaz.
Ne sende sevgi ve vefa var, ne bende sabır ve karar.
Ey gönül! Cihanı gözyaşımla şarap ettin. Be hey harap olası, âlemi harap ettin.
Yüreği yaralı Bâkî, hasretinden bir içim su istedi. Hançerin ona dayandı, asla cevap vermedi.
Dünya saltanatı rüyaya benzer şeydir. Uyanık baht isteyenlerin uykuyu terk etmeleri gerek.
Bâkî’yi perişan ettin, yiğitlik bu mudur? Sen güçlü civan, ben güçsüz bir aşk piri.
Aşk delisine nasihat ile zincirler bağlama. Zira bilirsin aşk aslanı bağ ve zincir dinlemez.
Ey taş kalpli şuh! Görünürde merhametten eser yok. Sert bakışlarından anlaşılır, kalbin ancak kayadır.
Ey Bâki! Dilber, gönül ülkesini niçin yağmalar? Padişah olana şehrini yağmalamaktan maksat nedir?
Bağrı yanıklar hasret vadisinde sensiz yandılar. Ey dudağı abıhayatım! Hızır gibi yetiş.
Gözyaşını günah ve isyan üzerine çok çok akıt. Sel aktığı yerde çerçöp bırakmaz.
Ey Bâki! Felek elinden gam çekme. Âlem böyledir, gül dikenin nasibi, bülbül kafes tutsağı.
Dağ bayır gezmeyi istemeyen, uzlet edip bir hüzünler evi dilemeyen bir divane var mı?
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir