İçeriğe geç

Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak Kitap Alıntıları – Salih Uyan

Salih Uyan kitaplarından Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak kitap alıntıları sizlerle…

Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak Kitap Alıntıları

Araştırma sonuçlarına göre, günde 2 saatten fazla televizyon izleyen çocukların ileriki yaşlarda farklı seviyelerde dikkat eksikliği problemi yaşadıkları ortaya çıkmıştır.
Çocuğunuz sizi bazen kitap okurken görsün. Haftanın belirli günlerinde evinizde sadece sayfa hışırtısı olsun. Anne kitap okusun, baba gazete okusun, bir yandan da çay içilsin. Çocuk da gürültüsüz, görüntüsüz bir ortamda insanın ne kadar huzurlu olabileceğini hissetsin. Ayaklarınızın dibinde boya yapsın mesela. Veya halıya sırt üstü uzanıp hayal kursun. Ama zihni birazcık boş kalsın.
Ekran bağımlılığı aile içi iletişimsizliğin sebebi değil, sonucudur.
Bebeği sakinleştirmek için en yakın ekranın önüne oturtmak, çocuğun ağlamasını kesmek için ağzını kapatmaya benzer..
Çünkü internet çocuklarımıza yasaklanamayacak kadar çekici, denetimsiz bırakılamayacak kadar tehlikeli bir dünya sunuyor.
Çocuğunuz sizi bazen kitap okurken görsün. Haftanın belirli günlerinde evinizde sadece sayfa hışırtısı olsun. Anne kitap okusun, baba gazete okusun, bir yandan da çay içilsin. Çocuk da gürültüsüz, görüntüsüz bir ortamda insanın ne kadar huzurlu olabileceğini veya. Ayaklarınızın dibinde boya yapsın mesela veya halı sırtüstü uzanıp hayal kursun. Ama zihni birazcık boş kalsın
Ben teknolojiden anlamıyorum. deyince sorumluluktan değil, suçluluk duygusundan kurtuluyoruz sadece.
Ekran bağımlılığı aile içi iletişimsizliğin sebebi değil, sonucudur.
İlk ołarak ne umuyordu bilmiyoruz ama bulduğunu yedi internet
Çocuklarımıza asıl zarar veren şey teknoloji kullanımı değil, iç dünyalarını ailelerine kapatmalarıdır. Cihazları kapattırmak meseleyi çözemez. Asıl mesele çocukların iç dünyalarını anne ve babalarına açmalarını sağlamaktır. Bu da ancak aile içi kurallar oluşturmak, güven ortamı sağlamak ve takip etmekle olur.
Mutlaka siz de yaşıyorsunuzdur. Google’da arama yaparken kullandığınız kelimeler sizi günlerce, bazen aylarca takip ediyor. Yani sanal âlemde bıraktığınız ayak izleri kolay kolay silinmiyor.
İnsanın gülesi geliyor ama gülemiyor.
İnternette hiç değişmeyen bir kural var! Eğer aldığınız bir hizmet karşılığında ücret ödemiyorsanız, mutlaka arka planda işleyen başka bir plan vardır.
Halbuki hayatta hiçbir şey kolay değil. Ama bunu çocuklar bilmiyorlar.
Çünkü hayırlı evlat yetiştirmek için, hayır cümlesini biraz daha sık kullanmamız gereken günlerden geçiyoruz.
Ancak önce siz inanmazsan, söylediğiniz hiçbir söz çocuğunuza tesir etmez. Unutmayın!
Kitaplar rafa kalktı, hayal gücü zafiyet geçiriyor. Dil düşünceden, düşünce de dilden etkileniyor. Bu durumda düşünmeyen konuşamıyor. Konuşmayan da düşünemiyor.
Özellikle televizyonda çocuklarla ve gençlerle yapılan bazı röportajları seyredince insan daha iyi farkına varıyor. Gerçekten de genç nesil resmen konuşamıyor.
Bir seminere katılmıştım. Etkili konuşmasıyla salondaki herkesi büyüleyen konuşmacıya seminerin sonunda bir seyirci şu soruyu sordu:

Hocam, çok etkili konuşuyorsunuz. Bunun sırrı nedir?

Konuşmacı hiç duraksamadan cevap verdi:
Sırrı falan yok. İçimden geldiği gibi konuşuyorum işte.

Seyirci: İyi de ben içimden geldiği gibi konuşuyorum ama sizinki gibi olmuyor! dedi.

Ve cevabını aldı.
O zaman içini dolduracaksın!

Konuyu ciddiye almamız için size daha somut bir bilgi veriyorum o zaman. Dünyada 55 ülkede bilinçaltına yönelik mesajlar yasaklandı. İngiltere’de, 1964. Amerika’da 1974 yılında çıkarılan yasaya göre subliminal mesaj vermek yasak. Türkiye’de de 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 20. maddesine göre bilinçaltına gizli mesaj vermek yasaklanmış durumda. Eğer bahsettiğimiz şeyler gerçek olmasa, . devletler mecliste bir araya gelip kanun çıkarmazlardı değil mi?
Tarihte ilk kez subliminal mesaj kavramını kullanan James Vicary isimli bir araştırmacıdır. Vicary ilk kez 1957 yılında sinema ekranında çok hızlı bir şekilde parlayıp sönen mesajların insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirdiğini düşünmüş ve bu tanımlamayı kullanmıştır. Ve teorisini ispatlamak için de takistoskop adı verilen bir cihaz üretmiş, bu cihazla sinemadaki filmlerin arasına Coca Cola iç, mısır ye şeklinde mesajlar yerleştirmiştir. Bu mesajlar saniyenin 1/3000’ininde gözükmüş ve her beş saniyede bir de tekrarlanmıştır. Bu deney sonrasında New Jersey eyaletinde mısır satışlarında %57, Coca Cola satışlarında ise %18 civarında bir artış gözlenmiştir. Yani filmden çıkan insanların canı anlamsız bir şekilde mısır istemiş, bir kısmı da hemen kola satan yere yönelmiştir.
Şiddeti ve saldırganlığı meşrulaştırabilmek için en etkili yöntem, şiddet barındıran çizgi filmler üretmektir ve bunu dünya büyük bir gayretle yıllardır yapmaktadır.
İnanın seyrettiginiz dizi çocuğunuz kadar önemli değil. Seyrettiğiniz haber programının da çocuğunuzun yanında hiçbir önemi yok. Çocuğunuzun dünyasından haberiniz yokken, tüm dünya haberlerini takip etseniz ne işe yarar?
Çocukların dili sevmeleri ve güçlü bir anadile sahip olmalarının tek yolu kitap okumaları. Bunun için de evde kitap okunması gerekiyor. Yoksa tavsiye vererek çocukların kitap okumasını sağlamak çok zor. Eğer siz akşamları elinizde tablet veya cep telefonuyla saatler geçiriyor, işler bitince televizyona daliyorsaniz, çocuğunuz da doğal olarak kitap okumaz. O yüzden aile içinde bir alışkanlık geliştirin ve haftanın belirli günlerinde ailecek kitap okuyun. Çocuklar evlerindeki herkesin, haftanın belirli zamanlarında akıllı cihazlarını kapatarak kitap okuduğunu görerek büyüsünler.
Eğer bir hafta içinde dizi seyrederek geçirdiğiniz zaman, çocuğunuzla konuşarak veya oynayarak geçirdiğiniz zamandan fazlaysa kötü. Çünkü çocuklarımızın okul öncesi dönemi, izlenmesi gereken en önemli dizi hepimiz için. Ve bu dizi genelde altı sezon sürüyor. İlk sezonu kaçıran anne babalar eğer doğrudan üçüncü veya dördüncü sezondan itibaren izlemeye başlarlarsa konuyu toparlayamıyor. Ve konu anlaşılıncaya kadar da sezon finali geliyor..
Çocuğunuz sizi bazen kitap okurken görsün. Haftanın belirli günlerinde evinizde sadece sayfa hışırtısı olsun. Anne kitap okusun, baba gazete okusun, bir yandan da çay içilsin. Çocuk da gürültüsüz, görüntüsüz bir ortamda insanın ne kadar huzurlu olabileceğini hissetsin. Ayaklarınızın dibinde boya yapsın mesela. Veya halıya sırt üstü uzanıp hayal kursun. Ama zihni birazcık boş kalsın.
Özetle, ileride canımızın çok sıkılmasını istemiyorsak, bırakalım da şimdi biraz canları sıkılsın.
Ekran bağımlılığı aile içi iletişimsizliğin sebebi değil, sonucudur.
TikTok ismindeki uygulamanın çocuklara ve gençlere yazdığı roller ahlak seviyesini dibe çekerken, midemizi kaldırıyor. İnsanlara parayla bile yaptıramayacağımız her türlü rezilliğin ve saçmalığın gırla gittiği bu uygulamada, çocuk işçiler bedavaya çalışıyorlar. Kim bu çocuk işçiler diye aklınıza gelebilir? Cevap gayet basit. Sizin ve bizim çocuklarımız. Çünkü birçok çocuk geçeli gündüzlü TikTok uygulaması için olur olmaz videolar çekiyor ve paylaşıyorlar.
20 yıl önce hayretle karşılayacağımız birçok şey artık bizi şaşırtmıyor. Yaşadığımız çağın en büyük tehlikesi de zaten bu. ‘Anormalin normalleşmesi.’ Çünkü kötülüğe karşı mücadele edilebilir. Ama herhangi bir şey zihinlerimizde normal kategorisine girdiği anda yapacak bir şey kalmıyor.
0-2 yaş dönemindeki cocuklar tahta bloklarla, kumla ve fiziksel oyuncaklarla oynamalı ve gerçek insanlarla iletişim kurmalıdır. Bebeği sakinleştirmek için en yakın ekranın önüne oturtmak, çocuğun ağlamasını kesmek için ağzını kapatmaya benzer..
İnternetin hızı arttıkça evimizde kurulan cümle sayısı azaldı. Kapsama alanı genişledikçe de aile içi iletişim kanallarımız daraldı
Bol keseden atmakla durumu bizzat yaşamak arasında böyük fark vardı gerçekten.
Kitaplardan okuduğum teorik bilgileri hayata geçirmek gerçekten kuvvetli bir irade ve disiplin istiyordu.
Öyleyse çocuklarımızın ruh dünyası bitkisel hayata girmeden önce önlem almak gerekiyor. Hayata güzel bir başlangıç yapmalarını sağlamak için teknolojik aletlerin fişlerini arada bir de olsa çekmeli.

Çünkü bitkisel hayata girdikten sonra çekilen fişler başlangıç değil, son oluyor.

Eğlence maskesi giymiş ahlaksızlığa çok fazla maruz kalan kişi, zamanla zihninde kötülüğü aklıyor. Aklama operasyonunda da genelde Ne var bunda canım! cümlesi kullanılıyor.
Ve maalesef çocuklarının teknolojik cihazlarla ilişkisi konusunda boş veren aileler, sonraki yıllarda büyük bir imtihan veriyor.
Yirmi yıl önce hayretle karşılayacağımız birçok şey artık bizi şaşırtmıyor. Yaşadığımız çağın en büyük tehlikesi de zaten bu Anormalin normalleşmesi. Çünku kötülüğe karşı mücadele edilebilir. Ama herhangi bir şey zihinlerimizde normal kategorisine girdiği anda yapacak bir şey kalmıyor.
İnternetin hızı arttıkça evimizde kurulan cümle sayısı azaldı. Kapsama alanı genişledikçe de aile içi iletişim kanallarımız daraldı.
Kitabın tam bu sayfasını yazarken kendi kendime bir deney yaptım. Televizyonu açtım. 3 dakika boyunca kanal değiştirdim ve sesleri cep telefonuna kaydettim. Sonra oturup 3 dakika içinde duyulan kelimelerin bazılarını yazdım.
Buyurun bakın!
Cumhurbaşkanı, meclis, dolar, sıcak hava dalgası, katil zanlısı, epilasyon, zam, deterjan mobilya, Suriye
Şimdi televizyon karşısında çok zaman geçiren bir çocuğun beynini siz düşünün.
Ekran bağımlılığı aile içi iletişimsizliğin sebebi değil, sonucudur.
Kitaplar rafa kalktı, hayal gücü zafiyet geçiriyor.
Yeryüzünde çocukların hayal gücünün etkisine sahip hiçbir cihaz keşfedilmemiştir.
Çocuğunu çok seven ama çocuk sevmeyen bir topluma dönüşmeye başladık.
Sosyal medya odaklanma problemi yaşayanlar için bulunmaz nimettir. Bir yandan sohbet edilir, bir yandan müzik dinlenilir, bir yandan mail kontrol edilir. Hiçbir iş diğerini aksatmayacak kadar önemsiz ama her şey bağımlılık yapacak kadar önemlidir.
Akıllı telefon sağlam vücutta bulunmaz.
Hayırlı evlat yetiştirmek için, Hayır cümlesini biraz daha sık kullanmamız gereken günlerden geçiyoruz.
Hızlı yazışabilmek için ekonomik düşünen ergenlerimiz sayesinde yazı diliyle konuşma dili arasında çok garip, melez bir dilimiz oluştu.
Arka planda televizyonun hiç susmadığı evlerde , çocukların hayal gücü ve üretkenliği susmak zorunda kalır.
Eskiden hırsızlar zillere basıp bekler ve cevap gelmezse evin boş olduğunu anlarlardı. Artık buna gerek duymuyorlar. Hedef seçtikleri avın Twitter hesabını takip etmeleri yeterli. Çünkü zaten ev sahibi düzenli olarak nerede olduğu hakkında rapor veriyor.

Yani Bebek’te arkadaşlarla kahvaltı yapıyoruz diye tweet atan biri, aslında bir anlamda hırsızlara, Arkadaşlar, ev boş. Buyrun gelin. diyor.

İnsanın güllesi geliyor ama gülemiyor.

İnternetin hızı arttıkça evimizde kurulan cümle sayısı azaldı. Kapsama alanı genişledikçe de aile içi iletişim kanallarımız daraldı.
Evimizin orta yerinde arz-ı endam eden televizyonlardan akan full HD, bol pikselli hayatlar çocuğumuzun yeni oluşmaya başlayan dünya görüşünü bulanıklaştırıyor.
Aslında gerçek hayatla sanal alem arasında çok büyük bir fark yok. Tek fark, sanal alemdeki tehlikeler, gerçek hayattakinden daha büyük, daha sinsi ve çocuklarınıza daha yakın.
Kuralsız hayat, kaosa davetiye çıkarır.
Eğer bir hafta içinde dizi seyrederek geçirdiğiniz zaman, çocuğunuzla konuşarak veya oynayarak geçirdiğiniz zamandan fazlaysa çok kötü. Çünkü çocuklarımızın okul öncesi dönemi, izlenmesi gereken en önemli dizi hepimiz için.
Çocuklar televizyon, telefon, internet yüzünden bizden uzaklaşmazlar/kopmazlar. Bizden uzaklaştıkları için tv, telefon ve internete bağımlı olurlar.
Yirmi yıl önce hayretle karşılaşacağımız birçok şey artık bizi şaşırtmıyor. Yaşadığımız çağın en büyük tehlikesi de zaten bu. Çünkü kötülüğe karşı mücadele edilebilir. Ama herhangi bir şey zihinlerimizde normal kategorisine girdiği anda yapacak bir şey kalmıyor.
Bebeklerin beyinleri ekran karşısında kaldığı her saniye zarar görmektedir ve bu yüzden bu yaş aralığındaki çocuklar hiçbir şekilde teknolojik cihazlarla tanıştırılmamalıdır. 0-2 yaş dönemindeki çocuklar tahta bloklarla, kumla ve fiziksel oyuncaklarla oynamalı ve gerçek insanlarla iletişim kurmalıdır. Bebeği sakinleştirmek için en yakın ekranın önüne oturtmak, çocuğun ağlamasını kesmek için ağzını kapatmaya benzer.
“Çocuklarınız elektronik cihazlarla ilk tanıştıkları andan itibaren dijital özgeçmişlerini yazmaya başlıyorlar. Her gün düzenli olarak eklenen satırlarla yıllar sonra ortaya bir profil çıkıyor.”
“Evinizdeki ışığın kaynağı televizyonun parlak ekranı değil,çocuğunuza verdiğiniz sevgi olsun .”
Çocuklarıyla uğraşmayan anne babalar birbirleriyle uğraşmaya başlarlar.
İnternetin hızı arttıkça evimizde kurulan cümle sayısı azaldı.
Keşke güvenle boş vermişlik arasındaki o ince çizgiyi geç olmadan fark etseydiniz.
Bedava hizmet varsa, ürün sizsiniz.
Lütfen çocuğunuza kızmayın!Onlar sadece dünyada en çok sevdikleri iki insanı taklit etmeye çalışıyorlar.
Acaba bir İngiliz konuşurken cümlelerin arasında Türkçe kelimeler kullansa nasıl olurdu?
Mesela I am surprised yani..This is totally rezalet falan gibi bir cümle olabilir mi?
Türkiye dünyanın en güçlü devleti olsa ve Türkçe evrensel bir dil haline gelse bile böyle bir saçmalık yaşanmaz diye düşünüyorum.
“Evinizdeki ışığın kaynağı televizyonun parlak ekranı değil,çocuğunuza verdiğiniz sevgi olsun .”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir