İçeriğe geç

Deliliğin Tarihi Kitap Alıntıları – Michel Foucault

Michel Foucault kitaplarından Deliliğin Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Deliliğin Tarihi Kitap Alıntıları

Eğer iyi bakılacak olursa, hayatımızın tümü bir masaldan, bilgimiz bir aptallıktan, emin olduğumuz şeyler hikayelerden başka bir şey değillerdir; kısacası bu dünyanın tümü bir oyundan ve sürekli bir komediden başka bir şey değildir.
Herkes alçak, zayıf ve gevşek,
Yaşlı, tamahkar, iftiracı
Kadınlı erkekli delilerden başka bir şey görmüyorum
Gerçek son yaklaşıyor.
Her şey kötüye gidiyor.
Ölümün yok etmesi, artık hiçbir şey değildir, çünkü o zaten her şeydir, çünkü hayat kendisini beğenmişlikten, boş sözlerden, zil ve çıngırak gürültüsünden başka bir şey değildir. Kafatası haline dönüşecek olan baş daha şimdiden boştur. Delilik ölümün daha şimdiden gelmiş halidir.
Dünya herkesi pençesine alan öfke içinde kaybolup gitmektedir. Zafer ne Tanrıya, ne de Şeytan’a aittir, zafer Deliliğindir.
Burada herkes kendi kaderinin ellerine bırakılmıştır.
Ama kendimi ne kadar fazla törpüler ve düzeltirsem, bütün herkesin bana göre saçmaladığına inanıyorum.
Ama kendimi ne kadar fazla törpüler ve düzeltirsem – Bütün herkesin bana göre saçmaladığına inanıyorum.
Eğer eskiden Menippos’un yaptığı gibi yeryüzünün sayısız çalkantılarına aydan bakacak olursanız; sonuçta aralarında dövüşen, mücadele eden, tuzak kuran, birbirlerini soyan, oynayan, delice eğlenen, düşen ve ölen bir sinek güruhu gördüğünüzü düşünürsünüz. Ve kaderi çok çabuk yok olmak olan bu kadar minicik bir hayvanın ne belalar, ne trajediler ürettine inanmak mümkün olamaz
Bosh Brughel ve Dürer’in tamamen dünyalı seyirciler olmalarına ve etraflarında kanadığını gördükleri şu deliliğin içine kaymış olmalarına karşılık; Erasmus onu tehlikeden korunacak kadar uzakta algılamaktadır. Onu kendi Olimposunun yukarısından gözlenmektedir ve eğer methiyeler düzüyorsa bunu, tanrıların durdurulması olanaksız gülüşleri ile gülebilecek durumda olmasından ötürü yapmaktadır.
Delilik ancak her insanın kendinde olur. Çünkü deliliği, kendine bağlılığı içinde ve beslediği yanılsamalar aracılığıyla oluşturan insandır
Delilik, aşkla yarışa girmiştir.
Deli ikinci dereceden komedi, aldatanın aldatılmasıdır.
Delilik dünyadan el etek çekmedir.
Konuşmak için ayağa kalkan birinin ilhamını akıldan mı, yoksa delilikten mi aldığını bilemeyiz.
Eserin içinde uçurumuna yuvarlandığı delilik, sona varmak için kat edilmesi gereken sonsuz yol, bizim havari ve yorumcu yanlarımızın karmasıdır.
Deliliğin acı alaycılığı, bayrağı ölümden ve onun ciddiyetinden devralmaktadır.
Eğer iyi bakılacak olursa, hayatımızın tümü bir masaldan, bilgimiz bir aptallıktan, emin olduğumuz şeyler hikayelerden başka bir şey değillerdir; kısacası bu dünyanın tümü bir oyundan ve sürekli bir komediden başka bir şey değildir.
Kafatasına dönüşecek olan baş daha şimdiden boştur. Delilik ölümün daha şimdiden gelmiş halidir.
Deli, hem tamamen özgürdür, hem de özgürlükten tamamen dışlanmıştır.
Kendine bağlılık deliliğin ilk işaretidir , fakat insan kendi kendine bağlı olduğu için hatayı doğru olarak , yalanı gerçek olarak , şiddet ve çirkinliği güzellik ve adalet olarak kabul etmektedir
Kendini beğenmişlik bizim doğal ve başlangıçtan beri sahip olduğumuz hastalığımuzdır. Bütün yaratıkların en felaketlisi ve en narini insandır, buna rağmen bir de en gururlusudur.
Dünya, herkesi pençesine alan öfke içinde kaybolup gitmektedir. Zafer ne Tanrıya ne de Şeytana aittir. Zafer Deliliğindir.
Bilgelik tıpkı diğer değerli maddeler gibi toprağın bağrından çekilip alınmalıdır. bu kadar ulaşılmaz ve bu kadar korkunç olan bu bilgiyi deli masum budalalığı içinde elinde tutmaktadır.
İnsan ve hayvan figürlerinin birbirlerine karıştığı resim insana artık alaycı bir şekilde, arzusunun yol açtığı çılgınlık içinde unuttuğu maneviyata olan yatkınlığını hatırlatmamaktadır. O, günah eğilimi haline gelmiş deliliktir; onda var olan bütün olanaksız, fantastik, insanlık dışı unsurlar, doğa karşıtının ve meczup bir mevcudiyetin yer hizasındaki kaynaşmasını işaret eden her şey; ona tam da o garip gücünü sağlamaktadır.
Fakat delinin gülüşündeki şey, onun daha önceden ölümün gülüşüyle gülüyor olmasıdır ve meczup, ölümü haber vererek, onu silahlarından yoksun bırakmıştır.
Deliliğin acı alaycılığı, bayrağı ölümden ve onun ciddiyetinden devralmaktadır.
Eserin içinde uçurumuna yuvarlandığı delilik, sona varmak için kat edilmesi gereken sonsuz yol, bizim havari ve yorumcu yanlarımızın karmasıdır.
İşte bu nedenden ötürü deliliğin
Nietzsche’nin gururuna,
Van Gogh’un alçak gönüllüğüne
ne zaman sızdığını bilmek önem taşımaktadır.
Bir eserde zorunlu olarak kutsala saygısızlık eden ne varsa oraya geri dönmekte, ve deliliğin içinde yerle bir olan bu eserin zamanı içinde, dünya suçluluğunu hissetmektedir.
Bir eser kendini kesintiye uğratan deliliğin sayesinde bir boşluk, bir sessizlik zamanı, cevapsız bir soru açmakta, dünyanın onun içinde kendini sorgulamak zorunda kaldığı uyuşması olmayan bir parçalanmayı hareke geçirmektedir.
Nietzsche’nin deliliği, yani düşüncesinin yerle bir olması, bu düşüncenin dünyaya onun aracılığıyla açıldığı şeydir.
İnsan kendi için ancak delilik yeteneğine sahip olduğu ölçüde doğa haline gelebilmektedir.
Delilik nesnelliğe kendiliğinden geçiş olarak, insanın oluş-nesne’si içindeki kurucu andır.
delilik, delinin ruhunun içinde var olan ve hissedilemez bir şekilde dolaşan şeffaf ve renksiz delilik, içselliğin içinde içsellik
Deliliğin akıl-olmama’sında geri dönüşün aklı vardır ve eğer delinin kaybolduğu talihsiz nesnelliğin içinde hâlâ bir sır kaldıysa, bu iyileşmeyi mümkün kılan şeyin sırrıdır.
Yıldızları sorguluyorum, ama onlar susuyorlar;
günü ve geceyi sorguya çekiyorum, ama onlar bana cevap vermiyorlar. Kendimi sorguladığım zaman, kendi kendimin derinliklerinden.. açıklanamayan düşler geliyor.
/// Hölderlin ///
Rüya bizzat insanın özünün, hayatın en kendine özgü, en gizli sürecinin ifşasıdır.
İnsan, delilikte kendi gerçeğinin içine düşmektedir: bu tam özgürlük biçimi olduğu kadar, onu kaybetme biçimidir de.
Delilik artık varlık-olmama’dan değil de, insanın olduğu şeyin içeriği ve bu içeriğin unutulmasının içindeki varlığından söz edecektir.
Delilik ancak kendi gerçek-olmama’sının özür mekânı içinde kendinden koparak, kendini gerçek olarak inşa ettiği çok uzak, ama çok gerekli bir andan itibaren mümkündür.
Delilik ne sanıldığı, ne de kendinin iddia ettiği şeydir; kendinden çok daha az bir şeydir: bir ikna ve aldatmalar bütünü.
İnsanda yabancılaştırılamayan olarak bulunan şey, aynı anda Doğa, Gerçek ve Ahlâk, yazi bizzat Akıl’dır.
İnsanın aynı zamanda aklı da olan doğasını, tıpkı geçici olarak unutulmuş bir sır gibi, hiç dokunulmadan bırakmaktadır.
Doğadan uzaklaşan bir hayatın ürünü olan delilik yalnızca sonuçlar düzleminde yer almaktadır; özsel olan ve doğaya dolaysız olarak mensup olan şeyleri gündeme getirmemektedir.
Konuşmak için ayağa kalkan birinin ilhamını akıldan mı, yoksa delilikten mi aldığını bilemeyiz.
Kim öfke ve umutsuzluğun zirveye çıkmasının içinde ellerini kana ve belki de en değerli kana bulamayacağına teminat vermeye cüret edebilir?
Yozlaşmış bir doğaya sahip olmaktan ve kusurlu bir eğitim almış olmaktan ötürü suçlu olunur; ama bir ahlâktan diğerine şu dolaysız ve şiddetli geçişten ötürü masum olunur.
_yani kabul edilmeye cüret edilmeden uygulanan bir ahlâktan, herkesin iyiliği için uygulanması reddedildiği halde yüceltilen bir ahlâka geçiş._
İnsanı kalbinin içinde yakalamış, onun derinliklerine dalmış olan delilik, insanda kökensel olarak gerçek olanı formüle edebilir.
Zihin zayıflıkları ile hal ve gidiş kusurları, sözlerdeki şiddet ile hareketlerdeki şiddet kitlesel akıl bozukluğu kavrayışı içinde toplanarak, aynı tekdüzeliğin içinde birbirlerine karıştrılmıyorlar mıydı?
Nitekim kabahatler âdetlete nazaran, suçların cezaya nazaran oldukları şeydir ve kabahat her zaman suçun babasıdır.
Özgür insan burjuva devletinin tek egemeni olarak, deliliğin ilk yargıcı haline gelmiştir.
Hayal gücü sessizce, özgürlüğün serseriliğinin içine girmektedir.
Her şey kendine bir zıt bulur ve zıtlık duyuları tahrik eder; dinde, siyasette, bilimde ve bütün alanlarda herkesin bir parti oluşturmaya izni vardır; ama zıddının ortaya çıkmasına hazır olması gerekir

Bu kadar özgürlük zamana egemen olunmasına da izin vermemektedir:
Zaman özgürlüğün belirsizliğine teslim edilmiştir ve herkes tarafından onun dalgalanmalarına bırakılmıştır.

Her bireyin dinlemek isteyen herkese vaaz vermeye hakkı vardır ve bu kadar farklı kanaatler dinlene dinlene, zihinler gerçeği bulma konusunda sıkıntıya düşerler.
Medeni ve bilge insanlar kendinizi hiç yüceltmeyiniz; övündüğünüz bu sözümona bilgeliğin dağılıp yok olması için bir an yeter; beklenmedik bir olay, şiddetli ve ani bir ruh hali, dünyanın en aklı başında ve en akıllı insanını bir çılgına veya eblehe çevirecektir.
Diderot, insanın sürekli olarak, akıldan, dolaysızın doğru olmayan gerçekliğine gönderildiğini ve bunun çabasız bir aracılıkla, zamanın derinliklerinde çoktan gerçekleştirilmiş bir aracılıkla yapıldığını anlatmıştı.
Artık soğuk bir kalp ve berrak bir zekâyla gerçeklikten komedinin varlık-olmama’sına götürülmesi gereken şey değil de, varoluşun varlık-olmama’sından görünüşün boşuna tamlığı içinde icra edilebilenidir ve bunun, bilincin uç noktasına ulaşmış olan hezeyanın aracılığıyla yapışmasıdır.
Vallahi sizin baldırı çıplakların pandomimi dediğiniz şey yeryüzünün salınımıdır.
En beteri, ihtiyacın bizi içinde tuttuğu zorlamalı konumdur.
İhtiyaç duyan insan başkası gibi yürümez; atlar, tırmanır, eğilir, bükülür, sürünür; hayatını konum almak ve uygulamakla geçirir.
Hiç var-olmamaktansa, var olmayı ve tutarsız akıl yürütücü olmayı tercih ederim.
Bilge olacak kişinin hiçbir delisi olmayacaktır; bir delisi olan bilge değildir; eğer bilge değilse delidir; ve kral olsa bile, herhalde delinin delisidir.
Doğa, yasa olması ölçüsünde arzunun şiddetini baskı altına almakta,
gerçek olması ölçüsünde doğa-karşıtının ve hayal gücünün bütün fantazmanlarının gücünü kırmaktadır.
İnsan kendini, zorlamayan bir arzunun tatlılığı içinde, doğanın bilgeliğine bağlanmış olarak bulmakta ve özgürlük biçimindeki sadakat, tutkunun uç belirleyiciliğini ve imgenin uç fantezisini kendi paradoksuyla çakıştıran akıl bozukluğunu dağıtmaktadır.
Delilik tamamen saf’tır, çünkü gerçeğin bütün mevcudiyetini silmiş olan bir öznelliğin kaçıp duran noktası olmanın dışında hiçbir şeydir; ve aynı zamanda tamamen saf olmayan’dır, çünkü onun bu hiçbir şey olmaması kötülüğün varlık-olmama’sıdır.
Yanılgı ve hata olan delilik, aynı anda hem saf olmama, hem de yalnızlıktır; delilik dünyadan ve gerçekten el etek çekmiştir; ama bu nedenden ötürü kötülüğün içine hapsolmuştur.
Çifte hiçliği, bu varlık-olmama’nın görünür biçimi olmak ve hezeyanın boşluğu ve renkli görüntüsü içinde yanılgının varlık-olmama durumunu bağıra bağıra ilan etmektedir.
Dünyadaki bütün hareketlerin en düzenlisi, en doğalı, kozmik düzene en uygun olanı deniz sallantısı
Şarabı sevmişliğimiz vardır

Ayrıca erimiş şarap tortusu en çok damarlarda birikmiş özsulara olduğu kadar, beyinde meydana gelen bir kusura bağımlı olan manyaklık ve melankoli hastalıklarında da yararlıdır.

Ruhun ve bedenin olgusu, günahın sınırlarında yer alan, tamamen insani bir yara izi, bir düşüşün işareti, ama aynı zamanda bu düşüşün hatırlatılması olan delilik ancak insan ve onun ölümlü günahkâr kabı tarafından iyileştirilebilir.
Delilik, gecenin hayallerinin beyhudeliği ile aydınlığın yargılarının varlık-olmama’sı arasındaki eşitliği işaret etmektedir.
Deliliğin en son dili, aklın dilidir, ama bu dil imgenin parlaklığı tarafından sarmalanmış, tasvir ettiği görüntü mekânıyla sınırlanmıştır ve böylece her ikisi imgelerin toplamının ve söylemin evrenselliğinin dışında, inatçı özelliği deliliği meydana getiren kendine özgü ve yanıltıcı bir düzenleme meydana getirmektedir.
Delilerin mantıkçılarınkiyle alay ediyormuşa benzeyen harika mantıkları:

Bu evde oturanların çoğu öldü, demek ki ben de bu evde oturduğum için öldüm.
/// Zacchias ///

Demek ki delilik imgenin ötesindedir,
Aklı başında bir insanın bir imgeyi haklı, haksız gerçek veya hayal olarak yargılayan eylemi bu imgenin ötesindedir; bu adam onu kabından tanımakta ve onu o olmayana nazaran ölçmektedir; deli kişinin eylemi ise karşısına çıkan imgeyi asla aşmamaktadır; bu imgenin dolaysız canlılığının kendini müsadere etmesine izin vermekte ve onun tarafından sarmalandığı ölçüde onu olumlamaktadır.
Delilikte ruh ile bedenin tamlığı parçalanmaktadır.
..
İnsanı kendi kendinden, ama asıl gerçeklikten soyutlayan parçalar: koparlarken bir hayalin gerçekdışı birliğini kıran ve bizatihi bu özerkliğin sayesinde bu birliği gerçeğe dayatan parçalar.
Delilik aynı anda hem tutkunun gerekirliğine, hem de bu aynı tutku tarafından harekete geçirilen şeyin anarşisine ortak olmaktadır; delilik tutkudan çok daha uzaklara doğru hareket etmekte ve onun öngördüğü her şeye meydan okuyacak kadar ileri gitmektedir.
Delilik,,,
Beden ile ruh birliğinin üzerinde temellenmekte, ama bu birliğe karşı çıkarak, onu sorguya çekmektedir.
Melankoli hüzne ve cansıkıcı şeyleri düşünmeye hazır hale getirir; hafif bir kan, neşeli olmaya hazırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir