İçeriğe geç

Discours Du Ghazi Mustafa Kemal Kitap Alıntıları – Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk kitaplarından Discours Du Ghazi Mustafa Kemal kitap alıntıları sizlerle…

Discours Du Ghazi Mustafa Kemal Kitap Alıntıları

Yabancı bir devletin koruma ve kollayıcılığını kabul etmek, insanlıktan yoksunluğu, güçsüzlük ve uyuşukluğu kabul etmekten başka birşey değildir. Gerçekten bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, başlarına isteyerek yabancı bir efendi getirmelerine asla ihtimal verilmez.
Oysa, Türk’ün onuru, gruru ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
O halde ya bağımsızlık, ya ölüm!!
Ben ilk defa bu işe başladığım zaman, çok akıllı geçinen bazı kişiler bana sordular: Paramız var mıdır?.. Silahımız var mıdır?
‘Yoktur’ dedim.
O zaman, O halde ne yapacaksın? Dediler.
‘Para olacak, ordu olacak ve bu ulus bağımsızlığını kurtaracaktır!’ Dedim.
Görüyorsunuz ki, hepsi oldu ve olacaktır.
Gerçekleri bilen, kalp ve vicdanında manevi ve kutsal zevklerden başka zevk taşımayan insanlar için ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.
Ben ilk defa bu işe başladığım zaman, çok akıllı geçinen bazı kişiler bana sordular: ‘Paramız var mıdır?.. Silahımız var mıdır?’ ‘Yoktur’ dedim. O zaman, ‘O halde ne yapacaksın?’ dediler. ‘Para olacak, ordu olacak ve bu ulus bağımsızlığını kurtaracaktır!’ dedim.
Başarı için pratik ve güvenli yol, her evreyi zamanı geldikçe, uygulamaktı.
Çok açık olarak bildireyim ki, ulus her türlü istencini kullanabilecek güçtedir.
Oysa, Türk’ün onuru,gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
O halde, ya bağımsızlık ya ölüm!
“..Bu inanca aykırı görüş ve fikir bildireceklerin vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hain, istenmeyen biri olur..”
Oysa, bütün yurdun ve koskoca bir ulusun ölüm ve dirimi söz konusu olurken “Yurtseverim” diyenlerin kendi sonlarını düşünmelerine yer var mıdır?
Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek
ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun
daha iyidir!…
Komutanlar ve subaylar,
1. Dünya Savaşı‘nın bunca çile ve
güçlükleriyle yorgun ve vatanın parçalanmakta olduğunu
görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen
karanlık ve felâket uçurumu kenarında beyinleri bir çare,
kurtuluş çaresi aramakla meşgul…
Saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki; bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi incelemeye dikkat etmekten, hiçbir zaman geri kalmasın!
Efendiler, askerlikten istifamı müteakip, Erzurum halkının istisnasız ve Vilayatı Şarkiye Müdafaai Hukuku
Milliye Cemiyeti’nin Erzurum şubesinin hakkımda pek
bariz bir surette gösterdikleri itimat ve samimiyetin bende bıraktığı unutulmaz hatırayı, burada, alenen zikretmeyi bir vecibe sayarım.
Ben ulusun vicdanında ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundaydım
Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulus ve yurdun gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.’
Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe direnmek lazımdır..
Tanrı isterse her şey olacaktır.
Ben cumhuriyetçiyim.
Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır.
geleceği için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedâkarlığı yapmakla ümit bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete kıyasla dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur.
Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!…
O halde, ya istiklâl ya ölüm!”
“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez.
Diğer önemli bir noktayı da belirtmek gerekir. Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkılamıyacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti.
-Sen yalan söyleyebilirsin, yeteneklisin!..
Bizim en önemli ve temel görevimiz, siyaset yapmak değildir. Bizim ve bütün ülke ve ulusun bugün tek görevi, topraklarımızda bulunan düşmanı süngülerimizle kovmaktır.
Görev ve fedakarlık, savaşan birliklerin yenilmeden, çekilmeden, başarısını sağlamaya çalışmakla yerine getirilir.
Arkadaşı savaşırken ve yardıma muhtaç iken, seyirci kalmış olan komutanlar, arkadaşının yenilgisine şahit olabilirse de tarihin amansız tenkit ve suçlamalarından asla kurtulamazlar.
Ben konuşurken Ethem, Tevfik ve Reşit Bey’lerin diyerek konuşmama itiraz edildi. Yükselen bir ses Paşa Hazretleri, artık bey demeyiniz, hain deyiniz uyarısında bulundu. Ethem ve Tevfik hainleri diyeceğim fakat daha Büyük Millet Meclisi üyesi sıfatını taşıyan Reşit Bey için de aynı sözü kullanmak mecburiyetindeyim. Yüce heyetinize olan saygım dolayısıyla bunu söyleyemem. Önce, Reşit Bey’in Büyük Millet Meclisi üyeliğinin kaldırılmasına oy vermenizi rica ederim, dedim.
Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Tarih: 22 Eylül 1919
Yer: Sivas
General Harbourd: Türk ulusu akla gelebilecek her türlü eylem ve fedakarlıkta bulunduktan sonra da başarılı olunamazsa ne yapacaksın?
Mustafa Kemal: Bir ulus, varlığı ve bağımsızlığı için düşünebilen girişimleri ve fedakarlığı yaptıktan sonra başarılı olur. Ya başarılı olmazsa demek, o ulusun ölmüş olduğuna karar vermek demektir. Dolayısıyla, ulus yaşadıkça ve özveriyle girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.
Keyfiyet, tarafımdan ordulara ve millete bildirildi. Bu tarihten sonra,
resmi sıfat ve salahiyetten soyutlanmış olarak, yalnız milletin şefkat ve
civanmertliğine güvenerek ve onun bitmez feyiz ve kudret kaynağından
ilham ve kuvvet alarak vicdani vazifemize devam ettik
Saygıdeğer efendiler, izninizle bu hikayeyi şimdilik burada bırakacağım.
Halifelik durumuna gelince, bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir konusu kalmış mıydı?
Türk ulusunun yüreğinden, vicdanından kopup gelen en köklü, en belirgin istek ve inanç belli olmuştu: Kurtuluş! Bu kurtuluş çığlığı Türk yurdunun bütün ufuklarında yankılanmaktaydı.
Uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve eğitiminin etkisinden bir toplumun,bir günde,bir yılda kurtulabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir. Böyle olduğu için, durumu ve gerçeği bilenler, elinden geldiği ölçüde kendi ulusunu uyarıp aydınlatarak kurtuluş yolunda ona kılavuzluk etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.
Ulus ancak devletlerin yıkılma ve çökme kargaşaları içinde bulunduğu zamanlarda tarihin yazdığı çok önemli ve korkunç günler yaşıyordu. Böyle günlerde talih ve alın yazısını kendi eline almak uyanıklığını gösteremeyen ulusların geleceği karanlık ve yıkım doludur.
Bir toplumun yaşamasının ve mutluluğunun ancak dilekte ve dileği gerçekleştirme yolunda tam birlik olmasına bağlı olduğunu açıkladık.
Adalet dilenmekle ve başkalarını kendine acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez; ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz. Adalet dilenmek ve acındırmak gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türkiye’ nin yarınki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdır.
Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. (Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır.) O alan, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, bırakılamaz.
Hayat demek, mücadele ve çarpışma demektir. Hayatta başarı, mutlaka mücadelede başarıyla mümkündür.
Yemen çöllerinde kavrulup yok olan Anadolu çocuklarının sayısını biliyor musunuz? Suriye’yi. Irak’ı korumak için, Mısır’da barınabilmek için, Afrika’da tutunabilmek için kaç insan şehit oldu, bunu biliyor musunuz? Sonuç ne oldu görüyor musunuz?!
Ulusumuz, sebepsiz yere, hiçbir yerde, hiçbir yabancıya saldırmış değildir.
İstiklâlimizi kazanıncaya kadar, bütün milletle birlikte fedakârca çalışacağıma mukaddesatım üzerine yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kararı kesindir.
İnsaf ve merhamet dilenme gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türkiye’nin gelecekteki çocuklar, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Her şeyden önce, manevi gücün, kalp ve vicdan gücünün yüksek tutulması şarttır. Bunu bilirsiniz
Halbuki Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!
O halde, ya istiklal ya ölüm!
Bu bilmeceyi hala çözemiyorum.
Çalışmak bizden, yardım ve kolaylık yüce Allah’tandır.
Meclislerle yönetilen ülkelerde ise en yıkıcı durum, kimi milletvekillerinin, yabancılar adına ve çıkarına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet Meclislerine dek girmek yolunu bulabilen yurt hainlerine rastlanabileceğine , tarihin bu konudaki örnekleriyle inanmak zorunluluğu vardır. Bunun için ulus, vekillerini seçerken çok dikkatli ve kıskanç olmalıdır.
Burada şunu da belirteyim ki, bendeniz ne Fransızların ne de herhan­gi bir yabancı devletin sahip çıkmasına tenezzül eden kişilerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı ulusumun bağrıdır.
Halbuki Türk’ün haysiyeti ve İzzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır!
O halde, ya istiklal ya ölüm!
Kelimenin önemi yoktur. Önem, işin gerçeğinde ve içeriğindedir.
Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında, son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusluca savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme vasıflarına sahip olabilsinler !
Dolayısıyla, yapılacak girişim ve eylemlerin bir an önce kişisel olmaktan çıkarılması, kesin olarak bütün bir ulusun birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir heyet adına olması gerekliydi.
Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
Tarihte yarılmamış ve yarılmayan cephe yoktur.
saygıdeğer ulusuma şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl özü çok iyi analiz etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!
“Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak!”
İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu kara olmuştur.
Atatürk’ten seçme düşünceler

Beni görmek demek, kesinlikle yüzümü görmek demek değildir; benim düşüncelerimi, duygularımı anlıyorsanız, bu yeter.

“Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.
Ülkenin ve ulusun kurtuluşu ve mutluluğu, hak ve adalet, ülke içinde güven ve huzurun sağlanmasıyla mümkündür.
Ulus, oluşan birliği korur ve bağımsızlığı için özveriden çekinmezse başarı kesindir.
Saygıdeğer Efendiler, pek iyi bilirsiniz ki, sultanlarla, halifelerle idare edilmiş ve edilmekte olan memleketlerde, vatan için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalıdır. Bu, çok defa kolaylıkla sağlanabilirmiştir. Meclisler ile idare edilen memleketlerde ise, en tehlikeli durum, bazı milletvekillerinin yabancılar adına çalışmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet meclislerine kadar girme yolunu bulabilen vatansızlara her zaman rastlanabileceklerine, tarihin bu konudaki örneklerini hükmetmek zaruridir. Bunun için millet, kendi vekillerini seçerken, çok dikkatli ve titiz olmalıdır. Milletin hata yapmaktan korunması için tek çıkar yol, düşünce ve faaliyetler ile milletin güvenini kazanmış olan siyasi bir partinin seçimde milleti kılavuzluk etmesidir.
Dünya’da ne görüyorsak KADIN’ın eseridir
~Mustafa Kemal ATATÜRK
Oysa, Türk’ün onuru, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!..
Vatana ihanetin nedeni olmaz; er ya da geç bedeli olur!..
Ne denli zengin olursa olsun; bağımsızlıktan mahrum ulus, uygar toplumlar karşısında, uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez
Kahramanı kadar gafili de haini de çok olan bir milletiz.
Mustafa Kemal Atatürk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir