İçeriğe geç

Çiçeklerin Tanrısı Kitap Alıntıları – Hamdi Koç

Hamdi Koç kitaplarından Çiçeklerin Tanrısı kitap alıntıları sizlerle…

Çiçeklerin Tanrısı Kitap Alıntıları

Artik oyle deli gibi kovalamiyorum, kactigini sandigim seyi. Hicbir sey kacmiyormus. Insan kovalamayi birakinca anliyor, deliligi birakinca.
Yazı cadı, yazı büyüleyici: Seni hem hayat üstüne düşündüğün yanılsaması içine sokuyor, hem de alıp hayatın dibine götürüyor, güneşli buzdan bir mağaraya hapsediyor.
Bazen kendimden sıkılıyorum.
Ben senin mağaranım, sen benim peri çiçeğimsin. Hayatın bende geçecek.
Keşke aramızda bu kadar keşke olmasaydı.
Onun için çok daha fazlasını yapmaya hazırdım, yapacaktım da, ve göreceksiniz yapacağım da. Benimle gurur duyacaksınız. Benden nefret edeceksiniz.
Hayatı iyice dinlendirilmiş, yıllanmış bir viskiye benzetmeme izin verirseniz, efendim dedi, size hayatın karanlığı sevdiğini söyleyebilirim.
Ben mi? Ben Nadir. Beni hatırlarsınız. Lale’nin kısmen sevgilisi kısmen ağabeyi kısmen soytarısı. Hatırlanabilir biriyim, dün öğrendim.
Aşk sipariş kabul etmez.
Herkesin masum günahı gizli kalmayı hak eder
Yaşayacaktım. Ama yaşamak da hiç kolay değilmiş. Yaşamak için de ayrıca acı çekmek gerekiyormuş.
Hissedince hayal kurabiliyorsun, hayal kurunca da korkmuyorsun.
Belki böyle biri olmak istiyordum, bilmiyorum. Ama bir şey olmuşum gibi gelmiyor. Ah! Acaba ziyan mı oldum? O da bir haldir. Bir isim ve yerine göre bir sıfattır.
Unutamıyoruz, bari konuşmayalım.
Hatırlanmanın bir tadı olmalı, ısıtıcı, güven verici bir etkisi; kadının yüzünde, omuzlarında bu etkiyi gördüm.
“Herkesten geriye bir şey kalır.”
“İyi bir aşk şansa bırakılmaz.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Beni seviyordu, gördüm; sevginin görünür bir şey olduğunu farkettim o sırada.”
“Keşke aramızda bu kadar keşke olmasaydı.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Herkesin masum günahı gizli kalmayı hak eder.”
“Hayattan elini ayağını çekmek tam anlamıyla bu olmalı.”
Uçurumun kıyısındayız.
“Uçurumun kıyısındayız.”
“Göndermem, gidince gelmen uzun sürüyor. Bir daha bu kadar beklemek istemem.”
“O kitap kendimi tekrar sevmemi sağladı.”
“Şiir bazen öldürür, bilirim.”
“Tanrı bizi kafası karışmış kadınlardan korusun, efendim.”
“Bugün biraz canımız sıkıldı, galiba.”
“Zaten kadınlar evlenmeye dünden razı olurlar.”
“Bir anneyle bir kızın, dünyada birbirine en çok bağlı olacağını düşündüğün iki insanın birbirinden bu kadar uzak olması dehşet verici.”
“Sana güvenmeye ihtiyacım var.”
“İnsan gitmeden çay filan demler, kahve yapıp bırakır, bir şey yapar; çok öküzdü bu Lale.”
“Aşıksan mazur görülebilirsin.”
“Gece, yağmur ve müzik.”
İyi bir aşk şansa bırakılmaz.
Kalanlar değil, gidenler yaşıyor çünkü; gidenler yaşıyor kalanlarsa yalnızca yetiniyor.
Yanında biri olmayınca sen de olmuyorsun.
Şiir bazen de yaşatır. seversen yaşatır.
“Zeki kadındı,çok zeki.Yaparak değil,yapmayarak anlatmayı bilirdi.Çünkü ne zaman ne yapması gerektiğini ve yapmamasının ne anlama geleceğini bilirdi.Ve sen,kimin ne yapması gerektiğini bilen bir adam değilsen onun küçük aklının ürünlerinden hiç bir anlam çıkaramazdın.”
seni kaybeden o olmayınca kaybolmanın ne değeri olur?
Beni görünce susan insanlardan nefret ediyorum. dedi. Hasta olduğun, öleceğin ortaya çıkınca herkes senin hâlâ yaşayan biri olduğunu unutuyor. Ölecek demek öldü demek, onlar için. Artık onlardan biri değilsin. İlk önce aranızdaki dil ölüyor. Etrafında senin dilini bilen kimse kalmıyor. Anadilinde ölmüş, yabancı dilde yaşayan bir kadın oluyorsun. Bir iki yakın arkadaşıma söyledim ve onları kaybettim. Benden önce onlar öldüler, gözleri öylece yere dikili.
Tekrar hissetmeye başladım. Hissedince hayal kurabiliyorsun, hayal kurunca da korkmuyorsun. Ölüm halinden bile korkmuyorsun. İntihar, hayalinde yazdığın kendi şiirin oluyor. Sonra hayat nasıl zevkli, nasıl çekici bir intihar oyunu gibi geliyor insana
Seksin insanlara açtığı kredilerden biri de bu; yani kendini salabilme: İyi bir cinsel performanstan sonra kimse kimsenin akıl düzeyine dikkat etmez.
Yaşadığının farkında olmamak da ölüm olabilir .
Hayatta bilmediğim ama öğrenmek zorunda olduğum şeyler var.
Hiçbir şey iz bırakmadan geçmiyordu.
onun olmadığı bir dünyada ölmek!
Doktorluğun acı tarafı da bu, dedi, kimse size şans vermiyor, herkes kendi şansını sorup gidiyor. Kimse sizin insan olduğunuzu düşünmüyor: Sizi ya yaşam ya da ölüm yerine koyuyor ve iki durumda da çekip gidiyorlar, her iki durumda da ve bir daha sesleri solukları çıkmıyor.
Herkesin masum günahı gizli kalmayı hak eder.
Ya dikkatli ol, ya da onun kadar rahat.
Para insanı votka gibi sersem eder.
Aşk insanın kendi umutsuzluğuna inanmasıymış. Ve kendisiyle başbaşa kaldıkça, kendisini dinledikçe, ya da
bunları yaptığı için, o umutsuzluk inancını ölümcül bir mutluluğa dönüştürmesiymiş.
Sadece büyük adamların konuşma alışkanlığı gereğiydi.
‘O zaman konuşmak da
kolay olurdu, unutmak da.’
Kız annesinden nefret etmiş, annesi de kızna hak vermiş ve bu nefreti kabul etmişti, ve eminim kendini savunmaya gerek duymadan sessizce kabul etmişti.
Aşk insanın kendi umutsuzluğuna inanmasıymış. Ve kendisiyle baş başa kaldıkça, kendisini dinledikçe, o umutsuzluk inancını ölümcül bir mutluluğa dönüştürmesiymiş. Ya! Buymuş aşk. Böyleymiş
Gündelik yaşamın içinde bir kadını
hangi ihtimallerin beklediği ve onun hangi ihtimallere cevap verdiği.
Gelecek ölümü düşünmek, kaybedilmiş sevgiyi hatırlamanın yanında hiçbir şeydi.
Buradan çıkınca yapayalnız, buradan çıkınca bir hiç. Başka türlü hissedemiyor.
Deniz, göğün karanlığına bürünmüş, rüzgarın şiddetini özümsemiş, insanda iyi duygular uyandırmıyordu.
Deniz feneri büyük olur çünkü, uzak olur, uğultulu olur, yalnız olur.
Baktıkça sevmek istiyordu insan, ne şekilde olursa olsun. Yüzünden sonsuza kadar okunacak ama asla ezberlenemeyecek bir şiir vardı.
Artık düşünmek istemiyor. Düşünülmek de istemiyor. Yaşamak ve ölmek istiyor.
Şiir bazen öldürür.
Kendi olmak istediğim gibi biri olamadım. Basıl biri olmak istediğimi hatırlamıyorum. Belki böyle biri olmak istiyordum, bilmiyorum. Ama bir şey olmuşum gibi gelmiyor. Ah! Acaba ziyan mı oldum?
Ben ne yapacaktım, herkesin hayatından çıktıktan sonra?
Herkes hayatına eskisi gibi devam edecekti ben hayatlarına birkaç saatliğine, birkaç dakikalığına girip çıktıktan sonra.
Ne zaman kendimi düşünsem keyfim kaçar.
Kalkıp gitmek zorundaydım. Kalabilirdim, aslında, ama kimse kal dememişti.
Kalacak gibi görünüyor, her şey, bir sonuca ulaştırılamadan.
Böyle yaşamaya uzun süre devam edemezsin. Yakında, bir gün, tükenirsin, bitersin.
Hayatı kendi haline bıraktıkça hayat karmaşıklaşıyordu, karmaşıklaştıkça bizi daha çok esir alıyordu.
Yüzümde, tükenmiş, sevgisinin karşılığını alamamış da çekip gitmeye, kendini geceye denize bara pavyona atmaya hazırlanan ızdıraplı bir aşık ifadesi vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir