İçeriğe geç

Çocuksun Sen Kitap Alıntıları – Ahmet Telli

Ahmet Telli’nin kitaplarından Çocuksun Sen Kitap Alıntıları sizlerle.

Çocuksun Sen Kitap Alıntıları

Çocuksun sen,
Ve dünya sana göre değil..
Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç
Ömrüm diyorum şimdi ömrüm
Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız
Öyle kal çünkü bu dünyada
Sana en çok mutsuzluk yakışıyor
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
” Özletiyor bu çılgın sağanak seni”
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun..
Hep denedin. Hep yenildin.
Olsun. Gene dene, gene yenil.

~ Samuel Beckett

Evren yalnızlıktan da küçükmüş
Düşlermiş asıl sonsuz olan
Karşılığı yok hiçbir acının.
Her şey gölgesi kadar ağır..
Mağlubuz. Durmadan kazanan bu hayat.
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için.
Umutlarla kirletiliyor dünya..
Hatıralarımı yazma
Tarih sanıyor birileri
Şairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara. .
Uçurum diyordun, bir aşk uçurum özlemidir

Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna

Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için

Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak

Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
Cahilim ben bu dünyada
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Kalbim katlanma bu dünyaya.
Özlediğimiz birileri olmalı diyordun
Yanındayken bile özlediğin birileri.
Ölüm beni çirkinleştirmeden yok olma yollarını öğrenmeliyim.
Evren hiçlik’ ten de küçükmüş meğer
Yaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış.
Dönse ömrü uzayacak, hızla yitirdiği ışığını yenileyebilecekti belki. Ama oraya dönmeyi bir kez bile aklından geçirmedi. Işığının, elmas tozları gibi bedeninden dökülmesine aldırmadı. Çevresini kendisi yaratmalı kendisi yok etmeliydi. O hiçbir zaman sönmüş yıldızlar mezarlığına gömülmeyecekti. Gerektiğinde kül olup savuracaktı kendini.
Konuşacak ne kaldıysa kalsın
Susmaktır birşeylere saygılı kılan
Hep denedin
Hep yenildin.
Olsun. Gene dene, gene yenil.
Hiç kimse bir aşkı
Onarmaya kalkmasın
Kaybedilmeye değer
En güzel anında bitirilmişse eğer
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti.
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle
Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını
Ölüm hiç de ürkünç gelmiyor ,
Yaşanmışsa tüm yaşanacaklar .
Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa
Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde
Kalıcı olan hiçbir şey yok diyordun
An’lar var yalnız ömrü karşılayan.
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız. yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek. .
Mağlûbuz. Durmadan kazanan bu hayat.
Yüreğim diyorum, kekeme
Alıngan, serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını
Uzun bir sessizlik oluyorsun…
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin..
Konuşacak ne kaldıysa kalsın
Susmaktır birşeylere saygılı kılan
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan
Ayna pusluydu bunca yıl onca sır taşımaktan .
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil .
Bütün sığınaklarda seni arıyorum nerdesin
Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın
Bir yaylım ateş başlıyor, nevroz diyor birileri
Hiç kimse bir aşkı
Onarmaya kalkmasın
Kaybedilmeye değer
En güzel anında bitirilmişse eğer
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
Derim ki ayrılık gündemdedir
Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
‘Eylül’ diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık..
Hiç kimse bir aşkı
Onarmaya kalkmasın
Kaybedilmeye değer
En güzel anında bitirilmişse eğer..
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Burada yağmur yağıyor, ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de.
Özletiyor bu çılgın sağanak seni,
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun?
Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa
Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini..🕊
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil
Ölümsüz olmak kadar ürkünç bir şey
Bu dünyaya alışmak duygusu
Kalbim, bağışlanmayacak bir şey yap.
Katlanma kendine ve bu dünyaya.
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum…
Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri yine fesleğenler suluyorum
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum
Yaşıyordu, ölümlüydü ve firarıydi,
hepsi bu…
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık…

#Ahmet telli

Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana,
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil..
Konuşacak ne kaldıysa kalsın .
Susmaktır bazı şeyleri saygılı kılan..
Bu sonuncu olsun diyorum,
Ömrümün eksiksiz tek şiiri..
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum…
Dünya
Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten
Biten bir aşk için
Söylenecek söz şu olmalı:
– Güzeldi yine de
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
Buradayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün..
Aşklar mı diyordun, anladım
Senin incindiğin benimse
Yollara düştüğümdür yeniden
Soluk soluğa yaşanacak tüm
imkansızlıklar. .
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan…
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun.
Tutunabileceği birşey yoktu evrende.
Tutunmak da istemiyordu zaten…
Biten bir aşk için
Söylenecek söz şu olmalı:
– Güzeldi yine de.
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun?
Beceriksiz, acemi ve olasıya
Yapayalnızım her defasında
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok. .
― Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa
Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde
Biz keder diyorduk, tarihmiş..
Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle..
Özlediğimiz birileri olmalı diyordun
Yanındayken bile özlediğimiz birileri.
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin. .
Hiçbir an’ı tanımlamaya kalkmadan
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını
Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize..
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını..
Uzun bir hastalık gibi …
Aralıksız dinlediğim alaturka
bir fasıl gibi …
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı …
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti…
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da.
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteliyorum biletimi son anda…
Aklım ermedi aynalara ve suya
Yüzümü gösterip kalbimi neden
Sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada…
Aşk bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Düş kuranlarsa çoktandır
Meczup sayılıyor artık
Şeytanımı koluma takıp gitmeliyim
Yeni bir cehennem kurmalıyım kendime
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız..