İçeriğe geç

Dil Belası Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Dil Belası kitap alıntıları sizlerle…

Dil Belası Kitap Alıntıları

Peygamber Efendimiz bir hadisinde:
Günahların en büyüğü kişinin anne babasına sövmesidir. buyurduklarında sahabeler şaşkınlıkla,
Ya Resulallah, bir adam anne babasına nasıl söver ki? diye sorunca, onlara cevaben:
Kişi başkasının babasına söver, o da gelir bunun babasına söver. buyurdular.
İnsanı kötü konuşmaya iten şey ya karşıdakine eziyet etmek ya da sürekli ahlaksız fasıklarla birlikte bulunmanın neticesi olan ağız alışkanlığıdır. Çünkü sövüp saymak ucuz karakterli insanların huyudur.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz? Ashâb-ı Kiram: Allah ve onun Resûlü daha iyi bilir. Resulullah: Gıybet, kardeşinin hoşuna gitmediği bir vasıfla onu zikretmendir.
Şüphesiz her hastalığın tedavisi, sebeplerin uzaklaştırılması ile gerçekleşir.
Resulullah (s.a.v)şöyle buyurdu:
Haklı olduğu halde kim tartışmayı terk ederse, o kimse için cennetin en yüksek yerinde bir köşk inşa edilir. Haksız iken tartışmayı terk eden kimse için ise, cennette köşk verilir.
Hasan-ı Basri şöyle dedi:
Konuşması çok olanın yalanı da çok olur. Malı çok olan kimsenin günahı da çok olur. Ahlakı kötü olanın nefsine azabı da çok olur.
İnsan söylediği sözün mahkumu, söylemediği sözün ise hakimidir.
İnsan günahlarından pişman olur, tevbe eder. Şeytan da ise pişmanlık bulunmaz, asidir. İşte insanı şeytandan ayıran pişman olması, tevbe edebilmesidir.
Abdullah b. Ebî Hamsa’dan rivayet edildi. Dedi ki: Resûlullah, daha peygamber olmazdan evvel, ben onunla alışverişte bulundum. Onun bir kısım alacağı bende kaldı ve ona: Buraya senin alacağını getirip teslim edeceğim diye söz verdim. O gün unuttum. Ertesi gün de unuttum. Üçüncü gün geldim, hâlâ yerindeydi. Beni görünce şöyle buyurdu:
يا فتى لقد شققت علي أنا ههنا منذ ثلاث أنتظرك
Ey genç! Sen bana zahmet verdin! Zira ben üç günden beri burada seni beklemekteyim.
Yolcuyuz
Bir tarafta barikatla kapalı, dikenle döşeli Cennet yolu;diğer tarafta ise etrafı eğlence merkezleriyle sarılı, ağaçları ve çiçekleriyle göze safa veren cehennem güzergâhı..
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Selamet içinde kalmak isteyen,sükuttan ayrılmasın.”
Lokman Hekim’e Senin hikmetin nedir? Diye sorulunca şöyle buyurdu:
Ben yapmam gerekmeyen şeyi sormam. Beni ilgilendirmeyen şeyin de peşine düşmem.
Oysa ki Müslüman, susması tefekkür, bakması ibret, konuşması zikir olan kimsedir.
İnsan söylediği sözün mahkumu olur, söylemediği sözün ise hakimidir.
Ölümü çokça hatırlayan dünyadan az şeyle yetinir; sözünü amelinden sayan da ancak kendisini ilgilendiren şeyleri konuşur.
Ömer b. Abdülaziz

İbn Ebi’d-Dünya, Kitabü’s-Samt, 35

Bütün huylar, ancak ilim ve amel macunuyla tedavi edilir.
Düzgün konuşmasını becererek kendine bir fayda sağlamıyorsan, bari sus da selamette kal. Çünkü susmak da bir kazançtır.
Halkın, Allah Teâlâ’nin sıfatları ve kelâmıyla ilgili soruları, ve Kur’an’ın harflerinin ezeli midir, sonradan mi yaratılmıştır şeklindeki soruları dilin âfetlerindendir. Onların vazifesi Kur’an’ın hükümleriyle amel etmektir. Ancak bu nefse ağır gelir. Kalbi boş ve gereksiz şeylerle meşgul etmek ise nefse hafif gelir.
Dini konularda doğruyu söylemek, meseleyi doğru bir şekilde aktarmak, ancak sözün ehli âlimlerin işidir. İlmi az ya da anlatımı noksan olan kişi konuşarak yanlış yapmış olur; yanlıştan kurtulamaz, fakat, cahil olduğu için Allah (c.c) onu affeder.
Cenâb-ı Allah şöyle buyurur:
Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v), Cebrail’e,
Ey Cebrail! Bu af nedir, nasıl olur? diye sorunca, Cebrail (a.s) şöyle demiştir:
Allah (c.c), sana zulmedeni affetmeni, sana gelmeyene gitmeni, sana vermeyene vermeni emrediyor.
Cennete bir adamın ağladığını görsen şaşırmaz mısın?
Âkıbetinin ne olacağını bilmediği halde, dünyada gülen kişinin durumuna daha çok şaşılır.
Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: Bedir muharebesine Resûlullah ile beraber gittim. Bana dedi ki: Gel seninle yarışalım! Bunun üzerine ben fistanımı karnımın üzerine sıkı bir şekilde bağladım. Sonra bir çizgi çizdik. Onun üzerinde durduk ve yarıştık. O beni geçti ve şöyle demiştir: İşte bu geçişim senin Zilmecaz’daki geçişine karşılık olsun.

Zilmecaz’daki hadiseyi ise Hz. Âişe (r.a.) şöyle anlatıyor: Biz oradayken Resulullah bir gün bize geldi. Ben o zaman daha gencecik bir kızdım. Babam beni bir şey için göndermişti. Resulullah onu bana ver dedi. Ben vermedim ve Resulullah’tan koşarak uzaklaştım. Rasulullah beni tutmak için arkamdan koştuysa da bana yetişemedi.

Said b. el-Âs oğluna şöyle dedi: Şerefli bir kimse ile dalga geçme. Çünkü böyle yaptığın takdirde o, sana buğzedecektir. Rezil bir kimse ile de şakalaşma. Zira onunla şakalaştığın takdirde, sana karşı cüretkâr olacaktır.
Musa (a.s) ve Hızır (a.s) kıssasında, yeri gelmeden önce soru sormanın çirkin olduğuna işaret vardır; zira Hızır Hz. Musa (a.s)’a,

O halde bana tâbi olacaksın. Ben söz açmadıkça bana hiçbir şeyden sorma! demiştir.

Hz. Musa (a.s), delinen gemiden dolayı Hızır’a sorduğu zaman Hızır, vaadine riayet etmediğinden dolayı Hz. Musa (a.s)’in sualini kınadı. Bu bakımdan Hz. Musa (a.s) özür dileyerek şöyle dedi:

Onu unutmuşum! Unuttuğum şeyle beni sorguya çekme ve işimde bana güçlük çıkarma!

Hz. Musa (a.s) sabredemeyerek Hızır’a üçüncü defa sual sordu. Hızır kendisine,

İşte bu itiraz, benimle senin ayrılmamıza sebep olmuştur deyip, ondan ayrıldı.

‘Biz Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, peygamber olarak Muhammed’e razı olduk.’
Halk tabakasının vazifesi, Kur’an’da olan ibadet ve taatlerle meşgul olmaktır, ancak bu ibadet ve taatlerle meşgul olmak nefislere ağır gelir, fuzuli hareketler ise, kalbe hafif geldiğinden avam tabakadan olan bir kimse ilme dalmaktan hoşlanır; zira şeytan kendisine ‘sen âlimlerden ve fazilet ehlindensin’ hayalini verir ve bu hayali kalbinde yerleştirmek için var kuvveti ile çalışır. Onu kaydırıp küfrünü gerektiren bir sözü ağzından çıkarıncaya kadar yakasını bırakmaz. Oysa kendisi küfrünü gerektiren bir söz söylediğinden habersizdir.
Eğer konuşmayı beceremeyen kimselerden isen bunu ganimet ve fırsat sayarak sükût edip selamete kavuşanlardan olmaya çalış.
Konuşan susarsa, selamet bulur, konuşursa, nefsini tehlikeye atmış olur
‘Susan kurtulmuştur’
Kim bizim dil âfetlerinden söylediklerimizin tamamını düşünürse anlar ki, kişi dilini serbest bıraktığı takdirde hatadan selim kalmaz
Kim ‘Ben İslâm’dan uzağım’ derse -eğer doğru söylüyorsa- söylediği gibidir. Eğer yalancı ise, İslâm’a sağlam olarak dönmemiş demektir.
Huzeyfe b. Yeman (r.a) Hz. Peygamber’in [s.a.v] şöyle buyurduğunu rivayet eder:

Sakın sizden bir kimse şöyle demesin: ‘Allah’ın dilediği ve senin dilediğin ‘ Fakat şöyle desin: Allah’ın dilediği, sonra senin dilediğin

Abdullah b. Zem’a (r.a.) anlatıyor: Bir gün Allah Resulü hutbe okurken, birinin yellenmesinden dolayı gülüşenlere şöyle nasihat ediyordu:
Sizler, kendinizin de yaptığınız bir şeye niçin gülüyorsunuz?
Müslüman kişi Müslüman kardeşini hayırla andığı zaman, melekler ‘Sana da bunun benzeri olsun’ diye dua ederler.
Kim bir sultanı veya herhangi bir kimseyi, kendisinde bulunmayan sıfatlarla şahitler huzurunda methederse, Allah Teâla (c.c) kıyamet gününde bu kimseyi dehşetten sarkmış diline basıp düştüğü halde haşreder.
Bizler bazı insanların yüzüne gülüyoruz, oysa kalbimiz onlara lanet ediyor.
Mal ve rütbe sevgisi, suyun sebzeleri yeşertmesi gibi kalpte nifak yeşertir.
Kişi, yöneticinin huzuruna girip, onu övmeye ihtiyacı olmadığı zaman böyle yaparsa münafıklık etmiş sayılır. Eğer yöneticinin huzuruna girmek zorunda değilse, fakat girdiği takdirde de onu methetmediğinde başına geleceklerden korkuyorsa bu da münafıklıktır. Çünkü nefsini, yöneticiyi övmeye mecbur eden kendisidir. Eğer aza kanaat edip mal ve rütbeyi terkederse, emirin huzuruna girmeye gerek kalmayacaktır. Buna rağmen, mertebe ve zenginlik arzusundan dolayı yöneticinin huzuruna girip onu methederse, böyle bir kimse münafıktır
İbn Ömer (r.a)’e şöyle denildi: Biz yöneticilerimizin huzuruna giriyoruz. Orada konuşuyoruz. Çıktığımız zaman konuştuklarımızın aksini konuşuyoruz. İbn Ömer, ‘Biz Hz. Peygamber [s.a.v]’in zamanında bunu münafıklık sayardık’ dedi.
Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyurmuştur:

İyiliği emret! Kötülükten vazgeçir.

Deniliyor ki: Kabir azabının üçte biri dedikoduculuk ve koğuculuktan ileri gelir.
Elindeki sermaye ile hazine kazanabilen bir kimse, onu bir çamur yığınıyla değiştirse ne kadar zarar ederse, ömür sermayesini zikir ve fikir yerine boş konuşmalarla sarf eden bir kimse de öyle zarar eder.
Bir kimse başkalarının bilmediği bir sözü onun aleyhinde yayar, onu o söz ile lekelemek isterse, aynı söz ile kıyamet gününde o iftiracıyı ateşte eritmek Allah’a haktır.
Unutmayalım ki, Baki olan Allah’tır. O’nun dışındaki her şey fanidir.
Kim haksız yere bir sözü, bir Müslüman’ı onunla lekelemek için yayarsa, Allah onu kıyamet gününde ateşle lekelendirir.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Sizin en şerlilerinizi size haber vereyim mi?

Evet! dediler.

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Onlar ki, koğuculuk yaparlar, dostların arasını bozarlar, tertemiz insanlardan ayıplar arar, yakıştırmalar yaparlar.

Allah nezdinde en sevimliniz, ahlaken en güzel olanlarınızdır. O kimseler ki, kanatlarını gererler, severler ve sevilirler. Sizin Allah nezdinde en sevimsiz olanlarınız, söz gezdirenleriniz, kardeşlerin arasını ayıranlarınız, masum kimselerin hatalarını araştıranlarınızdır.
İnsanları diliyle çekiştiren, kaş ve gözüyle işaretler yapıp alay eden her fesat kişinin vay haline..
Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyurmuştur:

Affetmeyi şiar edin, marufu emret ve cahillerden yüz çevir.

Dedi ki: ‘Allah âdil bir hâkimdir.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Kim hayâ perdesini yüzünden atmışsa, onun gıybeti yoktur.

Selef-i Salihin derler ki: Üç sınıf vardır, onların gıybeti yoktur, onların gıybetinden günah gelmez:

1.Zalim idareci
2.Bid’atçi kimse
3.Fıskını açıklayan fasık

Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır .
Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki alay ettikleri kimseler kendilerinden daha hayırlıdır.
Hucurat Suresi 11.ayet
Zira burası aldanma yeridir.
Hasan-ı Basri den rivayet edilmiştir yaşlı bir kadın Allah Resulü’nün yanına geldi ve peygamber Efendimiz ona yaşlı kadınlar cennete giremezler buyurdu bunun üzerine kadın ağlamaya başlayınca peygamber Efendimiz sözünün ne manaya geldiğini şöyle açıkladı Sen o gün yaşta olmayacaksın Allah ayetinde gerçekten biz cennetlik kadınları güzel bir şekilde neden yarattık onları hep bakire yaptık buyurmaktadır.
Ha, Mim! Bu kitabın indirilişi, aziz, âlim olan Allah’tandır. O, günahı bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan, ihsan sahibi Allah’tan dır ki, Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Dönüş ancak O’nadır.
Birbirinizin gizli taraflarını araştırmayın
Ne zaman bir Müslümanın hakkında kalbine bir kötülük gelirse, o Müslüman’ı daha fazla gözetmen ve durumunu sorman, ona hayırla dua etmen daha münasip olur, çünkü böyle yapman şeytanı kızdırır ve senden uzaklaştırır. Bir daha da şeytan senin kalbine kötü zannı ilka edemez, çünkü senin dua etmekle ve hakkında kötü zan yapılmak istenen adamın hakkına daha fazla riayet etmekle meşgul olmandan korkar.
Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurmuştur:

Allah, Müslüman’ın, kanını, malını ve kendisi hakkında kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.

Onun için,elindeki sermaye ile hazine kazanabilen bir kimse,onu bir çamur yığınıyla değiştirse ne kadar zarar ederse,ömür sermayesini zikir ve fikir yerine boş konuşmalarla sarf eden bir kimse de öyle zarar eder.
Resulullah buyurdu ki;
”İnsanlar üç sınıftır: Karlı olanlar, selamette olanlar, günahkarlar. Karlı olan Allah’ı zikreden kimsedir. Selamette olan, sükut edendir. Günahkar da, batıl ve boş işlere dalandır. ”
Kalbinden bir anda gelip geçen şeyler affedilmiştir.
Kalbinden bir anda gelip geçen şeyler affedilmiştir.
Başkasının kötülüklerini dil ile zikretmek haram olduğu gibi, Müslüman hakkında içinden kötü zanda bulunmak da haramdır. Ben bundan kalbin kinini ve başkasının aleyhine kötülükle hükmetmesini kastediyorum.
Kötü söz gibi kötü zan da haramdır.
Eğer hâlini bilseydin, kendi kendine gülmek başkasına gülmekten senin için daha evla olurdu.
Kim olursa olsun, Allah’ım emrine muhalefet eden bir kimseye uyulmaz.
“Şüphesiz müminin susması tefekkür, bakışı ibret, konuşması da zikir olmalıdır.”
Hadis-i Şerif
Enes (r.a.) der ki:Resulullah (s.a.v) eşleriyle beraberken en çok şakalaşan biriydi rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem(s.a.v) çok tebessüm ederdi.
Yusuf b. Esbat diyor ki: Hasan-ı Basri otuz yıl boyunca hiç sesli olarak gülmemiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir