Umberto Eco kitaplarından Der Name der Rose kitap alıntıları sizlerle…
Der Name der Rose Kitap Alıntıları
✓bir akımın sunduğu inancın önemi yoktur; önemli olan sunduğu umuttur.
✓ gündüz uykusu bedenin günahı gibidir: ne kadar çok işlenirse, o denli çok istenir. Gene de insan kendini mutsuz hisseder. Hem doygun hem de doymamış.
✓ insan gereğinden fazla konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Toplum dışına itilmiş cüzzamlılar, her şeyi kendileriyle birlikte yıkıma sürüklemek isterler. Böylece onları ne denli toplum dışına itersen, o denli kötü olurlar; onları ne denli senin yıkımını isteyen bir hortlak sürüsü gibi görürsen, o denli toplum dışı olurlar. Toplum dışına itilenleri yeniden onlarla bütünleştirmedikçe, Tanrı’nın kullarını değiştirmek olanaksızdır. (s. 287-288)
Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.
çünkü biz burada, kitaplar arasında, kitaplarla birlikte, kitaplara göre yaşayan insanlar arasında ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz; bu nedenle onların kitaplar üstüne söyledikleri sözler önemlidir.
Bizler çabuk incinebilen varlıklarız, dedim kendi kendime.
Giovanni Bocadero, İsa’nın hiç gülmediğini söyler.
İnsanın doğasında olan hiçbir şeyi yasaklamıyordu o, dedi William çünkü gülmek tanrıbilimcilerin öğrettikleri gibi insana özgüdür.
Forte potuit sed non legitur eo usus fuisse *
İnsanın doğasında olan hiçbir şeyi yasaklamıyordu o, dedi William çünkü gülmek tanrıbilimcilerin öğrettikleri gibi insana özgüdür.
Forte potuit sed non legitur eo usus fuisse *
“İnsan susarak da bir şey söyleyebilir.”
Kardeşimin gözündeki çöpü görmeye çalışmayacağım, çünkü kendi gözümde bir mertek olmasından korkuyorum.
Bir olan Tanrıya inanıram, demək üçün də insan öldürmək dəhşətlidir!
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
-Eskilerin bilgisine sahip değiliz; devlerin çağı geçti.
-Bizler cüceleriz, diye onayladı William, ama bu devlerin omuzlarına çıkmış cüceler. Küçüğüz, ama kimi zaman ufukta onlardan daha uzağı görebiliyoruz.
-Bizler cüceleriz, diye onayladı William, ama bu devlerin omuzlarına çıkmış cüceler. Küçüğüz, ama kimi zaman ufukta onlardan daha uzağı görebiliyoruz.
İsa’nın gülmüş olabileceği düşüncesine niçin bu kadar karşısınız? Gülmenin tıpkı banyo gibi bedendeki sıvıları ya da bedenin öteki sayrılıklarını, özellikle nedensiz can sıkıntısını sağaltmaya yarayan iyi bir ilaç olduğuna inanıyorum ben. (s. 194-195)
Her erdem ve her günah için hayvanlardan alınacak dersler vardır; hayvanlar insancıl dünyayı örneklerler.
çünkü sevgi her şeyden daha çok işler ruha
..aşk acısı çeken iyileşmek istemez.
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eskilerin bilgisine sahip değiliz biz, devlerin çağı geçti. Bizler cüceleriz, diye onayladı William. Ama bu devlerin omuzlarına çıkmış cüceler. Küçüğüz ama kimi zaman ufukta onlardan daha uzağı görebiliyoruz.
Kitaplar çoğu kez başka kitaplardan söz ederler. Çoğu kez bir kitap, tehlikeli bir kitapta çiçeklenen zararsız bir tohum gibidir; ya da tam tersine, acı bir tohumun tatlı meyvesidir.
Hiçbir şey bilmiyorum. Benim ‘bildiğim’ hiçbir şey yok. Ama bazı şeyler yürekle sezilir.
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Bazı şeyler yürekle sezilir.Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek ,dilleri dinleme..
Bazı şeyler yürekle sezilir.Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek ,dilleri dinleme
İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
ama geceleri dikkatli olun.
Niçin gündüzleri değil?
Çünkü burada gündüzleri bedenler yararlı otlarla iyileştirilir; geceleriyse kafalar zehirli otlarla hasta edilir.
Niçin gündüzleri değil?
Çünkü burada gündüzleri bedenler yararlı otlarla iyileştirilir; geceleriyse kafalar zehirli otlarla hasta edilir.
Adıyla var bir zamanlar gül olan; salt adlar kalır elimizde.
Basit insanlar her zaman herkes için bedel öder
Bugün gerçekten de doğaya yön verebilecek birçok makine yapılıyor, ama bu makineler onları dünyasal güçlerini artırmak için kullanacak insanların eline geçerse vay halimize.
Bir zamanlar erkekler yakışıklı ve boylu bosluydular (şimdi ise çocuk ve cüce), ama bu yaşlanmakta olan dünyanın acıklı durumuna tanıklık eden birçok nedenden yalnızca biri. Gençler artık hiçbir şey öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyor, eşekler çalıyor, öküzler oynuyor. Maria artık düşünsel yaşamı sevmiyor, Marta artık etkin yaşamdan hoşlanmıyor, Lea kısır, Raşel tensel açıdan bakıyor her şeye, Cato genelevlere dadanmış. Her şey çığırından çıkmış.
Boethius’un dediği gibi, hiçbir şey, güz geldiğinde kır çiçekleri gibi kuruyup değişen dış görünüşten daha geçici değildir.
Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.
İnsana özgü olan her şey ille de iyi değildir.
Dünyada bana sevgi kadar anlaşılmaz gelen hiçbir şey yoktur; ne insan ne Şeytan ne de başka bir şey, çünkü sevgi her şeyden daha çok işler ruha.
Rahip William’ın aradığı şeyin ne olduğunu o zaman bilmiyordum; doğruyu söylemek gerekirse bugün de bilmiyorum bunu; sanırım kendisi de bilmiyordu; çünkü davranışlarını yöneten tek şey, gerçeğe ulaşma isteği ve -her zaman beslediğini gördüğüm- gerçeğin belli bir anda ona görünen şey olmadığı kuşkusuydu. Belki de o yıllarda çok sevdiği araştırmalarından, din dışı görevlerle uzaklaştırılmıştı.
Toplum dışına itilmiş insanlar herşeyi kendileriyle birlikte yıkıma sürüklemek isterler. Böylece onları ne kadar toplum dışına itersen o kadar kötü ve yıkıcı olurlar; onları ne denli senin yıkımını isteyen bir ucube sürüsü olarak görürsen o kadar toplum dışı olurlar.
Çünkü bilim, yalnızca insanın yapması gerekeni ya da yapabileceğini bilmesinden ibaret değildir; yapabileceğini, ama belki de yapmaması gerekenin bilinmesini de içerir.
İnsanın gerçek düşmanı başedilemeyecek kadar güçlü olursa o öfkeyi çıkartacak daha güçsüz düşmanlar seçmesi gerekir.
“…Sonradan aptal durumuna düşmektense, şimdi zeki görünmekten vazgeçiyorum.”
İnsan susarak da bir şey söyleyebilir.
Dünyada bana sevgi kadar anlaşılmaz gelen hiçbir şey yoktur; ne insan ne Şeytan ne de başka bir şey, çünkü sevgi her şeyden daha çok işler ruha.