İçeriğe geç

Cennetle Müjdelenen Hanımlar Kitap Alıntıları – Ahmed Temam

Ahmed Temam kitaplarından Cennetle Müjdelenen Hanımlar kitap alıntıları sizlerle…

Cennetle Müjdelenen Hanımlar Kitap Alıntıları

&“&”

Hz. Fatıma’nın çeyizinde bir döşek, içi hurma yaprakları ve liflerle doldurulmuş deriden bir yastık, yıkanmak için bir leğen, bir su kabı ve kırba, elek, bardak ve bir de buğday-arpa öğütmek için el değirmeni bulunuyordu.
Resûlullah (sav) hiçbir kimse için adaletten ayrılmazdı.
Bu kimse, gözünün nuru, biricik kızı Fatımatü’z-Zehrâ olsa bile..
Kız çocuklarının en küçüğü olan Fatıma (r.anhâ), kardeşleri arasında babasına en çok benzeyeniydi.
Hz. Meryem (r.anhâ) odasına girip ibadetle meşgul olmaya başladığında melekler bazı müjdelerle yanına geliyordu. İbadetlerindeki ihlâsını, dünyadan ve onun türlü ziynetlerinden el etek çekerek sadık, samimi bir kalple kendisini namaza ve duaya adamasını seyrediyorlardı.
Hz. İsa eğildi, yerden bir avuç kadar ıslanmış, çamur haline gelmiş toprak aldı. Ona bir kuşun suretini verdikten sonra üfledi. Allah’ın izniyle, çamurdan yapılan kuşta hayat belirtileri görülmeye başlandı. Önce boynunu hareket ettiren kuş, ardından kanatlarını çırpmaya başladı ve gökyüzüne yükselerek daireler çizdi. Oradaki herkes, olanları hayretler içerisinde seyrediyordu.
Yavrusu Hz. İsa’yı dünyaya getirdiği için çok mutluydu. İçine bir ferahlık düşmüştü. Kimseyle konuşmamaya karar verdi; suskunluk orucu tutuyordu.
(…) Hz. Fatıma’nın (radıyallahu anhâ) acısı tarif edilemeyecek kadar büyüktü. Çünkü o babasına, babası da ona çok bağlıydı. Hatta Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bir yolculuktan döndüğünde önce mescide giderek iki rekât namaz kılar daha sonra hemen kızını görmeye giderdi.
(…) -Ben şimdi vefat edeceğim. Kimse benim üzerimi açmasın, dedi ve kendisini Rabbine kavuşmaya hazırladı. Gözlerini kapadı ve mübarek ruhunu teslim etti. Hicretin on birinci senesi, Ramazan ayı ve Pazartesi günüydü.

Hz. Fatıma (r.anh) vefat ettiğinde yirmi dokuz yaşındaydı.

(…) Hz. Âsiye de sarayın balkonundan olup bitenleri seyrediyordu. Kalbi, hep Hz. Musa ile beraberdi. Sihirbazların secde ettiklerini ve Allah’a iman ettiklerini görünce,
-Hz. Musa’nın ve Hz. Harun’un Rabb’ine ben de iman ettim, dedi.
Tahammül edilmesi mümkün olmayan tüm bu vahşi işkenceler karşısında Hz. Sümeyye’de (radıyallahu anhâ) ilâhî bir kuvvet tecelli etmişti. Ebû Cehil, elleri kolları zincirlerle bağlı, ihtiyar, zayıf bir kadından böylesine bir tahammül ve mukavemet görmeye dayanamıyordu…
(…) Ebu Huzeyfe küçük bebeğe işaret ederek,
-Bu güzel yavruya hangi ismi koyacaksınız, diye sordu, Yâsir hemen yanıt verdi:
-Ona ‘Ammar’ ismini vereceğiz.
Hz. Sümeyye (radıyallahu anhâ), İslam’a ilk girenlerin yedincisiydi. O sıralar bir hayli yaşlı ve güçsüzdü. Fakat o, sinesinde çarpan genç bir kalbe ve atik bir ruha sahipti.
Hz. Rümeysa (radıyallahu anhâ), Medine’de, Benî Neccar kabilesinden Müslüman olanların ilklerindendi.
(…) Ancak Hz. Rümeysa karşılaştığı sıkıntılara, çaresizliğe yenik düşecek zayıf karakterli bir kadın değildi. Mahzunluğunu kendi içinde yaşıyor, her şeye rağmen imanının gücü ile hayata tutunuyordu.
Müslümanların bölük bölük hicretleri başladıktan bir süre sonra Peygamber Efendimiz de (sallallahu aleyhi vesellem) Medine’ye hicret etmişti. O güne kadar ismi Yesrib olan bu şehir, Efendimizin hicreti ile şereflendikten sonra Medine diye çağrılmaya başlanmıştı. Medine, yani ‘Peygamber Şehri’…
İslam güneşi, Medine’de hangi haneye girerse o ev halkının tamamı Müslüman oluyordu. Hz. Melhan ve ailesi Medine’de ilk Müslüman olanlardandı. Onların Allah aşkı ve İslam’a bağlılıkları bambaşkaydı.
Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi vesellem) müjdesiyle şehitlik mertebesine erişen Hz. Ümmü Haram (radıyallahu anhâ), Türkler arasında “Hala Sultan” lakabıyla anılır.
Evet, Allah yolunda olunca her şey kolaylaşıyor, acılar bile tatlı hale geliyordu…
Hz. Âsiye validemiz işkenceler altında can verirken,
“Rabbim! Katından bana cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun işlediklerinden kurtar; beni zalim milletten kurtar.” (Tahrim-11)
Hz. Fatıma’nın çeyizinde bir döşek, içi hurma yaprakları ve liflerle doldurulmuş deriden bir yastık, yıkanmak için bir leğen, bir su kabı ve kırba, elek, bardak ve bir de buğday-arpa öğütmek için el değirmeni bulunuyordu.
Evleri ise gayet sadeydi; kerpiç duvarlar ve üstünü kapatmak için hurma dalları…
Yalnız kaldığı zamanlar, Allah Teâlâ’nın huzurunda olduğunu hissetmeyi ne kadar da çok arzuluyordu. Her saat hatta her an Allah Teâlâ’ya yalvarıyor; O’na sesleniyor ve her vesileyle O’na yaklaşmayı arzuluyordu. Onun Rabbine yakarışlarının her anı, kalbine mutluluk ve engin muhabbet nakşediyordu. Kıldığı namazlar, yaptığı dualarla nail olduğu ilâhî rahmet günden güne artıyordu. Her yalvarış ve yakarışından sonra Rabbine olan aşkı ve şevki daha da artıyor ve tekrar O’na yöneliyordu. Sabahlara kadar sürüyordu bu durum… Artık vaktinin çoğunu Rabbine ibadet etmekle; namaz kılmak ve dua etmekle geçiriyordu.
Efendimiz (sav) rüyasında denizde şehit olacakların içinde olduğunu bildirdiği, hicri 28 yılında kıbrısın fethi sırasında şehit olan ve kabri Kıbrıs Rum kesiminde olan. 1571 yılında Osmanlı Devletinin Kıbrısı almasından sonra kabrinin yeniden düzenlenip türbe haline getirildiği ve yanına camii tekke yapıldığı. Türklerin “HALA SULTAN” olarak adlandırdığı Hz.Rümeysa’nın Kardeşi Hz. Ümmü Haram…
İman Ettiği için eşi tarafından terk edilen, genç yaşta dul kalıp yıllarca kendini çocuğunun eğitimine adayıp oğlu hz.Enes’i Efendimiz (sav) hizmetine veren. Kendisi bir müşrik olan yıllarca onunla evlenmek için uğraşan Ebu Talha’nın İman etmesine Vesile Olan, hz. Ebu Talha’dan olan oğlu Ebu Ümeyr’in Vefatının ardından sabır ve metanetini kaybetmeyen ve Efendimiz (sav) peşinden savaşlara koşan orada yaralıları iyileştirip sahabilere su dağıtan Efendimiz’in (sav)cennetle müjdelendirdiği Hz. Rümeysa…
Ebû Cehil’in Her türlü zulüm ve işkencesine karşı imanından vazgeçmeyen Hz. Sümeyye, Efendimiz (sav) tarafından cennetle müjdelendiği haberini almış ve hür bir şekilde ruhunu teslim etmiştir..
Onlar Hz.Meryem(ra) oğlu İsa’yı öldürüp ondan kurtulduklarını zannediyorlardı.
“Hâlbuki onu ne öldürdüler , ne de astılar; fakat ( öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi”(Nisâ 4/157)
Evet, Allah yolunda olunca her şey kolaylaşıyor, acılar bile tatlı hale geliyordu…
Rasûlullah [s.a.v] defnedildiği zaman Hz. Enes b. Mâlik, Hz. Fatıma’ya sabrı tavsiye etti

Ağlayan Hz. Fatıma,

– Ey Enes! Resûlullah’ın üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu? dedi.

Bunun üzerine Hz. Enes, gözlerinden yaşlar boşanarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Âlemlerin Rabbi, sizin de Rabb’iniz, sizden önce geçmiş atalarinizin da Rabb’idir dedi.

Hz. Musa ( aleyhisselam )

Evet, Allah yolunda olunca her şey kolaylaşıyor, acılar bile tatlı hale geliyordu…
Onlar Hz.Meryem(ra) oğlu İsa’yı öldürüp ondan kurtulduklarını zannediyorlardı.
“Hâlbuki onu ne öldürdüler , ne de astılar; fakat ( öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi”(Nisâ 4/157)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir