Stephen Jenkinson kitaplarından Die Wise kitap alıntıları sizlerle…
Die Wise Kitap Alıntıları
&“&”
Ancak kronik evsizlik -bir yaşam biçimi olarak evsizlik- doğal afetlerin bir sonucu değildir. İnsanlara başka insanlar tarafından yaşatılan felaketlerin bir sonucudur. Doğal felaketler etrafa yayılır, insan ürünü felaket kovalar. Doğal felaketler dünyaya itaat etme yükümlülüğünü canlandırır. İnsanın neden olduğu felaketler dünyanın dört bir yanına kaçışı tetikler ve o kaçış da sonuçta çoğu zaman “yaşam biçimi” adını alır.
Saksıdaki bitkinin bize öğretmeye hazır olduğu şey, her canlının yaşamak için bir şeyin ölmesine ihtiyacı olduğudur.
Tek başına olduğunda kendini zihninde tekrar tekrar oraya dönerken bulduğun şey nedir?
“Istırap doğmuş olmaktan, vücut bulmuş biri olmaktan gelmez. Bu kültürün, buradaki yaşamımızın tamamı boyunca ne derece yiyici olduğumuzu, dünyadan arzu duyduğumuz ve talep ettiğimiz her şeyi sanki dünya o yüzden burdaymış gibi ondan söküp almaya ne kadar istekli ve yetenekli olduğumuzu fark etme isteksizliğinden kaynaklanır. Çoğumuz için dünya bizim canlı olduğumuz biçimde canlı değildir ve dünya yaşayan şeyler için ayırdığımız dikkati hak etmez. İstek tapınağında ibadet ederiz ve bütün dünya o isteğin tatmini için oradadır, tıpkı evliliklerimizin ve arkadaşlıklarımızın çoğunun da ihtiyaç giderme makinelerine dönüşmüş olması gibi.”
Kalbi kırık yaşamayı bilmek diye bir şey var. Kalp kırıklığını ya da Istırabı ne tedavi edebilirsiniz, ne yönetebilirsiniz, ne zapt edebilirsiniz ne de olduğundan ya da olması gerektiğinden daha az hale getirebilirsiniz. Onlara yer açabilirsiniz, tıpkı hayatta umduğunuz, faydalandığınız, onayladığınız şeylere yer açtığınız gibi. Onlara yer açmak demek, insan kederini, tıpkı yemek vakti kapınızda beliren beklenmedik bir misafir gibi sofraya davet etmek demektir.
Kendi zamanımızın eşsiz icadı olabilecek, belli türde bir cehennem yaşıyordu: Yaşayamıyor ve ölemiyordu. 
“Bize ne ölmenin yolu yordamı, ne bizden talep ettikleri ne de hangi anlama gelebileceği öğretiliyor.”
Herkes diğer herkesin öleceğini bilir. Kimse kendisinin öleceğini bilmez.
Eğer yaşamak ve nefes almak için mücadele etmişseniz-ben defalarca her ikisini de yaptım-o zaman sözcüklerle mücadele etmezsiniz. Onlar adına mücadele edersiniz. Sözcükler size armağan olarak gelir, tıpkı yaşamın yaptığı gibi, beklenmedik şekilde ve tüm olanaksızlıklara rağmen.
Hakikatle burun buruna geldiğinizde hakikatı söyleme becerisi güçlü bir şeydir, ancak söylemediğinizde bambaşka bir güce sahip olur.
Anlatmanın size düşmediği bir hikâyenin dinleyicisi olmak bir ayrıcalıktır.
Çoğu insanın ölümlerine dair habere gösterdiği tepki bir gün başlarına bunun geleceğini bilmediklerini açıkça gösteriyor
Herkes diğer herkesin öleceğini bilir. Kimse kendisinin öleceğini bilmez. Ölürken ölmekte olduklarını bilmezler ve bu yüzden bunun onlara söylenmesi gerekir.
Hakikatle burun buruna geldiğinizde hakikati söyleme becerisi güçlü bir şeydir, ancak söylemediğinizde bambaşka bir güce sahip olur.
“Bana öyle geliyor ki” dedi “sizin geldiğiniz yerde herkes her sabah yaşamayı bekleyerek uyanıyor.”
Gerçekleştiğinde onunla ne yapacağını bilmek, kabul gören duanın doğasından gelmez mi?
“Nasıl öldüğümüz, yaşam nehrindeki dalgacıklar, bizden sonra geleceklere bıraktığımız minik işaretlerdir; ölecek olmamız ise yaşam nehrinin itaat ettiği kıyı.”
Ölme şeklimizi kurtarmak için dava açıyorum. Bu kitap bunu yapmanın bir yolunu sünüyor.
Açıkçası, gelecek sefer biri size ölüm ve ölmenin her gün yeniden ayarlanmadığı bir erginlenme fikrini satmaya çalıştığında, onun bir taklitçi olduğundan emin olabilirsiniz.
Martin Shaw
Tek başına olduğunda kendini zihninde tekrar tekrar oraya dönerken bulduğun şey nedir?