Rasim Özdenören kitaplarından Çözülme kitap alıntıları sizlerle…
Çözülme Kitap Alıntıları
”Güzel olacak ” diyordu Yakup ”her şey güzel olacak. Bir manav dükkanı açacağım kentte. Kendi başımıza..kimseye yük olmadan..belki paramız bile olacak..kendi paramız..bayramda hediye göndeririz ananlara. Babana bir çift ayakkabı göndereceğim, gömlek bile alacağım. Sana da ne istersen alacağız. Kendi başımıza buyruk. Çok iyi yaşayacağız, anlıyor musun? ” Karısı, oturdukları ağaç altından o kuru yamaçlara bakıyor, sessiz dalgın, kocasını dinliyordu.
Yakınmak, ömrünün bir parçasını boşuna harcamaktır
Sebepsiz bir telaş içinde yüzüp duruyoruz.
Bir şeyler ölsün bu içimizde, ölsün, tıpkı tuz altında kalmış bir salyangoz gibi!
Mutluluk denen şey, şimdi yanı başındaydı; dokunabilirdi ona.
Gökyüzünün, yağmurdan sonraki durgun hâli sokakları ve evlerin pencerelerini kaplamıştı.
Ama şimdi.. sanki bir an gibiydi bütün bu geçip giden yıllar. Hiç yokmuşlar, hiç olmamışlar gibiydi. Kavraması güç bir hüznü çökertiyordu bu, insanın yüreğine.
Hep kendi yüreğine dalmak; kurtuluş bundadır, diyordu.
Ama insan gene de eskir. Eskimeyen zamandır.
-Allah deldiği boğazın rızkını verir.
-Ona ne şüphe
-Ona ne şüphe
Dolu mide akla zarar
Kimi şeyleri öğrenmek uzun sürmüyor. İnsan, kimsenin yardımına muhtaç olmadan kendiliğinden öğreniyor içinde bulunduğu şartlarda nasıl yaşanılacağını.
Yakınmak, ömrün bir parçasını boşa harcamaktır. Bile bile bunu yapmaksa günahtır
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek andır. Yalnız ve tek başınadır. İnsansa, orada, acı duyan, kuşkulu, beceriksiz, gene de içinde gitmeyen bir güven taşıyan bir yaratıktır.
Acı ile mutluluk arasında yayılmış bir karmaşa içindeydi. O arada dolaşıyordu şimdi. Tatlı, hüzün verici bir şeydi bu. Acı çekmekten, yoksulluktan korkmuyordu. Yalnız tuhaf bir şey vardı anlayamadığı, kişinin özgürlüğü kendine özgü tek başına bir şey midir, yoksa ortaklaşa bir duygu mudur? Yani bunun başkalarıyla paylaşılabilmesi olabilir mi? O zaman özgürlüğün kendisi ortadan kalkmaz mı? Hayır, diye cevap veriyordu buna kendi içinden, ortak bir duygu olmalı bu, diyordun, kaynağı tektir özgürlüğün, ondadır, insanın kendindedir. Tersi durumda dayanılmaz bir yük olurdu özgürlük
Umutsuz hareketsizlikten daha kötü bir şey düşünülemez insan için.
Kimi şeyleri öğrenmek uzun sürmüyor. İnsan, kimsenin yardımına muhtaç olmadan kendiliğinden öğreniyor içinde bulunduğu şartlarda nasıl yaşanılacağını.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sükûn, sanki, içlerinde bir dinamit örüyordu.
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek andır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sabrın ve tevekkülün yemişli bahçeleri içini verimlendirmektedir. Şimdi olduğu gibi, zaman zaman, yüreğinde sebepsiz umutlar, mutluluklar titreşmektedir. Bunun geçici olduğunu bilmektedir. Gene de o anları beklemektedir.
Ama insan, gene de eskir. Eskimeyen zamandır.
Zaman, acıma bilmez çarklarını, her gün bir şeyleri silip götürerek durmadan döndürmüştür.
Umutsuz hareketsizlikten daha kötü bir şey düşünülemez insan için, diyordu.
Yalnızlığın ve acının insan yüzünde mağaralar oyduğunu o gecelerde bellemişti.
Ama şimdi.. sanki bir an gibiydi bütün bu geçip giden yıllar. Hiç yokmuşlar, hiç olmamışlar gibiydi. Kavraması güç bir hüznü çökertiyordu bu, insanın yüreğine.
Hep kendi yüreğine dalmak. Kurtuluş bundadır, diyordu.
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek ân’dır.
Ama insan ,gene de eskir. Eskimeyen zamandır.
Yalnızlığın ve acının insan yüzünde mağaralar oyduğunu o gecelerde bellemişti.
‘Ama insan gene de eskir. Eskimeyen zamandır ‘
‘ kişinin özgürlüğü kendine özgü tek başına bir şey midir, yoksa ortaklaşa bir duygu mudur? Yani bunun başkalarıyla paylaşılması olabilir mi? O zaman özgürlüğün kendisi ortadan kalkmaz mı? ‘
‘ yapayalnızdı. Konuşacağı, dayanacağı, birlikte güleceği kimse yoktu, kalmamıştı. Öyle bir şeydi ki bu, insanı hem bedbaht yapabilir, hem mutlu kılabilirdi ‘
Yakınmak, ömrün bir parçasını boşuna harcamaktır. Bile bile bunu yapmaksa günahtır.
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek andır. Yalnız ve tek başınadır. İnsansa, orada, acı duyan, kuşkulu, beceriksiz, gene de içinde yitmeyen bir güven taşıyan bir yaratıktır. O tek anın cılız zarları arasında dövüşünü sürdürmektedir.
Alıp başımı gideyim.Nereye Allah bilir
Yakınmak, ömrün bir parçasını boşuna harcamaktır..
Ama insan gene de eskir. Eskimeyen zamandır.
Yalnızlığın ve acının insan yüzünde mağaralar oyduğunu o gecelerde bellemişti.
Evet, yapayalnızdı. Konuşacağı, dayanacağı, birlikte güleceği kimse yoktu, kalmamıştı. Öyle bir şeydi ki bu, insanı hem bedbaht yapabilir, hem mutlu kılabilirdi. İlk kez gülümsedi. Ama acaba sahiden böyle miydi? Neden hep kuşkulu, hep kendi yüreğine dalmak?
Mutluluk denen şey şimdi yanı başındaydı. Dokunabilirdi ona. Ama ürkütmekten çekiniyordu. Sonsuz bir ân uzayıp gidiyordu sanki. Hiç bitmeyen bitmesi istenmeyen Kişi yalnızca o ânın içinde olduğunu bilmeli, ona dokunmamalı. Bir yitirirse, bir daha bulamayacaktır onu. İnsan ömrü içinde, kim bilir, belki bir kezdir o ân. Değerini bilmeli onun için.
kişinin özgürlüğü kendine özgü tek başına bir şey midir yoksa ortaklaşa bir duygu mudur? Yani bunun başkalarıyla paylaşılması olabilir mi?
Ortak bir duygu olmalı bu, diyordu, çünkü kaynağı tektir özgürlüğün. Ondandır. Tersi bir durumda dayanılmaz bir yük olurdu özgürlük insanın sırtında.
Ortak bir duygu olmalı bu, diyordu, çünkü kaynağı tektir özgürlüğün. Ondandır. Tersi bir durumda dayanılmaz bir yük olurdu özgürlük insanın sırtında.
Umutsuz hareketsizlikten daha kötü bir şey düşünülemez insan için.
Evet, yapayalnızdı. Konuşacağı, dayanacağı, birlikte güleceği kimse yoktu, kalakalmıştı. Öyle bir şeydi ki bu, insanı hem bedbaht yapabilir, hem de mutlu kılabilirdi.
Yalnızlığın ve acının insan yüzünde mağaralar oyduğunu o gecelerde bellemişti
sanki bir an gibiydi bütün bu geçip giden yıllar. Hiç yokmuşlar, hiç olmamışlar gibi
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren bir tek andır. Yalnız ve tek başınadır. İnsansa, orada, acı duyan, kuşkulu, beceriksiz, gene de içinde yitmeyen bir güven taşıyan bir yaratıktır. O tek anın cılız zarları arasında dövüşünü sürdürmektedir.
Yeni bir yaşamanın şartları, kendi varlığını kabul ettirmiştir. Gaddarlıkla merhametin ortaklığıdır bu. Ayrılmaz biçimde birbirinin içine girmişlerdir. Zaman, belki de böylece çekilir olmaktadır. Ama insan, gene de eskir. Eskimeyen zamandır.
Umutsuz hareketsizlikten daha kötü bir şey düşünülemez insan için,
Hep kendi yüreğine dalmak. Kurtuluş bundadır,
Yabancı buluyordu bu kenti kendine
Mutluluk denen şey, şimdi yanı başındaydı. Dokunabilirdi ona. Ama ürkütmekten çekiniyordu.
Umutsuz hareketsizlikten daha kötü bir şey düşünülemez insan için.
Konuşacağı, dayanacağı, birlikte güleceği kimse yoktu.
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren tek bir andır.
Yalnız ve tek başınadır.
Yalnız ve tek başınadır.
Şimdi içinde hangi ukdeyle ölüp gideceksin bilmiyorum ama rahat ölmeyeceğine yemin edebilirim
Bir mumya, kötü bir ruh, içimizi talan eden bir hiçlik, boşluk sefaleti..
biliyor musun hayal kurmayı severim ben. Yazık ki, çoğu kez hayal kurmaya da fırsat olmuyor. Sebepsiz bir telaş içinde yüzüp duruyoruz.
Her şey hızla geçmektedir, yalnız beklemek, bir kuğu durgunluğunda
Zaman, acıma bilmez çarklarını her gün bir şeyleri silip götürerek durmadan döndürmüştür. Bir şeyler unutulmuştur, kaçıp gitmiştir, yok olmuştur. Yeni bir yaşamanın şartları, kendi varlığını kabul ettirmiştir. Gaddarlıkla merhametin ortaklığıdır bu..
Mutluluk denen şey, şimdi yanı başındaydı. Dokunabilirdi ona.
Ama ürkütmekten çekiniyordu. Sonsuz bir an uzayıp gidiyordu sanki. Hiç bitmeyen, bitmesi istenmeyen.. kişi yalnızca o anın içinde olduğunu bilmeli, ona dokunmamalı. Bir yitirirse, bir daha bulamayacaktır onu. İnsan ömrü içinde, kim bilir, belki bir kezdir o an. Değerini bilmeli onun için. Yüreği köpürten bir şey..
bir yelle sönüp gidiverecek..
Ama ürkütmekten çekiniyordu. Sonsuz bir an uzayıp gidiyordu sanki. Hiç bitmeyen, bitmesi istenmeyen.. kişi yalnızca o anın içinde olduğunu bilmeli, ona dokunmamalı. Bir yitirirse, bir daha bulamayacaktır onu. İnsan ömrü içinde, kim bilir, belki bir kezdir o an. Değerini bilmeli onun için. Yüreği köpürten bir şey..
bir yelle sönüp gidiverecek..
Yakınmak, ömrün bir parçasını boşuna harcamaktır.
Ama şimdi.. sanki bir an gibiydi bütün bu geçip giden yıllar. Hiç yokmuşlar, hiç olmamışlar gibiydi. Kavraması güç bir hüznü çökertiyordu bu, insanın yüreğine..
Evet, yapayalnızdı. Konuşacağı, dayanacağı, birlikte güleceği kimse yoktu, kalmamıştı. Öyle bir şeydi ki bu, insanı hem bedbaht yapabilir, hem mutlu kılabilirdi. İlk kez gülümsedi.
Ama acaba sahiden böyle miydi? Neden hep kuşkulu, hep kendi yüreğine dalmak?
Ama acaba sahiden böyle miydi? Neden hep kuşkulu, hep kendi yüreğine dalmak?
Biriyle konuşmak istiyordu. Bir ihtiyaç halinde duyuyordu bunu. Düşündü, kimse gelmedi aklına.
“Masuraların dönüşü beklemenin somutlaşmasıdır.”
Yakınmak , ömrün bir parçasını boşuna harcamaktır.
Oysa zaman belki bir ömür boyu süren tek bir andır. Yalnız ve tek başınadır. İnsansa, orada, acı duyan ,kuşkulu, beceriksiz, gene de içinde yitmeyen bir güven taşıyan bir yaratıktır.
Ama insan, gene de eskir eskimeyen zamandır
Sonsuz bir an uzayıp gidiyordu sanki. Hiç bitmeyen, bitmesi istenmeyen
Yalnızlığın ve acının insan yüzünde mağaralar oyduğunu o gecelerde bellemişti.
Neden hep kuşkulu? Hep kendi yüreğine dalmak