Nikolay Vasilyeviç Gogol kitaplarından Diary Of A Madman kitap alıntıları sizlerle…
Diary Of A Madman Kitap Alıntıları
Bugünlerde herkes, kendilerine yapılan küçücük bir eleştiriyi bile, dahil oldukları topluluğa yönelik algılıyor.
O güne dek hiç yapmadığı bir şey yapmaya, hiç kimsenin yüzüne bakmadan ve kimseye gülümsemeden yürümeye karar verdi.
Hayattan nefret ederek yaşamak / yaşamak mı dersin sorarım sana.
Fikrimce insanın duygu ve düşüncelerini, izlenimlerini başkalarıyla paylaşması hayatta olabilecek en güzel şeydir.
Canımın içini görmedim bir saat
Ama geldi bana sanki bin saat
Hayattan nefret ederek yaşamak
Yaşamak mı dersin, sorarım sana
Çarpık bir buruna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.
Bulutlar gökyüzüne akın etmeye başladı, işte uzaklarda bir yıldız parlıyor, kararan ağaçlarıyla ve Ay’ıyla orman hızla ardımda kalıyor
Beni anlamak istemiyorlar, görmüyorlar, dinlemiyorlar.
Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorum.
Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorumdur..
Hayattan nefret ederek yaşamak / Yaşamak mı dersin?
Gözlerime güneş doluyor sandım yüzüne bakınca.
Geceyi nasıl geçirdiğini anlayabilmemiz için kendimizi başkasının yerine koyma becerisine sahip olmamız gerekir.
şu son günler de yaşam nasıl pahalılaştı..
“Kalbim bir şeyleri bekliyormuş gibi atıyor.”
Neden dinlemiyorlar? Bakıyorlar ama görmüyorlar. Kulakları var ama duymuyorlar
Ben zaten köpeklerin insanlardan çok daha zeki olduğundan şüpheleniyorum. Hatta konuşabildikleri, sırf inat olsun diye konuşmadıkları kanısındayım.
‘ Herkes bilir ki ay Hamburg’da yapılır, üstelik çok da kötü yapılır. Ingiltere’nin buna göz yummasına şaşıyorum. Ayı yapan, topal bir fıçıcı ve tabii bir salak; ayın ne olduğunu bilmiyor bile. Beceremiyor Katranlanmış bir halat koyuyor, beş kaşık odun yağı ekliyor. O zaman dünyaya öyle pis bir kökü yayılıyor ki, insan burnunu tıkamak zorunda kalıyor. Zaten bu yüzden ayın yüzeyi bu denli ince ve yine bu yüzden insanlar orada yaşayamıyorlar. Şimdilik ayda yalnızca burunlar yaşıyor. İşte bu yüzden burnumuzun ucunu bile göremiyoruz. Ayda olduğu için. ‘
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir saat uzak kalsam canımdan, sanki bir yıl gibi gelir, nefret ederek kendi hayatımdan, böyle yaşamak mümkün mü dedim.
Günsüz bir tarih.
Tarihsiz bir gün.
Günü anımsamıyorum.
Ay zaten yoktu.
Ne olduğunu şeytan bilir.
“Bana göre, düşünceleri, duyguları ve izlenimleri başkalarıyla paylaşmak dünyadaki en büyük mutluluklardan biridir.”
Ya delilik, bilinçli farkındalığın azalmasından çok artmasından ortaya çıkıyorsa; ya yabancılaşma akıl değil de coşkular, içgüdüler, hatta bedenin kendisiyse?
Uzağa, çok uzağa, hiçbir şeyi göremeyeceğim, duyamayacağım insansız bir dünyaya götürsün beni!.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bugün büyük gün! İspanyanın bir kralı var artık.Nihayet malum kişi bulundu.Kral benim.Bunu bu gün öğrendim.
İnsanlar, kadınların giysilere tutkuyla bağlı olmadığını hiç inkâr etmesinler.
Gözlerime güneş doluyor sandım yüzüne bakınca.
Beni anlamak istemiyorlar, görmüyorlar, dinlemiyorlar.
Fikrimce insanın duygu ve düşüncelerini, izlenimlerini başkalarıyla paylaşması hayatta olabilecek en güzel şeydir.
Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorumdur.
Kadın şeytana aşıktır.
Beni rahat bırakın, neden kalbimi kırıyorsunuz?
Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorumdur
Kadın, şeytana aşıktır..
Hayattan nefret ederek yaşamak,
Yaşamak mı dersin, sorarım sana .
Artık dayanacak gücüm kalmadı. Tanrım! Bana neler yapıyorlar! Kafamdan aşağıya buzlu su akıtıyorlar! Beni anlamak istemiyorlar, görmüyorlar, dinlemiyorlar. Onlara ne yaptım ki ben? Neden eziyet ediyorlar bana? Benim gibi bir zavallıdan ne istiyor olabilirler? Hiçbir şeyim yok ki! Artık bana yaptıklarına dayanamıyorum, kafamın içi yanıyor ve her şey gözümün önünde fırıl fırıl dönüyor. İmdat! Kurtarın beni! Bana şimşek kadar hızlı giden bir at arabası verin! Hadi, otur yerine uşağım, çın çın ötün arabamın minik çanları, dörtnala koşun atlarım ve beni dünyanın öbür ucuna taşıyın! Uzaklara, çok uzaklara, gözlerim görmesin hiçbir şeyi.
Böylelikle, Petersburg Akakiy Akakiyeviç’siz kaldı, sanki hiç yaşamamış gibiydi. Kimse tarafından tanınmamış, korunmamış, değer verilmemiş, kimsenin ilgisini çekmemiş bir varlık yok olmuştu.
Beni rahat bırakın, neden kalbimi kırıyorsunuz?
Ama bu hayatta hiçbir şey uzun sürmez; ikinci kez duyduğu mutluluk da, ilkine oranla pek cansızdı.
Beni anlamak istemiyorlar, görmüyorlar, dinlemiyorlar. Onlara ne yaptım ki ben? Neden eziyet ediyorlar bana? Benim gibi bir zavallıdan ne istiyor olabilirler?
Artık dayanacak gücüm kalmadı.
Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorumdur.
Bana insan lazım; ruhumu besleyecek, haz duymamı sağlayacak bir besin!
Fikrimce insanın duygu ve düşüncelerini, izlenimlerini başkalarıyla paylaşması hayatta olabilecek en güzel şeydir.
Saatine altın zincir takmakla, otuz rublelik çizme sipaeiş etmekle adam olunmuyor!
Otur arabacı,çal çıngırağımı,kanatlanıp uçun atlar,götürün beni bu dünyadan!
Şu uzakta görünen benim evim mi ? Pencerede oturan annem mi ? Anacığım,kurtar şu zavallı oğlunu ! Şu ağrıyan başına bir damla göz yaşı dök, bak oğluna nasıl eziyet ediyorlar ! Bas bağrına zavallı yetimini ! Dünyada gideceği yer yok !
Varlığımın bir ağırlığı olmaz sonra.
Ancak şimdi anladım kadınların ne olduklarını.Şimdiye kadar hiç kimse,onların kime âşık olduklarını bilmiyordu; ilk ben ortaya çıkardım.Kadın şeytana âşıktır.
‘Kimse tarafından tanınmamış, korunmamış, değer verilmemiş, kimsenin ilgisini çekmemiş bir varlık yok olmuştu.’
Kalbim bir şeyleri bekliyormuş gibi atıyor
Cahil insanlara yüksek meselelerden söz edilmez.
Bana göre, düşünceleri, duyguları ve izlenimleri başkalarıyla paylaşmak dünyadaki en büyük mutluluklardan biridir…
İngiliz enfiye çekince, Fransız hapşırır…
Gözlerime güneş doluyor sandım yüzüne bakınca…
Bir saat uzak kalsam canımdan, sanki bir yıl gibi gelir, nefret ederek kendi hayatımdan, böyle yaşamak mümkün mü dedim…
Belki de kim olduğumu, neyin nesi olduğumu ben kendim bile bilmiyorum.
Ayın böylesine nazik, kırılgan bir top olmasından dolayıdır ki, insanlar ayda yaşayamıyorlar. Şu anda orada yalnızca burunlar yaşıyor. Bu yüzdendir ki, baktığımız zaman yüzümüzde burnumuzu göremiyoruz, çünkü burunlarımız ayda bulunuyorlar.
Yalnızlıktan öldü o. Yalnızlık, soğuktan daha soğuktur. Şimdi gerçekten bazı kelimelerin onu ısıtabileceğini sanıyor musunuz?
|
mutluluktan neredeyse kahkaha atacaktı. Ama bu hayatta hiçbir şey uzun sürmez; ikinci kez duyduğu mutluluk da ilkine oranla pek cansızdı. Üçüncü kez duyacağı mutluluk biraz daha zayıflayacaktı, en sonunda da yok olup gidecekti. O da eski ruh haline dönecekti, tıpkı taşların suda sektirilmesiyle oluşan halkaların bir süre sonra kaybolması gibi
‘Tanrı şu kahrolasıcaları yanına alsa da, değneğiyle bir bir dayaktan geçirse!’
Kafatasına hapsolmuş bir beyin nasıl düşünebilir
Duygu ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşmayanlar, zevksiz kişilerdir ”
Beni anlamak istemiyorlar, görmüyorlar, dinlemiyorlar.
Bana insan lazım; ruhumu besleyecek, haz duymamı sağlayacak bir besin.
Kovalev mutluluktan neredeyse kahkaha atacaktı. Ama bu hayatta hiçbir şey uzun sürmez; ikinci kez duyduğu mutluluk da, ilkine oranla pek cansızdı. Üçüncü kez duyacağı mutluluk biraz daha zayıflayacak, en sonunda da yok olup gidecekti. O da eski ruh haline dönecekti, tıpkı taşların suda sektirilmesiyle oluşan halkaların bir süre sonra kaybolması gibi
Beni rahat bırakın, neden kalbimi kırıyorsunuz?
Ama bu hayatta hiçbir şey uzun sürmez; ikinci kez duyduğu mutluluk da, ilkine oranla pek cansızdı. Üçüncü kez duyacağı mutluluk biraz daha zayıflayacak, en sonunda da yok olup gidecekti.
Ya delilik, bilinçli farkındalığın azalmasından çok artmasından ortaya çıkıyorsa; ya yabancılaşma akıl değil de coşkular, içgüdüler, hatta bedenin kendisiyse?
Zavallı genç, yüzünü elleriyle kapatır, bütün yaşamı boyunca da insanların ne denli insanlıktan uzak olduğunu, ince, öğrenim ve eğitim görmüş kibar denilen kimselerde; inanır mısınız, atadan namuslu tanınanlarda bile, canavarca bir kabalık bulunduğunu görür ve tüyleri diken diken olurdu.
Ey Tanrım! dedi. Nedir bu şanssızlık? Elim olmayabilirdi, ayağım olmayabilirdi, kulağım olmayabilirdi ama bunların hepsi, bugünkü durumumdan bin kez daha iyidir. Burunsuz bir adam!
Kovalev, sevincinden nerdeyse gülecekti.
Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değildir. Bu nedenle de sevinç, ikinci dakikada birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, sonunda tamamen yok olur, eski durumumuza döneriz; suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup kaybolması gibi.
Bence, düşüncelerini, duygularını ve izlenimlerini başkalarıyla paylaşmak, dünyanın en büyük mutluluklarından biridir.
Ah, şu kadın kısmı ne kadar da sinsi, ne kadar da hilebaz bir yaratık! Gerçek yüzlerini artık çok net görebiliyorum.
Bir köpeğin yazı yazabildiğini bilmiyordum. Hoş, yalnızca soyluların yazdıklarından haberim var.
Cahil insanlara yüksek meselelerden söz edilmez.
Herkes biraz hayal kırıklığı..