Truman Capote kitaplarından Çimen Türküsü kitap alıntıları sizlerle…
Çimen Türküsü Kitap Alıntıları
.. sonraki istasyonda inip yoluna koyulan yabancılarla kaynaşmaya çabaladım. Belki onların içinden biri benim için dünyadaki tek insan olabilirdi. Ama yüzlerce , sokakta dolaşan bunca insan arasında onu nasıl bulabilirdim
Bazı çiçekler de şayet açarlarsa bir tek defa çiçek açarlar, ondan sonra öylece kalırlar. Yaşarlar, ama görüp görecekleri o kadardır.
Ne yapmam gerekeceğini bilirim sanıyordum, ama öyle olmadı. Bilemiyorum. Başkaları bunu becerebilir mi? Kendi yaşamımı kendim kurabilsem, kendi kararlarımla kurulmuş bir yaşamım olabilseydi derdim!
Sanki kırk yıldır bilip tanıdığınız bir resim, birden silinip temizlenmiş, o ana kadar bilinmeyen renklerle daha canlı, daha insanca bir anlatım, bir istek ortaya çıkıvermişti: artık bundan sonra, Dolly bir kenarda gizlenmiş gölgecik gibi yaşayamazdı.
Ta içinizde, derindeki kendiniz, işte sizin iyi yanınız budur.
Unutulması gereken şeyleri anımsamak neye yarar ki?
Bunu şimdi bilsen daha iyi Collin, benim gibi yaşın geçtikten sonra öğrenmende yarar yok. Dünya gerçekten kötü bir yer.
Hiç kimseye her şeyimizi anlatamayız.
Küçücük bir şey bazen adama edeceğini eder. Herkes bize olanları biliyordu, artık eskisi gibi olamazdık. Birden kendimi bıraktım. Sanki buz gibi bir ağacı kışın soğuğu bürüyüvermişti Ağladım, ağladım, boş çuval gibi kendimi bırakıverdim.
Yani her şeyini anlatabileceğin bir insan. Böyle bir şeyi istediğim için beni de aptal yerine koymayın. Düşünün bir kez, insanlar birbirlerinden kaçınmak için ne kadar çabalarlar, çünkü içimizi belli etmeye korkarız.
Bizimle tek yakınlığı, öfkeyle verdiği emirlerde kalırdı.
Çok kişiyle iyi, dostça geçinirdi ama bir tek yakın dostu yoktu.
Bazı insanlar vardır, sanki odadaki bir eşya, ya da köşede bir gölgecik gibi bir yana sinip, varlıklarını hissettirmez, kendilerince gizleniverirler. Dolly de böyleydi.
Bir zamanlar, geçmişle geleceğin bir yayı andırdığını, her bir parçasının birbirine bağlı olduğunu ve her parçanın bir sonraki parçaya dair bir haber verdiğini okumuştum bir yerlerde.
( ) bir tek şeyi sevebilirsen, başka bir şeyi de sevebilirsin, o zaman hayatını paylaşabileceğin bir şeyin olur.
( ) rüya görmeyen insanlar terlemeyen insanlar gibidir, içlerinde bir yığın zehir birikir.
İnsan dilediğini yapabilir mi? Benim de arzum bu, dilediğimi yapmak. Kendi başıma karar verip dilediğim gibi bir hayat kurabilir miydim, bunu bilmek isterim. İşte huzura gerçekten böyle erecektim.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir fincan kahve içmedikçe insan, insan olduğunu hissedemez ( )
Unutulması gereken şeyleri hatırlamak neye yarar ki
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
( ) bazı kimseleri, kendilerini sevdiğimi belli ederek ürkütürüm diye korkarım.
Bir yaprak, bir avuç tohum İlk önce bunlarla başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin. Kolay iş değil, biliyorum. Belki bir ömür boyunca sürer.
Hiç kimseye her şeyimizi anlatamayız.
Bir insanın neden söz ettiğinin zaten önemi yok ki, önemli olan söylediklerini kendine güvenerek söylemesi ve bir de karşı taraftakinin onu anlayışla dinlemesidir.
Düşünün bir kere, insanlar birbirlerinden kaçmak için ne kadar çabalar, çünkü içimizi belli etmeye korkarız.
Bir zamanlar geçmişle geleceğin bir yayı andırdığını, her bir parçasının birbirine bağlı olduğunu ve her parçanın bir sonraki parçaya dair haber verdiğini okumuştum bir yerlerde. Belki gerçekten öyledir, ama benim hayatım birbiri ardına dizilmiş, özgürlükten uzak, kapalı halkaları andırıyordu. Birinden öbürüne geçmek için atlamam, sıçrayıp geçmem gerekiyordu. Asıl beni yıpratan da bu halkaların arasında beklemek, nereye, ne yöne sıçrayacağımı bilmemekti.
Bildiğim tanıdığım yerlerden daha güzellerini görüp buraların kıymetini düşürmek istemem.
Günün birinde bir sihirbaz çıkar da, dile benden ne dilersen diyecek olursa dilerim bana bir şişe versin, içi bizim mutfağın sesleriyle, atılan kahkahalarla, sessiz fısıltılarla dolu olsun; mutfağın o şekerli, tatlı, köpüklü, ılık kokularıyla dolu bir şişe…
”ta içinizdeki, derindeki kendiniz, işte sizin iyi tarafınız budur. ”
”tabiatın bir hayatlar bütünü olduğu gibi, sevmenin de bir sevgiler bütünü olduğunu anladım. ”
“sevmek nedir biraz öğrenin. önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin. ”
– ( ) Ta içinizdeki, derindeki kendiniz, işte sizin iyi tarafınız budur
Bu ses, eskiden kalma masalları toplayan, anlatan çimen türküsüdür.
Geçmişle gelecek bir yayı andırır, her bir parçası birbirine bağlıdır ve her parça bir sonraki parçaya dair haber verir.
Bir tek şeyi sevebilirsen, başka bir şeyi de sevebilirsin, o zaman hayatını paylaşabileceğin bir şeyin olur.
Yıldızlar boşluğa düşerler.
Bence de bu bir rüya Bayan Verena, ama rüya görmeyen insanlar terlemeyen insanlar gibidir, içlerinde bir yığın zehir birikir.
En ufacık bir şeyin değişmesi bazen her şeyi değiştiriverir.
Halbuki kanun başkalık, ayrılık tanımaz.
Belki de hiçbirimizin kendimize ait bir yeri yoktur. Ama bir yerde belkide bizim için bir yer olduğunu biliriz. O yeri bulur da bir an için orada yaşayabilirsek, kendimizi şanslı sayabiliriz.
“ Ama rüzgâr da bizlerden değil mi?” diye cevap verirdi. “Rüzgar seslerimizi toplar, sonra hatırlar, tarladaki yapraklarla konuşan, onlara hikayeler anlatan, bu sesleri bize ulaştırır.”
Bütün bu yıllar boyu sizi gördüm ama aslında sizi tanımamışım ve asla, bugün gördüğüm gibi görememiş, tüm benliğinizi, bir ruh, dünya varlıklarından ayrı bir varlık olduğunuzu anlayamamışım.
Ayrı bir varlık mı? diye sordu Dolly şaşkın ama çok da merak dolu bir ses tonuyla.
Hiç olmazsa ayrı bir ruh, sadece gözle görerek iç yüzü anlaşılamayacak bir insan. Ruhlar hayatı olduğu gibi kabul ederler ama hayatın farklılıklarını da onlar yaratırlar, işte bu yüzden başları hiç dertten kurtulmaz.
Ayrı bir varlık mı? diye sordu Dolly şaşkın ama çok da merak dolu bir ses tonuyla.
Hiç olmazsa ayrı bir ruh, sadece gözle görerek iç yüzü anlaşılamayacak bir insan. Ruhlar hayatı olduğu gibi kabul ederler ama hayatın farklılıklarını da onlar yaratırlar, işte bu yüzden başları hiç dertten kurtulmaz.
Belki de hiçbirimizin kendimize ait bir yeri yoktur. Ama bir yerde belki de bizim için bir yer olduğunu biliriz. O yeri bulur da bir an için orada yaşayabilirsek, kendimizi şanslı sayabiliriz. Belki sizin yeriniz burasıdır. Sanki gökte uçuşan kanatlar soğuk, buz gibi soğuk bir gölgeyle etrafı kaplamış gibi hafifçe titreyerek devam etti: Kim bilir, benim de yerim burasıdır, belki.
Bir insanın neden söz ettiğinin zaten önemi yok ki, önemli olan söylediklerini kendine güvenerek söylemesi ve bir de karşı taraftakinin onu anlayışla dinlemesidir.
Ta içinizdeki, derindeki kendiniz,
İşte sizin iyi tarafınız budur..
İşte sizin iyi tarafınız budur..
“Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.”
“Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.”
Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.
Dostlarımız kendileriyle ilgili yaşadıkları belirsizlikler yüzünden farklılıkları yok saymaya çalışıyor.
Sevmekten konuşuyoruz dedi.
Bir yaprak bir avuç tohum.. ilk önce bunlarla başlayın.Sevmek nedir biraz öğrenin.Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek çok bi insanı sevin.Kolay iş değil biliyorum.Belki bir ömür boyunca sürer.
Bir yaprak bir avuç tohum.. ilk önce bunlarla başlayın.Sevmek nedir biraz öğrenin.Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek çok bi insanı sevin.Kolay iş değil biliyorum.Belki bir ömür boyunca sürer.
Gözlerimi kapadım,sanki yolun da,ağacın da hayali zihnimde yerleşsin,kalsın istiyordum.
Bir yaprak,bir avuç tohum
İlk önce bunlarla başlayın.Sevmek nedir biraz öyrenin.Önce bir yaprağı,yağmurun yağışını sevin,sonra da o bir tek yaprağın size neler öyretdiğini,yağmurun içinizde neler yaratdığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.
İlk önce bunlarla başlayın.Sevmek nedir biraz öyrenin.Önce bir yaprağı,yağmurun yağışını sevin,sonra da o bir tek yaprağın size neler öyretdiğini,yağmurun içinizde neler yaratdığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.
Bir yaprak, bir avuç tohum Ilk önce bunlarla başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir
insanı sevin. Kolay iş değil, biliyorum. Belki bir ömür boyunca sürer.
insanı sevin. Kolay iş değil, biliyorum. Belki bir ömür boyunca sürer.
Bence de bu bir rüya Bayan Verena, ama rüya görmeyen insanlar terlemeyen insanlar gibidir, içlerinde bir yığın zehir birikir.

Çimen Türküsü, Truman Capote
Dünya gerçekten kötü bir yer.
Bir yaprak, bir avuç tohum Ilk önce bunlardan başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin.
Kolay iş değil, biliyorum. Belki bir ömür boyunca sürer.
Bir zamanlar, geçmişle geleceğin bir yayı andırdığını, her bir parçasının birbirine bağlı olduğunu ve her parçanın bir sonraki parçaya dair bir haber verdiğini okumuştum bir yerlerde. Belki gerçekten öyledir ama benim hayatım birbiri ardına dizilmiş, özgürlükten uzak, kapalı halkaları andırıyordu. Birinden öbürüne geçmek için atlamam, sıçrayıp geçmem gerekiyordu. Asıl beni yıpratan da bu halkaların arasında beklemek, nereye, ne yöne sıçrayacağımı bilmememkti.
” Duyuyor musun? ” demişti. ”İşte bu çimen türküsüdür. Durmadan bir masal söyler. Bu tepecikte yatan bütün insanların hayatını, şimdiye kadar yaşamış herkesin hayat masalını bilir. Biz ölünce, bizimkini de söyleyecek. ”
Bazı insanlar vardır, sanki odadaki bir eşya, yahut köşedeki bir gölgecik gibi bir tarafa sinip, adeta varlıklarını hissettirmez, kendilerince saklanıverirler.
Film birdenbire kesilince sinemada serserilerin yaptığı gibi ayağımı yere vurup ıslık çalmak geliyordu içimden.
Collin, ne diyorsun bu olanlara? Sahiden dünya kötü bir yer mi? Halbuki dün gece dünyayı bambaşka görüyordum.
Bir yaprak, bir avuç tohum İlk önce bunlarla başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattınğını duyup anlayacak birini sevin.
Artık kendimizin kim olduğunu anlamak için tamamen özgürüz.
Günün birinde bir sihirbaz çıkar da, dile benden ne dilersen diyecek olursa dilerim bana bir şişe versin, içi bizim mutfağın sesleriyle, ha ha ha diye atılan kahkalar, sessiz fısıltılarla dolu olsun; mutfağın o şekerli, tatlı, köpüklü, ılık kokularıyla dolu bir şişe
Belki onların içinden biri benim için dünyadaki tek insan olabilirdi.
O derece saygın biri olmak istiyordu ki başkalarının münasebetsiz davranışları ona kendi eski davranışlarını hatırlattığı için utanıyordu.
Ruhlar hayatı olduğu gibi kabul ederler, ama hayatın farklılıklarını da onlar yaratırlar. İşte bu yüzden de başları hiç dertten kurtulmaz.
Ama sanki içinden yükselen isyan fısıltısı, boğuk bir sese dönüşmüş, bastırılması gereken bir düşman halini almıştı.
sanki ta içinden gelen bir isyan duygusunu bastırmaya çabalıyordu.
Duyuyor musun? dedi. İşte bu çimen türküsüdür. Durmadan bir masal söyler. Bu tepecikte yatan bütün insanların hayatını, şimdiye kadar yaşamış herkesin hayat masalını bilir. Biz ölünce bizimkini de söyleyecek.
“Zenciler, beyazlardan daha kötü insanlar değil, hatta bazen daha da iyidirler.”
“O buz gibi mezar taşı, annemin babamın onları tanıdığım zamanlarındaki canlılığıyla nasıl da tezat oluşturuyordu ”
“Bir fincan kahve içmedikçe insan, insan olduğunu hissedemez.”
“Sevmekten konuşuyoruz. Bir yaprak, bir avuç tohum İlk önce bunlarla başlayın. Sevmek nedir biraz öğrenin. Önce bir yaprağı, yağmurun yağışını sevin, sonra da o bir tek yaprağın size neler öğrettiğini, yağmurun içinizde neler yarattığını duyup anlayabilecek bir insanı sevin ”