İçeriğe geç

Cinder Kitap Alıntıları – Marissa Meyer

Marissa Meyer kitaplarından Cinder kitap alıntıları sizlerle…

Cinder Kitap Alıntıları

Ama artık onu arayan herkes, bir hayaletin peşinde olacaktı.
Sana bakmak, ona bakmaktan be daha fazla acı verici.
Diğer pazarcılardan birinden senin tezgâhına da göz kulak olmasını rica et.
Kesinlikle olmaz. Bu tezgâh için aylık kira ödüyorum ben. Prensin teki kapımda belirdi diye, birden öyle bırakıp gidecek değilim.
Genellikle saray adabı konusunda parmakla gösterilecek kadar iyisindir ama bu sefer ayağa bile kalkmadın. Üstelik bende bir centilmen gibi davranıp sana, ‘hayır hayır, lütfen hiç kalkma,’ demeye hazırlanmıştım.
Tasarladığın o gurur dolu anı senden çaldığım için çok üzgünüm,
Iko, Adri’nin inci kolyelerinden birkaç tanesini o ampül gibi kafasına geçirmiş ve sensörlerinin hemen altına kırmızı rujla korkunç bir dudak resmi çizmişti.
Cinder güldü. Vay canına. O renk seni çok açmış.
Öyle mi düşünüyorsun? Baloya gidip prense dans etmeyi hayal ediyordum.
Daha çok çürümüş, koca bir kabağı andırıyor.
Güzel olduğuna , önce kendini inandırırsan , diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar , gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.
Güzel olduğuna,önce kendini inandırırsan,diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır.Ancak aynalar,gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.
Demek 200.000 kız, dedi. Peki,neden sen olmayasın?
Gelecekte bile, hikâye Bir varmış bir yokmuş diye başlıyor
Bizimle gelmene izin veremem, çünkü giyecek hiçbir elbisen yok ve dans etmeyi bilmiyorsun. Sadece bizi utandırırsın.
Yani aynaları sevmiyorlar, çünkü gerçek yüzlerini görmekten hoşlanmıyorlar?
Evet. Herhâlde öğrenir. Özellikle de Sana duyduğu bu ilgi devam ederse.
Çalışmaktan bitap düştüğü o günün akşamında yatağını elinden aldılar ve o da şominedeki küllerin içinde uyumak zorunda kaldı.
“Bu Bu harika işte! Artık cellâdın baltası boynuma hemen inmeden önce, seyircilerden birkaç tanesini beraberimde götürebilirim.”
Prens, merdivenin tüm basamaklarını ziftle kaplatmıştı.
Ve Cinderella merdivenlerden koşarak indiğinde,
sol ayakkabısını geride bırakmak zorunda kaldı.
Güzel kıyafetlerini çıkarttılar;
üstüne eski püskü, gri bir elbise verdiler
ve ayağına tahta takunyalar geçirdiler.
Bir başka uzun gün, bir başka uzun gece
Güzel olduğuna,önce kendini inandırırsan,diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır.Ancak aynalar,gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.
Elbette sevginin ne olduğunu biliyorum. Ve üzüntünün ne olduğunu da, diye düşündü. Öyle olduğunu kanıtlayabilmek için ağlayabilme yeteneğine de sahip olmayı diledi
Güzel olduğuna, önce kendini inandırırsan, diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar, gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir
Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde
Bir anneye, kızının ölüme mahkûm olduğu nasıl söylenirdi ki?
“Çalışmaktan bitap düştüğü o günün akşamında yatağını elinden aldılar ve o da şöminedeki küllerin içinde uyumak zorunda kaldı.”
Çalışmaktan bitap düştüğü o günün akşamında yatanığını elinden aldılar ve o da şömine önündeki küllerin içinde uyumak zorunda kaldı.
Kim olması gerektiği hakkında da hiçbir fikri yoktu
Herkes aynı şeyi düşünür ama kimse düşünülen şeyi dillendirme cesaretini göstermezdi.
“İyiyim,” dedi, gerçekten iyi olup olmadığından emin olmadığı hâlde.
“Vatandaşların isyan içinde olduğu hâllerde, bunun genellikle haklı bir sebebi olduğu söylenir ..
Beyni yıkanmış kalabalığın ortasında yapayalnızdı.
“Yani aynaları sevmiyorlar, çünkü gerçek yüzlerini görmekten hoşlanmıyorlar?”
Onu bu hale getiren, adını bilmediği insanlardan nefret ediyordu .
Geleceğe umutla bakmak için kendini kandırmaya çalıştı. Hâlâ bir şans vardı.
”Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde. ”
126. Geleneksel Doğu Ulusları Topluluğu Balosu’ na hoş geldi: Majesteleri İmparatorumuzun şahsi davetlisi, Yeni Pekin’ den Lihn Cinder.
Bu hastalığın çaresini birlikte bulacağız. Onu yeneceğiz. Ve ülkemizi eski görkemine hep beraber kavuşturacağız.
Prens, merdivenin tüm basamaklarını ziftle kaplamıştı.
Ve Cinderella merdivenlerden koşarak indiğinde,
Sol ayakkabısını geride bırakmak zorunda kaldı.
Zaten pek çok anlamda, hiçbir şey değişmemişti. Sadece her zamanki kadar toplum dışıydı.
Barışa uzanan yolun engebeli olduğu bir gerçek.
Tek bir millet olarak çok daha güçlüyüz. Farklılıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde. Savaşı değil, barışı seçtik. Ölüme değil, hayata odaklandık. Yönetmesi için değil ama hizmet etmesi için, bize rehberlik etmesi, kol kanat germesi için, bir adamı hükümdarımız olarak taçlandırdık.
Kendisiyle dalga geçebildiği sürece, insanlar akıl sağlığını yitiren bir adama daha ılımlı bakmaya meyillilerdi.
Cinder’in gözü gökyüzünde öylece duran aya takıldı ve kollarındaki tüylerin diken diken olduğunu hissetti. Ay’a bakmak, her zaman içini paranoyak hislerle doldururdu. Sanki orada yaşayan insanlar onu izliyor olabilirmiş ve eğer Ay’a çok uzun süre bakarsa onların dikkatini üzerine çekebilirmiş gibi hissederdi.
“Sana bakmak, ona bakmaktan bile daha fazla acı verici.”
Kalbi. Beyni. Sinir sistemi. Cerrahların müdahale etmediği bir yeri var mıydı?
İmparator olacaktı.
Kulağa ne kadar boş geliyordu.
Güzel kıyafetlerini çıkarttılar;
üstüne eski püskü, gri bir elbise verdiler
ve ayağına tahta takunyalar geçirdiler.
Yakında herkes onu, Linh Cinder’ı arayacaktı. Bir ayağı eksik hilkat garibesi bir sayborgu. Çalıntı bir kimlikle dolaşan bir Aycıyı. Gideceği kimsesi, kaçabileceği hiçbir yeri olmayan bir mekanik ustasını. Ama artık onu arayan herkes, aslında bir hayaletin peşinde olacaktı
Cinder tek ayağı üstünde sabit durmaya ve hızla çarpan kalbini sakinleştirmeye çalışmıştı. Kai’nin gözlerine bakmaktan bile çekinmiş, sonunda prens öne eğilip onu kendisine bakmaya zorlamış ve gülümsemişti.
İşte.
O an. O gülümseme.
“Yakında tüm dünya onu, yani Linh Cinder’ı arayacaktı.
Bir ayağı eksik, hilkat garibesi bir sayborgu.
Çalıntı bir kimlikle dolaşan bir Aylıyı.
Gideceği kimsesi, kaçabileceği hiçbir yeri olmayan bir mekanik ustasını.
Ama artık onu arayan herkes, aslında bir hayaletin peşinde olacaktı.”
“Sana bakmak, ona bakmaktan bile daha fazla acı verici.”
“Güzel olduğuna, önce kendini inandırırsan, diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar, gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.”
Hepimizin bir zaafı var.
Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde.
ama bir mekanik olarak, yıllar içinde öğrendiği tek bir şey varsa, o da bazı lekelerin asla çıkmadığıydı.
Bir anneye, kızının ölüme mahkûm olduğu nasıl söylenirdi ki?
Bizimle gelmene izin veremem, çünkü giyecek hiçbir elbisen yok ve dans etmeyi bilmiyorsun. Sadece bizi utandırırsın!
Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde.
Yani aynaları sevmiyorlar, çünkü yüzlerini görmekten hoşlanmıyorlar?
Bu konudaki gururları bir derece önemli. Ama bunun asıl sebebi, kontrolü elinde tutmakla alakalı. Güzel olduğuna, önce kendini inandırırsan, diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar, gerçekleri göstermek için benzersiz bir özelliğe sahiptir.
Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde.
Eğer otuz iki yaşında birine yaşlı ve elden ayaktan düşmüş diyorsanız, o zaman siz ne oluyorsunuz?
Antika pazarı için oldukça değerli bir parça oluyorum.
Eğlenceli bir hayat yaşamak bana fazlasıyla pahalıya mal oluyor.
Farklı olmanın ve dışlanmanın ne demek olduğunu herkesten iyi anlardı.
Kendi çıkarlarına olduğu sürece, kimi incitecekleri asla önemli değildi.
“Elbette sevginin ne olduğunu biliyorum.” Ve üzüntünün ne olduğunu da, diye düşündü. Öyle olduğunu kanıtlayabilmek için ağlayabilme yeteneğine de sahip olmayı diledi.
“Çalışmaktan bitap düştüğü o günün akşamında yatağını elinden aldılar ve o şöminedeki küllerin içinde uyumak zorunda kaldı.”
“Yani aynaları sevmiyorlar, çünkü gerçek yüzlerini görmekten hoşlanmıyorlar?”
“Bağrından kopmaya çalışan çığlığı yutkunarak bastırdı. Canı yanmıyordu. Acı yoktu. Ama birisi kafasının içindeydi. Onun içindeydi. Bir saldırıydı bu. Bir tecavüzdü.”
Ama aynalar, gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.
”Farklılıklarımıza rağmen, birbirimizi sevme gücüne sahibiz. Zayıflıklarımıza rağmen, birbirimize yardımcı olmak da bizim elimizde. ”
” yıllar içinde öğrendiği tek bir şey varsa, o da bazı lekelerin asla çıkmadığıydı. ”
Genellikle saray adabı konusunda parmakla gösterilecek kadar iyisindir ama bu sefer ayağa bile kalkmadın. Üstelik ben de bir centilmen gibi davranıp sana, hayır hayır, lütfen hiç kalkma, demeye hazırlanmıştım.
Güzel olduğuna, önce kendini inandırırsan diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır. Ama aynalar, gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.
”Kendisiyle dalga geçebildiği sürece, insanlar akıl sağlığını yitiren bir adama daha ılımlı bakmaya meyillidirler. ”
Güzel olduğuna,önce kendini inandırırsan,diğerlerini buna inandırmak daha kolaydır.Ancak aynalar,gerçekleri göstermek gibi benzersiz bir özelliğe sahiptir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir