İçeriğe geç

Deliryum Kitap Alıntıları – Lauren Oliver

Lauren Oliver kitaplarından Deliryum kitap alıntıları sizlerle…

Deliryum Kitap Alıntıları

.
Sanırım bu sadece insanları sevmenin bir parçası : Her şeyden vazgeçmelisin. Bazen onlardan vazgeçmeniz bile gerekir.

En tehlikeli hastalıklar bizi iyi olduğumuza inandıranlardır.
.
Bazen iki ben varmış gibi hissediyorum, biri doğrudan diğerinin üstüne kayıyor.

Başını sallaması gerektiğinde başını sallayan ve söylemesi gerekeni söyleyen yüzeysel ben ve daha derin bir kısım, endişelenen kısım ve rüyalar

Çoğu zaman eşzamanlı hareket ediyorlar ve bölünmeyi neredeyse hiç fark etmiyorum, ama bazen sanki tamamen farklı iki insanım ve her an parçalanabilirim gibi geliyor.

Kalpler kırılgan şeylerdir. İşte bu yüzden dikkatli olmak gerek.
Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürüyor.
Ama bir sırrım var.
Gökyüzüne ulaşan duvarlar dikebilirsiniz ama ben onların üzerinden uçmanın bir yolunu bulurum. Beni yüz bin kolla tutmaya çalışabilirsiniz ama ben direnmenin bir yolunu bulurum. Ve biz kalabalığız, sandığınızdan çok daha kalabalığız. İnanmaktan vazgeçmeyi reddeden insanlar. Zemine inmeyi reddeden insanlar. Duvarsız bir dünyayı seven, nefrete, reddedişlere, umutsuzluğa rağmen korkusuzca seven insanlar.
Sizin istediğiniz gibi yaşamaktansa, kendi istediğim gibi ölmeyi yeğlerim.
Gökyüzüne fırlayan düşebilir, bu doğru.
Ama uçabilir de.
Gitmeli ve yaşamalı, ya da kalmalı ve ölmeliyim.
Aşk öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Sizi hem ona sahip olduğunuzda, hem de olamadığınızda öldürüyor.
Ama tam olarak böyle değil.
Mahkûm edenle mahkûm olan. İnfazcı, balta, son dakikada gelen bir erteleme, güçlükle alınan bir nefes ve tepedeki bulutlarla dolu gökyüzü
Aşk: Sizi hem öldürür hem de kurtarır.
Herhalde bu insanları sevmenin bir parçası. Bazı şeylerden vazgeçmemiz gerekiyor. Bazen sevdiğimiz insanlardan bile vazgeçmemiz gerekiyor.
Sevgi olmayınca nefret de olamaz, nefret olmayınca şiddet olmaz. demiştim. Nefret en tehlikeli şey değil, demişti Alex. Asıl tehlikeli olan, ilgisizlik.
Özgürlük kabullenişte;
Huzur sınırlarda;
Mutluluk vazgeçiştedir.
Önce ve sonra ve aşk anı, bir bıçağın sırtından daha büyük, daha uzun olmayan bir an.
Aşk
İncecik, tek bir kelime; bir bıçak sırtından daha uzun olmayan bir kelime. Kendisi de tam olarak bu zaten. Bir bıçak sırtı, bir jilet. Hayatınızın merkezine giriyor, her şeyi ikiye bölüyor, önce ve sonra. Dünyanın geri kalanı, iki taraftan birinde kalıyor.
Fotoğraf kareleri, anlar, kısacık saniyeler. Güçlenen rüzgâra karşı kanat çırpan bir kelebek kadar kırılgan, güzel ve umutsuz.
Alex omuz silkerek, “Acıyı da özlüyorlar,” diyor.
Bu bana inanılmaz geliyor ve Alex bana göz ucuyla baka­rak “İnsanları asıl o zaman kaybediyorsun aslında,” diyor “Acı dindiğinde.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mutsuzluk tutsaklıktır, bu yüzden mutluluk özgürlüktür.
Mutluluğu bulmanın yoluysa tedavi olmaktan geçer.
Bu yüzden, insan ancak tedavi vasıtasıyla özgürlüğe erişebilir.
insanlar doğal hâllerinde ne yapacakları önceden kestirilemeyen, dengesiz ve mutsuz varlıklardır. Ancak hayvan içgüdüleri kontrol altına alındığında sorumluluk sahibi, güvenilir ve hayatlarından memnun olurlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Taşlar ve sopalar kemiklerimi kırabilir ama sözler bana zarar veremez.
Beni dinleyin: Geçmişin sizinle konuştuğunu duyarsanız, arkanıza asıldığını, parmaklarını bel kemiğinizde dolaştırdığı­nı hissederseniz yapabileceğiniz en iyi şey, tek şey kaçmaktır.
Geçmiş bir yükten ibarettir. İçinizde birikir, taş gibi ağırlaşır.
Ama her şey gibi, yalan söylemek de alıştıkça kolaylaşıyor.
Çoğu şey, dünyadaki en muazzam hareketler bile, ufak bir şeyle başlar. Bir şehri yıkan bir deprem bir sarsıntıyla, bir titreyişle, bir nefesle başlayabilir.
Tanrı da bütün evreni, bir düşünceden daha büyük olma­yan bir atomdan yarattı.
Korkusuz bir dünya. İmkânsız
Tedavi olmuş, etiketlenip damgalanmış, eşleştirilmiş, tespit edilmiş, hayat yolumuza düzgünce yerleştirilmiş, dengeli, iyice belirlenmiş eğimlerden aşağı yuvarlanan, kusursuz yuvarlaklıkta bilyeler olacağız.
Bazen mutsuz olmadıkça, gerçekten mutlu olamazsın.
Kalpler kırılgan şeylerdir. İşte bu yüzden çok dikkatli olmak gerek.
Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğu­nuzda da, olmadığınızda da sizi öldürüyor.
En tehlikeli hastaltklar, bizi iyi olduğumuza inandıranlardır.
“Prosedürün izi, sol kulağın hemen arkasındaki, bilim adamlarının tedavi uygulanabilsin diye hastayı hareketsiz kılmak için kullandıkları üç dişli iğnenin girdiği noktadaki, üç nokta şeklindeki yara izi. İnsanlar yara izleriyle gurur duyulacak bir şeymiş gibi gösteriş yapıyor; tedavi olanlar nadiren saçlarını uzatıyor ve saçlarını tamamen kesmeyen kadınlar onu geriye çekip bağlıyor.”
Hiçbir zorluğu, acısı olmayan bir hayatın hayat olmadığını biliyorum. En önemli şeyin önemli olan tek şeyin, umursayacağınız bir şeyler bulmak ve onlara tutunmak, onlar için savaşmak, onları bırakmayı reddetmek olduğunu.
Aşk, bütün öldürücü şeylerin en öldürücüsü.
Güvendiğiniz bel bağlayabileceğinizi düşündüğünüz herkes, eninde sonunda sizi hayal kırıklığına uğratır.
Düşüncelerimin yanı sıra, sokaklarımda, ilişkilerimde, beynimin kıvrımlarında yıldızlaşacak pırıltılar, o ışıkları paylaşacak -hiç değilse çağdaş olmaya niyetli- insanlar bulmak istiyorum
Cennete ulaşmak için, önce cennet eylemen gerek yaşadığın her günü..
Yaşamın zenginliğini, güzelliğini kendi hayatında yakalayamamış bir insan, türleri yok olan canlılara ne kadar üzülür?
Güvendiğiniz, bel bağlayabileceğinizi düşündüğünüz herkes, eninde sonunda sizi hayal kırıklığına uğratır. İnsanlar kendi hallerine bırakıldıklarında yalan söyler, sır saklar, değişir ve kaybolur; kimisi farklı bir yüzün ya da kişiliğin arkasında, kimisi yoğun bir sabah sisinin ardında, bir uçurumun ötesinde.
Seni nasıl mı seviyorum?
Dur, anlatayım.
Seni ruhumun ulaşabileceği kadar derinlemesine, enlemesine ve boylamasına seviyorum.
Seni her günün en sakin anı gibi seviyorum.
Seni özgürce seviyorum.
Aşk, öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Sizi hem ona sahip olduğunuzda, hem de olmadığınızda öldürüyor.
Sanki amatör bir ressam tarafından çizilmişim: Çok yakından bakmadığınız sürece her şey yolunda ama odaklandığınızda bütün lekeler ve hatalar gözünüze giriyor.
.
Şimdi, bir yalanla boğulmuş yüz yılı yaşamaktansa, bir saniyenin en ufak bir parçası için sevgiyle enfekte olmayı tercih ederim.

.

Herkes gibi olmanın seni mutlu edeceğinden emin misin?
Hisler sonsuza dek sürmez. Zaman kimseyi beklemez ama ilerleme insanların onu gerçekleştirmesini bekler.
Geçmişin size söyleyecek bir şeyinin olduğunu sanabilirsiniz. Dinlemeniz, fısıltılarını çözmeye çabalamanız, yerin derinliklerinden, ölü yerlerden gelen sesini duyabilmek için iki büklüm olmanız gerektiğini düşünebilirsiniz. İşe yarar bir şey elde edeceğinizi, bir şeyler anlayacağınızı ya da bir şeye anlam vereceğinizi sanabilirsiniz.
.
Geçmişin sizi geriye, aşağıya sürükleyeceğini, rüzgarın fısıltılarına ya da birbirine sürtünen ağaçların hışırtılarına kulak kabartmanıza, bir şeyi çözmeye çalışmanıza, kırık bir şeyi birleştirmeye çabalamanıza sebep olacağını biliyorum. Umutsuz bir çaba bu. Geçmişbir yükten ibarettir. İçinizde birikir, taş gibi ağırlaşır.
Herhalde bu insanları sevmenin bir parçası. Bazı şeylerden vazgeçmeniz gerekiyor. Bazen sevdiğiniz insanlardan bile vazgeçmeniz gerekiyor.
Hiçbir zorluğu, acısı olmayan bir hayatın hayat olmadığını biliyorum. En önemli şeyin, önemli olan tek şeyin, umursayacağınız bir şeyler bulmak ve onlara tutunmak, onlar için savaşmak, onları bırakmayı reddetmek olduğunu.
Her şey sona eriyor, insanlar hayatlarına devam ediyor ve arkalarına bakmıyorlar. Hayat böyle olmalı.
Sanki amatör bir ressam tarafından çizilmişim: Çok yakından bakmadığınız sürece her şey yolunda ama odaklandığınızda bütün lekeler ve hatalar gözünüze giriyor.
Hayat çok tuhaf işliyor. Bir şeyi istiyorsunuz, bekleyip duruyorsunuz ve o şey hiç olmayacakmış gibi hissediyorsunuz. Sonra oluyor, bitiyor ve tek istediğiniz, her şey değişmeden önceki o kısacık ana dönmek oluyor.
Kalpler kırılgan şeylerdir. İşte bu yüzden çok dikkatli olmak gerek.
Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da öldürüyor.
En tehlikeli hastalıklar, bizi iyi olduğumuza inandıranlardır.
Geçmiş bir yükten ibarettir.
Kalpler kırılgan şeylerdir.
Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürüyor.
En tehlikeli hastalıklar, bizi iyi olduğumuza inandıranlardır.
Güvendiğiniz, bel bağlayabileceğinizi düşündüğünüz herkes, eninde sonunda sizi hayal kırıklığına uğratır.
Bedenimde ki nefes uçup gidiyor ve müziğin güzelliği beni uyuşturuyor. Bir an gerçekten okyanusa bakar gibi oluyorum.
Gökyüzüne fırlayan düşebilir, bu doğru. Ama uçabilir de.
Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürüyor.
Bazen mutsuz olmadıkça gerçekten mutlu olamazsın.
Hayatın en tuhaf yönlerinden birisi, özel yaşamınızın, o minicik kürenizin evrilip çevrilerek şekil değiştirmesi, hatta parçalanırken bile körü körüne devam etmesi. Bir gün anne babanız varken ertesi gün yetim kalıyorsunuz. Bir gün gidecek bir yeriniz, bir yolunuz oluyor. Ertesi günse kaydoluyorsunuz.
Aşk İncecik, tek bir kelime; bir bıçak sırtından daha uzun olmayan bir kelime. Kendisi de tam olarak bu zaten. Bir bıçak sırtı, bir jilet. Hayatınızın merkezine giriyor, her şeyi ikiye bölüyor. Önce ve sonra. Dünyanın geri kalanı, iki taraftan birinde kalıyor.
Geçmişin size söyleyecek bir şeyinin olduğunu sanabilirsiniz. Dinlemeniz, fısıltılarını çözmeye çabalamanız, yerin derinliklerinden, ölü yerlerden gelen sesi duyabilmek için iki büklüm olmanız gerektiğini düşünebilirsiniz. İşe yarar bir şey elde edeceğinizi, bir şeyler anlayacağınızı ya da bir şeye anlam vereceğinizi sanabilirsiniz.
Ama ben gerçeği biliyorum. Geçmişin sizi aşağıya sürükleyeceğini, rüzgarın fısıltılarına ya da birbirine sürtünen ağaçların hışırtılarına kulak kabartmanıza, bir şifreyi çözmeye çalışmanıza, kırık bir şeyi birleştirmeye çabalamanıza sebep olacağını biliyorum. Umutsuz bir çaba bu. Geçmiş bir yükten ibarettir. İçinizde birikir, taş gibi ağırlaşır.
Geçmişin sizinle konuştuğunu duyarsanız, arkanıza asıldığını, parmaklarını bel kemiğinizde dolaştırdığını hissederseniz yapabileceğiniz en iyi şey, tek şey kaçmaktır.
Bazen bir şeyleri izlediğiniz, kıpırdamadan oturup dünyanın önünüzde var olmasına izin verdiğiniz takdirde zamanın bir an durduğunu, dünyanın duraksadığını hissediyorum; hatta öyle olduğuna yemin edebilirim. Yalnızca bir anlığına. Ve o anın içinde yaşamanın bir yolunu bulduğunuz takdirde, sonsuza dek yaşayacağınızı hissediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir