İçeriğe geç

Çocuğum Namazla Büyüyor Kitap Alıntıları – Rümeysa Küçük Koyuncu

Rümeysa Küçük Koyuncu kitaplarından Çocuğum Namazla Büyüyor kitap alıntıları sizlerle…

Çocuğum Namazla Büyüyor Kitap Alıntıları

Yüzlerin topluca Allah’a döndüğü evlerde, ruhlar da topluca Allah’a dönecektir.
Çocuklarımızla aramız iyi olsun, çünkü Rahman’a itaate çağırmak, ancak rahmetle olur.
Evladınız secde etmiyorsa ve siz de görevinizi ihmal etmişseniz dünyayı boşuna meşgul ediyorsunuz, arkanızda halef bırakacağınız bir insanı boşuna dünyaya getirmişsiniz demektir. Çünkü zürriyet sahibi olmakta amaçlanan secdedir. Onun tesis edilmesinin ihmali büyük bir kıyımdan başkası değildir.
Secde, insanı Allah’a köle ama dünyaya efendi yaparken; secdesizlik, insanı, Allah’tan başka herşeye köle yapar.
Çocuk ne öğrenecekse bizden öğrenir. Bizim hayatımızda Allah’ın yeri nasıl ise çocuğun hayatında da aynı olur. Çocuk, bize bakarak Allah’ı yanlış bir şekilde öğrenmiş olabilir. Çünkü çocuk, Allah’ı bizim hal ve tavırlarımıza bakarak tanır.
Çocuk, adeta minyatür bir insandır. Yani insan maketidir. İnsanlık yolundaki ilk adımlar çocuklukta atılır. Gelecekte karşılaşacağı bütün problemleri, bu dönemde kodlanmış bilgiler ışığında çözebilir.
Allah Resulü Aleyhisselam, Enes (ra)’a hitaben şöyle buyurmuştur:
“Oğulcuğum, Kur’ân kıraatinden gafil olma; çünkü Kur’ân, ölü kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden, bir de haddi aşmaktan korur.”
Çocuk, üç yaşına kadar duygusal zekâ ile hareket ettiği için, anne-babanın evdeki coşku ve sevinçle yaptıkları uygulamalarla eğitilir. Ve bu dönemde onların coşkuyla yaptığı her şey, çocuğun bütün hayatını etkileyecek kadar kalıcı bir eğitim olur.
Anne-çocuk arasındaki bağ, çocuğun bütün ömründeki manevi kapıları açan anahtardır.
İnsanın huzuru bulması, mutmain olarak bütün kalbiyle sükûnaa ermesi, ancak Allah’ı zikretmekle mümkündür. Namazda en nadide zikir örneğidir. Kalplerin huzuru, ancak namazla mümkün olur.
Bir anne babanın çocuğuna emredeceğii ilk şey, yaratılış kodlanmış fıtrat olan namazdır.
Yalnızca kalpten inanılan sözlerde feyiz vardır.
Çocuk terbiyesinde her zaman eğitim nasihatten önce gelir. Çocuk, bir konuda nasihate maruz kalmadan önce, o konu ile ilgili gerekli eğitimi almış olmalıdır.
Bir işin zorluğundan çok, işe başlayamamanın zorluğu daha ağırdır.
Anne babanın gözleri ve sözleri, hem çocuklarını yakıp kapkara edecek, hem de onları yeşertip parlatacak bir kabiliyete sahiptir. Ve işin ilginç tarafı, yakmak veya yeşertmek durumu , sadece kendi çocuklarını kapsar. Bir başkasına ofkelendiğinde ona bu zararı veremez.
Kimi insanlar, öfkenin bastırılmasının daha büyük psikolojik sorunlara yol açacağını zannederler . Oysa bu düşüncenin aksine , kişinin öfkeyi dengelemesi ve öfkesine hakim olmasıyla öfke git gide azalmaya başlar.
Bir anne babanın çocuğuna; baskıcı, küçük düşürücü ve yetersiz hissettirici sözler söylemesi, dayakla tehdit etmekten daha kötü sonuçlar verir.
Yaygın kanaate göre insanların, acılarla olgunlaştığı düşünülür ama aslında insanlar mutluluk zamanlarında olgunlaşırlar.
Çocuk ergenlik çağına kadar ne ogrendiyse , ergenlik cagindan itibaren onları ortaya koymaya başlar.
Ahlak ve karakter çocuklukta oluşur.
Çocukları suça meylettiren en önemli etken, sevgiden yoksun olarak büyümeleridir. Çünkü yeterli sevgiyi alamayan çocuk, kendisi duygu bakımından köreldiği için insanların da duygularını anlayamaz.
Sağlam nesillerin, fıtratı bozulmamış annelerdenn oluştuğunu bilmek gerekir.
Efendimiz aleyhissalatu vesselam buyurdular ki;
Kim ağlayan çocuğunu susturuncaya kadar, gönlünü yaparsa Allah, ona cennette memnun kalacağı kadar nimet verir.
Çocuğa namazı, eski ve basma kalıp cümlelerle değil, çocuğun anlayacağı şekilde yeni ve canlı ifadelerle anlatmak gerekir.
Kim ağlayan çocuğunu susturuncaya kadar gönüllerse, Cenab-ı Hakk ona cennette memnun olacağı kadar nimet verir. (Deylemi, 2,147 /a)
Daha doğmamış çocuğun ibadet terbiyesi, bir önceki neslin duasıyla başlar.
Ve küçük bebeğe, yaratılmadan önce Allah(c.c) tarafından, Ben senin Rabbin değil miyim? sorusu yöneltilerek, Rabbinin kim olduğu öğretilmiştir. Çocuk, bu soru sayesinde doğmadan önce Allah’ı tanır. Doğduğu andan itibaren de, tanıdığı, bildiği Allah’ı aramaya başlar. Etrafını, ruhunda var olan Allah bilgisiyle örtüşen bilgileri taramak için inceler. Dünyaya ait her şeyle, ilkin kalbindeki bu Allah inancı ekseninde tanışır. Annesinin, babasının, çevresindeki herkesin ağzından çıkacak Allah(c.c) sözü ile içindeki arayışlarını dindirmeye çalışır.
Görünen fiillerin icrası, görünmeyen fiilleri tetikler.
Çocuk, 7 yaş öncesinde kıldığı namazlarda hissettiği coşkuyu, hayatının sonraki her döneminde hatırlar.
Sürekli acımasızca ve şiddetle eleştirilen çocuklar, anne-babalarıyla sürekli çatıştıkları gibi, kendilerini bulma ve kendileriyle barışma mücadelesini verirler.
Abdest, insanı yüceltir ve abdest sayesinde insanda melekî bir tabiat ortaya çıkar.
Anne babanın gözlerinin sevinçten parladığı şeyler çocuğun inancı olur.
Çocuklukta namaz eğitimi, Rabbine güvendiği için kendine güvenen, Rabbinin yardımını kalbinde hissettiği için çaresizlikle tanışmamış, bir gençliğin provasıdır.
Secdesizlik, insanı, Allah’tan başka her şeye köle yapar.
Çocuğa ; Allah herşeye sahiptir. Herşey onundur. İstediği şeyi yapmaya gücü yeter gibi bilgiler öğretimelidir. Çocuk, herşeyin Allah a secde ettiğini öğrenirse, dünya doğru bir algı ile yorumlanır.
“Yeter ki koyunun başıboş olsun, çobanlık için herkes sıraya girer.”
Her şey inançla başlar.İnanç, toprağa atılan tohum gibidir.İnancın kuvvetlenmediği yerde ibadetin filizlenip boy vermesi çok zordur.
Çünkü insanı kötülüğe çağıran iki kuvvet vardır. Birincisi nefis, ikincisi şeytan
Herşey inançla başlar. İnanç, toprağa atılan tohum gibidir. İnancın kuvvetlenmediği yerde ibadetin filizlenip boy vermesi zordur. Öncelikle çocukların kalplerin de ve kafalarında kalıcı inançlar oluşturmalı, beyinlerinin en dip noktalarına zaman gelince bile sarsabilecek kuvvete kalıcı fay hatları yerleştirmeliyiz.
Elimize kocaman bir nesil emanet edilmiş ve küçük bir bebek bize verilmiş en kaliteli malzeme dir.
İnsan, yirmi bir günde bir şeyi alışkanlık olarak tanımlamaya başlar. Tam olarak benimsemesi için bu alışkanlığı kırkıncı güne kadar devam ettirmesi gerekir. Resulullah sallallahu vesellem, pekçok hadisinde, kırk günün öneminden bahsetmiştir. Kırk gün, hem alışkanlık kazanmak için hem de güzel bir uygulamanın bereketinin açığa çıkması için önemli bir sayıdır. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi nde şöyle buyurmuştur: “kırk gün helal yiyenin kalbini, Allahu Teala ya nur ile doldur. Kalbinden nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya sevgisini kalbinden giderir.“
İnsanın toprağa diktiği basit bir tohum bile korunaksız yetişmiyorsa, çocukların korunaksız yetişmesini ummak, hayalcilikten öte bir şey değildir.
Bir anne – babanın çocuğuna; baskıcı, küçük düşürücü ve yetersiz hissettirici sözler söylemesi, dayakla tehdit
etmesinden daha kötü sonuçlar verir. Çünkü dayak, anne-babanın başarısızlığıdır. Başarısız ve aciz olan kişi, dayağa başvuran kişidir. Hakaret ise çocuğun başarısız görmektir ve çocuğun tertemiz benliğinde çok derin yaralar açar
Kafkasya’da, Ruslara tam 30 yıl göz açtırmayan değerli komutan Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’in göğüsüne giyimci savaşı esnasında bir Rus süngüsü saplanmıştı. Büyük bir soğukkanlılıkla bir ucu sırtında görünen süngüyü çıkarıp attı. Şamil’in yaralandığını gören cami müezzini, Şamil’i takip edip, karanlık iyice bastırdığında onu bir mağaraya götürdü. Müezzinden durumu öğrenen, Dağıstan’ın en meşhur cerrahlarından olan Şeyh Şamil’in kayınpederi, hemen Şamil’in yanına geldi. birkaç gün mağarada kalarak Şeyh Şamil’i şifalı otlardan hazırladığı ilaçlarla tedavi etti. Ancak bu tedavinin daha uzun bir süre devam etmesi lazımdı. Tedaviler aralıksız sürüyordu. Tam 25 gün boyunca kendini bilmez bir vaziyette yatan Şeyh Şamil, sonunda komadan çıktı. Gözlerin ilk açtığı an başucundan hiç ayrılmayan annesini gördü ve annesine ilk sözleri şu oldu:
Anacığım! Namazımın vakti geçti mi?
İki namaz vakti arasında belirlenen zaman, kişinin normal ruhi sürecini anlatır. Yani namaz, tam unutur gibi olurken tekrardan Allah’ı hatırlama sürecidir. İnsan beyni unutmaya ve gaflete düşmeye çok yatkındır. Üç dört saat arayla Allah’ı hatırlayamayan insanın, yanlışa ve hataya düşmesi, Allah’a karşı kusurlar işlemesi, yaratılış görevini unutması çok normaldir. Bundan dolayıdır ki, çocuklarımıza namaz bilinci kazandırırken zaman bilinci de kazandırmaya çalışmamız gerekir.
Çünkü namaz ibadeti, zaman yönetime ibadetidir
İnsan, ilk olarak Allah’a ve Resulü‘ne, sonra ise anne-babaya itaat etmek zorundadır.
Namaz; insanı, bedenden ziyade ruhunu kıble de tutma çabasıdır.
En kalıcı izler küçük yaşlarda işlenir
Evlerimizdekileri namaza çağırmadan önce, namazı evlerimize çağırmaya çalışmak gerekir
Kalplerin huzuru, ancak namazda mümkün olur.
Çocuk, ne öğrenecekse bizden öğrenmiş. Bizim hayatımızda Allah’ın yeri nasıl ise çocuğun hayatında da aynı olur. Çocuk, bize bakarak Allah’ı yanlış bir şekilde öğrenmiş olabilir. Çünkü çocuk, Allah’ı, bizim hal ve tavırlarımıza bakarak tanır
Çocuğun kalbinde ahlak ve inanç Gölünün oluşması için hikmetli öğütlerin damla damla akması lazım.
Şirk, Allah’ı bilmemek değil, yanlış binmekti. Allah’ı hiç tanımayıp tamamen inkar etmenin adının küfür olduğu gibi, Allah yanlış tanımlarının adı da şirkti. Müşrikler, Allah’ı bilirler ve tanırlar ama yanlış tanırlardı.
Çocuk, anne babasının tavır ve davranışlarına, Allah’a olan saygı, sevgi ve korkularına bakarak Allah hakkında bir fikir sahibi olmaya başlar. Anne babanın vallahi doğru temsil edememesi, Çocuğun Allah’ı yanlış tanımasını sebep olur.
Birileri bahçeye fitne tohumu ekmeden önce bizim, inanç toplumunu ekmemiz lazım
Gazali’ye göre çocuklarda sağlam bir inancın temeli, ilk çocukluk döneminde atılır. Bir çocuğa iman terbiyesi verilirse bu çocuğun hem duyguları, hem zihni hem de zekası gelişir
Allah’ı arayan çocuğa Allah hakkında doğru bilgiler vermezse çocuk, içindeki Allah’a ait fıtri eğitimi başka eğitimler de karıştırır. Kalbinde başka özlemler oluşur.
İnanıyorum ki eğer gayretlerimiz, samimi Niyetlerimizle bütünleşirse, büyük namaz bahçelerine ve Nadide tohumları vâris oluruz
Su çok iyi bilinmelidir ki, Nadide keşifler, her zaman derin arayışların armağanıdır. Derin bilgilere ulaşmak için, önce arayan olmak gerekir.
Bu asrın onca karmaşasına rağmen, biz onlara namazı ya öğretecektik ya da öğretecektik
Dua, hedefe doğru atılan bir ok gibidir. Ne zaman ulaşacağı belli olmaz. Ama yok olup kaybolmaz.
Çocuğumuz huzurlu olursa, namaza ve Allah’a kendini huzur içinde bırakacaktır unutmayalım.
Normalde imanın kalplerde gizli olduğu düşünülür ama eğer kişide kuvvetli bir iman varsa, inandığı Allah’a yaklaşmaktan zevk alır. Oflayarak puflayarak yapılan işlerde lezzetin olmayacağı gibi, inanan kişi de sevmediği bir işin başında durur gibi namaz kılmaz. Bedenini kıble de tuttuğu gibi kalbini de, orada hazır bulundurmaya çalışır.
Düzgün bir eğitim de anne-baba acziyetinden söz edilemez. Ama eğer anne-babalar çocukları karşısında aciz kaldıklarını söylüyorlarsa, burada kusur kendilerinindir. Hiçbir devlet, aciz bir başkanı yerinde tutmaz. Anne-babalık, acizlik makamı değildir. Aksine anne-babalık, çocuğun dünyasından hiç çıkmadan onu başkalarının eline bırakmamak ve düzgün idareyi her zaman devam ettirmektir.
Savrulmuş tohum tanelerinin, hakimiyeti kaybolmuş gençliğin, günahlara “Hayır” demeyi defterinden silmiş neslin, en büyük ilacıdır namaz.
Nefsin susamasıyla da irade kuvvetlenir.
İnsanın dünyevi konularda: “Bu olmadan olmaz“ dediği şeyler, İradeyi zayıflatır. Ön beyni küçültür. Onları bir müddet terk etmesi ise bunun aksi olarak ön beyni büyütür.
Orucun bize farz kılınması ve bunun peşpeşe 30 gün olmasının hikmeti de bu şekildedir.
Nasihati toprağa attığımız tohum gibi düşünmeli, hemen sonuç vermesini beklememeliyiz. Onun, çocuğun kalbine yerleşmesi, filizlenip boy vermesi uzun sürebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir