İçeriğe geç

Decameron Hikayeleri Kitap Alıntıları – Giovanni Boccaccio

Giovanni Boccaccio kitaplarından Decameron Hikayeleri kitap alıntıları sizlerle…

Decameron Hikayeleri Kitap Alıntıları

“Ve sen biricik kadınım, yalvarırım ölümümden sonra beni unutma; unutma ki ahirette, doğanın elinden çıkmış en güzel kadın tarafından bu dünyada sevilmiş olmakla övüneyim.”
Her biri gerçek din olduğunu, Tanrı’yı temsil ettiğini, onun buyruklarını aktardığını öne sürüyor. Haklı olan hangisi?
Bir gün birini, bir gün bir başkasını sata sata, elde avuçta ne varsa tükettiler. Böylece yoksulluk, varlığın kör ettiği gözlerini açmış oldu.
Ama eğer ağzından çıkanla gönlünden geçen bir değilse, beni boş hayallere sürükleme; yine zindana attır beni, eziyet çektir dilediğince.
Acı çekenlere merhamet etmek insanlıktır, herkese yaraşır; vaktiyle teselliye
muhtaç olmuş ve bunu başkalarında bulmuş olanların ise boynunun borcudur
Hepiniz bilirsiniz ki, akılsızlık insanı en büyük saadetten, en derin sefalete düşürebilir. Buna mukabil akıl insanı en büyük tehlikeden kurtararak tam bir huzura eriştirebilir.
Zamanı boşa geçirmiş olmanın pişmanlığından daha büyük pişmanlık olmaz.
neredeyse ellerinde avuçlarındaki her şey tükendi ve zenginliğin perdelediği gözlerini fakirlik açıverdi.
Zamanı boşa geçirmiş olmanın pişmanlığından daha büyük pişmanlık olmaz.
Erdemin zavallı insanları kanı bozukluğun kucağına terk ederek çekip gittiğinin açık bir kanıtıdır.
En çok kıymete binenler, ahlak yoksunu sefil beyler tarafından el üstünde tutulup, birbirinden güzel hediyelerle en çok yüceltilenler; en rezil sözleri söyleyip en adi işlere bulaşanlardır. Bu durum, günümüz dünyasının kınanması gereken büyük bir utancıdır ve erdemin zavallı insanları kanı bozukluğun kucağına terk ederek çekip gittiğinin açık bir kanıtıdır.
“Adam aşağılık ama, beklenmeyecek ölçüde de akıllı”
ahmaklıklarına namus adını veriyorlar; halbuki doğa, onların inandığı şekilde olmasını arzu etseydi, bir yolunu bulup önce onların o boş lakırdısına bir kısıtlama getirirdi.
birisi tutup aynı giysileri eşeğin sırtına geçirse, eşek hepsinden güzel taşır o kıyafeti üstünde; ama ne eşek böylece onlardan biri olabilir ne de kıyafet eşeğe fazladan itibar getirir.
Çok güzel kadınlar, başına beyaz örtü bağlayıp, üstüne kara cübbe geçirip rahibe olan genç bir kadının, artık kadınlığını unuttuğunu, sanki taş kesilip isteklerinden sıyrıldığını sanan budala erkekler, kadınlar var.
Diğerlerinden daha mı az değer veriyoruz kendimize? Ya da hayatlarımızı bedenlerimize bağlayan zincirlerin başkalarınınkinden daha kalın olduğunu, bu yüzden bedenimize zarar verecek tehlikeleri görmezden geleceğimizi mi zannediyoruz?
Diyelim ki, bir kadın yedi şey istedi, istediğinin altısının ne olduğunu kendisi bile bilmez..
Bu adamın cebindeki para, kafasındaki akıldan fazlaydı
Kiliseye adımını atmaz ve kutsal olan ne varsa hepsiyle alay eder, dalga geçerdi; meyhanelerin gediklisi, adı kötüye çıkmış mekanların müdavimiydi.
Üç dinden her biri (Musevilik, İslâmiyet, Hristiyanlık) kendini yegâne vâris sayıyor, tek doğru din olduğuna ve buyrukları yalnızca kendisinin hakkaniyetle yerine getireceğine inanıyor ama mirasın asıl sahibinin hangisi olduğu gizemini hâlâ koruyor.
Doğanın, okşama gücünü yaşlıların elinden almış olması, o tatlı arzuyu da çekip aldığı anlamına gelmez, üstelik yaşlılar doğaları gereği daha fazla tecrübe sahibi olduğundan, sevecekleri kişiyi seçmekte gençlerden daha yetkindirler
En çok kıymete binenler, ahlak yoksunu sefil beyler tarafından el üstünde tutulup, biribirinden güzel hediyelerle en çok yüceltilenle; en rezil sözleri söyleyip en adı işlere buluşanlardır
that only my fear of committing a sin and my love for you have kept me from kicking up the devil of a fuss
“Cömertliğin ve dürüstlüğün anası, minnettarlığın ve dayanışmanın kardeşi, nefretin ve cimriliğin düşmanı olan dostluk son derece kutsaldır; kendi için ne istiyorsa karşısındaki için de aynını hem de karşılık beklemeden büyük bir erdemle yapmaya hazırdır ve yalnızca kendi çapında hürmete değil sonsuz övgülere de layıktır. Ancak günümüzde iki kişi arasında dostluğun mukaddes izlerine nadiren rastlanıyor; fakat burada bütün suç, bütün kabahat insanoğlundaki aşağılık açgözlülükte; çünkü yalnızca kendi menfaatini kollayanlar, dostluğu yeryüzünün nihai sınırları dışına sonsuza dek sürdüler.”
“Aşkın yasası, diğer insanlardan daha kudretlidir; hatta dostluk yasaları bir yana, ilahi yasalara bile galip gelir.”
Şunu bilmelisiniz ki Tanrı, resmetmeyi daha yeni yeni öğrenmeye başladığı sıralarda Baroncileri; resmetmeyi söktükten sonra ise diğer insanları yapmıştır. Sözlerimin doğruluğunu anlamak için Baroncilerle diğer insanları gözünüzün önüne getirin; diğer herkesin yüzünün gayet uyumlu ve orantılı olduğunu; Baroncilerde ise bazılarının uzun ve dar, bazılarının haddinden geniş bir yüzü; bazılarının upuzun, bazılarınınsa minicik bir burnu; bazılarının sarkıp kat kat olmuş gerdanı, bazılarınınsa eşeği andıracak kadar çıkık dişleri olduğunu göreceksiniz. Hele hele bir gözü diğerinden büyük olanlar yahut bir gözü diğerinden aşağıda duranlar, tıpkı şekil çizmeyi yeni öğrenen çocukların yaptıkları yüzleri andırırlar. Bu nedenle, daha önce de söylediğim gibi, Tanrı’nın onları, resmetmeyi yeni öğrendiği sıralarda yaptığı gayet aşikâr; dolayısıyla onlar diğerlerinden daha eski haliyle de daha soyludur.
“Kalemin menzili, bizzat sınamamış olanların tahmin edemeyeceği kadar geniştir.”
“Adil bir kralın öncelikle kendi koyduğu yasalara uyması ve böyle yapmadığı takdirde bir kral gibi değil, cezalandırılmayı hak eden bir köle gibi yargılanması gerektiği su götürmez bir gerçektir.”
“Unutma, talihin en fazla bir defa insanın yüzüne güldüğü, bir kere elinden tuttuğu olur ve o anda bundan faydalanmayı bilmeyen kişi, yoksul düşüp dilenecek hale geldiğinde talihine değil kendine kızmalıdır.”
Acı çekenlere merhamet etmek insanlıktır, herkese yaraşır; vaktiyle teselliye muhtaç olmuş ve bunu başkalarında bulmuş olanların ise boynunun borcudur
Decameron, Yunanca on anlamına gelen Deca ve gün anlamına gelen Hemera kelimelerinin birleşiminden oluşur.
Acı çekenlere merhamet etmek insanlıktır , herkese yaraşır ; vaktiyle teselliye muhtaç olmuş ve bunu başkalarında bulmuş olanların ise boynunun borcudur .
Sizi sıkıp suyunuzu çıkarsam bir kaseyi bile doldurmazsınız..
Kaderin cilvelerine mercek tutmak isteyen biri, bu konuda ne kadar konuşursa konuşsun, geriye bir o kadar daha söylenmemiş söz kalır. Eğer etraflıca düşünüp taşınılırsa, bizim aptallıkla kendimize mal ettiğimiz her şeyin, aslında kaderin elinde, bizim akıl sır erdiremediğimiz bir hükümle ve mahiyetini çözemeyeceğiniz bir düzen içinde, durmaksızın ondan buna, bundan da şuna dönüşüyor olduğunu görmek hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
Her işte olduğu gibi muhabbette de zaman, mekan ve insana dikkat edilmesi esastır.
“Dudak öpülmekle eskimez, Ay gibi yeniden doğar”
Sevdalı hanımlar, aptallığın çoğu zaman insanları mutluluktan uzaklaştırıp hüzünlere gark ettiğini; aynı şekilde aklın da bilgileri tehlikelerden koruyup dinginliği, selamete erdirdiğini biliyor olmalısınız. Yaşanan pek çok olaydan da anlaşılacağı üzere aptallığın insanı refahından ettiği, sefaleti sürüklediği bir gerçek
Çünkü, İlahi şeylere dünyevi şeylerden daha fazla saygı lazımdır.
Umudum çok az olduğu için, sevincim çok fazla şimdi.
Çünkü zamanımızda artık zekaya değil, vücut güzelliğine itibar edilmektedir.
Çünkü zamanımızda artık zekaya değil, vücut güzelliğine itibar edilmektedir.
Ben namuslu yaşarsam ve vicdanım bana bir serzenişte bulunmasa, herkes istediğini söyleyebilir.
Alacağı kızın genç ve güzel olmasını istiyordu. Başkalarına verdiği öğütlerin birkaçını kendine saklasaydı, alacağı kızın hem genç, hem güzel olmasını mahzurlu bulur, belki de vazgeçerdi.
Gençlerin beyhude işler peşinde koştuğunu gördüğü, yemin ettiklerini, yalan yere ant içtiklerini işittiğim, kiliseye uğramayıp meyhanelere dadandıklarına, Rahmani yollarda yürümek varken dünyevi yollara saptıklarına şahit olduğum günlerde, kim bilir kaç kere yaşamaktansa ölmeyi diledim!
Bizzat Galen’in, Hipokrat’ın ya da Asklepios’un son derece sağlıklı diye nitelendireceği nice yiğit adamlar, güzel kadınlar, sevimli gençler sabah kahvaltısını aileleriyle, sevdiklerine, dostlarıyla ederken, aynı gün düğün akşamında öteki dünyada, ataları ile birlikte yemiş nerede akşam yemeğini
Yüzleri eskisine benzemiyor, nereden edindiklerini bilemediğim korkunç bir yüzleri oluyor, ürperiyorum.
Yozlaşmış bir beyin bir sözcüğü hiçbir zaman sağlıklı bir biçimde anlamaz; dürüst olandan yarar sağlayamaz. Buna karşılık dürüst olmayan da, aklı başında bir insana zarar veremez, tıpkı balçığın güneşi sıvayamaması, çamurun gökyüzünün güzelliğini örtememesi gibi.
Öykülerin yararlı ya da zararlı olmaları, her konuda olduğu gibi dinleyene bağlıdır. Birçok kişiye sorarsanız şarap insanlar için çok yararlıdır. Ama hastalara zarar verir. Hastalara zarar verdiği için şarabın kötü olduğunu söyleyebilir miyiz? Ateşin insanlar için ne denli yararlı olduğunu, vazgeçilemez olduğunu bilmeyen mi var? Evleri, kentleri, köyleri yaktığı için ateşin kötü olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunun gibi, silah da barış içinde yaşamak isteyenleri korur. Ama silah insanları öldürür de. Ne var ki ölüme yol açan silahın kendisi değil, kullananın kötülüğüdür.
Ressamın fırçasına tanınan özgürlük, benim kalemime de tanınmalı.
Kimi bölümler, bu bölümlerdeki kimi aşırı sözcükler, olaylardan çok, sözcükler üzerinde duran, özden çok, görünüşü önemseyen içten pazarlıklı insanları rahatsız etmiş olabilir.
Çünkü namuslu sözcüklerle anlatılamayacak namusa aykırı hiçbir konu yoktur.
Dostluk kutsal bir şeydir. Yalnızca saygı duymak yetmez, sürekli övülmesi gerekir. Çünkü yüceliğin, dürüstlüğün anası, değer bilmenin, iyilik yapmanın bacısı, kinin, nekesliğin düşmanıdır dostluk. Kişisel çıkarları bir yana itip istemeye gerek bırakmadan, yararlanabileceği şeyden başkasını yararlandırır.
Yazgı, olayları belirli sonuçlara ulaştırmak için yeni, değişik bir yolu ilk kez denemiyor ki.
Dostluk bağının kan bağından, akrabalık bağından çok daha sıkı olduğunu anımsatacağım. Dostlarımızı biz seçeriz, akrabalarımızı ise yazgımız belirler.
Kulaklardan girip kalbe ulaşan sözcüklerin gücü, birçoklarının sandığından çok daha fazladır, sevdalı erkeklere yapılmayacak şeyleri yaptırtırlar.
Si vis amari ama. ( Sevilmek istiyorsan, sev.)
Başkalarının işine karışıp akıl vermeye kalkışan bir sürü budala olduğunu bilirsiniz.
Kalemin gücü, kullanmasını bilmeyenlerin sandıklarından çok daha fazladır.
Benim gözlerimin de, senin aklın gibi köreldiğini mi sanıyorsun?
“Üstünden uzun zaman geçen hataları aklamaktansa karalamak daha kolayımıza gelir zaten.”
“Güzelliğim başımı öyle döndürüyor ki
Başka bir aşk bağlayamaz beni
Hiçbir sevda çekmez ilgimi.”
“Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur; ölüm geldiğinde ise biz yokuz.”
Paraya gereksinme duyan insan, insana gereksinme duyan paradan iyidir.
Sevginin sonu, hüzün değil, mutluluk olmalı.
talihin bunca tersliğine karşı koymak için elimizde tek bir silah var: Yüreğimiz.
Günlük deneyimlerimizin de doğruladığı gibi, bir süre sonra, aşırı rahat insana batmaya başlar.
Her kusurun o kusuru işleyende, dahası çoğu kez başkalarında büyük sıkıntılara yol açtığını görebilirsiniz kolayca. Biz tehlikelerin kucağına atan kusurların başında, öfke gelir. Öfke, üzüntüden kaynaklanan ani, ölçüsüz bir davranıştır. Aklımızı başımızdan alır, ruhumuzun gözlerini perdeler, içimizi kızgınlık ateşiyle tutuşturur.
Tanrıya hizmet etmenin en iyi yolu şeytanı cehenneme atmaktan geçer, özdeyişi ortaya çıktı.
Eli kolu bağlı oturmanın pişmanlığı yerine, istediğimi yapmış olmanın pişmanlığını duyarım.
Kimi insanlar kendilerini çok bilgili, başkalarını ise bilgisiz sanırlar. Birini kandırmaya kalkar ama sonunda kazdıkları kuyuya kendileri düşerler. Bu nedenle, durup dururken karşısındakinin gücünü sınamaya kalkanlara çılgın gözüyle bakarım hep.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir