İçeriğe geç

Cemil Meriç’in Dünyası Kitap Alıntıları – Mustafa Armağan

Mustafa Armağan kitaplarından Cemil Meriç’in Dünyası kitap alıntıları sizlerle…

Cemil Meriç’in Dünyası Kitap Alıntıları

“Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz da ümit. Yaşamak bu galiba.”
Namuslu olmanın bedeli yalnızlıktır .
Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden
Daha çok sevdim.
Çok zaman kaybettim.
Çok zaman ve biraz da ümit.
Yaşamak bu galiba.
Sana kızmıyorum, sen bu kadarsın bilmeliydim .
Bir yerden sonra bilgi, duvara çıktıktan sonra tekmeleyeceğin bir merdiven olabilir, ama o ana kadar en büyük tutamadığın olmalı .
Dünya görüşü, bir çağın veya çağların ürünü, bir sınıfın veya sınıfların düşüncelerini besleyen ana toprak.
Kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında.
Her kitap, tılsımlı bir saray. Kapıları ilk gelene açılmaz.
Şuur, uçurumların önünde uyanır.
Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?
Safahat okuyun hem sonsuz bir zevk duyacaksınız hem de birçok hakikatlere aşina olacaksınız, hem bir edebiyat şöleni hem de bir iman tazelemek. Aktiflere belki her zamandan çok bugün ihtiyacımız var.
Önce, kendimizi tanımalıyız. Maziden koparılmışız. Cami avlusunda bulunmuş bir çocuk şuursuzluğu içinde çırpınıyoruz. Nasıl bir tarihin çocuklarıyız? Ne soran var, ne bilen.
Batı, tüm zaferlerini yamyamlığına borçlu.
Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeğe koşan zavallı insanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi.
“Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim..
|
Hepimiz gurbetteyiz; kökü mazide olmayan her insan, memleketine ve başka memleketlere yabancıdır.
Kitaplar, kitaplar ve susuzluk. Sevmek ihtiyacı .
İnsan ancak kendi dilinde düşünebilir.
Ölmek istiyorum dekorsuz, poz almadan, batan bir güneş gibi ihtişamlı değil Kaderin bileklerime taktığı prangalardan kurtulmak için ölmek
Caddeden geçerken kitapları görürsünüz, demişti kitapları gördüm ve evi buldum, Cemil Meriç gibi bir adamın evi elbette kitaplardan bulunurdu.
Ve kitaptaki insanları, sokaktakilerden daha çok sevdim.
Sana kızmıyorum sen bu
Kadarsın bilmeliydim .
Sesinde ufak bir titreyiş önümde öyle bir uçurum açıyor ki
Ve kitaptaki insanları, sokaktakilerden daha çok sevdim.
Dar ve ön yargılı düşünmeyi bir kenara bırakarak, gözlerimizi her yerden gelecek ışıklara açık tutmak fikrinin hayatımıza kattığı zenginlik.
Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüklerini düşünür.
Biz hakikatlerin sadece bir tarafını görmeye mahkûm edilmişizdir. Oysa yalnız bir tarafını görmek, hiçbir şey görmemektir.
Cemil Meriç
Üslubun,kimliğindir.
Üslubun , kimliğindir.
Türk insanı büyük bir medeniyetin varisidir. Kendisine sonsuz düşmanlıklar kazandıran bir mazi.
Bir medeniyet, bu çapta bir gafleti ancak tarihten silinerek ödeyebilir. Çanları duymuyor musunuz? Kulaklarınız tıkalı mı? Yalnızız. Ve düşman, topraklarımıza girmek üzeredir. Birleşmek ve düşünmek zorundayız. Bu zincirleri ne zaman kıracağız? Kendi kendimize vurduğumuz zincirleri
Hepimiz gurbetteyiz. Kökü mazide olmayan her insan memleketine ve başka memleketlere yabancıdır.
Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?
Yani Osmanlıca diye istihkar ettiğimiz bir kültür dili idi
Hayata zincirliyiz kollarımızdan, zaaflarımızdan çiviliyiz.
Ve kitaptaki insanları, sokaktakilerden daha çok sevdim. – Cemil Meriç
Sen oyun diye seyrediyorsun, ben ateşin içindeyim. Yanımdayken minnettarım sana, mestim, sonra, sonra derin bir kör kuyuya yuvarlanıyorum. Kâinat ve hayat bitiyor, bazen tek kelime sesinde ufak bir titreyiş önümde öyle bir uçurum açıyor ki
İnsanın en büyük, en beşerî, en vazgeçilmez ihtiyacı bilgidir.Bilgi’nin üç hedefi olabilir.Allah’ı tanımak, tabiatı tanımak, insanı tanımak.
Benzerlerime iletecek hiçbir önemli mesajım yok. Bir vahşi gibi yaşadım, herhangi biri gibi acı çektim. Hayatımda hiçbir fevkalade olay yok: önemsiz hayal kırıklıkları, gerçekleşmemiş rüyalar, yerine getirilmemiş projeler… İşte 38 yılımın iyice sıkıcı ve hiç de ilginç olmayan hikâyesi.
Neden yalnızlık bizi ürkütüyor. Ürkütüyor, çünkü sonsuzluğun başlangıcı gibi geliyor bize ve sonsuzluğun karşısında kendimizi kolumuz kanadımız kırık ve bomboş hissediyoruz, öldükten sonra da yaşamak için tanıklar istiyoruz… Çoğu hiç de orijinal olmayan bu düşüncelerle şu sayfaların bekaretini bozmak neye yarar?
Çok zaman kaybettim.
Çok zaman ve biraz da ümit.
Yaşamak bu galiba.
“Düşünce dünyasını fethe koşanların
uğrayacağı ilk ülke Hint olmalı. Hint bütün inançlara söz
hakkı tanır. Çağdaş Avrupa en aydınlık taraflarıyla Hint’in
bir devamıdır… Hint belki bütün hakikat değil ama hakikat.
Bu kitap, çağdaşlarını papağanlıktan kurtarmak için yazıldı.
Bir kaçış değil, bir arayış.” “Hint bir çağrıdır, güzele,
sonsuza, hoşgörüye çağrı.”
Ölmek istiyorum. Dekorsuz, poz almadan. Batan bir güneş gibi ihtişamla değil kaderin bileklerime taktığı prangalardan kurtulmak için ölmek.
Artık herhangi bir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum.
Her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye’nin insanından şikayetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını ‘’ yaşanmaz’’laştıranlardır.
Nietzsche ‘’ herhangi bir düşünce insanın insan olarak yaşamasını sağlıyorsa doğrudur’’ diyor.
Hepimiz gurbetteyiz. Kökü mazi de olmayan her insan memleketine ve başka memleketlere yabancıdır. Cemil Meriç
Insanlar kırıcıydı kitaplara geçtim.
Cemil Meriç’in;
Sana kızmıyorum. Sen bu kadarsın, bilmeliydim. Dediği yerdeyim..
Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.
Namaz kılan bir toplumun psikolojiye,zekât veren bir toplumun da sosyolojiye ihtiyacı yoktur

Cemil Meriç

Petrol lambasının bir tarafında babam otururdu , bir tarafında ben. Konuşmazdık. Bazan ikimizde okurduk. Bazan yalnız ben okurdum. Annem ne yapardı? Hatırlamıyorum. Bir gölge gibi sessizdi. O da kökünden koparılmışdı. Çok çabuk aramızdaki köprüler yıkıldı. 11 yaşında da şiir yazıyordum. Eflatun’u 13 yaşında tanıdım. 15 yaşında belli başlı divanları çoktan bitirmiştim. Kitaplar , kitaplar ve susuzluk. Sevmek ihtiyacı , ve 12 Aralık 1996.
Günler sam yeli , sen çöl , sen kumdan bir tepecik. Günler geçiyorlar , geçtiler Her biri bir parçanı kopardı , koparacak Onlardan sana ne kaldı? Hiç.
Senden onlara şarkıların kalacak. / Cemil Meriç
Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız
güller dikenli
bilirim.
ama yaşamak yaralanmaktan korkmamaktır
Her kitap, tılsımlı bir saray. Kapıları ilk gelene açılmaz.
Bilgi bilenindir.
Kendini yokluğa bağlamışsan topraksın,
Gönlünde ilahi nur parıldıyorsa Arş
Mukaddeslerin emrinde olmayan her düşünce , şuursuz bir debeleniş, fikri bir istimnâ [kendi kendini tatmin].
Düşünmek, muammaları çözmek, karanlıkları aydınlatmak
Düşünmek savaşmaktır.
Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmaktır.
Yaşamak, çevrenin suallerine doğru cevaplar bulmak demek.
Hayat, bir sfenksler romanı. Her adımda bir istifham kaldırır başını.
Hiçbir mezartaşı kitabesi, doğruyu, salt doğruyu, yalnız doğruyu söyleyemez.
Acılar taze, hatıralar canlıdır.
Ve hükümler sevgilerin veya kinlerin menşurundan süzülürken tarafsızlıklarını kaybederler.
Ruh, yazının icadından beri ölümsüz. Kaya homurdanır, mermer gülümser, konuşan yalnız kitap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir