İçeriğe geç

Dewreş İle Adûle Kitap Alıntıları – Ali Oruç

Ali Oruç kitaplarından Dewreş İle Adûle kitap alıntıları sizlerle…

Dewreş İle Adûle Kitap Alıntıları

Cembeli,Binevş ile evlenmek için ağalığı bırakıp yedi yıl çobanlık yapmış,kar kış,açlık demeden Bınevş’ten bir söz duymak,bir selam almak için tam yedi yılını kesenin içinde geçirmişti.Tahir ile Zahar da binbir türlü zorluğun, acının sonunda birer güvercin olup ancak gökyüzünün boşluğunda muratlarına ermişlerdi.Mem ile Zin’in her günü, her saati çile ve işkence içinde geçmişti.Bu aşkların hepsi de aynı toprağın çiçeğiydiler. Acılı ülkenin acılı aşıklarıydılar.
Ne kadar güzel olsan da, ne kadar malın olsa da bir gün öleceksin!
Olsaydı elimde bir kaval
Dökseydim içimi
Çalsaydım ovanın ıssızlığına
Ağlatsaydım etraftaki taşları Çatlatsaydım üzerinde uzandığın toprağı Toplasaydım çevredeki tüm hayvanları Ağlasaydık hep birlikte
Haydi kalk ayağa
Sen de saril bana
Kardeş acısı aşk acısını bastırıp geçti deniz dalgası gibi..
Yaşam bazen böyle terstir işte! Gülmeyi beklerken ağlar,
Ezelden beridir yiğitlik Ezidi Kürtlere hastır. Bu herkes tarafından bilinir. Ezidiler dostlarını dar günde yanlız bırakmazlar..
Ben yeminilyim, Dewrêş’ten başka bu bedenimi, kinalı saçlanmı kimsenin başinin yanina koymayacağım. Dewrêş ten başka hiçbir erkeği öpmeyeceğim. Açmayacağım kaftanımı, yeleğimi ve peştamahmı başkasına ölünceye kadar kendimi koruyacağım. Olmayacak benim için bir zevk, dügün ya da gelinlik. Deli divane olup dolaşacağım duvar diplerinde .🍁
Ağlamaklı bir sesle bize ‘oğlum siz daha küçüksünüz. Gönül yarasını bilemezsiniz. Bu aşktır, adam öldürür, öldürtür. Bir girdap gibidir, çeker içine götürür .
Aşık kişi ayrılığa fazla dayanmaz. Güneş olur her yere girer, her yerden çıkar. Ne yapar eder bir yolunu bulur
Seni çok ama çok seviyorum dedi Dewreş .
Allah her zaman haksızlara karşıdır
Ne kadar güzel olsan da , ne kadar malın olsada, birgün öleceksiniz ..
Her ihtiyar bir tarih ve romandı.
Ne yağan yağmur, ne Zap Suyu, ne Dicle Nehri, ne de dağların zirvesindeki kar yüreğindeki ateşi söndüremiyordu.
Küçükken çobanların anlattığı Cembeli ile Bınevş’in, Tahir ile Zühre’ nin, Mem ile Zin’in aşklarını aşmıştı aşkları
Bu aşkların hepsi de aynı toprağın çiçeğiydiler. Acılı ülkenin acılı aşklarıydılar.
‘…gönül birini sevmeye görsün, başkasına kapısı kapalıdır.
Sessizlik, konuşmaktan ya da ağlamaktan daha zordu
Ben ateş olsam sen kar, ben bulut olsam sen fırtına, ben bitki olsam sen taş, ben yaşam olsam sen ölüm, ben güneş olsam sen ay oluyorsun! Bana bunu neden yapıyorsun?
Hatalarınızla ev yapıyorsunuz.
Böyle giderse bu bina birgün başınıza yıkılır.
Bazen insanların umutlarını kırmak , bedenlerini yok etmekten çok daha ölümcüldür
Ruhları birlikte ama bedenleri uzaktı.
Bence aşk deliliktir Çünkü aşık olanların gözü hiçbir şey göremez hem tehlikeli hem zayıflıktır
Ne kadar güzel olsan da , ne kaadar malın olsa da bir gün öleceksin!
Aşık adam kudurmuş köpek kadar tehlikeli ve bir o kadar da kördür .Gözü hiç bir şeyi görmez
Aşk kural tanımıyor paşa kızıdır ,reis kızıdır , fakir kızıdır demiyordu. gönül bir kez aşk ateşiyle tutuşunca artık hiç bir şey kar eylemiyordu .Bu aşklarda karşılıksız bir fedakarlık yücelik ve saflık vardı . Büyük aşkların buluşması da büyük oluyordu
Sessizlik, konuşmaktan ya da ağlamaktan daha zordu .
Ben ateş olsam sen kar, ben bulut olsam sen fırtına, ben bitki olsam sen taş, ben yaşam olsam sen ölüm, ben güneş olsam sen ay oluyorsun! Bana bunu neden yapıyorsun?
Bazen insanların umutlarını kırmak, bedenlerini yok etmekten daha ölümcüldür.
Hatalarınızla ev yapıyorsunuz.
Böyle giderse bu bina birgün başınıza yıkılır.
Tapınağın girişinde de şöyle yazılıydı:

Hürmüzgâhlar viran oldu, ateşler
Zalim Araplar her tarafı harap etti
Şehr-i Zor’a girdiler
Kadınları, kızları esir götürdüler.
Azad erkekleri kana boyadılar.
Zerdüşt’ün âyini sahipsiz kaldı.
Henüz kimseye yardım etmedi.

Bence aşk deliliktir. Çünkü âşık olanın gözü hiçbir şeyi görmez. Hem tehlikeli, hem de zayıflıktır. Tehlikelidir çünkü aşkına ge lebilecek zarar karşısında âşığın gözleri kara olur, yakar-yıkar, ölür-öldürür. Zayıflıktır, çünkü tüm gücünü aşk alıp götürür. Bu yüzden de kandırılmaya açıktır.
‘Ne kadar güzel olsan da, ne kadar malın olsa da, bir gün öleceksin!’
‘Ne kadar güzel olsan da, ne kadar malın olsa da, bir gün öleceksin!’
Her ihtiyar bir tarih, bir romandı.
Eğer fermana karşı çıksaydık söyledikleriniz doğruydu. Lakin ferman yıpranmış mürekkebi dağılmış ve okunaksızdı.
Çünkü biz ineğin sütünün dörtte birini onlara veriyoruz. Ama onlar sütün hepsi ile ile yetinmezler. İneğide sahiplenmektir niyetleri.
Sessizlik, konuşmaktan ya da ağlamaktan daha zordu
Aşk kural tanımıyor, ‘paşa kızıdır, reis kızıdır, fakir kızıdır’ demiyordu. Gönül bir kez aşk ateşi ile tutuşunca, artık hiçbir şey kâr eyleyemiyordu. Bu aşklarda karşılıksız bir fedakarlık, yücelik ve saflık vardı.
Aşkları bu birkaç saniyelik bakışta gizliydi.
Arkadan gelen çoban bir kayanın üzerine oturarak kaval çalmaya başladı Yağmur ve toprağın üzerine çöken sis gelip Karacadağ’ın eteklerinde yankılanan kaval sesi, tıpkı annesinin sütünü emerken ya da bir beşikte sallanırken uykunun çekici kollarına teslim olan bir bebeğin rahatına benzer bir duygu yaratıyor insanda.
Dengbêjler dağa taşa kurda kuşa kuru bir aşk hikâyesi anlatmazlar. Komşu aşiretlerini birbiriyle ilişkilerini savaşlarınıda anlatırlar. Bu umutsuz aşk öyküsü Arapların, Türkmenlerin Kürtlerin ve Osmanlıların toplumsal ilişkilerinin ortasında anlatılmaktadır.
Bazen insanların umutlarını kırmak, bedenlerini yok etmekten çok daha ölümcüldür.
Bence aşk deliliktir. Çünkü âşık olanın gözü hiçbir şey görmez. Hem tehlikeli, hem de zayıflıktır.Tehlikelidir çünkü aşkına gelebilecek zarar karşısında âşığın gözleri kara olur,yakar-yıkar,ölür-öldürür.Zayıflıktır,çünkü tüm gücünü aşk alıp götürür. Bu yüzden de kandırılmaya açıktır.
Öküzü neden öptün Kirve?
**Sorduğun soruya bak hele Kirve!Demek ki senin aşkın hala azgınlaşmamış. Aşık adam kudurmuş köpek kadar tehlikeli ve bir o kadar da kördür. Gözü hiçbir şeyi görmez. Öküzü öptüm, çünkü sevdiğim kızın eli ona değmiş, kokusu ona sinmişti.
Her ikisi de birbirlerini sevdiklerinden emindiler, ancak bu sevginin derinliğini bilmiyorlardı.
Evdi başını kaldırdı, yıldızlara, ayağa uzun uzun baktı. Keşke “ben ve Rıhme de orada olsaydık “diye geçirdi içinden. “Kimsenin ulaşamadığı, göremediği bu uçsuz bucaksız sonsuzlukta kaybolsaydık.”
“O zaman sen aşık olmuşsun, oğlum”
**”Tam da yarama bastın ana “dedi yavaşça.
“Kim bu talihli kız? Söyle anan da bilsin oğlum.
Gökyüzünün sonsuzluğuna
Delâl ay delâl, delâl ay delâl!..

Delâââââl!

Sessizlik, konuşmaktan ya da ağlamaktan daha zordu.
Gün boyu nargile çekiyorsunuz. Eğer erkeklik buysa yerin dibine batsın, olmasın böyle erkeklik !
Yiğitlik kadınların yatağına girmek midir ? Yiğitlik buysa bize lazım değildir !
Yaşam bazen böyle terstir işte ..! Gülmeyi beklerken ağlarız, neşe içindeyken birden üzülürüz .
Bazen insanların umutlarını kırmak, bedenlerini yok etmekten çok daha ölümcüldür..
( )
Ama biz Kürtler birleşemiyoruz. Düşmanlara karşı yapmamız gereken oyunları birbirimize yapıyoruz.
İçimde bir isyan ateşi , bir fırtına var. Havaaaar , havaaaar diye feryat etmek istiyorum..!
Her gün Şengal Dağı ‘na çıkıyor, şarkı söylüyor, aşkını destanlaştırıyordu. Ne yağan yağmur, ne Zap suyu , ne Dicle Nehri , ne de dağların zirvesindeki kar yüreğindeki ateşi söndüremiyordu.
Êzîdîler yine sürgün , yine kaçaktı Ölümden, katliamdan kaçıyorlardı. Alışıktılar.
Û te çawa dizanî ku ez ji te hez dikim?

Min ew di çavên te da dît. Çav derewan nakin.

Cembelî , Binevş ile evlenmek için ağalığı bırakıp yedi yıl çobanlık yapmış, kar kış açlık demeden Binevş’ten bir söz duymak , bir selam almak için tam yedi yılını keçenin içinde geçirmişti. Tahir ve Zahar da binbir türlü zorluğun, acının sonunda birer güvercin olup ancak gökyüzünün boşluğunda muratlarına ermişlerdi .Mem ile Zîn’in her günü, her saati çile ve işkence içinde geçmişti . Bu aşkların hepsi de aynı toprağın çiçeğiydiler . Acılı ülkenin âşıklarıydılar.
Aşık adam korkusuz olur. Ama bu korkusuzluğu da iyi değildir. Çünkü her şeye duygularıyla bakar , duygularını katar. Aklıyla düşünmediği için korumasızdır. Kördür.
Bence aşk deliliktir. Çünkü âşık olanın gözü hiçbir şeyi görmez, Hem tehlikeli, hem de zayıflıktır. Tehlikelidir çünkü aşkına gelebilecek zarar karşısında âşığın gözleri kara olur, yakarr-yıkar, ölür-öldürür. Zayıflıktır, çünkü tüm gücünü aşk alıp götürür. Bu yüzden de kandırılmaya açıktır.
Buralarda kana kanla cevap veriliyordu..
Ne kadar güzel olsan da , ne kadar malın olsa da , bir gün öleceksin !
Êzîdîler diğer Kürtler gibi İslamiyet’i kabul edip müslüman olmadıklarından dolayı ağır baskılarla karşılaşıyorlardı. Katlediliyorlar , yurtlarından ediliyorlardı.
Yüreğinden kopup gelen Cembelîyê Mirê Hekarî şarkısının melodisi dökülüyordu kavaldan. Cembelî ve Binevş’in aşkını dillendiren ezgi havayla ağır ağır bütünleşti.
Delâl ay delâl, delâl ay delâl!
Göz nurum kurudu bir incir gibi
Nasırlaştı yüreğim
İnledim gece gündüz
Girmedi gözüme uyku
Aradım nazlımı
Sordum dağa taşa, uçan kuşa
Cevap vermedi kimseler
Herkes sessiz ,suskun ve sağır!
Gömmüşler duygularını mezara.
Bırak beni gideyim ölüm diyarına
Giden baharı geri getiremezsin
Dokme gözyaşlarını
Koyma içine dünya derdini
Haydi, kalk ayağa
Sen de sarıl bana.
Kardeş acısı aşk acısını bastırıp geçti deniz dalgası gibi.
Yiğitlik kadınların yatağına girmek midir? Yiğitlik buysa, bize lazım değildir. Uzak dursun bizden .
Yaşam böyle terstir işte!.. Gülmeyi beklerken ağlarlar, neşe içindeyken birden üzülürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir