İçeriğe geç

Dehanın El Kitabı Kitap Alıntıları – Tony Buzan

Tony Buzan kitaplarından Dehanın El Kitabı kitap alıntıları sizlerle…

Dehanın El Kitabı Kitap Alıntıları

&“&”

“Chaplin’i bir eğlendirici ya da palyaço olarak görüp göz ardı etmek belki çok kolay. Oysa o, en az Charles Dickens kadar gelişmiş bir sosyal ve politik bilince sahipti. Bu yönü en çok, tamamen sesli ilk filmi olan Diktatör’de (1940) ortaya çıktı.”
Bazı zihinsel sorunlar yaşamaya başlamış olsanız bile, bunların durdurulması şansı vardır. 40 yıl boyunca 5000 kişiyi konu alan Seattle Erişkin Zekâsının Boylamsal Araştırması bu güçlüklerin tersine çevrilebileceğini göstermiştir. Bir eğitim programı deneklerin üçte ikisinin düşünme biçimini geliştirmiş, bunların yüzde 40’ında da normale dönüş gözlenmiştir. Zihinsel uyarılar’ her ne kadar önemliyseler de her şey değildir. Başkalarıyla iletişim kurmak sağlıklı bir ortamın parçasıdır. Bedensel temasın önemini görmezlikten gelmeyin. Bebekler gibi bizim de bize dokunulmasına ihtiyacımız vardır ve bunun yokluğunda solar gideriz.
“Ölümünden sonra Einstein’ın beyni üstünde yapılan incelemeler, her nöronda normale göre % 400 oranında daha fazla glial hücre olduğunu göstermiştir. Bu durum, görünüşte birbirlerinden farklı faktörler arasında ilişki kurma gücünü artırmış olabilir. Ama bunun dehanın nedeni mi, yoksa sonucu mu olduğunu bilmek olanaksız.”
“1869’da Hindistan’da, Porbandar’da doğan Gandhi, Londra’da hukuk eğitimi gördü. 1893’te, Bombay’daki, kendisine yılda 5000 pound (o dönem için oldukça yüksek bir gelir) kazandıran işinden ayrılarak, haftada sadece 1 poundla Güney Afrika’da yaşamaya başladı.”
“Curie, Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın ve bilimsel keşifleri için iki kez Nobel Ödülü alan tek kadın olma ayrıcalığına sahiptir.”
“9. ve 10. Yüzyıllarda satranç Arap dilinde Şatranç olarak bilinirdi ve günümüzde modern satranç oyunu için Moskova neyse, o dönemde Şatranç için Bağdat da oydu – dünyanın, satranç başkenti.”
“Newton’ın insanlığa bıraktığı en büyük hediyelerden biri de, güneş sistemiyle yıldızların devinimlerinin ve gelecekteki konumlarının, onun yasaları sayesinde ilk kez tahmin edilebilmesiydi.”
“Fizikçi ve evrenbilimci Profesör Stephen Hawking, bazı açılardan bu kitaptaki en önemli kişi. Ünlüler geçidimizde yer alan dâhilerin çoğu önemli fiziksel engelleri aşarak yaratıcılığın doruklarına çıktılar. Sözgelimi Büyük İskender ve Julius Sezar saralı; Zizka, Milton ve Borges kör; Beethoveen sağırdı. Nelson savaşta bir kolunu ve gözünü kaybetmiş, Martha Graham ise artritine rağmen dans etmeyi sürdürmüştü. Geleneksel tıbba göre Stephen Hawking ise, en az yirmi beş yıl önce ölmüş olmalıydı. Öğrenciliğinde mükemmel bir fiziksel yapıya sahip üstün bir atlet olmasına rağmen, 1960’lardan itibaren, giderek kötüye giden bir nöron hastalığına yakalandı. Günümüzde tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşayan Hawking, bilgisayar bağlantılı bir ses kutusu aracılığıyla konuşabilmektedir.”
“Martha Graham tüm dünyada, kendi yöntemlerini öğreten okullar kurdu. ABD dışındaki bazı ülkelerde çalışmalarının reddedilmesine rağmen, yarattığı şeye duyduğu inancı korudu. 1954’te Londra’ya geldiğinde son derece iyi karşılandı ve İngiltere’deki ilk çağdaş dans okulunu burada kurdu.”
“Dali kendi resimlerini ‘elle yapılmış rüya fotoğrafları’ olarak niteler.”
“Montessori, kızların başarılarını kabul ettirmek için büyük çaba göstermelerinin gerektiği bir dönemde, gittiği tüm okulları birincilikle bitirdi. Ardından, İtalya’nın ilk kadın tıp doktoru olmak için kararlı bir mücadeleye girdi. 1894’te bu amacına ulaşarak, Roma Üniversitesi’nin psikiyatri bölümünde ders verdi.”
“1947’de Müslüman Pakistan’la Hindu Hindistan arasındaki bölünme çatışmalarında, şaşkın durumda bir Hindu, Gandhi’ye yaklaştı. Adamın oğlu Müslümanlar tarafından öldürülmüş ve o da öç almak için Müslüman bir çocuğu öldürmüştü. Çaresizlik içinde Gandhi’ye başvurarak, ne yapması gerektiğini sordu. Gandhi bir süre düşündükten sonra ona şöyle dedi: ‘Çatışmalar sırasında yetim kalmış bir Müslüman çocuğu bul. O Müslüman çocuğu kendi Hindu evine götürüp öz oğlun gibi, ama bir Müslüman olarak yetiştir.’ Bu öykü, Gandhi’nin felsefesine mükemmel bir örnektir.”
“Edison’ın şu sözleri de bir gazete röportajında söylediği iddia edilir: ‘Deha yüzde bir esin, yüzde 99 terdir.’ Gerçekten de, icatlarının peşini hiç bırakmadı. Elektriği ışığa dönüştürecek bir yöntem bulmasından önce binlerce kez başarısız olmasına rağmen, uğraşmayı sürdürdü. Dostlarına, işe yaramayan bunca yöntem bildiğine göre, keşfi yapmaya herkesten daha yakın olduğunu söylüyordu.”
“Yapıtları arasında en sevileni ise, belki de, Bir Noel Şarkısı’dır (1843). Dickens, Noel’i icat eden kişi sayılabilir. Ondan önce hem ABD’de hem de İngiltere’de, Noel günü işyerleri ve fabrikaların açık olması alışılmadık bir durum değildi. Dickens’ın bu romanından sonra Noel tüm dünyada tanınan bir tatil günü oldu ve işverenler, işçilerini çalıştırmaya devam etmek yerine onlara bedava hindi verip bu günü tatil ilan etmeye başladılar.”
“İstediğiniz müzisyene gidip en önemli bestecileri sorun; hepsi de Mozart’ı listenin en başına koyacaktır. Altı yaşında beste yapmaya ve halk önünde konser vermeye başladı. Mükemmel bir belleğe sahipti; bir kez dinlediği eseri başından sonuna, ezberinden yazabilirdi. Büyük opera ve orkestra müziklerini kafasında yazabiliyor, ardından tek bir hata ya da düzeltme yapmadan bunları kâğıda dökebiliyordu.”
“Bach’ın alçakgönüllü bir tutumla öğrencilerine, ‘Benim kadar çalışan herkes benim kadar başarılı olur’ dediği söylenir. Ama günümüzün eleştirmenleri gibi, öğrencileri de hiç kuşkusuz buna inanmamışlardı.”
“Shakespeare, yapıtlarında son derece geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır. Ortalama bir insan, yazarken 1000’den biraz az, genel sohbetlerde 1000’in biraz üstünde sözcük kullanır ve yaklaşık 5000 sözcükten oluşan bir ‘bilinen sözcük’ dağarcığına sahiptir. Shakespeare ise sadece yazılarında bile, diğer tüm İngiliz yazarlarından daha geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır: 25.000 sözcük. Sözcük dağarcığının genişliği ve sözcükler arasındaki ilişkileri görme yeteneği (ki Shakespeare bu konuda bilinen en büyük yetenektir), zekânın ölçülmesinde en önemli faktörlerdendir. Bu zekâsını kullanarak Klasik edebiyat, hukuk, Latince, Fransızca, politika, bilim, sosyoloji, psikoloji, tarih, spor, müzik, matematik ve sanat konularında olağanüstü bir bilgi birikimine sahip olmuş ve bu birikimini yapıtlarına yansıtmıştır.”
“Shakespeare, yapıtlarında son derece geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır. Ortalama bir insan, yazarken 1000’den biraz az, genel sohbetlerde 1000’in biraz üstünde sözcük kullanır ve yaklaşık 5000 sözcükten oluşan bir ‘bilinen sözcük’ dağarcığına sahiptir. Shakespeare ise sadece yazılarında bile, diğer tüm İngiliz yazarlarından daha geniş bir sözcük dağarcığı kullanmıştır: 25.000 sözcük. Sözcük dağarcığının genişliği ve sözcükler arasındaki ilişkileri görme yeteneği (ki Shakespeare bu konuda bilinen en büyük yetenektir), zekânın ölçülmesinde en önemli faktörlerdendir. Bu zekâsını kullanarak Klasik edebiyat, hukuk, Latince, Fransızca, politika, bilim, sosyoloji, psikoloji, tarih, spor, müzik, matematik ve sanat konularında olağanüstü bir bilgi birikimine sahip olmuş ve bu birikimini yapıtlarına yansıtmıştır.”
“Hiçbir lider, arkasındakilerin mutlak sadakati ve bağlılığı olmadan bir yere ulaşamaz. İskender bu bağlılığı, adamlarıyla olağanüstü bir dostluk kurarak sağladı. Yoklukları onlarla paylaştı, savaşlarda ön cephede çarpıştı, onlar gibi yaralandı, yaralarını askerlerine gösterdi, çarpışmalardan sonra askerlerini ziyaret etti ve onların savaş sırasında yaşadıkları tehlikeleri ve kendi kahramanlıklarını abartarak anlatmalarına kulak verdi. İskender’in kendilerinden biri olduğunu hisseden askerler, onu dünyanın öbür ucuna kadar takip edebilirlerdi – ve ettiler de.”
“Aslında tıp eğitimi görmüş olan Aristoteles, felsefesinde, kesin gerçeklere büyük önem vermiştir. Bilginin bu şekilde sistemleştirilmesi Avrupa’da sarsıcı bir etki yaratmış ve mitler, mistisizm ve batıl inançlar çağının sona ermesini sağlamıştır.”
“Sokrates, soylu Atinalı gençlerin aldığı geleneksel eğitimin yanı sıra geometri ve astronomi de öğrendi. Gençlik yıllarında aldığı fiziksel eğitim, kondisyonunu korumasını sağladı; 48 yaşına geldiğinde, Atina’nın Sparta’ya karşı verdiği savaşlara katılabilecek durumdaydı. Cesareti, fiziksel gücü ve sıcağa, soğuğa ve açlığa karşı dayanıklılığıyla öne çıktı.”
“Sokrates gibi, Euripides’in yapıtlarını takdir eden Sophokles şöyle diyordu: ‘Ben insanı olması gerektiği gibi resmediyorum; Euripides ise olduğu gibi.’”
“Aeschylus, geçmişteki bir suçtan dolayı oluşan ilkel intikam duygularının kan davasıyla tatmin edilemeyeceğini gösteren (yazılı olarak) ilk kişidir. Toplumda bu tür sorunlar yasama süreci içinde, ya da belli bir noktada affedilerek çözümlenmelidir.”
“Dört yılda bir gerçekleştirilen Olimpiyat Oyunları sırasında Yunan devletleri arasındaki savaşlar durdurulur; şiir, bellek ve spor gibi çeşitli alanlarda zafer kazananlarsa ölümsüz ve evrensel bir ünün yanı sıra kahraman statüsüne ulaşırlardı.”
“Lao-Tzu insanın, evrensel yasaların koruduğu doğal dengeyle oynamasının bu uyumu yok ettiğine inanıyordu. Dışarıdan gelen geçici yasalar, uyumsuzluğu kaçınılmaz hale getirmekteydi.”
“Eski Mısırlılar piramitlerle; Yunanlılar ise mitleri ve efsaneleriyle ölümsüzlük kazandılar.”
“Bellek ve öğrenme konusunda son birkaç yüzyılda sol yarıküre becerileri üzerinde yoğunlaştık ve hayal kurma, fantezi, müzik ve sanat gibi faaliyetlere yeterince önem vermedik. Böylece belleğin en önemli özelliklerinden birini ihmal edip tüm yapıyı yıkmış olduk.”
“İçimize her nikotin çekişimizde akciğerdeki 600.000.000 alveolü sarı-kahverengi renkli bir yağ tabakası tıkar ve oksijenin kana geçmesini zorlaştırarak beyni ihtiyaç duyduğu enerjiden yoksun bırakır.”
“Gerçekçi ve olumlu tutum; şevkli, iyimser, canlı, ‘yapabilirim’ odaklı ve her durumdan en iyi sonucu çıkarmak için tüm fırsatlara açıktır. Hayalperestlikten çok, fırsatları azamiye çıkartma üzerinde odaklanarak olayları doğru şekilde saptamak demektir.”
“Dâhiler hakkındaki araştırmalarımız bu yaygın önyargıları yıkmanın yanı sıra zekâ, yaratıcılık, verimlilik ve çalışma hızlarının yaşla birlikte ilerlediğini ve en büyük başarılara, uzun yaşamlarının son dönemlerinde ulaştıklarını da gösterdi.”
“Dehalar olağanüstü bellekleriyle, belleklerini geliştirmeyi öğrenme yetenekleriyle ve üstün yoğunlaşma güçleriyle ünlüdürler. Tüm dünyada yapılan araştırmalarda, insanların beyinlerini kullanmada karşılaştıkları en büyük sorunların bellek ve yoğunlaşma olduğu ortaya çıkmıştır.”
Dâhiler, dehalarını neye borçludur?
A) Doğal yeteneklerine
B) Bulundukları çevreye
C) Çok çalışmalarına
D) Olumlu tutumlarına
E) Hepsi ve daha fazlasına
“Bellek ve öğrenme konusunda son birkaç yüzyılda sol yarıküre becerileri üzerinde yoğunlaştık ve hayal kurma, fantezi, müzik ve sanat gibi faaliyetlere yeterince önem vermedik. Böylece belleğin en önemli özelliklerinden birini ihmal edip tüm yapıyı yıkmış olduk.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir