İçeriğe geç

Direniş Kitap Alıntıları – Ernesto Sabato

Ernesto Sabato kitaplarından Direniş kitap alıntıları sizlerle…

Direniş Kitap Alıntıları

Izdırap ve sefalet içinde şarkı söyleyen bir insan karşısında dünyanın elinden hiçbir şey gelmez.
İnsan bu hızda insanca kalamaz.
Aldırmazsak sessiz bir ölümü meşrulaştıran sistemin suç ortağı oluruz.
“Yaşamımdaki edebiyatın kökenleri tam da bu yabancılaşma, muğlaklık, geçiciliğin ve istikrarsızlığın bana hissettirdiği hüzündür.”
Vahşet ve şiddetin ortasındaki iyiliğin varlığı ne kadar yüce ve dokunaklıdır.
“Gerçek zenginlik bir insanla karşılaşmak, yaratılış karşısında bir an sessiz kalmak, bir sanat eserinin ya da iyi yapılmış bir işin tadını çıkartmaktır. Gerçek hazlar insanın ruhunu şükranla doldurur ve aşka meyletmemizi sağlar.”
İç dünyamızın karmaşası ne kadar büyükse, kendimizi bir düzene hapsetmeyi o kadar fazla isteriz.
“Ne bilim ne sürrealizm ne de devrimci harekete olan bağlılığım mutlaka duyduğum kaygılı susuzluğu dindiremezken kendimi tutkularıma adayarak yaşadığımı iddia edebiliyordum.”
“O kişileri zaten aradığım için mi tanırım, yoksa kaderimin kıyılarında dolaşmakta oldukları için mi ararım, bunu hiçbir zaman bilemedim.”
Ebediyete ulaşmak için anın içine dalmaktan, evrenselliğe ulaşmak için var olan koşulların içinden geçmekten başka yol yoktur; şimdi ve burada. Peki o zaman, nasıl?
Hassas olduğumuzda, gözeneklerimiz acımasız katmanlarla kaplı olmadığında bizi her zaman kurtaranın ötekisi olduğunu anlarız. Ve olduğumuz yaşa eriştiysek, bunun nedeni başkalarının hayatımızı sürekli olarak kurtarmasıdır.
artık parklarda oynamayan çocukları aptallaştıran bu eğilimi şevkle, aşkla tersine çevirmezsek kaybolacağız; tanrı buna izin vermeyecektir.
Tarih iğrençliklerin, savaşların, infazların, işkencelerin haksızlıkların büyük bileşimidir, ama aynı zamanda dünya üzerindeki milyonlarca insan başkalarının hayatlarını gözetmek için kendilerini feda ederler. Direnişin can bulmuş hali onlardır.
Bir eve kişiliğini veren ne duvarları ne çatısı ne de zeminidir; sohbetleriyle, gülüşleriyle; aşk ve nefretleriyle içinde yaşayanlar, o evi maddi olmayan, ama derin bir şeyle dolduranlardır, tıpkı bir yüzdeki gülümseme gibi.
Davaranışlarımızın başkalarına verebileceği ıstırabı çoğunlukla kendimiz bile anlayamayız.
İnsan engellerden yeni yollar yaratmasını bilir çünkü hayatın yeniden doğması için bir çatlak yeter.
Hayat doğası gereği açıktır, ama kendi çevresinde duvarlar yükseltenlere bir zindandan daha karanlık gelir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sefalet içinde yaşayan milyonlarca insanın ıstırabı çoktan gökyüzüne ulaştı ; ne kadar görmemeye uğraşsakta artık hepimizin gözleri önünde . Çok yakında bir kitap okumanın ya da bir konsere gitmenin tadını çıkartamayacak hale geleceğiz
Tv bize içi boş ümitler verir, onun esiri oluruz. Hem büyülü hem kötücül bir etkisi vardır ve bana kalırsa bu, aşırı ışığın, bizi ele geçiren bir ışık yoğunluğunun eseridir. Işığın sineklerde ve hatta iri hayvanlarda aynı etki yarattığını hatırlatmadan edemiyorum.
Hepimiz bazen teslim oluruz. Ama hiç tükenmeyen bir şey vardır ki bu da, insanlık durumunu tehdit eden bu depremden bizi yalnızca manevi değerlerimizin kurtaracağına olan inançtır.
Özgürlüğü yaratan ayrıcalıklar değil sorumluluklardır.
Kurtlar kitleye musallat olursa sürünün av olduğu talihsiz bir gün gelecektir.
Hayat doğası gereği açıktır, ama kendi çevresinde duvarlar yükseltenlere bir zindandan daha karanlık gelir.
Şiddet kendisine tepki olarak anarşi yaratır.
Vazgeçmeyi kendim öğrenmedim,kayıplar vazgeçmeme yardım etti. Onun için mücadele etmedim,sadece onu kabul ettim.
“Çünkü bir eve kişiliğini veren ne duvarları ne çatısı ne zeminidir;
sohbetleriyle, gülüşleriyle, aşk ve nefretiyle içinde yaşayanlar, o evi maddi olmayan ama derin bir şeyle dolduranlardır, tıpkı bir yüzdeki gülümseme gibi.”
uzun bir süre makine, mantık ve madde fetişizmine teslim oldular; bilimlerinin büyük zaferleriyle gururlandılar, oysa suçiçeği salgınının yerini kanserin almasından başka bir şey olmadı.
rekabetin ve bireyselliğin kanını kuruttuğu bir dünyanın altında ezilmiş gibiyiz; daha insanca bir zamanın antik kalıntılarını barındıran insanlar arasında ne duygulara yer var artık ne de diyaloğa.
iç dünyamızın karmaşası ne kadar büyükse, kendimizi bir düzene hapsetmeyi o kadar fazla isteriz.
İnsanı oluşturan ölümlülük olduğu kadar da yaşama arzusudur, yalnızlık olduğu kadar da ortak yaşam ve sevgidir.
İnsan bu hızda insanca kalamaz. Bir robot gibi yaşarsa yok olacaktır.
Kimse kadere karşı koyamaz
Sürülenler, itham edilenler ve haklarından yoksun bırakılanlar, uluslarından ve ülkelerinden kovulanlar, vahşice en derin uçurumlara atılanlar Bugünün geleceği değiştirecek öğrencileri işte onlardır.
İnsanlığı korumaya katkıda bulunmanın bir yolu var ve bu Teslim Olmamaktır.
İnsanın insanlığı, öteki için fedakarlıkta bulunmasıdır.
İnsan Tanrı’larla uyumunu bozmadan da evreni sorgulayabilirdi.
Televizyon kitlelerin afyonudur
Aşkın bedeli az değildir ve daima mucizenin görkemine aittir.
Bir kucaklayışın, bir masayı paylaşmanın yakınlığından yoksunsak elimizde sadece iletişim araçları kalıyor.
Sürülenler, itham edilenler ve haklarından yoksun bırakılanlar, uluslarından ve ülkelerinden kovulanlar, vahşice en derin uçurumlara atılanlar Bugünün geleceği değiştirecek öğrencileri işte onlardır..
İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak biçimde yozlaştırır
İnsanın insanlığı, öteki için fedakarlıkta bulunmaktır.
Kimse hapishaneden darağacına giden yolda uyumaz demiştir. Ama hepimiz beşikten mezara giden yolda uyuyoruz ya da tam anlamıyla uyanık değiliz.
Kaybolmuş başka değer de utanç. Artık insanların hiç utanmadıklarını fark ettiniz mi ?
kurtlar kitleye musallat olursa sürünün av olduğu talihsiz Birgün gelecektir
İnsanın insanlığı , öteki için fedakarlıkta bulunmasıdır. (( E. Levinas ))
Donne , kimse hapishaneden darağacına giden yolda uyumaz demiştir , ama hepimiz beşikten mezara giden yolda uyuyoruz ya da tam anlamıyla uyanık değiliz .
Kaybolmuş başka bir değer de utanç . Artık insanların hiç utanmadıklarını fark ettiniz mi ?
Kurtlar kitleye musallat olursa sürünün av olduğu talihsiz bir gün gelecektir.
Tekdüze bir şekilde televizyonun karşısında oturmak duyularımızı uyuştururb, zihnimizi yavaşlatır , ruhumuza zarar verir .
Televizyon kitlelerin afyonudur .
insan başkalarıyla olan diyaloğunu ve onu sarıp sarmalayan dünya hakkındaki bilgisini kaybetmektedir.
Kimse hapishaneden darağacına giden yolda uyumaz, ama hepimiz beşikten mezara giden yolda uyuyoruz ya da tam anlamıyla uyanık değiliz.
Daha insanca bir yaşam arayışı eğitimle başlamalıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir