İçeriğe geç

Cumbadan Rumbaya Kitap Alıntıları – Peyami Safa

Peyami Safa kitaplarından Cumbadan Rumbaya kitap alıntıları sizlerle…

Cumbadan Rumbaya Kitap Alıntıları

Senin o vicdansız yüreğine, benim de akılsız başıma tükürsünler
”Ben ondan ne bekliyordum? ”- ”Sevmiyor beni.. ” Durdu. Bütün mesele burada. ”Beni sevmiyor. ”
Ne tuhaf şey! Cemile hayatında ilk defa olarak bu hisleri duyuyor, ilk defa olarak kendi ruhunun içini bu kadar aydınlık görüyordu. Hem ne tatlı ağlamıştı. Sevda bu muydu acaba? Bu ise ne güzel şey! İnsan bambaşka oluveriyor.
“Yanımdaki, bana senden daha uzaktır.”
Kalplere vur bir zımba
Rumba da rumba rumba
Fakat o gün anladım ki, büyük hisler, bazan, rüzgârlı bir havadaki büyük alevler gibi, fırtınalı ruhlarda da sönmek şöyle dursun büsbütün parlarlarmış.
Otur efendim, biraz soluk alınız. Yangından çıktık ama Sabahat kahve takımını kurtarmağı unutmamış. Size ikram edilecek bir acı kahvemiz var.
Gülersek hep beraber güleceğiz, anladın mı?
Zaten öyle sağlam akıllı birşey değildim, büsbütün deli divane oldum galiba
Edükasyon mezara kadar sürer.
Senin o vicdansız yüreğine, benim de bu akılsız başıma tükürsünler
İnsan bazen sevdiğinin ismini çağırırken bütün kusurlarını affettirir. Ben bunu da yapamaz oldum. Onun adını sanki.. boğazımda.. sıkıştırıyor, boğuyordum.
Her hastalık, hele bu bir mücadeledir, bir kavga.
Yanımdaki, bana senden daha uzaktır
Hayat onun aklından çok daha hızlı koşuyordu.
Amaa n, Peki, ne olmuş cahilsem? – Uykum var, uykum
Her hastalık , bir mücadeledir , bir kavga .
Dimek paraya bakmıyor keder
Yanımdaki , bana senden daha uzaktır .
Ay , ay ay ! dedi , biraz evvel şeytandık da şimdi tomurcuk akıllı mı olduk ?
– Peşin bir lira versem benim de resmimi çeker misin ?
– Zaten nısfı peşindir . Bakınız Şurada yazıyor .
– İyi haydi bir de benim resmimi çek . Amma camda Selim’in resminin yanına koyacaksın . Olur mu ? Fotoğrafçı güldü :
– Olur ! dedi .
“ Amaa..n , peki , ne olmuş cahilsem ? ” , “ uykum var , uykum ”
Kötülük edecek insan nerede olsa yapar.
“Ben çekmedim, bilmem ama kara sevda çekenler söylerler: Ateşten gömlek imiş derler.”
“Yani hakikatte, merdivenden inerken değil, çıkarken -manen- düşmüş ve kolu değil, kalbi incilmişti.”
“Fakat şimdi öfkeleniyorum ama taşamıyorum, öfkem içime akıyor, zehirleniyormuş gibi oluyorum.
Hayat onun aklından çok daha hızlı koşuyordu.
Şimdinin erkeklerine güven olur mu? Parası olanların hiç olmazsa parasına tamah edersin; ötekilerin bir gönüllerinden başka hiçbir şeyi yok, onu da istedikleri zaman verirler, istedikleri zaman geri alırlar.
“İnsan bazen sevdiğinin ismini çağırırken bütün kusurlarını affettirir.”
“İnsan bazen sevdiğinin ismini çağırırken bütün kusurlarını affettirir.”
Gözünün içine bakıyorum da görmüyorsun beni.
büyük hisler, bazen rüzgârlı bir havadaki büyük alevler gibi, fırtınalı ruhlarda da sönmek şöyle dursun büsbütün parlarlarmış.
Bu hanım kız benim ruhumu titretti. Ömrümde bir insan ağzından hakikatin bu kadar açık ve canlı söylenişini duymadım. Ayıplamayalım onu. Bu tam, olduğu gibi görünen sade ve riyasız Türk kızıdır. Artık burada bizim adab-ı muaşeret kavaidimiz mevzubahs olamaz. Bize bizi anlattı bu kız. Karagümrük’lü Deli Cemile mi? Ah, keşki hepimiz senin kadar akıllı ve vicdanlı olsak, yavrum
“ bizim zamanımızda genç kızların hususî hatıra olarak kaydetmekten çekindikleri şeyleri bu zamanın kızları roman olarak yazıyorlar..”
– bu çok karışık bir meseledir Cemile.
– karışık ne demek?
– psikolojik bir meseledir.
– sen “karışık” diyorsun, anlamıyorum. sorunca büsbütün karışık sözler söylüyorsun.

Selim güldü.
– gülme, dedi. benimle konuşurken benim gelmediğim yerde gülmeyeceksin.
gülersek hep beraber güleceğiz, anladın mı?

“Kalbin yapamadığı şeyi kumaştan ve etten bekleyen bütün günün kızları gibi vücudunun ve ruhunun cilasından medet umuyordu..”
“bu gülüşte garip bir kasıt, manası anlaşılmayan bir istihza ve müsamaha, kadın ruhunun şeytanileştiği anlara mahsus ve aşkla kinin son halde birleşmesini temsil eden ısırıcı bir kendini bırakış vardı..”
“Nahide’nin siyah gözlerinde ve iri, güzel siyah gözlerinde öyle bir kibirli bakış, insanı yukardan aşağı alış,
her tarafında belli belirsiz öyle bir azametli edâ vardı ki,
Cemile’ye güzelliğinin üstünlüğü ile öğünmek müsadesini vermiyor gibiydi..”
”Bu dünya öyle yapılmış ki, yalansız da olmuyor, değil mi? ”
Onun benimle evlenmeye razı olacağı da şüpheli. Karşı karşıya geldik mi hemen kavga ediyoruz.
Güzelliğinde , zarafetinde , kıvraklığında ve sevimliliğinde bütün erkekler müttefikti. Terbiyesizliğinde de kadınlar ittifak ve ısrar ediyorlardı.
Bizim zamanımızda genç kızların hususi hatıra olarak kaydetmekten çekindikleri şeyleri bu zamanın kızları roman olarak yazıyorlar.
-Güzel şiir nasıl olur ?
-Bence tarif edilemez güzel bir şey Mesela , sen güzelsin ; fakat tanımayana senin güzelliğini tarif etmek mümkün müdür ? Şöyle aşağı yukarı seni anlatmak mümkündür ama tamamıyla göz önüne getirilemezsin.
Gülme ! dedi , benimle konuşurken benim gülmediğim yerde gülmeyeceksin. Gülersek hep beraber güleceğiz , anladın mı ?
Onun bir ayva ısırır gibi dişlerini avucuna geçirerek yüzünü buruşturduğunu görmüştü.
Hayat onun aklından çok daha hızlı koşuyordu.
Odasına dönünce aynanın arkasına geçti ve göğsünü iki avucu ile okşayarak dimdik ve sımsıkı yuvarlakların üstünden kumaşı iyice gerip aşağı çektikten sonra başını arkaya doğru attı.
İnsan bazen sevdiğinin ismini çağırırken bütün kusurlarını affettirir.
Dilediğin gibi yaşamana bak. Üzülme. İhtiyarlarsın. Yüzün buruşur. Sevgiye kapılma.
Biliyordum ki , malumatlısın , bilmişsin , okumuşsun. Ama erkek dediğin güzele bakar. Malumat kadını kadın yapmaz.
Kendisini içinden gelecek arzuların hakimiyetine bıraktı. Bir isteğin doğuşunu bekliyordu.
Kalplere vur bir zımba
Rumba da rumba rumba
Fakat o gün anladım ki, büyük hisler, bazen, rüzgârlı bir havadaki büyük alevler gibi, fırtınalı ruhlarda da sönmek şöyle dursun büsbütün parlarlarmış.
Her hastalık, hele bu, bir mücadeledir, bir kavga. İnsan kendine ne kadar güvenirse, ne kadar az korkarsa ve dayanırsa o kadar muvaffak olur. Ben de bu hastalığı yeneceğim. Eminim.
Fakat kirpikleri arasından görünen parlak bir göz çizgisi içinde sıkışmış garip ve koyu bir ifade vardı : Sevince , pişmanlığa ve dalgınlığa benziyordu.
Ayol , dedi kendi kendine , oğlanın canlısını bıraktın da resmine yapışıp kalıyorsun ?
Beyninin tam ortasında sanki bir pervane var , hızla dönüyor ve yaptığı rüzgarla onun bütün düşüncelerini savuruyor , harman ediyor.
Cemile cevap vermedi. Bu susuşu , yeni bir aşkı muhtaç olduğu muammalarla beslemeye başlamak demekti.
Onun gelmemesi ihtimalini düşündükçe kalbi üstünde nasırlı bir avucun baskısını duyar gibi oldu.
Aradığı yalnızlığı bulur bulmaz tekrar ağlamaya başladı.
Kapanan kapağın üstünde tüten taze dumanıyla Ah Cemile 🙂
Anne sen onun şimdi mektepte olmasına bakma.Son sınıfta,gelecek sene çıkacak maaşa geçecek. Şimdi biz nikahlanırız da sonra evleniriz.Nikahlanalım ki elimden kaçırmayayım onu.Kendisi razı..Fakat sonra cayıverir
Hayatında ilk defa olarak kendi ruhunun içini bu kadar aydınlık görüyordu. Hem ne tatlı ağlamıştı. Sevda bu muydu acaba? Bu ise ne güzel şey! İnsan bambaşka oluveriyor.
Kötülük edecek insan nerede olsa yapar.
Hayatında ilk defa olarak kendi ruhunun içini bu kadar aydınlık görüyordu. Hem ne tatlı ağlamıştı. Sevda bu muydu acaba? Bu ise ne güzel şey! İnsan bambaşka oluveriyor.
Aldırma. Dilediğin gibi yaşamına bak. Üzülme. İhtiyarlarsın. Yüzün buruşur.
En çok merak ettiğim bu idi: Güzel mi? Biliyordum ki, malûmatlısın, bilmişsin, okumuşsun. Ama erkek dediğin güzele bakar. Malûmat kadını kadın yapmaz.
öfkeleniyorum ama taşamıyorum, öfkem içime akıyor, zehirleniyormuş gibi oluyorum.
Kalbin yapamadığı şeyi kumaştan ve etten bekleyen bütün günün kızları gibi vücudunun ve ruhunun cilâsından medet umuyordu.
Ben çekmedim, bilmem ama kara sevda çekenler söylerler: Ateşten gömlek imiş derler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir