İçeriğe geç

Çığlık Kitap Alıntıları – Becca Fitzpatrick

Becca Fitzpatrick kitaplarından Çığlık kitap alıntıları sizlerle…

Çığlık Kitap Alıntıları

Endişeni takdir ediyorum,
Lakin ben ne yaptığımı biliyorum.
Kurallara, sınırlara ve her şeyden önemlisi, yarına gülebilirdik..!
Patch yüzünü omuz boşluğuna gömerken elleri sırtımda dolaşıyordu. Alçak bir inlemeyle saçlarımın arasına, “Seni seviyorum,” diye mırıldandı. “Daha önce hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.”
“Evini gösterirsen beni öldürmek zorunda mı kalırsın?” diye sordum. “İçeri bir kez girersem bir daha hiç çıkamaz mıyım?”
Patch beni bir an süzdü. Sonra cebine uzandı, anahtarlığından bir anahtar çıkardı ve pijamamın ön cebine yerleştirdi.
“İçeri bir kez girersen, hep geri gelmen gerekir.”
“Benim yanımda güvendesin,” dedi Patch kollarımı okşarken.
Kısa bir sessizlikten sonra, “Bizim durumumuz ne olacak?“ diye sordum.
“Birlikteyiz.” Kaşlarını soru sorar gibi kaldırdı ve şans diler gibi parmaklarını çaprazladı.
“Çok kavga ediyoruz,“ dedim.
“Ama çok da barışıyoruz.”
“Beni cehenneme gönderirler.” duraksadı ve sakin bir inançla ekledi. “Cehennemden korkmuyorum. Başıma gelecekleri hak ediyorum. Yalan söyledim, kandırdım, aldattım. Masum insanların canını yaktım. Hatırlayamayacağım kadar çok hata yaptım. Öyle ya da böyle, varoluş zamanımın büyük kısmı o hataların bedelini ödeyerek geçti. Cehennem de daha farklı olmayacak.”

“Senin olmak hiçbir zaman yanlış gelmedi. Doğru yaptığım tek şey buydu. Sen doğru yaptığım tek şeydin.”
Başka bir gece olsa ürker ya da en azından rahatsız olurdum ama Patch hâlâ köşedeydi. Orada olduğu sürece güvende olduğunu biliyordum.
Ben gerçekçiden ziyade romantik olmaya eğilimliydim ve kör talihi soğuk mantığa tercih ederdim. İşte bu yüzden bilimle aramız en başından beri açıktı.
Sahne gerisinde çalışan, zihnimi manipüle etmeye çalışan birisi vardı.
Belki de zihnim sonsuza dek gittiklerini kabul etmeyi reddettiğim şeyleri görmemi sağlıyordu. Boşlukları dolduruyordu çünkü bu kabullenmekten ve peşlerini bırakmaktan çok daha kolaydı.
Hayatın bazen neden bu kadar berbat olması gerektiğini merak ediyordum. Beni en çok hayal kırıklığına uğratanların en sevdiğim insanlar mı olması gerekiyordu? Öfkemi en çok kime yöneltmek istediğimi bilmiyordum.
Ancak içimin derinliklerinde bir yere zincirlenmişler gibi, kelimeleri bir türlü
bir araya getiremiyordum.

..bir araya gelince anlam ifade etmeyen çok şey vardı..

-kanın üzerine yemin etmen gerek.
Bu bir şaka mı?
Avucunu keser ve toprağa birkaç damla kan damlatırsın. Betona ya da halıya değil, toprağa. Sonra, cennette kendi kanını dökmekten korkmadığını söyleyerek yemin edersin. Topraktan gelmişsindir ve toprağa döneceksindir
Beni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğine yemin et
Neden herkes bir erkek arkadaşa ihtiyacım olduğunu düşünüyordu ki? Benim yeni bir erkek arkadaşa ihtiyacım yoktu. Erkek arkadaşlardan bana bir ömür boyu yetecek kadar bıkmıştım. Erkek arkadaş dediğin paramparça bir kalbe neden olmaktan başka işe yaramazdı.
Huzura kavuşması için babamın ruhunu bırakmak mı? Gerçeği öğrenmeden ben nasıl huzur bulacaktım? Vee anlamıyordu. Babası açıklanamaz bir şekilde kendisinden vahşice koparılıp alınan o değildi. Onun ailesi parçalanmamıştı. Hâlâ her şeyi vardı.

Bendeyse umuttan başka bir şey kalmamıştı.

En kötü kısmı ne, biliyor musun? Dedim.
Başından beri benim haklı olmam ve ‘Sana söylemiştim’ nutkuma katlanacak olman mı?
Komik.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Konuşma özgürlüğüne ne oldu?
Pişmanlık hissetmelerini istiyordum. Modası geçmiş kanunlarından şüphe duymalarını. Hayatımı önce darmaduman ettikleri sonra da tamamen dağıttıkları için sorumlu tutulmalarını istiyordum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bazen iyi şeylerin olabilmesi için kötü şeylerin olması gerek.
Geçmişte kalmış olması, kolay unutulacağı anlamına gelmez.
Bu, diğerlerine güvenmemin cezasıydı.
Geçmişte kalmış olması, kolay unutulacağı anlamına gelmez.
Bendeyse umuttan başka bir şey kalmamıştı.
Gözlerim dökülmeyen yaşlarla yanıyordu ama tek bir damla bile düşmedi. Başka hiçbir şey hissetmeyecek kadar öfke ve hayal kırıklığıyla doluydum
Daha önce hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Sorun değil, dedim. Her şey yoluna girecek. Ama bu bu güne kadar söylediğim en kötü yalandı.
Normal hayatım sıkıcı bir hal almaya başlayınca tek yapmam gereken sana sokulmak.
Patch’e, Ne yapıyorsun? diye bağırdım. Çenesini mi kırdın?
Scott yüzünün alt kısmını tutarak, Ahh! diye inledi.
Kırmadım ama sana elini sürecek olursa kıracağım pek çok şeyden ilki çenesi olacak.
Öksürerek, Bu da ne? dedim. Motor yağı falan mı?
Gizli tarifim. Söylersem seni öldürmek zorunda kalırım.
Gerek yok. Bir yudum içmenin aynı etkiyi yaratacağından eminim.
Patch hayatımdan sonsuza dek çıkmıştı. Bunu kabul etmem gerektiğini biliyordum ama bilmek ile yapmak arasında büyük fark vardı.
Patch’i görmek istiyordum -her zaman isteyecektim- ama asıl sorun bu değildi. Onu görmeye hazır olup olmadığıma karar vermem gerekiyordu.
Her biçim ve şekildeki ev ödeviyle baş edebilirdim ama kalp kırıklığı bambaşka bir şeydi.
Kurallara, sınırlara ve her şeyden önemlisi, yarına gülebilirdik.
Kendine bunun yanlış olmadığını yeterince tekrarlarsan sen de inanmaya başlarsın.
Onu özlemiştim ama şu ana kadar ne kadar çok özlemiş olduğumu fark etmemiştim.
Erkek arkadaş dediğin paramparça kalbe sebep olmaktan başka bir işe yaramazdı.
Huzura kavuşması için babamın ruhunu bırakmak mı? Gerçeği öğrenmeden ben nasıl huzur bulacaktım? Vee anlamıyordu. Babası açıklanamaz bir şekilde kendisinden vahşice koparılıp alınan o değildi. Onun ailesi parçalanmamıştı. Hâlâ her şeyi vardı.
Bendeyse umuttan başka bir şey kalmamıştı.
Bu işi kurcalaman geçmişi değiştirmeyecek. Sadece senin o günleri tekrar yaşamanı sağlayacak.
Zaman geçtikçe aramızdaki buz tabakasının kalınlaştığını hissediyordum.
İçinde hapsolduğum bütün kâbuslarda olduğu gibi, ben debelendikçe istediğim her şey ulaşamayacağım kadar uzağa kayıp gidiyordu.
İki ay önce, diye başladım. Vee, annem –herkes– beni senin kızları fethedilecek bir şey olarak gören çocuklardan birisi olduğun konusunda uyardılar. Hanene yazılacak bir artı, kendini tatmin etmek için baştan çıkaracağın yeni bir aptal kız olduğumu söylediler. Sana âşık olacağım anın, gideceğin an olacağını söylediler. Haklı olmadıklarını bilmeye ihtiyacım var.
Seni seviyorum, diye mırıldandım. Sanırım sevmem gerekenden daha fazla.
Ona şu anda ve yarın ve ertesi günü ihtiyacım vardı. Ona hiç kimseye duymadığım kadar ihtiyaç duyuyordum.
Patch hayatına çok az insan sokar, bundan daha da azına güven duyardı.
Onun ağzından çıkacak tek bir kelimeye bile göz yaşı dökmek ziyandan başka bir şey değildi.
Ne kadar az şey bilirse o kadar iyi olurdu.
Daha önce hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Evime kimi götürdüğüm konusunda bazı kurallarım var.
Bu cevaptan gerçekten sıkılmaya başlamıştım.
Sinirlenme dürtümle mücadele ederek, Evini gösterirsen beni öldürmek zorunda mı kalırsın? diye sordum. İçeri bir kez girersem bir daha hiç çıkamaz mıyım?
Patch beni bir an süzdü. Sonra cebine uzandı, anahtarlığından bir anahtar çıkardı ve pijamamın ön cebine yerleştirdi.
İçeri bir kez girersen, hep geri gelmen gerekir.
Sen deli misin?
Senin için deliriyorum.
Patch!
İnsanlar düşüncelerinin meleklere her tür bilgiyi aktardığını bilmez.
Paytak adımlarla alt kata indim ve gözetleme deliğinden dışarı baktım. Ama kapının diğer tarafında kimin durduğunu bilmek için buna ihtiyacım yoktu. Kalbimin istikrarlı bir ritim tutturamamasından kapıdakinin Patch olduğunu anlamıştım.
Canın cehenneme. Cesaretimin nereden geldiğini bilmiyordum ama eğer öleceksem, bu mücadele etmeden olmayacaktı.
Sorun değil, dedim. Her şey yoluna girecek. Ama bu, bugüne dek söylediğim en kötü yalan gibiydi.
Rixon!
Vee’nin isterik çığlığıyla kendime geldim. Daha hızlı olabilmek için tırabzandan güç alarak merdivenleri tırmanıyordu. Dur, Rixon! Onu öldüreceksin!
Rixon, Scott’ın yakasını bırakıp geri çekildi. Bunu yapmasam, Patch beni öldürürdü. Dikkatini bana çevirdi. Sen iyi misin?
Scott’ın yüzü kan içindeydi ve midemi ağzıma getirmişti. Uyuşmuş gibi, İyiyim, dedim.
Yağın sosisliyi saran kağıdı aşıp elime süzüldüğünü hissederek, Bu tarz yemeklerden nefret ediyorum, dedim. Çok sağlıksız.
Patch’le bir ilişki de öyle ama bu seni durdurmadı.
Normal hayatım sıkıcı bir hal almaya başlayınca tek yapmam gereken sana sokulmak.
Her şey iyice belirginleşmişti: Akıcı konuşması, siyah, parıltılı gözleri, yalanlar ve kadınları baştan çıkarma konusundaki engin tecrübesi. Ben şeytana âşık olmuştum.
Vee, Hem sen bir arabaya nasıl düz kontak yapılacağını biliyor musun ki? diye sordu.
Patch öğretmişti.
İkna olmuşa benzemiyordu. Yani Patch’i araba çalarken gördüm demek istiyor ve şimdi de öğrendiklerini deneyebileceğini düşünüyorsun, öyle mi?
Patch’e, Ne yapıyorsun? diye bağırdım. Çenesini mi kırdın?
Scott yüzünün alt kısmını tutarak, Ahh! diye inledi.
Kırmadım ama sana elini sürecek olursa kıracağım pek çok şeyden ilki çenesi olacak.
Karanlık olarak niteleyeceğim bir adamla çok fazla vakit geçiriyorsun. Üstelik benim standartlarıma göre, bu çok zor kazanılan bir unvandır.
Bütün gece kalacak mısın?
Bütün gece kalmam gerekecekse beni hemen vur.
Ellerimi iki yana açtım. Üzgünüm, silahım yok.
Bana kusursuz bir kötü çocuk gülümsemesiyle baktı. Seni alıkoyan tek şey bu mu?
Seni vurarak öldüremem, diye belirttim. Ölümsüz olmanın olumsuz yanlarından biri.
Beyzbol şapkasının gölgesi altından ateşli bir gülümseme saçarak başını eğdi. Ama elinden gelse yapardın öyle mi?
Eğleniyor musun?
Yüzünün sert hatları bir gülümsemeyle yumuşadı. Buna tercih edeceğim en az bir şey sayabilirim.
Stang’i otuz dolara bana satmaya ne dersin? Hatta nakit ödeyebilirim.
Kolunu omzuma atarken gülüyordu. Sarhoşum ama o kadar sarhoş değilim, Grey.
Öksürerek, Bu da ne? dedim. Motor yağı falan mı?
Gizli tarifim. Söylersem seni öldürmek zorunda kalırım.
Gerek yok. Bir yudum içmenin aynı etkiyi yaratacağından eminim.
Her biçim ve şekildeki ev ödeviyle baş edebilirdim ama kalp kırıklığı bambaşka bir şeydi.
Seninle olmak hiçbir zaman yanlış gelmedi. Doğru yaptığım tek şey buydu. Sen doğru yaptığım tek şeydin.
Cehennemden korkmuyorum. Başıma gelecekleri hak ediyorum. Yalan söyledim, kandırdım, aldattım. Masum insanların canını yaktım. Hatırlayamayacağım kadar çok hata yaptım. Öyle ya da böyle, varoluş zamanımın büyük kısmı o hataların bedelini ödeyerek geçti. Cehennem de daha farklı olmayacak.
Sesi samimi geliyordu ama kusursuz bir yalancıydı.
Kendine bunun yanlış olmadığını yeterince tekrarlarsan sen de inanmaya başlarsın.
Sarhoş olduğumu mu düşünüyorsunuz?
Deli olduğunu düşünüyorum ama hazır elime geçmişken ayıklığını kontrol ediyorum.
Onu özlemiştim ama şu ana kadar ne kadar çok özlemiş olduğumu fark etmemiştim.
Ne kadar az şey bilirse o kadar iyi olurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir