İçeriğe geç

Çocuksun Sen Kitap Alıntıları – Ahmet Telli

Ahmet Telli kitaplarından Çocuksun Sen kitap alıntıları sizlerle…

Çocuksun Sen Kitap Alıntıları

Hangi dağ efkarlıysa ordayız,
Perişan edilen her şey bizimdir.
Aynalara bakmaya vakit bulamadık
Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan..
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan

Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun

Hiç kimse bir aşkı
Onarmaya kalkmasın
Kaybedilmeye değer
En güzel anında bitirilmişse eğer
Biten bir aşk için
Söylenecek söz şu olmalı:
– Güzeldi yine de
Gitmek.
O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.
Aşklar mı diyordun, anladım
Senin incindiğin benimse
Yollara düştüğümdür yeniden.
Söz de sararır biterken bir aşk.
Sevgilisi değildim kadınlarımın.
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil!
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize
Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten
Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını
Belki de aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan.
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık.
Hatıralarımı yazma tarih sanıyor birileri.
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
”Anladım yüreğimdeki rüzgârla sürükleniyorum. ”
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Evren yanlızlıktan da küçükmüş
Düşlermiş asıl sonsuz olan
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da      
Uzun bir hastalık gibi      
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi      
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı    
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti.
Ömrüm diyorum şimdi ömrüm
Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız
Öyle kal çünkü bu dünyada
Sana en çok mutsuzluk yakışıyor.
Yüreğim diyorum, kekeme
Alıngan, serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu Samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutuldum

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun?
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde..
”Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık. ”
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun..”
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
”Mağlubuz. Durmadan kazanan bu hayat. ”
”İnat ve öfke, kaybediş ve kayboluş oluyoruz ”
“Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı.
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)”
“Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa”
“Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar”
“Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum”
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Özletiyor bu çılgın sağanak seni.
Yüreğim diyorum, kekeme
Alıngan, serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını
Ömrüm diyorum şimdi ömrüm
Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız
Öyle kal çünkü bu dünyada
Sana en çok mutsuzluk yakışıyor
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan .
Evren umutlardan da küçükmüş
Mutsuzluk daha büyükmüş meğer
Yüreğim diyorum, kekeme
Alıngan, serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını
Yüzümü gösterip kalbimi neden
Sakladıklarıno öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
seni bekliyorum orada, o kirlenen ütopyada
kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
yumuyorum gözlerimi göz kapaklarımın içindesin
sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.

çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil

Sonsuza kadar sonsuzluğa asılı kalmak
Tanrılara ödül insanoğluna ceza ise
Kalbim, bağışlanmayacak bir şey yap
Katlanma kendine ve bu dünyaya
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Kar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordu
Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyirdefteridir
Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak
Bu dünya dünya mıdır hani
Bildiğimiz o yamyam küresi
Karşılığı yok hiçbir acının
Her şey gölgesi kadar ağır
Sormuyorum artık sormuyorum
Her gün yeniden kodlanan
Umutlarla kirletiliyor dünya
Düş kuranlarsa çoktandır
Meczup sayılıyor artık
Evren umutlardan da küçükmüş
Mutsuzluk daha büyükmüş meğer
Biten bir aşk için, söylenecek söz şu olmalı:
Güzeldi yine de
Dünya:
Uğuldayıp duran, bir uçurum değil miydi zaten?..
Ölüm hiç de ürkünç gelmiyor,
Yaşanmışsa tüm yaşanacaklar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir