Karl Marx kitaplarından Das Capital kitap alıntıları sizlerle…
Das Capital Kitap Alıntıları
Kendi yolunu izle, bırak ne derlerse desinler.
Das Kapital’in ilk Almanca baskısında Karl Marx’ın önsözün sonunda yazdığı cümledir
_Kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir.
_Ne kadar az yer, içer, kitap okursan; tiyatroya, dansa, meyhaneye ne kadar az gidersen; ne kadar az düşünür, sever, kuram yaratır, şarkı söyler, resim ve eskrim yaparsan, o kadar fazla sermaye biriktirirsin. Hazinen öyle büyür ki ne böcekler ne de toprak onu yok edemez. Ne kadar az kendin olursan, o kadar çoğa sahip olursun; kendi hayatını daha az yaşadıkça, yabancılaşmış hayatını uzaklaşmış varlığını o kadar çok yaşarsın.
_Daha önce işçi, özgür bir birey olarak sembolik anlamda sahip olduğu emek-gücünü istediği gibi satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu satmaktadır. O artık bir köle tüccarı olmuştur. İşçiler imalatta canlı mekanizmanın bir parçasıdır. Fabrikada ise onun yalnızca canlı bir eklentisi.
_Ağır iş yükü, tıpkı bir kaya parçası gibi durmadan perişan olmuş işçinin üzerine düşer. Aynı zamanda, bu fabrika işi, sinir sistemini tükettiği gibi, kasların çok yanlı çalışmasını engeller ve hem vücut, hem zihin faaliyetlerindeki özgürlüğün her zerresini tümüyle elinden alır.
_Körlük ile görme engelli olmak arasında ince bir fark vardır. Görme engelliler bedensel bir problem yüzünden göremezler; körler ise zihinsel bir problem yüzünden göremezler.
_Çirkinim ben, ama en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi ve iticiliği, para karşısında yok oluyor bu dünyada.
_Uyuşturucu madde alan çocuklar, “ihtiyar adamlar gibi kavrulmakta” ya da “küçük maymunlar gibi kartlaşmaktadırlar. Çocuk işçi aranırken verilen ilanlar çoğu zaman, eskiden Amerikan dergilerinde çıkan zenci köle aranırken verilen ilanlara biçim olarak pek benzer.
_Burjuvazi kendisine ölüm getiren silahları yaratmakla kalmamış; bu silahları kullanacak insanları da var etmiştir. Modern işçi sınıfını.
_Sermaye birikimi, kölelik ve özel mülkiyetle doğmuştur. Özel mülküyetin antitezi kollektif mülkiyettir.
_Kapitalizm düzeninde ücretle çalışanlar korkunç yoksulluk çekerler. Kamusal borçlanma, bir sihirbaz değneği dokunurcasına, başıboş duran paraya bir çoğalma gücü kazandırır ve böylece onu sermayeye çevirir. Hayvanlar gibi sömürüldüğü halde sembolik karşılık bile alamayan en alt sınıf işçiler olmasına eleştiri getirilmiyor.
_Kapitalizmde varlık ya da servet sadece mal birikimidir. Tüm objeler iki genel özelliğiyle dikkati çekerler: Miktar (Nicelik) ve Değer (Nitelik). Fayda, kullanım değeri özelliğine sahiptir. Bir şişe süt faydalı ya da değerli olabilir ama bir fıçısı mevcut duruma göre olmayabilir. Sözünü ettiğimiz süt tüketebildiğimiz oranda bizim için iyidir. Aynı süt için biz Kahretsin !!! Ben bu sütü bir haftada nasıl bitireceğim derken yine aynı süt için bize konuk gelen biri dolabımızı açabilir ve Kahretsin !!! Bu adam çok zengin diyebilir.
_Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde yükselen kapitalist üretim biçimine karşı çıkan insancı bir başkaldırı ve bu üretim biçiminin “kritik bir analiziydi”.
_Amerikan bağımsızlık savaşı 18. yüzyılda Avrupa orta sınıfı için uyarı çanını nasıl çaldıysa, Amerikan iç savaşı da 19. yüzyılda Avrupa işçi sınıfı için aynı şeyi yaptı. Modern sanayinin başlangıç noktası, emek araçlarında yapılan devrimdir ve bu devrim en gelişmiş haline fabrikadaki organize makine sisteminde erişir kadın ve çocuk emeği, makine kullanan kapitalist için aranan ilk şey olmuştur. Makine, bu ailenin bütün üyelerini emek-pazarına sürerek, yetişkin erkeğin emek-gücünün değerini tüm aileye yaymıştır. Dört kişilik bir ailenin emek-gücünün satın alınması, belki de eskiden yalnız aile reisinin emek-gücünün satın alınmasından daha pahalıya mal olabilir ama buna karşılık, şimdi bir günlük emeğin yerini dört günlük emek almış ve bir kişiye göre dört kişinin artı-emeğinin fazlalığı oranında, fiyatta bir düşme olmuştur. Ailenin yaşayabilmesi için artık bu dört kişi yalnız çalışmakla kalmamalı, ayını zamanda kapitalist için artı-emeği de artırmalıdır.
_Emek araçlarını kullanan işçi değildir, tersine, işçiyi kullanan emek araçlarıdır.
Iki cinsiyetten ve her yaştan bireyleri içersinde toplayan işçi topluluğunun kendine özgü yapısı, fabrikada tam bir sistem halini alan bir kışla disiplini yaratarak, daha önce de sözü edilen denetim ve gözcülük işini ayrı bir uğraş haline getirir ve böylece, çalışanları, işçiler ve gözcüler ya da sanayi ordusunun erleri ve çavuşları olarak sınıflara bölmüş olur.
_Makine yüzünden fabrikadan sürülen işçiler, doğruca emek pazarına atılır ve orada kapitalistlerin kullanımında olan işçi sayısını artırırlar.
_Toprağın parçalara bölünmesini, diğer üretim araçlarının dağıtılmasını öngörür. Mülksüzleştirme, kapitalist üretimin kendi yasalarının işlemesiyle, sermayenin merkezileşmesi ile gerçekleşir.
_Bir adama balık satarsanız, bir gün yer, balık tutmayı öğretirseniz, harika bir işin fırsatını mahvedersiniz.
_Para, israil’in kıskanç tanrısıdır, önünde başka hiçbir tanrı varlığını sürdüremez.
_Makine etkisi ile yabancılaşma_
Makine, bu ailenin bütün üyelerini emek-pazarına sürerek, yetişkin erkeğin emek-gücünün değerini bütün ailesinin üzerine dağıtmıştır. Böylece, erkeğin emek-gücünün değerini düşürmüştür. Makine sömürünün derecesini de yükseltir. Daha önce işçi, serbest bir kimse olarak şeklen sahip bulunduğu kendi emek-gücünü satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu satmaktadır. Artık o bir köle tüccarı olmuştur. Çocuk işçi aranırken verilen ilanlar çoğu zaman, eskiden Amerikan dergilerinde çıkan zenci köle aranırken verilen ilanlara biçim olarak pek benzer.
_İnsan’ın kendine yabancılaşması Marx’ın Hegel’den devşirdiği bir kavram
_Parça-işçi kavramı: Parçalanmış işçi, parçalanmış meslekler ve beceriler_
_İşçinin aynı yalın hareketi durmadan yinelemesi ve bütün dikkatini onun üzerinde toplaması, ona, denemeleriyle istenilen sonuca en az çaba harcayarak nasıl ulaşılabileceğini öğretir. Kuşaktan kuşağa geçer. Bağımsız zanaata göre, belli bir zamanda daha çok üretilir, ya da emeğin üretken gücü artmıştır.
_İşbölümü ile yabancılaşma _
_Bir insanı bölümlere ayırmak, eğer hak etmişse onu ölüme mahkum etmek, eğer hak etmemişse onu katletmektir kapitalist üretimin kabul edilen yöntemli ve sistemli bir biçimi halini alır.
_Her zanaatçının çeşitli işlemleri ard arda yapması yerine, bu işlemler, yan yana yürütülen, birbiriyle ilişkisi olmayan, tek tek işler haline getirilir; kağıt, hurufat ya da iğne gibi aynı ya da benzer türden işi yapan birçok zanaatçı, tek bir kapitalist tarafından bir işyerinde aynı zamanda çalıştırılmak suretiyle tek bir zanaatçı belki de 20 işlemi birbiri ardına yaptığı halde, İngiltere’de çok geçmeden her biri bu yirmi işlemden ancak bir tanesini yapan 20 iğneci yan yana çalışmaya başlamış ve kazanılan deneyimler sonucu, bu 20 işlem de tekrar parçalanmış ve ayrı bir işçinin özel işi haline gelmiştir.
_Fabrika ortamı ile “doğal” yolla oluşmuş bir ekonomik doku arasındaki farklar farklı işlemler, eşit olmayan sürelere gereksinme gösterdiği için eşit sürelerde eşit olmayan niceliklerde parça-mal üretilmiş olur.
_Zekâyı “parçalayan” üretim süreçleri_
_İşlemlerin birinde fazla güç, diğerinde fazla beceri, bir diğerinde fazla dikkat harcanması gerekirdi; ama aynı bireyin bütün bu niteliklere eşit ölçüde sahip olması olanaksızdı işçiler, ağır basan niteliklerine göre bölündüler, sınıflandılar ve gruplandılar.
_Ailenin parçalanması, erkekleşen kadın_
_Sermayenin el koyduğu analar, bunun bir çaresini bulmak zorundaydılar. Dikiş, yama ve tamir gibi ev işlerinin yerine, hazır eşya satına lınması geçecekti. Fabrika bölgelerinde de, hem erkek ve hem de kadın yetişkin işçiler arasındaki afyon tüketimi, her gün biraz daha artmaktadır.
Uyuşturucu madde alan çocuklar, “ihtiyar adamlar gibi kavrulmakta” ya da “küçük maymunlar gibi kartlaşmaktadırlar.
_Çarpık kentleşme ile gelen ahlâkî çöküş_
_Kapitalist birikimin hızı ne kadar büyük olursa, işçi nüfusun barındıkları yerler de o kadar sefil ve perişandır. Sürekli olarak bu gibi durumların etkisi altında bulunmak, insanda gitgide derinleşen yozlaşmaya yolaçar. Böylece koşullanan insanların, başka bakımlardan, özü, fizik ve ruh temizliği olan uygarlık atmosferine heves edeceklerini beklemek, boş bir umuda kapılmak olur.”
_Uluslararası ticaret ve endüstrileşmenin halkları köleleştirmesi_ Köle bir ulus yaratıyoruz, özgür vatandaş kalmıyor.
Böyle bir dünyada ve işbölümünün böyle planlandığı çalışma ortamında bir deha ortaya çıkması maalesef çok zor.
_Solculuk_ Emek-sermaye çelişkisinde emekten taraftır. İnsan merkezlidir, odağına din, ırk, milliyet, cinsiyet vb. kavramlar yerine insanı alır. Sol, Türkiye Orta Doğu’da sekülerdir. Sol geleneksel olarak alt sınıflarlarla ve sömürü ile mücadele etmesiyle karakterizedir.
_Sağ, siyasal ve toplumsal anlamda gericiliği, tutuculuğu; sol ise ilericiliği, insanlığın gelişimi yönünde değişime açıklığı, daha fazla özgürlüğü temsil eden kavramlar olarak şekillenmişlerdir.
_Fransız Devriminden doğmuştur. Devrim meclisinde eski düzenin, yani krallığın, aristokrasinin ve ruhban sınıfın çıkarlarını savunanlar mecliste başkanın sağında kalan sıralarda, bunlara karşı çıkanlar ise soldaki sıralarda oturuyorlardı. Böylece eski düzene karşı tavrın meclis oturma düzeniyle ilişkilenmesi sonucu sağ ve sol kavramları doğdu.
Karl marx kapitalisttir çünkü das kapital’i yazmıştır. G.Ergen.
____________
_Komünist Parti Manifestosu_
_I – Burjuvalar ve Proleterler
_Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor – Komünizm hayaleti. Avrupa’nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler, Papa ile Çar, Fransız radikalleri ile Alman polisleri. İktidardaki rakiplerince çığlık çığlığa komünist diye saldırılmayan hiçbir muhalefet partisi var mı?
_Tek kelimeyle bizi, sizin mülkiyetinizi ortadan kaldırmak istemekle suçluyorsunuz. Doğrusu, istediğimiz de bu.
_Burjuvazi deyince, toplumsal üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran ve ücretli emeği sömüren modern kapitalistler sınıfını anlıyoruz. Proletarya, deyince ise, kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaşayabilmek için işgücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını anlıyoruz. Kapitalizm, Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu bir sistemdir. Sermayenin işçiyi ezme özgürlüğüdür.
_İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler. Madem ki insanı biçimlendiren yaşadığı koşullar; koşullar en insani şekilde biçimlenmelidir.
_Bugüne kadarki tüm toplum tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. Ezen ile ezilen, birbiriyle sürekli bir karşıtlık içinde bulunmuştur. Giderek toplumun tümü birbirine düşman iki safa ayrılıyor: Burjuvazi ile proletarya. Pazarlar sürekli büyüyor, talep sürekli yükseliyordu. Manüfaktür de yetmez oldu. İşte bu noktada buhar ve makineleşme, sanayi üretimine devrim getirdi. Manüfaktürün yerini modern büyük sanayi alırken, sanayi orta kesiminin yerini de endüstri milyonerleri, tüm sanayi ordularının patronları, modern burjuvazi aldı.
_Modern devlet gücü, tüm burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden ibarettir. Burjuvazi, dinsel ve siyasal gözbağlarıyla üstü örtülü sömürünün yerine, apaçık, utanmaz, dolaysız, çıplak sömürüyü geçirmiştir. Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de, iktisatçıyı da, kendi ücretli emekçisi haline getirmiştir. Burjuvazi, aile ilişkilerinin yürek titreten duygu dolu peçesini yırtmış ve onu düz para ilişkisine indirgemiştir.
_Kalıcı ve duran ne varsa buharlaşıyor, kutsal diye ne varsa kutsallıktan düşüyor ve insanlar nihayet yaşam tavırlarına, karşılıklı ilişkilerine, ayılmış gözlerle bakmak zorunda kalıyorlar. Sürekli genişleyen sürüm ihtiyacını karşılamak için burjuvazi, yer yuvarlağının bütününe el atmakta. Burjuvazi, dünya pazarını sömürmek yoluyla tüm ülkelerin üretim ve tüketimini kozmopolitleştirdi. Yerli imalatla karşılanan eski ihtiyaçların yerini de, en uzak ülke ve iklimlerin ürünleriyle ancak giderilebilecek ihtiyaçlar alıyor. Yalnız maddi üretimde değil manevi üretimde de bu böyle, tüm ulusları, eğer yerle bir olmak istemiyorlarsa burjuva üretim tarzına uymaya zorluyor; Köyü kente bağımlı kıldığı gibi, barbar ve yarı barbar ülkeleri uygar ülkelere ve köylü halkları burjuva halklara, Doğuyu da Batıya bağımlı hale getirdi. Üretim araçlarının, mülkiyetin ve nüfusun parçalılığını adım adım ortadan kaldırıyor burjuvazi. Nüfusu bir çimento bağlamında bütünleyip, üretim araçlarını merkezleştiriyor ve mülkiyeti az kişinin ellerinde yoğunlaştırıyor.
_Burjuvazi, kendi ölümünü getirecek silahları yapmakla kalmayıp, o silahları kullanacak insanları da yaratmıştır —modern işçileri, proleterleri!
_Proleter, kendisinden yalnızca en basit, en tek düze, en kolay öğrenilebilen bir el hareketi istenen, makinenin bir eklentisinden ibarettir. Dolayısıyla işçinin maliyeti, hemen yalnızca hayatını ve soyunu sürdürmesi için zorunlu geçim araçları kadardır. Oysa bir metanın fiyatı, dolayısıyla emeğin fiyatı da, o metanın üretim maliyetine eşittir. İşçiler burjuva devletinin köleleri. İşçinin fabrikatör tarafından sömürülmesi, ücretini nakden aldığı anda bitince, bu kez de burjuvazinin öteki kesimleri, ev sahibi, bakkal, rehinci vb. yüklenir tepesine. Sanayinin gelişmesiyle proletarya yalnızca çoğalmakla kalmaz; giderek daha büyük kitleler halinde yoğunlaşır, gücü artar ve gücünü daha fazla duyumsamaya başlar. İşçiler, burjuvalara karşı koalisyonlar [ Birlikler (sendikalar).] oluşturmaya başlarlar. Mücadelesinin esas sonucu, o anki başarı değil, sürekli genişleyen birleşmeleridir.
_II – Proleterler ve Komünistler
_Komünistlerin de ilk amacı, burjuva egemenliğinin yıkılması ve proletaryanın siyasal iktidarı ele geçirmesi. Komünizme özgü olan, bütünüyle mülkiyetin kaldırılması değil, burjuva mülkiyetinin kaldırılmasıdır. Sermaye, kişisel değil toplumsal bir güç. Burjuva toplumunda canlı emek, yalnızca birikmiş emeği artırmanın bir aracıdır. Komünist toplumda ise birikmiş emeği, yalnızca işçilerin yaşam sürecini genişletmek, zenginleştirmek, geliştirmek için bir araçtır.
_Komünizm, kimsenin toplumsal ürünleri mülk edinme gücünü elinden almıyor, yalnızca o mülkiyet yoluyla başkasının emeğini boyunduruğa sokma gücünü alıyor. Herkese için eşit çalışma zorunluluğu, tüm çocuklar için kamusal ve parasız eğitim. Çocukların bugünkü biçimde fabrikalarda çalıştırılmasına son verilmesi…
_III – Sosyalist ve Komünist Yazın
_1. Gerici Sosyalizm
_a) Feodal Sosyalizm
Fransız ve İngiliz aristokrasisi, burjuvaziye yönelttikleri esas suçlama tam da, burjuva rejiminde eski toplum düzenini tümüyle havaya uçuracak devrimci bir proletarya yarattığı için suçluyorlar,
_b) Küçük Burjuva Sosyalizmi
Modern uygarlığın geliştiği ülkelerdeyse, proletarya ile burjuvazi arasında yalpalayan yeni bir küçük burjuvazi oluştu. Rekabet sonucu bireyleri hep proletaryanın içine savrulmakta. Fransa gibi ülkelerde köylüler çok olduğu için yazarlar burjuvadan değil ploteryadan yana oldular ve küçük burjuvaji doğdu.
_c) Alman Sosyalizmi ya da Hakiki Sosyalizm
Fransa’da, burjuvazinin egemenliğe karşı mücadelenin yazınsal ifadesi olan komünist yazın, burjuvazinin feodal mutlakçılığa karşı mücadeleye geçtiği sırada Almanya’ya sokuldu. Almanlar kendi felsefi bakış açılarından Fransız fikirlerini sahiplenmekti. Çeviri yoluyla.
_Bilindiği gibi keşişler, eski çok tanrılı dönem klâsiklerinin elyazmaları üstüne kendi zevksiz Katolik aziz hikâyelerini yazmışlardı. Alman yazarları ise dünyevi Fransız yazınına tersini uyguladılar. Kendi felsefi saçmalıklarını Fransız aslının arkasına yazdılar Hakiki Sosyalizm , Alman Sosyalizm Bilimi , Sosyalizmin Felsefi Temeli gibi deyimlerle vaftiz ettiler. Alman sosyalizmi, burjuvazinin tehdit edici yükselişine karşı istenen bir korkuluk olarak, mutlakçı Alman hükümetlerine ve papazlarıyla, okul hocalarıyla, toprak ağalarıyla, bürokrasisiyle onların bağlaşıklarına hizmet etti. Almanyanın temeli küçük burjuvadır.
_2. Tutucu Sosyalizm ya da Burjuva Sosyalizmi
Mevcut toplumu, onu devrimci dönüşüme uğratacak ve çözecek unsurlar kesilip çıkarılmış olanak isterler. Burjuvazi olsun ama proletarya olmasın. Kendi egemen olduğu dünyayı elbette ki en iyi dünya olarak görür burjuvazi. Serbest ticaret! Çalışan sınıfın çıkarına. Burjuvazinin sosyalizmi, zaten burjuvaların —çalışan sınıfın çıkarına— burjuva olduklarını savunmaktan ibarettir.
_3. Eleştirel-Ütopyacı Sosyalizm ve Komünizm
Toplumun tüm üyelerinin, en iyi durumda olanların da, yaşam koşullarını iyileştirmek isterler. Bu yüzden hiç ayrım gözetmeksizin sürekli toplumun tümüne, hatta özellikle de egemen sınıfa çağrı yaparlar. Çünkü sistemleri bir anlaşılsa, o sistemin en iyi toplum için en iyi tasarım olduğu kesin kabul edilecektir onlara göre. hedeflerine barışçı yollardan ulaşmak isterler. Kentle kır arasındaki karşıtlığın, ailenin, kişisel mülk edinmenin, ücretli çalışmanın kaldırılması, toplumsal uyumun öngörülmesi, devletin salt üretimin yönetimine dönüştürülmesi
_IV – Komünistlerin Çeşitli Muhalefet Partilerine Karşı Konumu
Komünistler, işçi sınıfının en yakın amaçları ve çıkarları için mücadele ederler ama bugünün hareketi içinde hareketin geleceğini de temsil ederler. Alman burjuva devrimi bir proleter devrimin ancak doğrudan bir ön oyunu olabileceği için, komünistler, esas dikkatlerini Almanya’ya yöneltiyorlar. Tek kelimeyle komünistler, mevcut toplumsal ve siyasal durumlara karşı her yerde ve her çeşit devrimci hareketi destekliyorlar.
_Karl Marx: İnsan toplumlarının sınıf savaşımı-üretimi kontrol eden yönetici sınıf ile üretim için gereken emeği sağlayan mülksüz bir emekçi sınıf arasındaki çatışma- ile ilerlediğini iddia etmektedir. Genç Hegelcilere, sonraları Sol Hegelcilere katıldı. diyalektik yöntemini gelişltirdiler.
_Marx ve Engels, Batı toplumlarının gelişmesini ve geleceğini, birbirini takip eden ilk dört döneme ayırır ve beşinci olarak gelecekte yaşanacağını varsaydıkları komünizm dönemini öngörür: 1 İlkel komünizm 2 kölelik 3 derebeylik 4 kapitalizm 5 komunizm.
_Marx’a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta fetişizmine dönüşen süreç), kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa’da var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi bir mal (meta) halini almıştır. İnsan artık yaptığı ürünü değil, kendi emek gücünü belirli bir ücret karşılığında anlaşarak satmaktadır.
_Cimri aklını yitirmiş bir kapitalist; kapitalist ise aklı başında bir cimridir.
_İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.
EŞİTLİK ! Çünkü , birbirleriyle yalnızca meta sahipleri olarak ilişki kurarlar ve aralarında eş değerde olan şeyleri değiştirirler.
MÜLKİYET ! Çünkü , her biri yalnızca kendisinin olan şey üzerinde tasarrufta bulunur .
BENTHAM ! Çünkü , her ikisi de yalnızca kendi gemisini kurtarmaya çalışır.”
İstikbalin bütün sorumluluğu sizlerin omzundadır.
Devrim olmadan emekçi kadınlar kurtulamaz.