İçeriğe geç

Death Note Bir Başka Defter – Los Angeles BB Cinayetleri Kitap Alıntıları – Tsugumi Ooba

Tsugumi Ooba kitaplarından Death Note Bir Başka Defter – Los Angeles BB Cinayetleri kitap alıntıları sizlerle…

Death Note Bir Başka Defter – Los Angeles BB Cinayetleri Kitap Alıntıları

Üçüncü, biraz karmaşık bir sorun. Son ana kadar ‘ben’, soyut gözler olarak yaşadım. Bir düşünün, sanki bedenim o soyut gözlerin gölgeleriymiş de onların peşinden gidiyormuş gibi Kim böyle bir varlıktan toplumsal sorumluluk veya insani düşünceler umabilirdi ki?
Gerçek dahiler, kendilerini dahi olarak tanıtmaz.
Çözülemiyor olması bir cevabın olmadığı anlamına gelmez.
Saysız olayın üstesinden gelen yüzyılın dedektifinin, omuzlarındaki yük ne kadar ağırdır kim bilir? Sırları aydınlatarak ne kadar acıyı tatmaya maruz kalıyordur Kim bilir?

İleri derece kambur olacak kadar ağır.

Çok miktarda şeker gerektirecek kadar acı.

Bir suçlu, öldürmek konusunda uzman olduğu kadar araştırma yapmak konusunda da bir o kadar uzmandır.
En iyi dedektifler en iyi suçlulardır.
-Benim tek derdim adaletin yerini bulmasıdır.
-Bir tek adalet mi?
– Sizin için adalet dışındaki kavramların bir önemi olmadığını mı anlamalıyım?
– Hayır, ben onu demedim. Öncelik sıraları farklı sadece.
– İyi de
– Adaletle kurtarılamayacak çok sayıda insan var.
– Ne de olsa kötülükle kurtarılabilen de çok sayıda insan var.
-Evet var ama yine de
-Adaletin gücü, her şeyin üstündedir.
– Güç mü? Güçten kastınız şiddet mi?
-Hayır, tam aksine sevgidir.
Kökü kuruyan ağaç meyve vermez.
Nerede çokluk orada karmaşa
L Wammy’nin Evi’ndeki herkesin ulaşmak istediği zirvenin adıydı.
Aşılmak için vardı.
Üzerine basılarak geçilmek için vardı.
M için de N için de B için de.
M savaşçı, N de selefiydi.
B ise suçlu .
belki de doğduğundan bu yana hiç uyumamış gibi görünüyordu. Adaleti sağlamak için düşünmesi gereken o kadar çok şey vardı ki, uykuya ayırabileceği bir anı bile olmamıştı. Üzerindeki baskıya dayanabilmek için her gün verdiği mücadele sonsuza kadar devam edecekti.
-Adaletin gücü,her şeyin üstündedir.
Gerçek dahiler, kendilerini dahi olarak tanıtmaz.
Eskiden olsa, bunun gibi durumlarda bir sonraki adımda ne yapması gerektiğine karar verirken bir nevi güç bulurdu kendinde.
Üçüncü, biraz karmaşık bir sorun. Son ana kadar ‘ben’, soyut gözler olarak yaşadım. Bir düşünün, sanki bedenim o soyut gözlerin gölgeleriymiş de onların peşinden gidiyormuş gibi Kim böyle bir varlıktan toplumsal sorumluluk veya insani düşünceler umabilirdi ki?
Dünyayı sevgisiz büyüyen insanların savaşları mahvetti !
I am the old world’s runner-up,the best dresser that died like a dog,Mihael Keehl.I once called myself Mello and was adressed by that name,but that was a long time ago.
Good memories and nightmares.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
21 Ocak 2004
Rue Ryuzaki, parmaklıklar ardına düşeli iki yıl olmuştu.
Kaliforniya Eyalet Hapishanesi’nde idam cezasına çarptırılan Beyond Birthday, meçhul bir şekilde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
Sayısız olayın üstesinden gelen yüzyılın dedektifinin, omuzlarındaki yük ne kadar ağırdır kim bilir? Sırları aydınlatarak ne kadar acıyı tatmaya maruz kalıyordur Kim bilir?
İleri derece kambur olacak kadar ağır.
Çok miktarda şeker gerektirecek kadar acı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
L, Wammy’nin Evi’ndeki herkesin ulaşmak istediği zirvenin adıydı.
Aşılmak için vardı.
Üzerine basılarak geçilmek için vardı.
M için de N için de B için de.
M savaşçı, N de selefiydi.
B ise suçlu
-Hayır Ryuzaki Bey, söyledikleriniz çok mantıksız
-Şaka yapıyordum.
-Şaka yapmanız da mantıksız.
-O zaman ciddiyim.
-Ciddi olmanız bir şeyi değiştirmez!
-O zaman çok ciddiyim?
Bir kelimeyi defalarca sesli okuyunca insanın kendini garip hissetmesi bilinen bir durumdur. Kendi kendine yaşamaya, var olmaya çalışmak da böyledir. Bir süre sonra öylesine yalnız kalırsınız ki benliğinizden şüphe etmeye başlarsınız.
Bir kelimeyi defalarca sesli okuyunca insanın kendini garip hissetmesi bilinen bir durumdur. Kendi kendine yaşamaya, var olmaya çalışmak da böyledir. Bir süre sonra öylesine yalnız kalırsınız ki benliğinizden şüphe etmeye başlarsınız.
Gerçek dâhiler, kendilerini dâhi olarak tanıtmaz. Kendilerine isim tabelası hazırlatmazlar.
L:Misora Hanım, şimdilerde Los Angeles ‘ta yaşanan cinayetler hakkında bilginiz var mı?
M:Los Angeles’ ta meydana gelen cinayetlerin tamamını bilecek kadar yetenekli bir ajan değilim maalesef.
L: Öyle mi ? Neyse ki ben biliyorum.
Misora’nın iğneleme çabaları L’in kendini övmesiyle sonuçlanmıştı.
L:Benim tek derdim adaletin yerini bulmasıdır.
Misora:Bir tek .adalet mi? Sizin için adalet dışındaki kavramların bir önemi olmadığını mı anlamalıyım?
L:Hayır, ben onu demedim.Öncelik sıraları farklı sadece.
M:İyi de, adaletle kurtarılamayacak çok sayıda insan var.
L:Ne de olsa kötülükle kurtarılabilen de çok sayıda insan var.
M:Evet var ama
L:Adaletin gücü, her şeyin üstündedir.
M:Güç mü? Güçten kastınız şiddet mi?
L:Hayır, tam aksine sevgidir.
Hani gerçekler insanın daha iyi hissetmesini sağlardı? Hani gerçekler ortaya çıkınca insanlar daha mutlu olurdu?
En iyi dedektifler; en iyi suçlulardır
Bir kitap en fazla nasıl yavaş okunursa öyle okucam. Lütfen çabuk bitme.
-Fotoğrafa farklı açıdan bakın bir de Yara izlerinin harflere benzediğini göreceksiniz.. Belki de bu bir mesaj olabilir diye düşündüm ben.
– Dur bakayım
Ryuzaki açıyı değiştirmek için fotoğrafı çevirmek yerine kafasını çevirmeyi tercih etti.
Tüm dünyada popüler olan Japon mangaları da bu şekilde işler. Bir manganın tutulması için başkarakterin üstün yeteneklere sahip olması yeterlidir.
Sherlock Holmes okuyanlar bilir dedektif denilince akla ilk gelen şey büyüteçtir. Elinde büyüteci, olay yerin her ayrıntısını inceleyen dedektif tiplemesi eski polisiye romanlarının en önemli özelliklerindendir. İşte bu özelliğe yeni nesil romanlarda rastlanmıyor artık. Zaten polisiye roman adı da demode oldu. Şimdilerde bu romanlar gerilim, cinayet gibi farklı kategoriler altında yayınlanıyor. Üstelik hipotez üzerinden ilerleyerek olayları rasyonel bir şekilde çözme devri de geride kaldı artık. Doğaüstü yetenekleri olan başkarakterin olayı şıp diye çözüvermesinin daha havalı olduğu düşünülmeye başlandı.
Çünkü hipotez kurmak muhakeme etmek emek ister de ondan.
Dahiler emek harcamaz.
Bugün bu adam kendisiyle tokalaşmak isterse nasıl geri çevirebileceğini düşünürken Ryuzaki’nin sorusunu soruyla yanıtladı Misora:
Gitmek mi? Nereye?
Ryuzaki kavanozun kapağını açıp elini kavanozun içine daldırarak çilek tanelerini ağzına taşımaya başladı.
.
Misora bu sahne karşısında söyleyecek söz bulamadı.
Bir türlü uygun kelimeleri seçememişti.
– Misora hanım iyi misiniz?
-Yemek yeme tarzınız normal insanlardan epey farklıymış
-Öyle mi? Halbuki bana göre normal olan bu.
[ ] Sanki buz üstünde satranç oynuyormuş gibi emin adımlar atın lütfen.
.
İyi de onun adına satranç değil curling denir.
-Hayır başka cinayet işlenmeyecek. Çünkü ben buna izin vermeyeceğim!
Özgüven mi? Yoksa kendini beğenmişlik mi? Her ikisi de Misora’ya uzak kavramlardı. Özellikle de geçen haftalarda bu kavramları unutmuş haldeydi. Özgüven denilen şeyi nasıl bir şeydi?Peki ya kendini beğenmek? Şimdiki Misora için anlaşılması zor şeylerdi bunlar.
-Fotoğrafa farklı açıdan bakın bir de Yara izlerinin harflere benzediğini göreceksiniz.. Belki de bu bir mesaj olabilir diye düşündüm ben.
– Dur bakayım
Ryuzaki açıyı değiştirmek için fotoğrafı çevirmek yerine kafasını çevirmeyi tercih etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir