İçeriğe geç

Çi Kitap Alıntıları – Akilah Azra Kohen

Akilah Azra Kohen kitaplarından Çi Kitap Alıntıları sizlerle.

Çi Kitap Alıntıları

Üzerine atlayıp parçalamak istedi onu, ne biliyorsa öğrenmeliydi, ama her şeyi alınmış birinden zorla hiçbir şey alamazdınız bir daha, canı dışında.
Hayat sadece bir an. Ya efendisi olursun ya da kölesi.
Bilge hem acı çekiyor hem de bu kadar hızlı gitmenin özgürlüğünde keyif alıyordu. Acıdan keyif almak mıydı bu? Hayır. Acırken keyif almaktı.
Altında ezilmen için değil, gerekli olduğu kadarını alıp renklendirmen için yaşıyorsun.
İlkelliğin torpiliydi bu: Güzellik. Karakteri önemsizleştiren zehirli bir etkiydi. İzleyene ilham, yokluğunu çekene acı, avcısına amaç, aşığına neden, öfkeye güçsüzlük, yağmacıya hedef, sahibine başta kolaylık sonda lanet veren şey bedeninin her tarafını sarmıştı.
Buraya gelmek iyi bir fikir değildi. Ama gidecek başka bir yeri olmayan, kimsesi olmayan biri hatıralarından başka nereye gidebilirdi ki?
Hayat ona çok güçlülerin nasıl bir darbede yenildiğini ve çok güçsüz gözükenlerin darbelere yıllarca nasıl dayanabildiğini göstermişti. Asıl önemli olan darbe almak değil, alınan darbeye rağmen hep ayağa kalkabilmekti.
Aklın yönetemediği iyi niyet iyi niyet değildir.
Parazit olmaktan daha kötüsü bu parazitleri korumaktı.
İnsanlık artık birbirini sevdiği, istediği için değil, birbirine sığındığı için birlikteydi, lanetlenmişler gibi.
Dini yüreklerinde yaşayanlar Yaradan’ın yolunda sessizce var olurken, dini aklında yaşayanlar diğerlerinin üstünde oluşturdukları egemenlikle kitleleri yönetmek için varlardır.
Ne tuhaftı, yaşadığımız zorluklar karakterimizin en kuvvetli yanlarını oluşturuyordu.
Kendi uydusu tarafından parçalanmış bir gezegendi o, hayat yoktu, ama hala yörüngedeydi. O an artık acı yok, sadece anlamsızlık vardı.
Unutma !
Ne olduğunu bulma savaşındasın.
Korkma!
Vazgeçmezsen başaracaksın .
Yarattığın etkinin tepkisini deneylemek için burdasın.
Çünkü….. etkinin tepkisidir hayat.
Zamana tabi yaşayan bir varlık nasıl özgür olduğunu düşünebilirdi.
İlkelliğin torpiliydi bu: Güzellik. Karakteri önemsizleştiren zehirli bir etkiydi. İzleyene ilham, yokluğunu çekene acı, avcısına amaç, aşığına neden, öfkeye güçsüzlük, yağmacıya hedef, sahibine başta kolaylık sonra lanet veren şey bedeninin her tarafını sarmıştı.
Hayat sadece bir an.Ya efendisi olursun ya da kölesi.
Kurumsal bir şirkette çalışınca artık her hareketin ciddiye alınır.İnsanlar seni ait olduğun kurumun bir parçası olarak görürler.Davranışların kurumun davranışları haline gelir.
Bu ülkede artık hiç bir şey göründüğü gibi değil.İnançsız dindarlar,zengin yoksullar,acımasız hayırseverlerle uyutulduk,şimdi uyanıyoruz dedi çekip gitti.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk.
Hayatını bile koruyamadıktan sonra güçlü olsan ne yazar.
büyükdükçe artık bedenimizin değil, ruhumuzun acıdığı şeyler yaşamaya başlarız.
sevdiğim herkes gidiyor. hep geride ben kalıyorum.
Unutma!
Ne olduğunu bulma savaşındasın.
Korkma!
Vageçmezsen başaracaksın.
Bil!
Yarattığın etkinin tepkisini deneyimlemek için burdasın.
Çünkü… etkinin tepkisidir hayat.
Tüm devlet büyükleri buradaydı. Köleler ayaklanmış, sırtlarına binenlerin ilk defa yüzüne bakmışlardı. Kim olduklarını görmüş bir nevi uyanmışlardı ama önemi yoktu, dünya uyuyanların uyutulduğu, uyutulamayanların hapsedildiği, hapsedilemeyenlerin öldürüldüğü bir gezegendi ve devletleri halkın sırtına binmiş bir parazite çeviren sistemin doğduğu yerdi burası.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera…
Çünkü asıl doğum, karakterin kendini fark etmesiyle başlar, rahimden çıkmakla değil.
Sana bakınca gerçek bir kimlik görüyorum. Kimliğini bedeninine indirmeyi başarmış biri. Kendine
acıdığın o deneyimler olmasa doğamazdın! Rahimden çıktığınla kalırdın, o kadar!
Hayat, sadece bir an, ya efendisi olursun ya da kölesi."
Aklın yönetemediği iyi niyet iyi niyet değildir.
Hayat ona çok güçlülerin nasıl bir darbede yenildiğini ve çok güçsüz gözükenlerin darbelere yıllarca nasıl dayanabileceğini göstermişti. Asıl önemli olan darbe almak değil, alınan darbeye rağmen hep ayağa kalkabilmekti.
Dini yüreğinde yaşayanlar Yaradanın yolunda sessizce var olurken, dini aklında yaşayanlar diğerlerinin üstünde oluşturdukları egemenlikle kitleleri yönetmek için varlardı.
@Sadık Murat Kolhan
Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık,hayal kırıklığı… Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz.
İnsanlık artık birbirini sevdiği için değil, birbirine sığındığı için birlikteydi.
Asla tamamlanamadan…
Kendi uydusu tarafından parçalanmış bir gezegendi o, hayat yoktu, ama hala yörüngedeydi.
O an artık acı yok, sadece anlamsızlık vardı.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.
Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız.
toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk.deliriyorum sana "
Temelde biriz ama aynı değiliz,çünkü deneyimlediklerimiz farklı.Ne olursa olsun deneyime sahip çık
Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk.
Kızmıyorum kimseye, çünkü biliyorum cennetler ancak hissedilen sevgi ile büyürken cehennem de sadece anlamakla küçülüyor… Belki cennetim büyümüyor ama cehennem kesinlikle küçülüyor, çünkü ben anlamayı seçiyorum.
“Cennetin etrafı cehennemle çevrilidir,” diyor okuduğum bir kitap ve ilk defa cennet gibi hissediyorum, çünkü etrafım hep cehennem.
“Hayat sadece bir an. Ya efendisi olursun ya da kölesi.
“Benim başıma neden bu geldi derken bulursun kendini. Ama nasıl bu darbeler olmasa elinizdeki heykelcikler ortaya çıkamazsa, hayatın ruhumuza yaşattığı acılar olmasa da biz, olamayız, olgunlaşamayız. Çünkü acı hisseden kişiden bir şey doğar: İntikam ya da anlayış. Seçim bizim. Kendine acıyanlar intikamı seçerler ve sonunda intikamını almaya çalıştıkları şeye dönüşürler. Haksızlığa uğradığı için intikam peşinde koşan biri haksızlığa uğratır. Anlamayı seçenlerse olgunlaşırlar. Bırakın hayat sizinle uğraşsın, acıtsın. İntikama düşmeyin, anlayın, anlayın ki öğretsin, değiştirsin. Bırakın hayat sizi kendinizle tanıştırsın.”
İlk defa bir alıntı yapıyorum.

Asıl önemli olan darbe almak değil, alınan darbeye rağmen hep ayakta kalabilmekti."

Bazen kaldırmaktan üşenmeyeceğin küçük bir taş, altında ki akrep yuvasının tek kapısı olabilir.Taşı kaldırdığın için etrafa yayılan akrepleri yine içeri sokmak da imkansız olabilir.
Bizi rahatsız eden şeyleri değiştirmek için çaba göstermezsek nefret ettiğimiz bir dünyada yaşarken buluruz kendimizi; sürekli kafamızı diğer tarafa çevirirsek bir gün kafamızı nereye çevirirsek çevirelim karşımızda aynı rahatsız edici manzarayı görürüz. Üşenirsek korkarsak insanlığımızdan oluruz.
Geçmişin hiçbir anlamı yoktu artık, geriye bakmadığı sürece.
Sevgisiyle öldürdüğünün farkında olmak istemeyen bir koruyucu gibiydi.
Hatıralarını biriktirecek kadar düzenliydi artık hayatı.
Eğitmediğimiz, hor gördüğümüz, yardım etmediğimiz herkesi bir gün karşımızda göreceğiz… Üstelik ellerinde silahlarla.
Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı… Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz."
Hak etmeyene parlasın diye ışık tutmayı bırakırsak,o zaman gerçek yıldızları görebiliriz.
Hayat ne tuhaftı, bize zarar veren şeyler, aynı zamanda huzur bulduğumuz tek şey olabiliyordu…
İlhamla uygarlıklar kurulur, ilhamla acılar unutulur, ilhamla insan kim olduğunu bulur."
Dini yüreğinde yaşayanlar Yaradan’ın yolunda sessizce var olurken, dini aklında yaşayanlar diğerlerinin üstünde oluşturdukları egemenlikle kitleleri yönetmek için varlardı.
Dini yüreğinde yaşayanlar Yaradan’ın yolunda sessizce var olurken,dini aklında yaşayanlar diğerlerinin üstünde oluşturdukları egemenlikle kitleleri yönetmek için varlar.
Hayat sadece bir an ya efendisi olursun ya da kölesi…
Olmamız gereken şeye dönüşebilmek için küçük küçük darbelere ihtiyacımız vardır. Maalesef darbeler acıtır, büyürken acırsınız. Ama ancak acıyarak kendimizi bulduğumuzu kimse söylemez bize, belki de korkacağımızı sanırlar. Halbuki ruhumuz acıdıkça kabuğumuz soyulur.
Güç neydi? Etrafına saldığın korku
mu? Etrafında uyandırdığın saygı mı?"
Aşk, toplum tarafından kabul gören tek delilik türüdür.
Çİ hayatla doluyum, damarlarımda yaşam akıyor. Parmak uçlarımdan saç tellerime varlığımı kaplıyor. Kalbimin attığını, tırnaklarımın uzadığını, çalışan işleyen bedenimi zihnimdeki her detayı bütün berraklığıyla hissediyorum. Yaşam enerjim, çi’m… Bütün hücrelerim kesintisiz sana doğru akıyor.
nefesim bedenim ve ruhum ilk defa bir bütün seninle…
hayatımda ilk defa tamamım…
İlham. Evrende var olan en değerli duygudurİlhamla uygarlıklar kurulur, ilhamla acılar unutulur, ilhamla insan kim olduğunu bulur…
Başkalarının senin hayatını bu kadar etkilemesi sadece senin kontrolsüz zavallılığını gösterir."
Hayat sadece bir an ya efendisi olursun ya kölesi.
Eğitemediğimiz, hor gördüğümüz, yardım etmediğimiz herkesi bir gün karşımızda göreceğiz Üstelik ellerinde silahlarla.
Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk.
İşte bizi de böyle şekillendirir hayat… Olmamız gereken şeye dönüşebilmek için küçük küçük darbelere ihtiyacımız vardır. Maalesef darbeler acıtır, büyürken acırsınız. Ama ancak acıyarak kendimizi bulduğumuzu kimse söylemez bize, belki de korkacağımızı sanırlar. Halbuki ruhumuz acıdıkça kabuğumuz soyulur… İçimizdeki güzellik dışımıza çıkana kadar.
‘Hep dünyanın, insanın içindeki iyiliği bulması için tasarlanmış bir bahçe olduğunu düşünürdüm ama bugün onalar ve sen, bana şunu anlattınız: İyi olmak aslında sadece bir detaymış. Ne deneyimlemiş olursa olsun, yaşadığı kötülüğe rağmen insanın kendini iyiye çevirecek gücü olmasındaymış tüm mesele. Güç, birinden üstün gelmek ya da istediğinde birinin canını almak değil, biri senin canını aldığında bile kötüleşmemek, onun düştüğü tuzağa düşüp canavara dönüşmemektir. Sana vurana el kaldırmamak, sana vurana el kaldırmaktan çok daha zordur. Asıl doğruda durmak güç ister.’
Hiç benim olmadı ki kaybedeyim,” dedi.
Ama aslında giden değildi terk eden, kalandı."
Bırakın hayat sizi kendinizle tanıştırsın."
“Düşmanını gerçekten anlayan biri ancak kendiyle yüzleşir, nefret edemezdi. Nedenlerini anladığınız bir şeyden nefret edilemezdi. Zaten hayatın ana düzeni bizi kendimizle yüzleştirmekti.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir