İçeriğe geç

De Principatibus: Prens Kitap Alıntıları – Niccolo Machiavelli

Niccolo Machiavelli kitaplarından De Principatibus: Prens kitap alıntıları sizlerle…

De Principatibus: Prens Kitap Alıntıları

Ve her kim yeni iyiliklerin büyük kişilere eski haksızlıkları unutturduğunu sanıyorsa,kendini aldatıyor demektir.
İnsanlar sakınmasızca bir işe başladılar mı iyinin tadına bakarken altta yatan zehiri fark etmezler.
Yararlı davranış olarak görünüp de felakete sürükleyen nice erdemler , zararlı gibi görünüp de refaha kavuşturan nice kusurlar vardır.
Başarı olasılığı en düşük,yapılması en güç, yönetilmesi en tehlikeli eylem yeni bir düzen kurmaya kalkışmaktır.
Çünkü zaman, önü sıra her şeyi aynı şekilde geri getirir, kötülüğü de iyiliği de.
.. Çünkü sorunlar önceden görüldüğünde çareleri kolayca bulunur;ama kapına dayanmalarını beklersen hastalık artık iyileştirilemez hale geldiği için ilaç çok geç kalmış olur.
Her şeyin bir şekilde kendi oluruna bırakılması gerekir.
Başkasına güvenerek yere düşmeyi göze alırsan zor kalkarsın.
başkasının güçlenmesinin nedeni olan kişi kendi yıkımına yol açar; çünkü o güç, ya becerinin ya zor kullanmanın bir sonucudur ve güçlü hale gelmiş kişi için bu iki nitelik de kuşkuludur.
iktidarın eskiliği ve sürekliliği içinde, yeniliklerin anıları ve gerekçeleri silinip gider; çünkü bir değişim, daima başka bir değişimin oluşumuna zemin hazırlar.
Çoğu kimse, ilkin normal görünen bir işe başlarken altında gizlenen zehri göremez. Bu yüzdendir ki, kapısına dayanmadan müsibetleri fark edemeyen bir prens gerçekten bilgedir denemez.
Bir değişim, her daim diğerini tetikler.
İlginçtir, sana kusursuz gözüken bir yol felaketin olurken, tam tersine, kusurlu gözüken bir yol sana güven ve esenlik sağlayabilir.
Çıkarlarına bağlı olmak doğaları gereği olduğundan, insanların verdikleri elde ettikleriyle doğru orantılıdır.
hasarlar bir seferde yapılmalıdır ki yurttaşlar buna az maruz kalıp, az öfkelensinler; yararlar da azar azar yapılmalıdır ki etkileri daha uzun sürsün.
Çünkü insanlar, eğer iyi olmalarını gerektiren bir zorunluluk yoksa, kötü insanlar olarak karşımıza çıkarlar.
Gerçek yaşamla, düşlenen yaşam birbirinden o kadar uzaktır ki olanı bırakıp olması gerekenin arkasından giden kişi elindekinden de olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ölüm uzaktayken herkes ölmeye gönüllüdür.
Başkasının güçlenmesine neden olan kaybeder, çünkü güçlenmekte olan, bu durumu ya gayretiyle ya da kuvvet kullanarak elde eder ve her ikiside güçlenen tarafa karşı tedbirli olmayı gerektirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanlar hakkında genel olarak şu söylenebilir: Nankör, gelgeç gönüllü, sahtekar ve hilebaz olurlar, tehlikeden kaçar, kâr peşinde koşarlar..
insanların tabiatı çok değişkendir; onları bir şeye ikna etmek kolayken, inandırıldıkları şeye bağlı kalmalarını sağlamak zordur.
insanlara ya iyi davranmak ya da onları tamamen ezmek gerekir, çünkü insanlar kendilerine ağır zararlar verenlerden değil, onları hafif bir şekilde incitenlerden intikam alırlar.
zaman her şeyi sürükler önünde, kötüyü olduğu kadar iyiyi, iyiyi olduğu kadar kötüyü de getirebilir arkasından.
Çünkü insanlar ya korktukları ya da nefret ettikleri için zarar vermeye çalışırlar.
Bir prensin sözünü tutmasının ve hileyle değil de dürüstlükle yaşamasının ne kadar övgüye değer olduğunu herkes bilir; gelgelelim, kendi dönemimizde yaşadıklarımızdan görüyoruz ki ,sözlerine sadık kalmayı pek umursamayan ve kurnazlıkla insanların akıllarını çelen prensler büyük işler başarmış ve sonunda dürüstlüğü temel almış olanlara üstün gelmişlerdir.
Zira insanlar bir zorunluluk yüzünden iyi olma mecburiyeti hissetmedikleri zaman, daima kötülüğe meyilli olurlar
kişinin nasıl yaşadığı ile nasıl yaşaması gerektiği arasında öyle büyük bir uçurum vardır ki, yapılması gereken uğruna yapılanı terk eden kişi, çok geçmeden korunmasını değil yıkımını öğrenmiş olur; çünkü her zaman iyi bir insan olmak isteyen kişi, iyi olmayan onca insan arasında kesinlikle yıkıma uğrayacaktır.
Hekimlerin verem için söyledikleri burada da geçerlidir: Başlangıçta bu hastalığı iyileştirmek kolay ama teşhis etmek zordur, zaman geçtikçe başlangıçta teşhis ve tedavi edilmediği için hastalığı teşhis etmek kolaylaşır ama iyileştirmek zorlaşır. Devlet işlerinde de aynısı olur: Devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde (bunu ancak uzak görüşlü birisi yapabilir) çabuk iyileştirilirler ama bu hastalıkların görülmemesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.
Talihi, coştuğu zaman ovaları basan, evleri ve ağaçları yıkan, toprakları yerinden söküp başka tarafa sürükleyen azgın nehirlere benzetiyorum.
Hava sakinken fırtınalı günlerin geleceğini düşünmemek insanların ortak kusurudur.
Öyleyse, bütün bu şeyleri göz önünde bulundurarak, ben hem kaleler yaptıranı hem kaleler yaptırmayanı övgüyle karşılayacağım; kalelerine güvenerek halkınca nefret edilmeyi pek umursamayanı ise, kim olursa olsun kınayacağım.
Bilge bir prens, fırsatını bulduğunda ona yönelik düşmanlığı ustaca beslemelidir ki,o düşmanlığı bastırdığında, bunun bir sonucu olarak büyüklüğü artsın.
Nefret, kötü işler sonucunda kazanıldığı gibi iyi işler sonucunda da ortaya çıkabilir.
Ölüm uzaktayken herkes ölmeye gönüllüdür.
Silah eğer ezilenlerin biricik umuduysa, kutsaldır.
Kişinin nasıl yaşadığı ile nasıl yaşaması gerektiği arasında öyle büyük bir uçurum vardır ki, yapılması gereken uğruna yapılanı terk eden kişi, çok geçmeden korunmasını değil, yıkımını öğrenmiş olur; çünkü her zaman iyi bir insan olmak isteyen kişi, iyi olmayan onca insan arasında kesinlikle yıkımı uğrayacaktır.
Bayağı insanlar, her zaman görünüşe ve sonuca bakarlar. Ve bu dünya bayağı şeylerin dünyasıdır.
Parayla edinilmiş dostluklar ve asaletler, kazanılmış değildirler; gerektiğinde kullanılamazlar.
Neticede herkes görür, ama duyumsamak çok az kişiye nasip olur.
Ya insanların gönlünü hoş tutmalı ya da onları yok etmelidir; çünkü insanlar uğradıkları küçük zararların öcünü alırlar, ama büyük zararların öcünü alamazlar.
Cumhuriyetlerde daha büyük bir canlılık, daha büyük bir nefret, daha fazla intikam arzusu vardır; insanlar eski özgürlüğünü unutmazlar, unutamazlar; öyle ki, en güvenilir yol bu cumhuriyetleri ortadan kaldırmak.
Gerçek yaşamla, düşlenen yaşam birbirinden o kadar uzaktır ki olanı bırakıp olması gerekenin arkasından giden kişi elindekinden de olur.
Yapılan iyiliklerin eski kötülükleri unutturduğuna inanan biri kendisini aldatmış olur.
Sevilmekten çok korkulmak daha güvenli olacaktır. Çünkü genel olarak söyleyebiliriz ki insanlar nankör, değişken, ikiyüzlü, korkak, açgözlüdür ve siz başarılı oldukça tamamen sizin tarafınızdadır.
Herkes görür ama çok az kişi duyumsar.
Herkes, seni göründüğün gibi algılar, sadece bazıları gerçekte ne olduğunu tecrübe ederler.
İnsanlar o kadar safdildirler ve ânın gereklerine öyle kölece boyun eğerler ki, aldatan kişi, her zaman aldatılmaya hazır birisini bulacaktır.
Kendi gücüne dayanmayan bir yönetimden, daha zayıf ve tutarsız bir şey yoktur.
İnsanların yaradılışı böyledir; kendilerine yapılan iyilikler kadar, kendilerinin yaptıkları iyilikler için de bağlılık duyarlar.
Yazgı, kendisine karşı koyacak erdemin var olmadığı yerde gücünü gösterir.
Sıradan bir yurttaş gibi yaşamaya alışkın kişiler, şayet büyük bir zekaya ve yeteneğe sahip değillerse devlet yönetimini bilemezler.
Kral olması için tek eksiği bir krallıktı.
Gerçek yaşamla, düşlenen yaşam birbirinden o kadar uzaktır ki olanı bırakıp olması gerekenin arkasından giden kişi elindekinden de olur. Çünkü her şeyde ve yerde iyilik perisi kesilen kişi o kadar kötü içinde yıkıma uğrar.
Devlet içinde doğacak sorunları zamanında bulgulayan(ki bu da ancak öngörülü insanlara özgüdür.) biri için onların çözümü çabuk ve kolaydır; ama sorunların ne olabileceği kestirilemezse ve herkesin görebileceği kadar büyümesine izin verilirse, çözüm yolları ortadan kalkar.
Çünkü üç tür beyin vardır: Biri kendiliğinden anlar, öteki başkalarının açıkladığını anlar, üçüncüsü ise ne kendiliğinden anlar ne başkaları aracılığıyla; bunlardan ilki çok iyi, ikincisi iyi, üçüncüsü yararsızdır.
İnsanlar o kadar safdildirler ve anın gereklerine öyle kölece boyun eğerler ki, aldatan kişi, her zaman aldatılmaya hazır birisini bulacaktır.
Sağduyulu bir yönetici, verdiği sözü tutmak zararına olacaksa ve söz vermesini gerektiren gerekçeler ortadan kalkmışsa, sözünü tutamaz, tutmamalıdır da. İnsanların hepsi iyi olsaydı, bu öneri iyi olmazdı; ama insanlar kötü oldukları ve sana verdikleri söze bağlı kalmayacakları için, sen de onlara verdiğin söze bağlı kalmak zorunda değilsin.
Çünkü gönül yüceliği ve soyluluğuyla değil de, parayla elde edilen dostluklar, satın alınan ama sahip olunmayan dostluklardır ve yeri geldiğinde onlardan yararlanmak olanaksızdır.
Ne var ki, yurttaşlarını öldürmek, dostlarına ihanet etmek, inançsız, acımasız, dinsiz olmak erdem olarak adlandırılamaz; bu yöntemler egemenlik kazandırabilir ama şan kazandıramaz.
Unutmamak gerekir ki yeni bir düzen getirmeye kalkışmaktan daha zor, başarı olasılığı daha kuşkulu, yönetilmesi daha tehlikeli bir şey yoktur; çünkü eski düzenden çıkarı olan herkes yeni düzeni getirene düşman kesilir, yeni düzenden çıkarı olabilecek kişiler ise ancak ılımlı birer müttefiktir.
Kişi savaştan kaçınmak için asla bir karışıklığın sürmesine izin vermemelidir; çünkü savaştan kaçamazsın, kendi zararına ertelersin.
Başkasının güçlenmesinin nedeni olan kişi kendi yıkımına yol açar; çünkü o güç, ya becerinin ya da zor kullanmanın sonucudur ve güçlü hale gelmiş kişi için bu iki nitelik de kuşkuludur.
Nasıl ki manzarayı betimlerken düzlüğe çıkıp dağları ve yüksek yerleri, yüksek yerlere çıkıp düzlükleri gözlemleriz; halkın karakterini tanımak için hükümdar, hükümdarların doğasını bilmek için de halk olmak gerek.
Bir hükümdarın ne kadar zeki olduğunu anlamanın en iyi yolu, çevresindeki kişilere bakmaktan geçer.
Çünkü insanlar hep başkalarının açtığı yollarda yürür ve eylemlerinde taklitle yol alırlar, ama ne başkalarının yollarına butünüyle bağlı kalabilir ne de taklit ettikleri kişilerin gücüne erişebilirler; bu yüzden, sağduyulu bir kişi, her zaman büyük insanların açtığı yollardan gitmeli ve en kusursuz kişileri taklit etmeli -böylece, gücü onlarınkine erişmese bile hiç olmazsa bir ölçüde onun havasını yansıtacaktır-
Olan şudur: Güçlü bir yabancı bir bölgeye girer girmez, iradaki daha güçsüz herkes,eskiden kendilerine hükmetmiş olan güçlüye duydukları hasedin etkisiyle hemen ona bağlanırlar; öyle ki, bu zayıf güçler söz konusu olduğunda yabancının onları kendi yanına çekmek için hiçbir çaba harcaması gerekmez, çünkü hep birlikte ve seve seve onun ele geçirdiği devletin bir parçası haline gelirler.
Zor dönemlerde hükümdar güvenilir insan bulmakta her daim güçlük çeker. Ancak barış dönemlerinde, sorunların olmadığı günlerde ve ölüm uzaktayken; herkes onun yanındadır, ona sözler verirler, etrafında dört dönerler ve onun için canlarını vermek isterler.
İki zayıf düşman, akıllı iseler, daha güçlü bir düşman karşısında birbirlerinin yıkımına izin vermezler.
Bir prensin hayvan doğasını iyi kullanabilmesi gerektiğine göre, hayvanlardan tilki ile aslanı seçmelidir; çünkü aslan kendini tuzaklardan koruyamaz, tilki de kendini kurtlardan koruyamaz. Öyleyse, tuzakları tanımak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir. Yalnızca aslanlık edenler bu işten anlamıyor demektir.
İnsanlar babalarının ölümünü mal varlıklarının kaybından daha çabuk unuturlar.
Bir hükümdar silahlı güçleri yönünden ne denli güçlü olursa olsun, yerli halkın desteği olmadan bir toprağı işgal edemez.
_Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin şerefsizliğini, alçaklığını, hırsızlığını, yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren millet bir gün vatanını yitirir.
_Amaç için her yolu mübahtır. İnsanlar genel olarak sonuca bakarlar yola değil. Zafer kazandığında halk kendini buna kaptırır.
_Kader dişidir ve ona sahip olmak için bir erkek gibi sert ve atılgan olmak gerekir.
_Doğada hep iki çizgi var olmuştur. Biri zirve, diğeri diptir.
_Her şeyiyle birbirine benzeyen iki gidişattan biri amacına ulaşırken, diğeri fiyaskoyla sonuçlanır.
_İnsanIar geneI oIarak kötüdürIer. Bu nedenIe de her türIü kötüIüğü hak ederIer.
_Prensler, devletlerini ellerinde tutabilmek icin tebalarını silahlandırır. Kimileri bolunmeyi koruklemişler; kimileri kendilerine duşman yaratmış. Prens karşısına çıkan güçlükleri aştıkça gücüne güç kadar ve şanı büyür. Düşmanlar birer merdivendir.
_2 düşman çarpışırken tarafını seçersen ve seçtiğin taraf kazanırsa kazançlı çıkarsın tarafsız kalırsan sana da saldırırlar.
_En güçlü kale halkın sevgisidir, eğer halkın düşmanlığını kazanırsa en sağlam kaleleri de yaptırsan nafiledir.
_İnsanIara ya iyi davranınız ya da onIarı eziniz. Çünkü incindikIerinde intikam peşine düşebiIirIer.
_Göcmenler, prense daha sadıktırlar ve kurbanları da elleri kolları bağlanmış duruma düşmüşlerdir. Hastalık daha başında uygun bir şekilde ele almamışsa, artık tedavisi guctur. Devlet işleri de boyledir.
_Ben cennete değil cehenneme gitmek istiyorum; çünkü cehennemde papalar, krallar ve prenslerle beraber olurum, oysa cennette sadece dilenciler, keşişler ve havariler var.
_İnsanlar size karşı kötülük yaptıkları zaman, sizin onlara vereceğiniz yanıt, onların size yaptığından bin beter olabilir ve olmalıdır
_3 çeşit zeka vardır. Kendiliğinden anlar. Başkalarından dinleyince anlar. Hiç anlamaz
_Bir prens, hayvan gibi davranması gerekirse tilki ve aslanı secmelidir cunku aslan kendini ağdan, tilki de kurttan korumasını bilmez. Tuzakları tanımak icin tilki olmak gerekir, kurtları urkutmek icin aslan. Sadece aslanlık etmek istemekle kendilerini sınırlayanlar bu işten hicbir şey anlamıyorlar demektir. Ustaca allayıp, pullamak, goz boyamayı olduğu gibi renk vermemeyi de cok iyi becermek gereklidir.
_İki tur mucadele tarzı vardır: Biri yasalara uyarak, oburu zora başvurarak. Birincisi insanlara ozgudur, İkincisi hayvanlara. birincisi yetmediğinden İkincisine başvurmak gerekir. Sadece aslanlık etmek istemekle kendilerini sınırlayanlar bu işten hicbir şey anlamıyorlar demektir.
_Prens, merhametle, imanla, namusla, insancıllıkla, dinle doluymuşca gozukmelidir ve e bu son ilke en gereklisidir. Genel olarak insanlar elleriyle değil gozleriyle yargılarlar.
_İnsan yığınları büyük hırsıza ve yalancıya kızmazlar çünkü kendileri de hırsız ve yalancıdırlar. İnsan yığınları yoksullara kızarlar. Aptallıklarından der. Yığın toplum değildir. Yığın otoriteye itaat ederek hareket eder. Toplum bireylerden oluşur sorgular örgütlenir. Kitlenize bakın, anlarsınız. Yığın mıdır toplum mudur.
_Korkulmaktan cok sevilmek mi iyidir yoksa sevilmekten cok korkulmak mı? Benim yanıtım bunların ikisinin de gerekli olduğudur; Korkulmak bence cok daha guvenlidir. Cunku insanlar, nankor, değişken, icten pazarlıklı, korkak ve cıkarcıdırlar. Aşırı merhametli olmak yuzunden cinayet ve capulculuğa yolacan kargaşaya goz yummaktansa az sayıda ibret olacak ceza vermek cok daha merhametlice bir davranış sayılır. Anibal gaddar bir komutandı ve askerleri düzenliydi. Scipo yumuşaktı çoğu yerde askerleri başkaldırdı. iinsanlar severken kendilerine, korkarken prense bağlıdırlar.
_Verdikleri sozu hice saymış ve insanların beyinlerini kurnazca uyutmasını bilmiş prensler buyuk işler yapmışlardır ve sonunda durustluğu temel almış olanlara ustun gelmişlerdir.
_DevIetin bitiği yerde, hukuk da ahIak da biter. Hukuk ve ahIak devIet için vardır. DevIetten bağımsız ahIak ve hukuk düşünüIemez.
_Eğer koşullar değiştiğinde sen de tabiatını değiştirseydin talihin hiç değişmeyecekti. Sıkılgan tabiatlılar hüsrana uğrar….
_Kendi düşen adam bırak düşsün . Eğer bir başkası tarafından itiImişse işte o zaman onu tut.
_Bir hükümdar gaddar, zalim, cimri ve yalan söylüyor olabilir fakat aynı zamanda bunları yaparken insanlara merhametli, cömert ve sözünün eriymiş gibi görünmelidir ve iktidar daima kötü yanlarını başkalarına yıkmalı iyi olanları kendisine ait gibi göstermelidir
_Bir insanın zihni, çevresindeki kişilere bakılarak anlaşılabilir
_Bir yeri ele geçirip orayı elinde tutmak istiyorsan iki şeye dikkat etmelisin: Eski Hükümdarın soyunu kurutmak ve düzene dokunmamak.
_Bir başkasının güçlenmesine yol açan kendi sonunu hazırlar
_Türklerde kral tek güçtür. Eyaletlere sadık yöneticilerini atar ve yönetir. Kralı ele geçiren ülkeyi ele geçirir. Fransa’da ise her eyaletin derebeyi vardır. Kralı ele geçirirsen de onlar bağımsızdır. Türk devletini ele geçirmek zor ama idare etmek kolaydır. Padişahın kullarını satın alamazsın, birliktirler ancak soyunu kurutursan çözebilirsin çünkü tahtta tek kişi vardır. Fransa’da ise tam aksidir, bir sürü baron mevcuttur, susmazlar, taht iddiaları her daim vardır, soylarını kurutmak mümkün değildir, böylece ülke elden gider
_Yurttaşları öldürerek, dostlara ihanet ederek, inançsız, acımasız olarak da güç kazanılabilir ama şan kazanılmaz. Halkın desteğini kazanmak kolaydır amma ve lakin ‘büyük’lerinkini zor.
_Bencillerden oluşan bir toplumda bencil olmayan bir lider davasını başarıyla yürütemez.
_İnsan doğası kötüdür. Elde etme arzusu, bu kötülüğün en çok yansıdığı davranıştır.
_Hükümdar, halkını kendisine bağlı tutabilmek için, halkı kendine muhtaç vaziyette tutmalıdır. Zalimliğe aldırmamalıdır
_Bir devletin sağlam temellerini iyi yasalar ve iyi bir ordu oluşturur; iyi orduların olmadığı yerde iyi yasalar da olmaz. Paralı ve yardımcı ordular bir halta yaramaz ve çok tehlike arz ederler. Gücünü korumak isteyen iyi olmamayı öğrenmeli; zorluklar karşısında iyiliği de kötülüğü de denemelidir.
_Prensler kendi güvenliklerini sağlamak için kale yapıp halkını silahlandırmalı. Halkın sevgisi en iyi kaledir.
_ideal prensin özellikleri : Kaba ve ahlaksız sanılmamak için dindar görünmeye çalışmak . acımasızlığın ve ahlaksızlığın, gücü koruyabilmek için gerekli olabileceğini anlamak. Hükümetin ne kadar gerekli olduğunu göstermek…
_Siyaset laikleştirilmeli ve bilimselleştirilmeli
_Fethetmeden önce yabancı bir eyalet 3 şekilde yönetilir. 1. Zorla işgal ederek 2. Oraya yerleşerek 3. İktidarı kendimize bağlayarak. _Cumhuriyetten krallığa geçişte, yani özgürlükten köleliğe geçişte halk, eskiden yaşadığı özgür hayatla şimdiki köle hayatını karşılaştırır ve içlerindeki isyan ruhu alevlenir. Bu özgürlük için isyan edecekleri kontrol etmenin tek yolu onları yok etmektir ya da çok ağır baskı uygulamak. Ama halk efendiye alışıksa uyuşuk ruhları hiç isyan etmeyecektir.
_Hedef cok fazla ırak gozuktuğunde onun daha yukarısına nişan alırlar.
_Dualarına mı guveniyorlar yoksa guclerine mi? Yalnızca dua gucuyle hareket ediyorlarsa yenilgiye mahkumdurlar. Silahlı peygamberler muzaffer olmuşlardır.
_Vucudumuzu acılara ve yoksunluklara alıştırarak bilemek gereklidir.
_Zamanımızın senyorlerinin birinin ağzından barıştan ve sadakatten başka soz cıkmaz; ama gercekte bunların yeminli duşmanıdır.
_Halk bir prensten memnunsa prens her türlü kirli işten yakasını kurtarır. Prensler pis işleri başkasının sırtına yuklemeli ve iyi işleri kendileri üstlenmelidir.
_ İnsanın sadece kotu işlerle değil iyi işlerle de nefret cekebileceği için devletini ayakta tutmak isteyen bir prens zulme başvurmalıdır.
_Yarı kadere yarı özgür iradeye inanıyor. Talihi önüne çıkan her şeyi sürükleyen coşkun nehre benzetiyor.
_.İşi bilenlere itibar edilmiyor işi bilmeyenler bildiğini sanıyor.
_İnsanlar birisinin kendilerine yaptıkları yardımdan oturu olduğu kadar kendilerinin ona yaptıkları yardımdan oturu de bağlanırlar.
_Halk, buyukler tarafından yonetilmeyi de ezilmeyi de sevmez. Buyukler ise halkı yonetmek ve ezmek isterler. Buyukler halka direnemeyeceklerini gorduklerinde iclerinden birini prestijle şişirir sonra da prens yaparlar ve onun kanatları altında aclıklarını giderirler. Halk da onlara karşı koyamayacağını gorerek kendi icinden birini cıkarıp şişirir ve onun nufuzu altma sığınır.

_Paralı ordu ve yardımcı ordu yararsız ve tehlikelidir; Paralı askerler birlik icinde değildir, muhteristir, disiplinsizdir, kalleştir; onları bir arada tutan tek şeyin aldıkları az miktarda aylık oluşudur ki bu para da onların senin uğruna olmeyi istemelerini sağlamaya yetmez. Tarih gösteriyor ki paralı askerler ise zarar vermekten başka bir işe yaramamışlardır.
_Yabancı destek gücü, paralı askerlerden daha tehlikelidir. Konstantinopl İmparatoru, komşularına karşı koymak icin on bin Turku Yunanistan’a soktu; savaş bitince bunlar ayrılmak istemediler: Yunanistan’ın dinsizlerin kolesi ‘y durumuna duşmesi boyle başladı.
_Davud, Saul’e Filistinli isyancı Goliat’a karşı carpışmak isteğini soyleyince Saul onu daha da yureklendirmek icin kendi silahlarıyla kuşandırdı. Ama onları kuşanınca Davud iyi dovuşemeyeceğini soyleyerek duşmanının karşısına kendi sapanı ve bıcağıyla cıkmak istedi. Sonuc olarak, başkalarının silahları ya ustunden dokulur, ya ağır gelir ya da seni boğar

_Alçaklıkla prensliğin başına geçen, Sicilyalı Agatocle, çömlekçinin oğluydu. Çok basit ve aşağılık biriydi. Askere yazılarak yükseldi ve Sirakuza Kralı oldu. Bir sabah, Agatocle Senatosunu sanki Cumhuriyet’in işleri hakkında goruşlerini almak istemiş gibi toplantıya cağırdı ve bir işareti uzerine, askerleri tum senatorleri ve en zengin pleblerı kılıctan gecirdiler. Onların ortadan kaldırılışından sonra, bu kentte iktidara hicbir karşı koymaya catmadan yerleşti. Yurttaşlarını oldurmeyi, dostlarına ihanet etmeyi, ne verdiği soze saygısının, ne acımasının, ne de dininin olmayışını meziyet olarak da adlandırmak mumkun değildir. Butun bunlar insana iktidar sağlayabilir ama şan kazandırmaz
_Kendi gücüyle prens olanlar, en iyileri taklit edecektir ki eğer kendi becerisi biraz kıtsa hic değilse aslından bir hava verebilsin.
_Başkasının yardımıyla prens olanlar, iktidara doğru ucmuşlardır. Ansızın ortaya cıkan devletlerin tıpkı cok cabuk doğup buyuyen oteki doğal şeyler gibi dal budak salmış kokleri yoktur. İlk fırtınada devrilirler.
_Ruhban prenslikler, oylesine guclu ve o denli sağlam cıkmışlardır ki, yaşantısı nasıl olursa olsun prensleri yerlerinde tutunurlar. Hic savunmadıkları topraklara, hic yonetmedikleri tebalara sahiptirler; başkasının safına gecmeyi de ne duşunebilirler ne de yapabilirler. Guvenlik icinde ve mutlu olan prenslikler sadece bunlardır.

_VI. Alexander insanları aldatmaktan başka hicbir şey yapmadı. Her zaman da bir fırsatını buldu. Hic kimse ondan daha tumturaklı sozverilerde bulunmamıştır, daha ateşli yeminler icmemiştir ve bunları daha tez unutmamıştır; yine de cevirdiği dolaplar her seferinde yanına kar kalmıştır, zira bu sanatı mukemmelen bilirdi. İyi özelliklere sahipmiş gibi yapması kendisine yararlı olur. Böylece iyi yurekli, sadık, insancıl, namuslu, dindar gorunebilirsin. talihin ruzgarlarına gore, durumların değişmelerine gore, donmeye hazır bir zihne sahip olmalıdır.
_Romayna yoresi ele gecirildiğinde Duk fark etti ki burası yetkisi olmayan beylerin eline teslim edilmişti. Bunlar tebalarını yonetmekten cok soymayı duşunuyorlardı ve onlar icin birlik değil karışıklık nedeniydiler. O derece ki ulke eşkiyalarla, suclularla dolup taşıyordu. Ortalığı dumduz etmek ve krallık yetkesini saydırmak icin Duk burada iyi bir hukumet kurmayı gerekli gordu. Bu nedenle tam yetkiyle donattığı zalim ve işbitirici bir beyzade olan Remirro de Orco’yu atadı. Bu adam kısa zamanda karışıklıkları bastırdı. Adını duyan korkudan titrer oldu. Halkın düke karşı memnuniyetsizlikleri artınca dük bu barbar yönetimin kendinden kaynaklanmadığını, atadığı bakanın icraatleri olduğunu söyledi ve bakanı yargılayıp, bacaklarından ayırtıp cesedini meydanda sergiletti. Halkta hem endişe hem de hoşnutluk oluştu. Duk hatırı sayılır bir guce kavuşmuş ve kendisini tehdit eden tehlikelerin coğunu uzaklaştırmıştı;

_Kurtarıcının, yabancı istilası altında kalmış ulkelerin tum eyaletlerinde ne kadar buyuk bir sevgi ve tutkuyla, nasıl bir oc ateşi, nasıl sarsılmaz bir inanc ve bağlılıkla, nasıl şefkat ve goz yaşlarıyla karşılanacağını anlatamam. Hangi kapı ona kapanabilir? Hangi halk ona itaatten kacınabilir? Hangi kıskanclık onun karşısına dikilmeyi goze alabilir? Herkes bu barbar zorbalıktan bıkmış usanmıştır. O halde namlı ocağınız tum kalbiyle, haklı davalara duyulan tum umutlarla bu gorevi ustune alsın; onun bayrağı altında vatanımız saygınlık kazansın…

iyi olmayı isterseniz insanlara sizi sevmeleri için daha çok neden vermiş olursunuz; ancak aksi eğilimde olursanız korkmanız için daha çok nedeniniz olacaktır.
bir değişim her zaman üzerinde bir sonrakinin yapılanması için gereken tuğlaları ardında bırakır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir