İçeriğe geç

Delirmek Belirmektir Kitap Alıntıları – Can Bonomo

Can Bonomo kitaplarından Delirmek Belirmektir kitap alıntıları sizlerle…

Delirmek Belirmektir Kitap Alıntıları

seni sevmek nereden baksan enginara, eve, güzel kokulara alıştırdı beni.
anladım.
bir dereye baktım bugün.
Tanrı’yı tanımakla sana tutulmak arasındaki ince çizgide yürüdüm.
yağmurun ve tutkunun edasında, sonsuz bir baharın sedasında,
gizli, saklı, korkak, sessiz.

seni birine anlattım bugün.

Bil ki kalırsan değil gidersen anlayacaksın
Boğaz havasını özlerken bu şehrin boğazına takılmış bir kılçık olmayı
Sen yanımda öylece dururken
Başımı belaya sokmak istiyorum bu gece
Bir kavgaya karışmak gibi
Bakarsın bırakırım bu işleri, denizlerde buluşuruz bir yaz
Bir melodi var aklımda geceden kalma
Seni defalarca çağırmama rağmen tek başıma dinlediğim
“Vardığı yerde değil, durduğu yerde yaşlanıyor insan.”
El ele tutuşmak inerken o yokuşlardan
Bir damla daha sevebilmek için yağmuru belki
Bak ben sana bir şey söyleyeyim mi?
Aslında ikimiz olmak için
Birimiz sevse yeter bizi
Yolda yürürken de gülümsersem yanlışlıkla
Bence senin yüzünden hep
“Birileri elbet ağlayacaktır
Oyun hüzünlüyse yazarın yakınları mutlaka ağlar mesela
Ben ağlamam diyenler evinde ağlarlar
Ağlayamam diyenler rüyalarında ağlar.”
En çok da fotoğraf çektirirken anlar ki
bir kişi yeterli sayıda kişi değildir bir kişi olmaya
Ben susarım
Saatler de susar bazen
Duvarlar susar.
İşte o zaman anlarsın
Zaman aymazlık,
Bilirken anlamazlıktır.
Şimdi bu zarflara bu mektuplar ya sığmaz ya küsüyor.
Ne yapacağız bilemiyorum Ankara.
Yırtık kanatlı güvercinler kaçıp gitmek istiyor.
Anton Çehov gramer kitaplarının sevdiği bölümlerini kurnazlıkla katlar
Dağınıklığımı ve mahcubiyetimi mazur görün.
İyi istirahatler dilerim.
Muhabbetle
Belki adını ‘Hoşçakal’ diye değiştirirsin Güzel
Öyle vedalaşmak da kolaylaşır
Ayrılır gibi bir erguvanın bedeninden yüzlerce dal
-“Senin adın ne?”
-“Hoşçakal”
-“Hoşçakal öyleyse Güzel.
Güzeli öyleyse hoşçakal”
Biz hızla yol alıyorduk durmadan ama yol bizi almıyordu.
Vardığı yerde değil, durduğu yerde yaşlanıyor insan.
Alaca karanlık, verece nihilist bir önyargı.
Aslında herkes sağlam herkes tamam
Biri doğuyor, biri ölüyor aynı
Bu böyledir diye işte
Bazıları giyinmek bilmiyor, bazıları soyunmak
Soyut olana hasret bir acı var dilinde nedenini bilemedim.
İnsan dediğin zaten savaşların içinde yaşar
Bir fesleğenin başında bekleyip

Hayata dair ne doldurduysa tabaklarına.

Bir içim acıdı bugün bakarken pencerelere.
Memnun değilim bu şehirlerden.
Her duygunun içine binlerce düşünce katmalardan
Tereciye tere satmalardan
Hal bu ki şu pencereden dışarı bakıp

Ne bileyim.

Tanrı’yı tanımakla sana tutulmak arasındaki ince çizgide yürüdüm.
Yağmurun ve tutkunun edasında, sonsuz bir baharın sedasında
Gizli, saklı, korkak, sessiz.

Seni birine anlattım bugün

Salıncaklar bağışlardı kıtaların acemiliğini
Merak etme,Ölmüyorsun.
Bu hikayenin mutsuzu benim;
Sen değil
Yalnızım.
Bir damla yağmurum yok mevsimlerimde
Öyle yalnız ki
Ben bile yokum vesikalık resimlerimde
Vardığı yerde değil durduğu yerde yaşlanıyor insan.
Merak etme, ölmüyorsun
Bu hikâyenin mutsuzu benim
Sen değil
Hayat sen öyle bir yerlere savurdun ki ahlaklı olmaları
En iyilerimiz en mutsuz oldu en mutlu sonlarda bile.
ve şiir seven her kadın biraz çekecektir kirli elli adamlardan.
Bir soruluktu sınav – o soru da:
Nereye gider bu kuşlar akşamüstleri ydi
Çünkü şiir başka yerlere dokunmaktır
Sormadan anlamak,
Bilmeden inanmak gibi
Kendimi kendimden ayrı tutmuyorum bugün
Böyle sev diye beni
Elimden geleni suya, içimden geçeni göğe
Sen buraya açan çiçekleri yolmaya,
Bir ömür sararıp solmaya,
yalandan benim olmaya geliyorsun ya
Gel
Çal kapımı teyakkuzdayım!
Sen başka kalbe Ocak olmuş geliyorsun,
Ben aylardan Temmuz’dayım
Ben susarım
Saatler de susar bazen
Duvarlar susar.
İşte o zaman anlarsın
Zaman aymazlık,
Bilirken anlamazlıktır.
El ele tutuşurduk sen hiç sevmezdin mesela
Bir gören olur diye kuşlardan
El ele tutuşmak inerken o yokuşlardan
Bir damla daha sevebilmek için yağmuru belki
Bak ben sana bir şey söyleyeyim mi?
Aslında ikimiz olmak için
Birimiz sevse yeter bizi
Özledim demeyi özlemiyor insan o başka
Güzel şeyler var öyle aklına geliyor birden
Senin sarılıp öptüğün denizlerde kum olmak tane tane
Aklından geçtiğin köprülerin şarkısı olmaklardan
Sana sarılmaktan yorulmak belki bazen de
Şimdi ne zaman bir kelebek görsem,
Aklıma biraz sen geliyorsun
Yolda yürürken de gülümsersem yanlışlıkla
Bence senin yüzünden hep
Çatı kat
Kapatıyorum, kapat.
Büyük şehirler seni itelese de
Cümle alem seni kötülese de.
Anne ben mutluyum diyeceksin
Ciğerlerin yaralar bağlıyor da olsa
İçin kan ağlıyor da olsa
Anne ben mutluyum diyeceksin
De!
Bitmek bilmeyen bir matem gibi
“Ne yapalım, olmadı madem.” gibi
Anneyi sevmek karşı bir duruşsa bu dünyadaki kötüye
Babayı sevmek haklılıktır
Anneyi sevmek beynelmilelse bu alemde
Babayı sevmek delikanlılıktır
Sen o adamla uyurken üzerini benimle örtüyorsun ya.
Ben çok üşüyorum.

Örtme

Şimdi sırayla uyanılacak,
Önce ben uyanacağım
Sonra dün geceki ben
Ve en son yine ben uyanacağım
Bu gece olmak istediğim
Yırtarken zihnindeki eski eski resimleri
Bir şehir yanar
Bir şehir söner
Sana adını söyleme demiştim
Senin adın kesin bir prensesin adıdır
Unutamam aklımda kalır
Dayanamam söyleme demiştim
Ben yoldan kolay çıkarım
Beni kendi trafiğinin kazalarında zayi etme
Bir gün başka bir kalbe tezgah açacak olursun,
Orayı benzinle değil, senin adınla yakarım demiştim
Ama söyledin ya yine adını
Söylemeyeydin iyiydi.
Sen Temmuz ol ben lacivert olayım
Sen Nilgün Marmara ol ben kurşun kalem
Kapanmış yaralarımızı bıçakla açalım

Kaçalım.

Biz hızla yol alıyorduk durmadan ama yol bizi almıyordu.
Karanlık çocukluklarımızda
Kahkaha aramaya çıksak mesela mumla
Bir gölge dahi bulamasak bizimle ilgili
Dalga geçsek, pişmanlıklarla, sağla, solla
Acıyı neşeye çeviren olguyu icat etsek
Aydınlansak,
Unutma!
O hayat seni yoracak,
Bu yollara geri döneceksin
Yalnızım.
Bir damla yağmurum yok mevsimlerimde
Öyle yalnız ki
Ben bile yokum vesikalık resimlerimde
”Delirmek Belirmektir ” çünkü bu hayata dair olan en güzel şeyler ya en çarpıcı şeylerdir ya da hiç yokturlar.
Cemal Süreya’nın dediği gibi: ‘Şiir alışkanlıklara karşı bir yaylım ateştir.’
Vardığı yerde değil, durduğu yerde yaşlanıyor insan.
Kaliteli bir katil gibi haklayacağız geçmişini
Geçmişinin tanıdık puslu sokaklarından
Seni sevmelerin içinde kayboluyorum ben
Bana başkasına başkalaşmaktan başka çare yok gibi
Hayat sen öyle bir yerlere savurdun ki ahlaklı olmaları
En iyilerimiz en mutsuz oldu en mutlu sonlarda bile.
Sen o adamla uyurken üzerini benimle örtüyorsun ya.
Ben çok üşüyorum.
Örtme.
Aslında ikimiz olmak için
Birimiz sevse yeter bizi
Özneler yüklemlerden taşındılar
Çünkü karanlıklar bize daha yakındı aydınlık olmaklardan.
Üzülmek ayıp değildir ama kimisine de yakışmaz ya.
Bir il sınırı daha geç
Ve artık hatırlayamayacağım kadar uzaktasın
Son bir şarkı daha
Ve artık ikimiz de yalnızız başka şehirlerde
Ben alışık değilim asma kat olmaya temelli sevdalara..
Üşürsem ısıt beni
bir şiir ol yalnızca bu gece,
yalnızca benim sevdiğim
Sen başka kalbe Ocak olmuş geliyorsun,
ben aylardan temmuzdayım
Yalnızım
Bir damla yağmurum yok mevsimlerimde
Öyle yalnız ki
Ben bile yokum vesikalık resimlerimde
mutluluğu yalnızca rüyalarında gören insanlar daima yorgun olurlar.
Okuduğun kitap ol,
İçtiğin su
Bir kabiliyet ol çocukken edinilen
Bir damla yağmur ol
Her yere yağabilen
Eve giderken düşünecek çok vaktim oldu
Bizi düşündüm.

Seni
Dolapta bira var mıydı onu düşündüm.
Kendimi
‘Düşündüm’ incelikli bir kelimedir.
Düşündüm de,
Belki bir şiir kitabı yazarım kendimle ilgili.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir