İçeriğe geç

Dinginliğin Gücü Kitap Alıntıları – Eckhart Tolle

Eckhart Tolle kitaplarından Dinginliğin Gücü kitap alıntıları sizlerle…

Dinginliğin Gücü Kitap Alıntıları

Mucize budur: “Kötü” gibi görünen her koşulun, kişinin ya da durumun ardında daha derin bir iyilik, bir hayır gizlidir. Siz olanı içsel olarak kabullendiğinizde, bu daha derin hayır size kendini -hem içsel hem de dışsal olarak- gösterir.
“Kötülüğe direnmeyin” sözü insanlığın en yüksek gerçeklerinden biridir.
Arzu, daha tam olarak kendiniz olabilmek için kendinize bir şeyler katma ihtiyacıdır. Tüm korku bir şeyleri kaybetme ve böylece küçülme ve daha az olma korkusudur.
Bu iki devinim Var’lığın kimseye verilemeyeceği ya da sizden alınamayacağı gerçeğini örtüp gözden saklar. Var’lık Şimdi tüm tamlığıyla zaten sizin içinizdedir.
Düşünceler, duygular, duyusal algılar ve deneyimlediğiniz her şey yaşamınızın içeriğini oluşturur. “Yaşamım” dediğiniz şey benlik duygunuzu ondan aldığınız şeydir ve “yaşamım” içeriktir, ya da siz öyle olduğuna inanırsınız.
Hedefler koyun, ama onlara erişmenin o kadar önemli olmadığını da bilin.
Herhangi bir şey mevcudiyetten kaynaklandığında, o bu anın amaca ulaştıran bir araç olmadığı anlamına gelir: Yapmak her an kendi içinde doyum vericidir.
Dinginlik içinde ve dinginlik sayesinde algıladığınız her şeyle bir’lik hissedersiniz. Her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir.
Düşünce akışı sizi kolayca sürükleyip götürebilecek muazzam bir devingenliğe sahiptir. Her düşünce çok önemliymiş gibi davranır. O dikkatinizi tamamen kendisine çekmek ister.
İşte sizin için yeni bir ruhsal uygulama: Düşüncelerinizi çok ciddiye almayın.
Her ne zaman çevrenizde bir sessizlik olursa, onu dinleyin. Yani, onun farkına varın. Ona dikkat edin. Sessizliği dinlemek kendi içinizdeki dinginlik boyutunu uyandırır, çünkü ancak dinginlikle siz sessizliğin farkına varabilirsiniz.
Yaşamınızı sürdürürken, kendinizi içinde yaşamınızın tüm içeriğinin geliştiği farkındalık olarak fark edebilir misiniz?
Yaptığınız şeyde ne kadar tamsınız? Yapışınız teslimiyet içeriyor mu, içermiyor mu? Hayatta başarınızı belirleyen şey budur, ne kadar çaba gösterdiğiniz değil.
Siz tüm deneyimlerin geçici olduğunu ve dünyanın size kalıcı değere sahip hiçbir şey veremeyeceğini idrak ettiğinizde teslimiyet çok daha kolay hâle gelir.
Görünüşte en kabul edilemez ve acı verici durumun içinde bile daha derin bir iyilik, bir hayır gizlidir ve her felaket ilahı bir inayet tohumu içerir.
Kuşkusuz, bazı yerleri terk etmek iyi olur -ve bazen bu sizin için yapılması en uygun şey olabilir. Ancak, birçok durumda, çekip gitmek bir seçenek değildir. Tüm o durumlarda, Ben burada olmak istemiyorum yaklaşımı sadece yararsız değil, aynı zamanda işlevsizdir de. Bu sizi ve diğerlerini mutsuz kılar.
Çoğu insanın yaşamını arzu ve korku yönetir.

Arzu, daha tam olarak kendiniz olabilmek için kendinize bir şeyler katma ihtiyacıdır. Tüm korku bir şeyleri kaybetme ve böylece küçülme ve daha az olma korkusudur.

Bu iki devinim Var’lığın kimseye verilemeyeceği ya da sizden alınamayacağı gerçeğini örtüp gözden saklar. Var’lık Şimdi tüm tamlığıyla zaten sizin içinizdedir.

Siz kendinizi geçmişte ya da gelecekte bulamazsınız. Kendinizi bulabileceğiniz tek yer ‘Şimdi’dir
Biz insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. Egosal zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek, onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir.
Yaşam ebediyen bu an değil midir ?
Mutluluğu istediğinizi söylersiniz, ama mutsuzluğunuza bağımlısınızdır.
Gelip giden hiçbir şey siz değildir.
Ben sıkılıyorum. Bunu kim bilmektedir?
Ben öfkeliyim, üzgünüm korkuyorum. Bunu kim bilmektedir?
Siz bilinen koşul değilsiniz, siz bilişsiniz.
Dinginlik sadece gürültünün ve içeriğin yokluğu mudur? Hayır, o zekânın ta kendisidir; o her formu doğuran, her formun temelini oluşturan bilinçtir. Ve o sizden, gerçek benliğinizden nasıl ayrı olabilir? Siz olduğunu düşündüğünüz form ondan kaynaklanmıştır ve onun sayesinde varlığını sürdürür.
Yaşamın bütünlüğü bizim düşünüşümüzle parçalara ayrılır. Yine de, o olayı yaşamın bütünü meydana getirmiştir. O kozmos denen birbirine-bağlılık ağının bir parçasıdır.
Her şey birbirine bağlıdır. Budistler bunu hep bilmişlerdir ve fizikçiler şimdi bunu doğrulamaktalar. Vuku bulan hiçbir şey diğerlerinden ayrı bir olay değildir; o sadece öyle görünür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Doğadaki her şey sadece kendisiyle bir değildir, bütün ile de birdir.
Teslimiyet bu âna teslim olmaktır, onunla bu ân yorumladığınız bir öyküye değil.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kuşkusuz, bazı yerleri terk etmek iyi olur -ve bazen bu sizin için yapılması en uygun şey olabilir. Ancak, birçok durumda, çekip gitmek bir seçenek değildir.
Bedeninizin içindeki canlılığı hissedin. Bu sizi Şimdiye demirler.
Gelip giden hiçbir şey siz değildir.
Ben sıkılıyorum. Bunu kim bilmektedir?
Ben öfkeliyim, üzgünüm korkuyorum. Bunu kim bilmektedir?
Siz bilinen koşul değilsiniz, siz bilişsiniz.
İnsanın durumu: Düşüncede kaybolmuşluk.
Dinginlik bu dünyada hiçbir forma sahip olmayan tek şeydir. Ama öyleyse, o gerçekte bir şey değildir ve bu dünyadan değildir.
Bir ağaca bakıp onun dinginliğini algıladığınızda, siz de dinginleşirsiniz. Onunla çok derin bir düzeyde birleşirsiniz. Dinginlik içinde ve dinginlik sayesinde algıladığınız her şeyle bir’lik hissedersiniz. Her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir.
Bir ağaca, bir çiçeğe, bir bitkiye bakın. Bırakın farkındalığınız onun üzerinde kalsın. Onlar ne kadar dingindir, ne kadar derin bir biçimde Var’lıkta köklenmişlerdir. Doğanın size dinginliği öğretmesine izin verin.
İnsanlar sonlardan rahatsız olma eğilimindedirler, çünkü her son küçük bir ölümdür. işte bu yüzden birçok lisanda hoşçakal sözcüğü tekrar görüşmek üzere anlamına gelir.
İsa’nın kendisini çarmıha gerenler için söylediği Baba, onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar, sözü sizin kendiniz için de geçerlidir.
Ego bir şeyle ya da birisiyle çatışma içinde olmaya ihtiyaç duyar. işte bu yüzden siz huzuru, mutluluğu ve sevgiyi arar, ama onlara çok uzun süre dayanamazsınız. Mutluluğu istediğinizi söylersiniz, ama mutsuzluğunuza bağımlısınızdır.
Bir başka insanın canlılığını bir kavrama indirgemek acımasız bir şiddet biçimidir.
Dogmalar ortak kavramsal hapishanelerdir. Ve garip olan şey şu ki insanlar içinde bulundukları hapishaneyi severler, çünkü o onlara bir güvenlik duygusu ve sahte bir Biliyorum duygusu verir.
Her ne zaman zorlayıcı bir biçimde düşünmeye dalarsanız, olan’dan kaçınıyor olursunuz. Bulunduğunuz yerde olmak istemiyorsunuzdur. Yani, Şimdi, Burada olmak istemiyorsunuzdur.
İnsanların kavramsal hapishanelerine hapsolmaları çok kolaydır.
İnsan zihni, bilme, anlama ve kontrol etme arzusuyla, kendi fikirlerini ve görüş noktalarını gerçek ile karıştırır. O, Bu böyledir der. Kendi yaşamınızı ya da bir başkasının yaşamını veya davranışını her nasıl yorumlarsanız yorumlayın, herhangi bir durumu her nasıl yargılarsanız yargılayın, onun bir görüş noktasından başka bir şey olmadığını, birçok olası perspektiften biri olduğunu idrak etmeniz için, sizin düşünceden daha büyük olmanız gerekir.
İçsel dinginlikle teması yitirdiğinizde, kendinizle teması yitirirsiniz. Kendinizle teması yitirdiğinizde, kendinizi dünyada kaybedersiniz.
Eğer ilişkide olduğunuz kişinin geçmişi sizin geçmişiniz olsaydı, onun çektiği acıları çekmiş olsaydınız, onun bilinç düzeyi sizin bilinç düzeyiniz olsaydı, siz de tam onun gibi düşünür ve davranırdınız. Bu idrakle birlikte bağışlama, şefkat ve huzur gelir.
Bazen teslimiyet, anlamaya çalışmaktan vazgeçmek ve bilmemekten ötürü rahat olmak anlamına gelir.
Görünüşte en kabul edilemez ve acı verici durumun içinde bile daha derin bir iyilik, bir hayır gizlidir ve her felaket ilahî bir inayet tohumu içerir.
İşte bu yüzden hayattaki en kutsal şey ölümdür. İşte bu yüzden Tanrı’nın huzuru size ölüm üzerinde derin bir tefekküre dalmanız ve ölümü kabullenmeniz yoluyla gelebilir.
Her ne olmuşsa, o başka türlü olamazdı.
Istırabınızı Tanrı’ya sunun, O’na teslim edin.
İnsanın durumu : düşüncede kaybolmuşluk
Biz, insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz.
Yaptığınız şeyde ne kadar tamsınız? Yapışınız teslimiyet içeriyor mu, içermiyor mu? Hayatta başarınızı belirleyen şey budur, ne kadar çaba gösterdiğiniz değil.
Siz bu ana aşılacak bir engel gibi mi bakıyorsunuz? Gelecekte erişeceğiniz bir anın daha önemli olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Siz benlik duygunuzu hangi öykülerden, hangi kurgulardan alıyorsunuz?
Dünyanın gözünde başarılı ya da başarısız olmanız önemlidir. Sağlıklı ya da sağlıksız olmanız, eğitim görmeniz ya da görmemeniz önemlidir. Zengin ya da yoksul olmanız önemlidir. Bu yaşamınızda kesinlikle bir fark yaratır.
Hiçbir şey birbirinden ayrı değildir, yalıtılmış hiçbir şey ya da hiçbir olay yoktur. Yüzeydeki görüntünün altında, her şey birbirine bağlıdır, her şey bu anın aldığı formu meydana getirmiş olan bütün kozmosun bir parçasıdır.
Çünkü Şimdi yaşamın bulunabileceği tek yerdir.
Daha derin bir biçimde baktığınızda, daima tek bir an vardır, öyle değil mi? Yaşam ebediyen bu an değil midir?
Mutluluğu istediğinizi söylersiniz, ama mutsuzluğunuza bağımlısınızdır.
Bir inanmayan olmasa, bir inanan olabilir mi?
Her gün dikkatinizin çoğunu alan sorunlu yaşam durumunuzla ilişkili tüm korku ve isteklerden geriye ne kalacaktır? Mezar taşınızda, doğum tarihiniz ile ölüm tarihiniz arasındaki üç-beş santim uzunluğunda bir tire.
Dini, siyasi, bilimsel tüm dogmalar (akıl yürütmeksizin doğruluğunun benimsenmesi beklenen inançlar) düşüncenin realiteyi ya da gerçeği kapsayabileceği yanlış inancından kaynaklanırlar. Dogmalar ortak kavramsal hapishanelerdir. Ve garip olan şey şu ki insanlar içinde bulundukları hapishaneyi severler, çünkü o onlara bir güvenlik duygusu ve sahte bir Biliyorum duygusu verir.
Düşünen zihin yararlı ve güçlü bir alettir.
Hayır, o zekânın ta kendisidir; o her formu doğuran, her formun temelini oluşturan bilinçtir.
Her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir.
Dinginlik sizin asli doğanızdır. Dinginlik nedir? O bu sayfadaki sözcüklerin algılanıp düşüncelere dönüştüğü içsel alan ya da Farkındalıktır. Bu Farkındalık olmadan, hiçbir algılama, hiçbir düşünce, hiçbir dünya olmazdı. Siz bir kişi kılığına girmiş o farkındalıksınız.
Sözcükler yol gösteren işaret direklerinden başka bir şey değildir.
Bu bilinçli olarak, isteyerek ıstırap çekmek anlamına gelir. Bilinçli olarak ıstırap çektiğinizde, fiziksel acı sizdeki egoyu hızla yakıp yok edebilir, çünkü ego büyük ölçüde direnişten oluşur. Aynı şey ağır bedensel sakatlık için de geçerlidir.
Kötülüğe direnmeyin sözü insanlığın en yüksek gerçeklerinden biridir.

Bir diyalog:

Olanı kabullen.

Bunu gerçekten yapamam. Bu durum beni rahatsız etti ve kız-dırdı.

Öyleyse olanı kabullen.

Rahatsız olmamı ve kızmamı mı kabulleneyim? Kabullenemememi mi kabulleneyim?

Evet. Kabullenmemeni kabullen. Teslim-olmamana teslim ol. Sonra neler olduğunu gör.

Siz tüm o ıstırap biçimlerini oluşurken fark etmeyi öğrenebilir ve şunu bilebilirsiniz: Bu anda, kendim için ıstırap yaratıyorum.
Eğer siz kendiniz için ıstırap yaratma alışkanlığındaysanız, büyük olasılıkla, başkaları için de ıstırap yaratıyorsunuzdur. Bu bilinçsiz zihin kalıplarını, onları bilinçli kılarak, oluşurken fark ederek sona erdirebilirsiniz.
Bir deneyimi kötü olarak isimlendirmek yerine, onu içsel olarak kabullendiğinizde, içsel olarak evet dediğinizde ve böylece onun olduğu gibi olmasına izin verdiğinizde neler olduğunu izleyip görün.
Herhangi bir şeyi zihnen iyi ya da kötü olarak etiketlemekten kaçınarak iyinin ve kötünün ötesine geçin. Alışkanlık haline gelmiş isimlendirmenin ötesine geçtiğinizde, evrenin gücü sizin içinizden akar.
Istırap, siz zihnen bir durumu arzu-edilmez ya da kötü olarak isimlendirdiğinizde ya da etiketlediğinizde başlar
Durumlar sizi mutsuz etmez. Onlar size fiziksel acı verebilir, ama mutsuz etmezler. Sizi kendi düşünceleriniz mutsuz eder. sizi kendi yorumlarınız, kendinize anlattığınız öyküler mutsuz eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir