Cengiz Aytmatov kitaplarından Cemile – Öğretmen Duyşen kitap alıntıları sizlerle…
Cemile – Öğretmen Duyşen Kitap Alıntıları
Çünkü o gün, yaşamımda ilk kez, yapmam gerektiğine inandığım bir şeyi “Sonu ne olur?” diye düşünmeden, herhangi bir cezadan korkmadan karar verip yaptım.
Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor.
Yaşam durmuyordu; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu.
Yaşam durmuyordu; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu.
.
Ortalığa bir sessizlik çöktü. Sonra sobadaki tezek korlarını eşeleyen Kartanbay Dede’nin ağır ağır konuştuğu duyuldu:
Ortalığa bir sessizlik çöktü. Sonra sobadaki tezek korlarını eşeleyen Kartanbay Dede’nin ağır ağır konuştuğu duyuldu:
“Düyşen oğlum, akılsız bir insana benzemiyorsun. Hatta çoklarından daha da akıllısın. Ama bir türlü anlamıyorum; ne diye okulla, yaramaz çocuklarla kendini bu kadar yoruyorsun. Başka iş mi bulamadın? Birinin yanında çoban dursan karnın daha iyi doyar.”
(……)
.
Bu bilgin kadın yitirdiği gençlik çağını, türkülerimizde söylendiği gibi, “en yüksek dağın tepesinden seslensen de geri gelmeyecek gençlik çağını” anımsamış olmalıydı. Kavaklara bakarken bir şeyler söylemeye yeltendi ama sonra bundan vazgeçti.
Ya da değişik bir tablo çiz, adı ‘İlk Öğretmenim’ olsun.
Lenin’in değer verdiği gibi sadece insanlar âleminin bireyine değer vermeyi ne zaman unuttuk ? Çok şükür şimdi bunları ikiyüzlülük etmeden, açık yüreklilikle söyleyebiliyoruz. Hiç olmazsa böylece Lenin’e biraz yaklaştık.
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız ? Bugün Düyşen’le birlikte indiğimiz o keçi yolunu bulsam kapanır, izlerini öperim. Çünkü yaşama dönüşüm o yolla başlamıştır. Beni yaşama, dünyaya, yeni umutlara, kendime güvene kavuşturan o yol, o gün şad olsun! Beni sevindiren o güneşe, o toprağa sonsuz teşekkürler!…
Ama insanların cahilliği yok mu ya, işte bütün suç bundaydı! Eğitime değer vermedikleri gibi Düyşen’in çocuklarla uğraşmasını da işi gücü olmayan bir adamın tuhaflığı sayıyorlardı. Çocukları okumuş, okumamış; aldırdıkları yoktu.
‘Görün beni işte, ne kadar mutlu olduğumu görün! Okula gidip okuyacağım!
İyi bildiğim bir şey varsa, o da, benim alın yazım; sevinçleriyle, üzüntüleriyle geçecek bütün yaşantım o gün, bir çuval tezek olayıyla başlamıştır. Bunu kesin olarak söylüyorum, çünkü o gün, yaşamımda ilk kez, yapmam gerektiğine inandığım bir şeyi ‘Sonu ne olur?’ diye düşünmeden, herhangi bir cezadan korkmadan karar verip yaptım.
Aslında geçmişi unutmuş değilim, unutamam da. Yalnız arayı açmış bulundum, o kadar…
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?
Yalnız bildiğim bir şey var , o da durmadan arayacağım.
Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor…
Dağlarda bazı pınarlar olur. Yeni yollar açıldıkça buralara uğrayan insanlar azalır; giden gelen azaldıkça da suyun çevresini naneler, dikenler sarar. Bir zaman gelir ki, orada pınar bulunduğunu kimse anlamaz. Ama sıcak bir günde susuzluğunu gidermek isteyen bir yolcu pınarı anımsayıp ana yoldan saparak tepeye doğru yürür. Kaynağın başına varıp yaban otlarını aralayınca gördüğü şeye kendi de şaşar: Kimsenin bulandırmadığı, dupduru, soğuk bir su otlar arasından şırıl şırıl almaktadır. Suyun durgun yüzeyinde kendini seyreder; güneşi, gökyüzünü, dağları seyreder… Böyle güzel bir yeri çoktandır unutmuş olmasına üzülür, köye gidince arkadaşlarına da söylemeyi düşünür. Düşünmesine düşünür, ama sonra her şeyi unutur.
Yaşam da böyledir işte. Belki de yaşamı yaşam yapan budur…
Yaşam da böyledir işte. Belki de yaşamı yaşam yapan budur…
En yüksek dağın tepesinden seslensen de geri gelmeyecek gençlik çağı
Evet, kış bastıracak; ayazlar, kar fırtınaları çıkacak. Ama sonunda gelecek olan gene bahardır…
Elvedan ilk okulum: elveda çocukluğum: elveda kimseye açamadığım ilk aşkım!..
Ayrılık acısını ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışın, aynı acı benimde gönlümde topraklandığı için onu anlıyordum.
Gözyaşı dökmekle giden geri gelmez.
Acı gözyaşlarımı içime akıtmaktan başka çarem kalmazdı.
Çıktığım uzun yolculuklardan köye her dönüşümde yüreğim özlemle sızlar.
Geçici bir heves değil benimki.
Sevdiğimiz, güzel anılar, yaşadığımız yerlerde izlerimiz, neden sonsuza kadar durmaz?
Ben, yüreğim şen, ötelere doğru durmadan koşuyor, toprağa, havaya, rüzgarlara dönerek, Bana bakın, görün ne kadar mutluyum!" diye haykırıyordum. "Ben okuyacağım, okula gideceğim artık."
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?
Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor."
Ama insanların cahilliği yok mu ya, işte bütün suç bundaydı.
Yaşam durmuyordu; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu
Yaşam durmuyordu; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu.
Aslında geçmişi unutmuş değilim, unutamam da. Yalnız arayı açmış bulundum o kadar…
Yaşam durmuyordu; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu
Evet, kış bastıracak; ayazlar kar fırtınaları çıkacak. Ama sonunda gelecek olan gene bahardır…
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?
Bu turnalar nerden gelip nereye gider, niçin böyle dertli dertli öterlerdi?
Neredesin öğretmenim? Ne olur, yollarda kalma, hemencecik dön köye. İşitiyor musun, öğretmenim, gelmeni dört gözle bekliyoruz.
İyilik de kötülüğün yanında gelirmiş.
Mutluluğumun nedenini güneş de biliyor olmalıydı. Sevincimden kabıma sığamayarak kuş gibi uçtuğumu o da görmüştü. Sevinçliydim o gün, çünkü küçükte olsa bir iyilik yapmıştım.
Anlaşılan öğretmenlik işi de kolay değil…
Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor.
Ağaçların köklerini toprağa salan bu insan neler söylemiş, neler düşlemiş, ağaçları hangi umutlarla yetiştirmişti?
Yüreğinizin sıcaklığını esirgemeyin benden; yaklaşın, biraz daha yaklaşın, size öykümü anlatmak zorundayım.
Bizler yoksul insanlarız, bizi hep küçük görmüşler, ezmişler. Bugüne değin karanlıkta yaşamışız.
sevdiğimiz, güzel anılar yaşadığımız yerlerde izlerimiz neden sonsuza kadar durmaz?
Bazen insanın, sırtından da baksan yüreğin de olup bitenleri kavraya bilirsin.
Yalnız bildiğim bir şey var, o da durmadan arayacağım…
Yaşam durmuyordu ; geçenler gerilerde kalıyor, irili ufaklı kaygılarıyla bizi hep gelecek çağırıyordu.
Evet, kış bastıracak; ayazlar, kar fırtınaları çıkacak. Ama sonunda gelecek olan gene bahardır…
İlerde mutlu günler bekliyor bizi…
“Bu bilgin kadın yitirdiği gençlik çağını, türkülerimizde söylendiği gibi, ‘en yüksek dağın tepesinden seslensen de geri gelmeyecek gençlik çağını’ anımsamış olmalıydı.”
Aslında geçmişi unutmuş değilim, unutamam da.
Yalnız arayı açmış bulundum, o kadar…
Yalnız arayı açmış bulundum, o kadar…
Eh, ayrılık zamanı geldi, dedi. Sana mutluluklar dilerim.
Oku, durmadan oku…
Oku, durmadan oku…
Ama insanların cahilliği yok mu ya; işte bütün suç bunudaydı!
Gözyaşlarımı içime akıtmaktan başka çare kalmazdı…
İyilik de kötülüğün yanında gelirmiş.
o gün, yaşamımda ilk kez, yapmam gerektiğine inandığım bir şeyi Sonu ne olur?" diye düşünmeden, herhangi bir cezadan korkmadan karar verip yaptım..
Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor.
…burada, bu kavakların dibinde, büyüleyici yeşil bir cam kırığı gibi kaldı çocukluğum…
Oku, durmadan oku!
Bazen hiçbir şey yapamayacağımı sanıyorum. O zaman talihim neden benim elime fırça verdi, diye üzülüyorum."
Artık hürüz, nasıl istersek öyle yaşarız."
Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar. Neden onları her aradığımızda bulamayız?
Ben oradan uzaklaşmak istiyor fakat bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Mutluluğumun nedenini güneş de biliyor olmalıydı…
Sevinçliydim o gün, çünkü küçükte olsa bir iyilik yapmıştım.
Sevinçliydim o gün, çünkü küçükte olsa bir iyilik yapmıştım.
Anlaşılan öğretmenlik işi de kolay değil…
Her canlının bir ilkbaharı, bir de sonbaharı var."
Yeryüzünün güzelliği yüreğimizi esir ediyordu."