Emile Zola kitaplarından Claude’un İtirafları kitap alıntıları sizlerle…
Claude’un İtirafları Kitap Alıntıları
Birbirimizi seçer, sonra terk ederiz.
Ayrıntıların hatırası acımasızdır.
Yalnızlık içinde, hayata dair hiçbir gürültünün giremediği bu umutsuzluk çölünde, sevmek ne kadar da güzel!
Ben de acınmak, okşanmak, sevilmek istiyorum. Benim de bir kalbe ihtiyacım var.
Sefiller için günler uzundur.
Bilinç geniştir; öyle insanlar vardır ki, alçak ve acımasız olarak, dürüst kalma eğilimindedir.
Gökyüzü mucizede cimridir. Tanrı, uğursuzluklarımızı nadiren engeller.
Ben, bütün acılarımı bir günde çekmeyi, bulunduğum bu sefil dünyayı aydınlık görmeyi tercih ederim.
Var olan dünya devam etsin; eskisinin döküntülerini kullanmadan, yeni bir dünya yaratmayı cesaretle istiyorum.
Bir kalp olsa olsa başka bir kalbin sesiyle uyanır.
Alınyazısı böyledir. İki temiz kalbin karşılaşması nadirdir; her zaman, birinin hayranlığı, bir çiçek gibi solacaktır.
Ne yazık ki şu anda bana gerçeğin gölgesi gerekiyor.
Ah, hayallerimizin çatı penceresi ne kadar da beyazdı!
Ve her şeyin yalnızlıkla yoksulluktan şikayet ettiğini duyar gibi oluyorum.
Aydınlık ve temizlikten çılgına dönenlere şunu söyleyebilirim: Dikkatli olun, gecenin, pisliğin içine gömülüyorsunuz.
Çirkin ve rezil Laurence’ı seviyorum, ipek paçavra elbisesi, hayvansı görünümüyle Laurence’ı seviyorum. Başka bir Laurence istemiyorum; onun masum, temiz ruhlu ve pembe yüzlü olmasını istemiyorum.
Çökmüş ve zayıflamış kibar bir fahişe ve ermiş bir insan gibi gülümseyerek uzanmış yatıyordu.
Erdemin bir mizaç konusu olduğunu yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyorum; ama kardeşlerim, bu dünyada, Jacques’ların korkak bir biçimde erdemli oldukları konusunu sessizce düşünüyorum. Oysa Claude’ların, içlerinde sonsuz fırtına, her türlü düşünceyi aşan sarsıcı iyiliğin sınırsız isteği olduğu gibi, korkunç umutsuzlukları da vardır.
Bilinç geniştir; öyle insanlar vardır ki, alçak ve acımasız olarak, dürüst kalma eğilimindedirler.
Bu kadar yalan yeter! Kaba gerçekliğin, hayatın sorunlarının acı verdiği insanlar için tuhaf bir hoşluğu vardır; annelerin çocuklarına aşıladığı bu umutlardan bıktılar ve yavaş yavaş yok olan bu umutlar, gitgide büyük acılar vererek onları bir bir terk ediyordu.
Büyük aşkları olan kadınlar, bazen bir kişiye herkesle paylaştıkları kalplerini verirler, böylece bağışlanırlar.
Bu yapma ışıltı tuhaf bir biçimde bu dünyaya yakışmıyordu.
Yoksulluk, hovardalık, insana özgü aşağılık duygusu, düşün coşkularından daha güçlüdür.
Oysa, ahlaki söylemlerden daha zararlı başka bir şey var mıdır?
Kusurlarımız bizi korkaklığa itiyor olsa gerek.
Ben, dostlar, hüzünle yaşarım.
Muhakkak ki Tanrı her şeyi günahsız ve mükemmel yaratmıştı.Kötülük bizim icatlarımızdan biriydi,kendi adaletsizliklerimiz nedeniyle edindiğimiz yaralardan biriydi.
Ölüm güçlü; acı verici baştan çıkarıcı dürtülere, dayanılmaz cazibelere sahip.Kimse ölmekte olan bir yaratığın gözlerine yaslanmamalı, çünkü onlar öylesine ışıklı öylesine derin ki onların uçurumu insanın başını döndürüyor.
Hiçbir şey, bir kalbi karşılığı olmayan sevgi kadar yoramaz .
Biri yaşama inandığında ,bazen biri ölümü kendi mikrobuyla öldürür.
Açıkça görüyorum ki kendimi kendi ellerimle hırpalamak için doğmuştum.
Acı çekmek, hıçkırarak ağlamak, gençliğim ve kalbim için gözyaşı dökmek dışında hiçbir şey için iyi değildim.
“Her zaman ve her yerde, sansürcüler görgü kuralları ile kabalığı, sanat ile ahlâk bozukluğunu ayıran sınıra makas vurmak ve yargı ile durdurmak için harekete geçmişlerdir.”
Acı insanı büyütür ve bir gün çok sevdiğinde, gözyaşları kurur.
Yeryüzünde bir yanlış anlamanın mevcut olduğu ve herşeyin öbür dünyada açıklandığı düşüncesi beni teselli etti.
Aşık olamadığınızdan, en azından değerli ve dürüst kalmaya çalışın.
Ah benim zavallı kalbim, sen sadece her bir acının daha da genç ve sıcak hâle getirdiği koca bir çocuksun !
Sonsuzluğun içinde daha fazla yalnız olamazdık .
Hayallerimiz de kumlar gibi hayatın dirençsiz akımına kapılıp gittiler !
Suskun kalamıyorum., kendimi kandırmayı beceremiyorum. Çözüm yolu olarak acımı saklamaya çalışıyor, unutmak umuduyla, yaram yokmuş gibi yapıyorum. Kimi zaman, hayata inandığımızda, ölümü kökünden yok ediyoruz.
Ah, yeteneğin temelinin yoksunluk olduğunu iddia edenler, nasıl da yalan söylüyorlar! Umutsuzluğun ünlü yaptığı insanlarla gitgide değersizleştirdiği insanları da göz önüne alsınlar.
Hayır bu kadar zavallı olduğuma göre belki de yarın ölmem gerekecektir, çalışamıyorum. Dolap doluyken büyük cesaretim vardı, ekmeğimi kazanacak kadar kendimi güçlü hissediyordum. Bugün, dolap boş ve her şey bana bıkkınlık veriyor. En az çabayı göstermektense açlıktan acı çekmek bana daha kolay gelecektir. Haydi, korkak ve yalancı olduğumu biliyorum, hemen bahaneleri sığınma hakkım olmadığını da biliyorum.
20 yaşındayım; bilmediğim bir dünyada yorgun düşemem. Dün bu dünyayı temiz ve iyi hayal ediyordum. Bugün, kötülemek yeni bir hayal mi acaba?
Ne istiyorsunuz kardeşlerim, ilk adımım hüzünlü oldu; ilerlemeye cesaret edemiyorum. Acıma son verip tüm gözyaşlarımı dökeceğim ve gülmeye yeniden başlayacağım. Yarın daha neşeyle çalışacağım.
“Laurence,konuş benimle,beni sev,” diye usulca mırıldandım.”Niçin bu kadar merhametsizsin, dudaklarınla kalbinin bu kadar sessiz kalmaları için sana ne yaptın? Dürüst ol, bütün acılarımı bana bir saatte çektir veya kendini kollarıma at ve mutlu olalım. Bana her şeyi anlat, duygu ve düşüncelerini olduğu gibi ortaya dök. Beni sevmesen de,burada kal. Kal ama kalbimde ol,yakınımda ve bana bir şeyler söyle,çünkü seni sessiz.üzgün,günlerce ölü gözlerle bana bakarken görmekten korkuyorum. Beni içine sürüklediğin bu çölde,çılgınca bir şeyler olacağını hissediyorum;senin üzerine eğildiğimde,ağır bir baş dönmesi geçiriyorum;bu öylesine derin bir karanlık ve sessiz bir korku ki. Hayır,sevgini veya duyarsızlığını tanımadan,bir gün daha yaşayamam, zaman açıklayamam, kendini nihayet tanıtmanı istiyorum.
Ah dostlar, yeterince gözyaşı dökebilir miyim? Ya siz, gözyaşlarımı silecek kadar yürekli olabilecek misiniz?
Madem ki sevemiyorsunuz, hiç değilse onurlu ve dürüst kalmaya özen gösterin.
Ve hayatın, hareketin, gerçeğin orada olduğunu anlıyorum, oysa kendime yarattığım ortam, insanlığa yabancı bir topluluktan, gözlerin beni görmediği, dudakların bana konuşmadığı gereksiz karanlıklardan ibarettir.
Ah, hayallerimizin çatı penceresi ne kadar da beyazdı!
Bu sessizlikte kalbimin hıçkırıklarını duyuyorum.
Ve her şeyin yalnızlıkla yoksulluktan şikâyet ettiğini duyar gibi oluyorum.
Acıma son verip, tüm gözyaşlarımı dökeceğim ve gülmeye yeniden başlayacağım.
Artık engeli içimde barındırmıyorum. mücadeleyi kabullendim. sadece kalbimi dinleyerek, sadece hayalimi görerek bir çölde yaşamayı arzuluyorum. kendimi sorgulamak ve cevap aramak için insanoğlunu unutmayı diliyorum.
bazı zamanlarda ona şöyle haykırmak istiyorum:
‘kalk ve kavga edelim, uyan, bağır, küfret ve acı çektirerek bana hayatta olduğunu göster!’
bana boş gözlerle bakıyordu
Nefret etmen gerektiğinde aşık oldun, gaddar olman gerektiğinde yumuşak oldun; yalnızca zevkini ve çıkarını düşünmen gerektiğinde sen vicdanını ve kalbini dinledin. ve işte senin kötü bir şöhret sahibi olmana da bunlar neden oldu.
İnsanoğlunun ne iki gençliğe ne de iki aşka sahip olmadığını anlayamadın mı ?
-Kalk, kalk, diye bağırdım Laurence’a, işte bahar bizi çağırıyor!
Her baharda, kalbim gençleşir, bedenim daha da hafifler.Tüm varlığım temizlenir.
Yalnızlık içinde, hayata dair hiç bir gürültünün giremediği bu umutsuzluk çölünde, sevmek ne kadar da güzel!
Var olan her şey ile yok olan her şeyi karşılaştırdığımda, içimin derinden sarsıldığını hissediyorum.
Hayır,acı çekersiniz fakat sessizliğimi korumam mümkün değil.Kendimi gözler önüne sermek için ,bir teselli buluyorum;hep beraber hıçkırıklarla ağladığımızı öğrendiğim zaman,içim rahatlayacaktır.
Kardeşlerim,ben Laurence’ı seviyorum.
Kardeşlerim,acı çekiyorum acı ! Konuşmaya cesaret edemiyorum,utanç duygusunun boğazımda düğümlendiğini hissediyorum ve kalbimi bunaltan ağırlığı yok etmeden,ağlamaktan başka bir şey yapamıyorum.
Sefiller için günler uzundur
Kollarımız kucaklamak için vardır.
her şeyin yalnızlıkla yoksulluktan şikayet ettiğini duyar gibi oluyorum.Acı ve üzüntü veren bir serzeniş bu.
Ben,dostlarım,hüzünle yaşarım:benim için kış mevsimi baharsız aşksız geçer.
Bir kalp olsa olsa başka bir kalbin sesiyle uyanır
Kusurlarımız bizi korkaklığa itiyor olsa gerek
anlaşılmadığım için sevilmemiştim ve kendimi anlaşılır kılmak istemiyordum. bugünse artık herhangi bir nefret duygusu barındırmıyorum; açıkça görüyorum ki kendimi kendi ellerimle hırplamak için doğmuştum. beni rahatsız eden, gururumu ve yumuşak başlılığımı zedeleyen önceki dostlarımdan affettim; onlar bana bu dünyanın kaba derslerini öğreten ilk insanlardı, ve neredeyse bu sertliklerinden ötürü onlara teşekkür edeceğim.
bazı zamanlarda ona şöyle haykırmak istiyorum:
‘kalk ve kavga edelim, uyan, bağır, küfret ve acı çektirerek bana hayatta olduğunu göster!’
bana boş gözlerle bakıyordu
kendinize kötünün güçlü olduğunu ve dünyamızda zavallı, acı çeken bir ruha rahatlık vermek için bile olsa yalanın gerçeğe dönüşmediğini söyleyin.
bizler sadece büyümüş birer çocuktuk. tanrıdan gelen ve hayallerimizle heba ettiğimiz görkemli gerçeklikle ne yapacağımızı bilmiyorduk. ve o hayatı yaşama konusunda öylesine beceriksizdik ki hayat berbat bir halde geldi. nasıl yaşayacağımızı öğrenmemize izin verildikçe kötülük yok olacaktı.