İçeriğe geç

Denemeler 1. Cilt Kitap Alıntıları – Montaigne

Montaigne kitaplarından Denemeler 1. Cilt kitap alıntıları sizlerle…

Denemeler 1. Cilt Kitap Alıntıları

&“&”

… nefret edilen şey kalbimizde yer sahibi demektir.
Kaderin karakterimiz üzerinde bir etkisi yoktur, tersine karakterimiz kaderi arkasından sürükler ve kendi biçimini almasını sağlar.
Her ruh kendi evinin efendisidir.
Bütün hareketlerimiz özelliklerimizi açığa vurur.
Krallar hiçbir şeyimi almazlarsa bana çok şey vermiş olurlar hiçbir kötülük etmezlerse yeterince iyilik etmiş sayılırlar bana. Bütün istediğim budur onlardan. Ama nasıl şükrediyorum tanrıya, varımı yoğumu bana aracısız vermiş, beni yalnız kendisine borçlu kılmış olduğu için! Nasıl yalvarıyorum ona gece gündüz beni hiçbir zaman, kimseye karşı ağır bir minnet altına sokmasın diye! Ne mutlu bir özgürlükle bunca zaman yaşadım: Onunla bitsin ömrüm!
Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak.
Vicdan içimize korku saldığı gibi, suçsuzsak rahatlık ve güven verir bize. Ben kendimden söyleyebilirim ki türlü kötü durumlarda, içimden geçeni, niyetlerimin temizliğini gizlice kendim bildiğim, düşündüğüm için daha korkusuz adımlarla
yürümüşümdür.
“Bize yaşamayı, ömür geçtikten sonra öğretiyorlar.”
Ama insanları değerlendirmeye gelince ne tuhaftır, varlık içinde kendi değerleriyle ölçülemeyen yalnız bizleriz. Bir atı güçlü ve çevik olduğu için överiz, kuşamıyla değil. Bir tazı koşmasıyla övülür, tasmasıyla değil; bir kuş kanadıyla övülür, püskülleri, çıngıraklarıyla değil. Niçin bir insanı da kendinin olanla değerlendirmiyoruz? Bir sürü adamı varmış, güzel bir köşkü varmış, şu kadar itibarı, bu kadar geliri varmış: Bütün bunlar çevresindedir onun, kendisinde değil.
Öfke saklanmaya da gelmez, büsbütün içimize işler. Demosthenes bir meyhaneye girmiş, kimse görmesin diye arkalarda bir
yer arıyormuş. Diogenes görmüş ve demiş ki: Ne kadar arkalara gidersen meyhaneye o kadar girmiş olursun.
Platon’un dediği gibi, tanrıların insanı kendilerine oyuncak diye yarattıklarına inanacağım geliyor.
Kendimi hem yürekçe, asıl iş yürekli olmakta çünkü, hem varlıkça öyle hazırlıyorum ki, başka her şeyimi yitirdiğim zaman kendimle yetinmesini bileyim.
İçimizde gizli bir kırbaç taşıyan o cellat.
Ne yaparsınız bu adamlara: Yazılı olmayan lafı dinlemezler, kitaba geçmedikçe sözlere inanmazlar; gerçeğe sakallı olmadıkça kulak vermezler. Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü ciddilik kazanıyor.
Kendinden söz etmenin kötü sayılması bence yalnız, halkın düşeceği kaba hatalardan ötürüdür.
Yaşamımızı ölüm kaygısıyla, ölümümüzü de yaşama kaygısıyla bulandırıyoruz.
Talih sanki ömrümüzün son gününü bekliyor, uzun yıllar boyunca yaptığını bir anda yıkma gücü olduğunu göstermek için.
Talih ne kadar güleryüz gösterirse göstersin, ömürlerinin son günü geçmeden insanlar mutlu saymamalı kendilerini.
Bence en dayanılmaz, en korkunç durum uyanık olup da azap çeken bir ruhun duyduğunu anlatma olanağını bulamamasıdır.
Ne kadar geri çekilirsen, oraya o kadar çok girmiş olursun"
Niçin başka güneş başka toprak ararsın?
Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?
Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl göründüğü de önemlidir.
Öyleyse babalar ve okul müdürlerinin öfkeli oldukları zaman çocukları kırbaçlamalarına niçin izin verilmeli? Bu düzeltme değil, öç almadır. Çocuklar için ceza ilaç yerine geçer. Kendi hastasına karşı öfkeye kapılan doktoru hoş görmeli miyiz?"
Duymak düşünmekten daha az üzer bizi.
bütün umudum kendimde.
Küçük acılar gevezedir, büyüklerse dilsiz."
Onun yakıcılığının nasıl bir şey olduğunu söyleyebilen, küçük bir ateşle yanıyordur. "
Biz insanlar, diğer varlıkların ne üstünde ne de altındayız. Bilge kişi der ki: Gökyüzünün altındaki her şey, aynı yasanın ve aynı kaderin emri altındadır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bana, büyük işler yapma fırsatı vermiş olsalardı, neler yapabileceğimi gösterirdim, deriz. Önce siz kendi hayatınızı düşünmeyi, çevirmeyi bildiniz mi? Bildiyseniz eğer, bütün işlerin en büyüğünü yapabilmek için, görmek için büyük fırsatlara ihtiyaç yoktur.
Ey dostlarım, dünyada dost yoktur!
Kukla gibi, iplerimiz çekilip oynatılıyoruz.
Filanca hayatını boş boş geçirdi, deriz; bugün hiçbir şey yapmadım, deriz. Bir şey yapmadım da ne demek? Yaşadınız ya!
Biz çok şaşkın varlıklarız.
Bir zırhı ömür boyu taşımak, bakirelik perdesini taşımaktan daha kolaydır.
Kitaplar için de öyle olmuyor mu? Ne kadar yasaklanırsa o kadar çok satılıyor, daha çok okunuyor.
Yalnız başa gelen dertler, dayanılmaz acılar değil, yaşamaya doymak da ölümü istetir insana.
Bir amaca bağlanmayan ruh ,yolunu kaybeder ; çünkü ,her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır .
Sahte sohbet sessizlikten daha az dosttur!
Dil bir kez o yanlış yola girdikten sonra onu yeniden doğru yola sokmak inanılmaz zor bir iştir.
Her şey mevsiminde gerek.
Kimi insanla kimi insan arasındaki uzaklık, kimi insanla kimi hayvan arasındaki uzaklıktan çok daha büyüktür.
İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım.
Zaman yürür gider beni dertlendirmeden; çünkü kitaplarımın dilediğim zaman bana sevinç verecekleri, yaşamama destek olacakları düşüncesi anlatabileceğimden daha büyük bir rahatlık verir bana.
İylikler insana, karşılığını verebileceğini sandığı sürece hoş gelir. Bu ölçüyü aştılar mı onları minnetle değil kinle karşılarız.
Niyetimiz eylemlerimizin yargıcıdır.
Yaşamamızı ölüm kaygısıyla, ölümümüzü de yaşama kaygısıyla bulandırıyoruz.
Bir amaca bağlanmayan ruh yolunu kaybeder; çünkü her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
İnsan yaşamı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi destek kitaplardır ve ondan yoksun insana acırım…
Dünyadan ne diye yakınırsın? Bağladığı yok ki seni. Dertler içinde yaşıyorsan, bu korkaklığın yüzündendir senin; istediğin zaman ölmek elinde.
Yaşamak için toprağımız olmayabilir, ama ölmek için toprak bulunur nasıl olsa.
Oysa ki insan sevincini büyüterek anlatmalı, üzüntülerini kısaltarak.
Küçük acılar gevezedir, büyüklerse dilsiz.
Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır: Öyle uzun yaşamışlar var ki, pek az yaşamışlardır.
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacak.
İnsanların en çok korktukları rüzgarlar, saklı yerlerini açan rüzgarlardır."
Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.
Bilgisizlikten kurtulmak isteyenin onu açığa vurması gerekir…
Düşüncelerini kafa tutarak, buyruklar vererek ortaya koyanlar akıldan yana güçsüz olduklarını belli ediyorlar."
Kuşandığımız zırhların yüreklerimizi katılaştırması hiç de gerekli değil; sırtımızın katılaşması yeter."
Doğruyu hangi elde görsem sevinçle karşılar; uzaktan kokusunu alır almaz silahlarımı atar, teslim olurum. Fazla yukarıdan ve insafsız olmadıkça yazılarıma çatılmasını hoş görmüş, çok kez karşımdakini kırmamak için yazdıklarıma istenen biçimi verdiğim olmuştur. Zararıma da olsa eleştirmeciye uysal davranmalıyım ki beni her zaman serbestçe uyarsın, kendimi düzeltmeme yardım etsin. Doğrusu çağdaşlarımı böyle bir işten yana çekmek kolay değil. Düzeltilmek herkesin ağrına gittiği için kimse kimseyi düzeltmeyi göze alamıyor. Düşüncesini saklayarak konuşuyor çokları…
Nasıl tarımda, bir şeyi dikmeden önce ve dikerken bile yapılan işler belli ve kolay, ama dikilen yaşamaya başlayınca onu yetiştirmenin bir sürü yolları ve zorluğu varsa, insanları dikmede de fazla bir ustalık yoktur, ama doğduktan sonra onları büyütme ve beslemede, kaygılar, korkularla dolu değişik bir sürü bakım yollarına başvurulur.
Tabiat bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi birtakım çemberler içine hapsediyoruz..
Bir düzeni sarsanlar, onun yıkılmasıyla ilk ezilenler olur çok kez. Kargaşalığı çıkaran, yararını kendi görmez pek: Başka balıkçılar için suları bulandırmış olur.
İyileşmek elinde olan bir hastaya acınmaz. Pek doğru olan bu atasözünü ben denemiş ve kullanmış olarak, kitaplardan gördüğüm yarar için söyleyebilirim. Gerçekten ben kitapları, kitap nedir bilmeyenlerden fazla kullanmam diyebilirim. Cimriler nasıl günün birinde kullanacağım diye hiç dokunmazlarsa definelerine, ben de öyle saklarım kitaplarımı. Ruhum onların benim olmasıyla doyar, yetinir. Savaşta, barışta kitapsız yola çıktığım olmaz; yine de hiç kitap açmadığım günler, aylar olur. Biraz sonra, yarın, canım istediği zaman okurum, derim. Zaman yürür gider beni dertlendirmeden; çünkü kitaplarımın dilediğim zaman bana sevinç verecekleri, yaşamama destek olacakları düşüncesi anlatabileceğimden daha büyük bir rahatlık verir bana. İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım.
İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır. Ömür boyu yanı başımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. Öyleyken, onları yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşılarlar beni.
“Güzel eylemlerin karşılığını başkalarından beklemek, çok kararsız ve bulanık bir varlığa bel bağlamak olur.”
Birkaç yıl önce Philippe de Commines’i okuyordum. Çok iyi bir yazardır şüphesiz Commines. Kitabında şu yabana atılmaz söz gözüme çarpmıştı: İnsanın efendisine ettiği hizmet onun bu hizmete verebileceği karşılığı aşmamalı. Meğer bu sözün değeri yazarda değil salt kendindeymiş. Aynı söze geçenlerde Tacitus’ta rastladım: İyilikler insana, karşılığını verebileceğini sandığı sürece hoş gelir. Bu ölçüyü aştılar mı onları minnetle değil kinle karşılarız. Seneca aynı şeyi daha kuvvetle söylüyor: İnsan karşılık veremediğinden utandı mı karşılık verecek kimsesi olmasını istemez. Cicero da, biraz daha gevşek: Memnun edemeyeceğini sanan, kimsenin dostu olamaz, diyor.
Ruhumuz eylemlerde pek çaba harcamaz, uykuda bile eylemler içindedir hiç yorulmadan. Ama onu coşturmada ölçülü davranmaktayız, çünkü beden üstüne yükleneni nasılsa öyle taşır; ama ruh yüklendiğini çok kez kendi zararına büyütüp ağırlaştırır, dilediği ölçüyü verir ona. İnsanlar aynı şeyleri ayrı gayretler ve değişik irade gerginliğiyle yaparlar. Ruh bedene, beden ruha ayak uydurmayabilir..
Talih insana bütün nimetlerini verse, onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden, bir şeyin sahibi olmak değil, tadına varmaktır..
Özgürlüğe öyle düşkünüm ki, koca Hindistan’ın bir köşesini bana yasak etseler dünyanın tadı kaçar neredeyse."
Bilmem Sezar’ın, İskender’in kazandıkları savaşlar daha mı çetin olmuştur genç ve güzel bir kadının, bizim gibi beslenen, gün ışığına, dünyaya açılan, bunca ters örnekler gördükçe gören, durmadan azgın saldırılara uğrayan bir kadının iffetini savunmasından! Hiçbir kuşatma bu dayatmadan daha netameli, daha çetin olamaz."
Krallar hiçbir şeyimi almazlarsa bana çok şey vermiş olurlar; hiçbir kötülük etmezlerse yeterince iyilik etmiş sayılırlar bana. Bütün istediğim budur onlardan."
Hasta olduğumuzu bilmemek de iyileşmemizi daha zorlaştırıyor."
Ve talih sanki ömrümüzün son gününü bekliyor, uzun yıllar boyunca yaptığını bir anda yıkma gücü olduğunu göstermek için."
İsteğimin tersine ruhum, yularından kurtulup kaçan bir at gibi kendini daha fazla yoruyor. Kafam durup dinlenmeden, hiçbir sıra, hiçbir ilinti gözetmeden öyle garip fikirler, öyle saçma sapan hayaller kuruyor ki ilerde bunların manasızlığını ve acayipliğini görüp kendinden utansın diye hepsini kaydetmeye başladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir