İçeriğe geç

Dalga Kitap Alıntıları – Sonali Dareliyagala

Sonali Dareliyagala kitaplarından Dalga kitap alıntıları sizlerle…

Dalga Kitap Alıntıları

Bir rüyada kalmayı tercih ettim. Her ne kadar bunun bir rüya olmadığını bilsemde
”Ölüm her yerdeydi.. ”
”Ölüyorsam mümkünse çabucak olup bitmeliydi. ”
”Bir rüyada kalmayı tercih ettim. Her ne kadar bunun bir rüya olmadığını bilsem de ”
Güçsüz, rüzgârda savrulan bir naylon poşetten farksızım.
Kasvetli bir cehennemde parçalarıma ayrılmış, zamanın akmadığı günler geçiriyordum.
Etrafımdaki her şey , en az benim kadar hasarlıydı Ben buraya aittim.
Kollarımı geri atıp dalı yakaladım.
Ayaklarım. Ayaklarım nihayet toprağa basmıştı.
Gözlerimi odaklayamıyordum fakat su yüzünden eğilmiş, yan yatmış ağaçlar vardı her yerde, her yerdeydi.

Bu ters yüz olmuş dünya neresiydi böyle.? Dünyanın sonuna mı gelmiştik.?
İki büklüm olmuştum, doğrulamıyordum. Dizlerime tutundum. Nefes alamıyor, boğuluyordum. Ve vücudum bana ağır geliyordu

Kendimi kaybetmiş ve belirsiz bir haldeyim. Öyleyse ben kimim şimdi?
Ailemden yoksun kalmış bu dünyada ayakta kalmanın ancak onlara ve kendime dair olan bu gerçekliği kabullenmekle mümkün olduğunu düşünüyorum.
Eski günlerimizi hatırlarken kendimi gitgide daha dengeli hissediyorum. Beni canlandıran bu küçük zaferi bağrıma basıyorum.
Onların burada olmayışlarının bir gerçek olduğunu biliyorum. Hala akıl almaz bir gerçek bu ama belki de alıştım buna.
Onların sesleri alçalmak şöyle dursun, zamanla daha da gürleşiyor. Konuşkanlıkları düşüncelerimle durmaksızın oyunlar oynuyor. Bu durum da beni ayakta ve canlı tutuyor.
Tek başımayken onlara daha yakınım. Ya ben eski hayatımıza geri dönüyorum ya da onlar benim hayatıma sokuluyorlar, hem de hiç rahatsızlık duymaksızın.
Dün gece sağanak vardı, bense yüzümü döven bahar yağmuruna rağmen boş bir havuzda yüzdüm.
Gerçeği kaldırabilmek için çoğunlukla bastırmak ve değiştirmek zorunda hissederdim kendimi.
Okyanusun bu sonsuz enginliğinde kendimi rahatlamış hissediyorum.
Sonsuza dek bu teknede kalmak istiyorum. Denizin serinliği ve teknenin sallantısıyla uyuşmuş bir haldeyim.
Eski hayatımız önceleri sık sık uğradığımız yerlere tekrar gittiğimde de yeniden canlanıyor.
Artık çocuklarımın arkadaşlarını sık sık görebiliyorum. Bir araya geldiğimizde neşeyle doluyorlar, enerjileri bana keyif veriyor. Ve sayelerinde oğullarımı daha net anımsayabiliyorum.
Oğullarımı gülünç olaylar hatırlamak daha kolaydı. Ama şimdi onlara daha yakından bakmaya cüret ettiğimde bir bütün olarak görüyorum onları.
Belki de onları hatırlamanın beni teselli edilemez olmaktan kurtaracağını sanıyorum.
Şimdi, hatıralarımla mecadele etmeyi yavaşça bırakıyorum. Hatırlamak istiyorum. Bilmek istiyorum. Teselli edilemez olmaya şimdi daha fala tahammül edebilirim belki.
Artık ne zaman evimize gidecek olsam kendimi gergin hissediyorum.
Onların annesiydim. Ne şekilde olursa olsun, ne denli nafile ya da imkansız görünürse görünsün onlara ulaşmalıydım. Ama yapamadım bunu, terk ettim onları ve bu beni hasta ediyor.
O korkunç anlarda çocuklarım en az benim kadar çaresizdi. Ben onların yanında değildim. Kim bilir bana ihtiyaç duymuşlardı.
Her şey birdenbire oldu. Olan bitenin farkında olduğum bir ayrılık anı yaşanmadı.
Artık onlara annelik edemeyeceğim için hatıralarını kendime yakın tutmanın anlamsız olduğunu söyleyip duruyordum.
Çepeçevre sarılıydım onlara ve ihtiyaçlarına bağlıydım. Kararlı ve öfkeliydim.
Gece içinde kaybolduğum yıkım hissi şimdi yavaş yavaş dağılıyor. Belki de bunun sebebi sabah güneşinin uyandırdığı nedendir sadece.
Yine de eski hayatımın sıcaklığına bir kez daha kavuştuğum için memnunum. Her ne kadar gerçekliğin eninde sonunda beni tekrar ele geçireceğini bilsem de.
Neredeyse hiçbir şeyin değişmediğine inanmaya başlayacaktım. Sanki hala burada yaşıyorduk.
İlk aylarda kendimi yataktan çıkaramazken, evimizin yıkılmasını istemiştim. Geçmişe dair bütün izlerin silinmesini. Daha sonra ise orada benim için bir sığınak olarak kalmasını istemiştim.
Gerçekliğin içine bir sürüngen gibi dönmenin zamanı.
Herkes ölmüştü. Benimde olmam gerek hal buydu işte. Saçmalayıp zıvanadan çıkmalıydım.
Arada sırada oraya gitmek zorundaydım. İşkence gibi yere niye gitmek istiyordum ki? Artık içinde sevdiklerim yoktu.
Etrafımdaki her şey an az benim kadar hasarlıydı. Ben buraya aittim.
Burada, harabeye dönmüş bu manzarada artık bize ait olmayan o günlük hayata dair detaylar karşısında ezilip büzülmek zorunda kalmıyordum.
Her gece rüyamda koştuğumu, bir şeylerden kaçtığımı görüyordum.
Her akşam içerek ölüp kalmayı diledim. En azından uykuya dalmaya çalışırken yaşadığım korkuyu hafifletmişti.
Hiç yalnız kalmıyordum. Ailemden ve arkadaşlarımdan oluşmuş bir ordu beni gece gündüz koruyordu.
Bilinçsizce kendime imkansız nedir, izah etmeye başladım. Kendime bunu kabul ettirmek, ezberlettirmek zorundaydım.
Bir rüyada kalmayı tercih ettim. Her ne kadar bunun bir rüya olmadığını bilsem de.
Nasıl uyuyabilirdim ki? Uyumak unutmak demekti.
Çocuklarını kaybetmiş, dünyasını kaybetmiş, nasıl yaşayacak şimdi?
Bütün gün bir damla gözyaşı dökmemiştim ve dökmeyecektim. Bu kadar insanın arasında değil, şimdi olmaz.
Dışarda hava kararmıştı. Ne zaman olmuştu bu? Ürperdim. Gün ışığı çekilmişti.
Herkes etrafımdaki herkes konuşuyordu. Kimseyle konuşmak istemiyordum.
Korkunç bir şeyler oluyordu. Ölüm her yerdeydi.
Ölecektim, bu şeyler her neyse karşı koyacak gücüm, tutunacak bir dalım yoktu. Pes ettim.
Ama nasıl ölebilirdim ki? Daha az evvel otel odamızdaydım. Daha az evvel çocuklarımla birlikteydim.
Sarılacak çocuklarım yoksa kollarım ne işe yarardı?
Birbirimizin dostluğunu tatmaya başlamamız kitapları sayesinde olmuştu.
Öyleyse ben kimim şimdi ?
Delilik kafadan kontak olmaktır ve kontaklık en iyisidir.
Bir zamanlar sahip olduğumuz hayatın sınırlarında aylaklık ediyorum.
Uyumak unutmak demekti.
Ölüyorsam da mümkünse çabuk olup bitmeli.
İnsanoğlu neden bu kadar fazla uykuya ihtiyaç duyuyor ?
Etrafımdaki her şey en az benim kadar hasarlıydı.
Güçsüz, rüzgarda savrulan bir naylon poşetten farksızım.
Nasıl uyuyabilirdim ki ? Uyumak unutmak demekti.
Yarının getireceklerinden, hayatın gerçeklerinden ölesiye korkuyordum.
Kırmızı tükenmez kalemle çizilmiş o çizgileri tıpkı kafalarının tepesini öptüğüm gibi hiç düşünmeden hafifçe öpüyorum ve sonra sırtımı duvara yaslayıp yere çöküyorum.
Dalga nasıl artık bir hayalse, oğullarım ve onlarla geçmiş hayatım da hayal olacaktı.
Birkaç saat içinde güneş doğacaktı. Yarının olmasını istemiyordum. Yarının getireceklerinden, hayatın gerçeklerinden ölesiye korkuyordum.
O denli akla hayale sığmaz bir haldeyim ki insanlar bunun üzerine düsünmeyi dahi kaldıramiyorlar
İste ben buyum artik.Bir zmanlarsahip olfugumuz hayatın sınırlarında ayaklık ediyorum
Nihayet çıldırmıştım sonunda ve bu hosuma gitmişti.Delirdigime gerçekten inanmadıysam da öyle davranma fırsatını seve seve kabul etmiştim
Korkma vick derdi malli kapkaranlık olursa rüalarıni daha iyi görebilirsin
Bu rüyalarda daima biri öluyordu ama sonra gerçek kabusuma uyanıyordum
Anılar zihnimde böyle canlanınca onları geri göndermek en büyük ızdıraptı
Onlar benim dünyam öldüklerini nasıl kabul edebilirdim.Zihnim yalpalıyordu.
Uyumak unutmak demekti.Unutacaktım olanları.Uyandığımda her şey normal yolunda gidiyor sanacaktım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir