Zygmunt Bauman kitaplarından Cemaatler kitap alıntıları sizlerle…
Cemaatler Kitap Alıntıları
Başarılıların ayrılması en başta cemaatten kaçıştır.
Kitleler , baskı altına alinmalarinin onları baskı altına alanların özgürlük davasına daha iyi hizmet etmesini sağlayabileceği yeni bir katı düzenin(görevle yönetilen fabrika zeminine) içinde ezilmek üzere eski alışılagelmiş katı düzenden (komünal etkileşimlerin alışkanlıklarla yönetilen ağından) zorla çekilip alınmışlardi.
Eski usuller amaca uygun değildi.
Açıkçası, bir kısmının özgürlüğü, diğerlerinin baskı altına alınmasını gerektirmiştir. Ve olan da tam olarak budur: Bu olay biraz örtmeceli bir isimle, sanayi devrimi ismiyle tarihe geçti.
Hem özgürlüksüz bir güvenliğin hem de güvenliksiz bir özgürlüğün sırtına yüklenmiş olan nahoş nitelikler dikkate alındığında, daima bir cemaati düşlemeye devam edecekmiş ama cemaat olduğunu iddia eden herhangi bir toplulukta da hayallerimizde tadını aldığımız hazları asla bulamayacakmış gibiyiz.
Güvenlik ve özgürlük, eșit derecede kıymetli ve gıpta edilen iki değer olmakla birlikte, iyi kötü dengelenebilirler fakat neredeyse hiçbir zaman tam ve sürtüşmesiz olarak bağdaşamazlar. Böyle bir bağdaşma sağlayacak dört dörtlük bir formül henüz bulunamamıştır.
İnsanların modern (kapitalist) birlikte yaşama düzeni, Janusvariydi; her biri toplumun farklı bir kesimine dönük olan iki yüzünden biri özgürleştirici, diğeri ise zorlayiciydi.
Uygarlaştırma süreci başlığı altında toplanan tüm diğer değişimler gibi, bireyselleşme de, insani değerler yok olurken gerçekleşen bir değiş tokuştu.
Güvenebilecegi, sözlerine ve hareketlerine bel bağlayabilecegi dost ve iyi niyetli insanların arasında yaşamayı kim istemez ki?
Özellikle bizler için -rekabet ve üstünlük taslamanin yaygin olduğu, etrafımızdakilerin saman altından su yürüttüğü, çok az kişinin yardımımıza koştuğu, yardım çağrilarimiza cevaben kendi yağimizla kavrulmamizi söyleyen nasihatler duyduğumuz,
sadece mal varlığımızı ipotek etmeye hevesli bankaların, şubelerinde bile değil, sadece reklamlarında, gülümseyerek evet dediği acımasız bir devirde yaşayan bizler için- cemaat kelimesi kulağa hoş gelir.
Bu kelimenin çağrıştırdığı şey özlediğimiz her şeydir
Kısacası, cemaat kelimesi, maalesef, kolayca ulaşamayacağimiz, ama içinde yaşamayı çok arzu ettiğimiz bir dünyayı temsil eder.
Hızla küreselleşen dünyamızda hepimiz birbirimize bağımlıyız ve bu karşılıklı bağımlılık yüzünden hiçbirimiz, kendi kaderimizin tek başına efendisi olamayız
Bireyleri özerk olmadığı takdirde özerk bir toplum tasavvur edilemez; vatandaşlarının bireysel hakları iyice sağlamlaştırılmamışsa bir Cumhuriyet tasavvur edilemez
Her şey (kişiler, seçimleri ve onları izleyen kaderleri) olacağına varır
Kimse kalabalıklara çiçekli çayırların yolunu göstermez, kimse uyuşuklara nutuk atma, onları azarlama, hizaya girmeleri için kamçılama gereği duymaz
Hapishanelerin duvarlı gettolar, gettoların da Duvarsız Hapishaneler olduğunu söyleyebiliriz
Gettovari güvenlikli siteleri seçenler, Aynılığın emniyetini evlerinde yaşayabilirler, gerçek Gettolara mahkum olanlar ise bunu hapishanede yaşarlar
Gerçek gettolar, özgürlüğün reddini amaçlar. Gönüllü gettolar, özgürlük davasına hizmet etmeye maçlar
Daha çok hapishane İnşa ederek ve idam cezasını uygulamaya koyarak suç konusunda sertleşmek korku politikasının yaygın sonuçlarıdır.
Yoksulun yoksulla savaşmasına zenginin sevinmesi için her türlü sebeb mevcuttur
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Insanlar rızaları sormadan etnik bir azınlığa dahil edilir
Iyi yapılan bir işten gurur duyduğumuz gibi, amaçsız angaryaya, beyhude çabaya ve anlamsız koşuşturmaya karşı hepimizin doğuştan gelen tepkimiz vardır
Güvenliğin artırılması, daima özgürlüğün feda edilmesini gerektirir çünkü özgürlük ancak güvenlik pahasına genişletilebilir.
Oysa özgürlüksüz güvenlik, köleliğe eşittir
Masumiyet bir kez kaybedildi mi, o el değmemiş saf mutluluğa bir daha ulaşmak mümkün değildi.
Ancak masumiyetimizi koruduğunuz sürece mutlu kalabilir ya da en azından keyifli ve endişesiz bir mutluluğu tadabilirsiniz
Intikal etmiş yaşam biçimi çeşitlerini asimile etmek ve onları tek bir ulusal potada eritmek için yapılan milliyetçi plan güce dayalıydı ve öyle de olmalıydı..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kamusal alanlarda ve halka açık etkinliklerde yöresel dilden konuşmak cezalandırılırdı..
Ulus oluşturma çalışmalarının iki yüzü vardı:Milliyetçi ve liberal.
Özgürlük ile komünalite çarpışabilir ve çatışabilir fakat birinin ya da diğerinin eksik olduğu bir bileşim,tatminkâr bir yaşama götürmez.
Kimlik,ancak bir seçim ve azim meselesidir ve seçimlere saygı gösterilmeli, azim de ödüllendirilmelidir.
Yalnız olmadığını ve kişisel tutkularının diğerleri tarafından da paylaşıldığını bilmenin rahatlatıcı bir etkisi vardır.
Her uygarlık, içgüdülerin bastırılması ve onlardan feragat edilmesi temeli üzerinde inşa edilmelidir.
Bireyleri özerk olmadığı taktirde özerk bir toplum tasavvur edilemez; vatandaşlarının bireysel hakları iyice sağlamlaştırılmamışsa bir cumhuriyet tasavvur edilemez.
Masumiyet bir kez kaybedildi mi, o el değmemiş saf mutluluğa bir daha ulaşmak mümkün değildi.
Don Giovanni bir kadını fethettikten sonra ona olan ilgisini yitiriyordu;zaferi elde ettiği an hazzı sona eriyordu.
Kimlik arayışına adanmış bir hayat, kargaşa doludur.
Max Veber’e göre, modern kapitalizmin temel eylemi, işin evden ayrılmasıydı, yani aym zamanda, üreticilerin geçim kaynaklarından ayrılmalarıydı.
İnanç ne kadar acayipse taraftarları da o kadar fanatiktir.
“..Madde, her yeri doldurmakta. Seçenek sersemletici bir yanılsamadır.”
Yoksulun yoksulla savaşmasına zenginin sevinmesi için her türlü sebep mevcuttur.
Bireyleri özerk olmadığı takdirde özerk bir toplum tasavvur edilemez; vatandaşlarının bireysel hakları iyice sağlamlaştırılmamışsa bir cumhuriyet tasavvur edilemez.
( )ortaçağ sonlarındaki Tanrı gibi, toplum da iyiye ve kötüye karşı kayıtsızdır .
Kimlik, cemaatlerin mezarlığında filizlenir fakat ölünün diriliş vaadi sayesinde gelişir.
Güvenlik mi istiyorsun? Özgürlüğünden ya da en azından onun büyük bir kısmından vazgeç.
İnsan ancak, gerçekten ne kadar mutlu olduğunu bilmediği sürece gerçekten mutlu olabilir.
Insanlar çalışmaya kendiliklerinden düşkün değillerdir ve tutkuları karşısında tartışmalar etkili olamaz.
Erkeklerle kadınlar önce hareketlerini kısıtlayan cemaat bağları ağından koparılmalıydı ki, sonradan fabrika personeli olarak yeniden görevlendirilebilsnler.
21. yüzyılda evlilik bağını benimsemek, ancak kurutma kâğıdından yapılmış bir salla denize açılmak kadar akıllıcadır
Cinsel gelenekler, elbette, hoşgörüsüzlü tutunduğu en önemli noktalardan biri olarak kötüye kullanılmıştır.
Zengin bir toplumda yoksul biri olmak, sosyal anomali ve bireyin kollektif şekilde temsil edilme imkanı ile kimliği üzerindeki kontrolünü yitirmesine yol açar; Amerikan gettolarındaki ve Fransız şehirlerinin kenar mahallelerindeki ortak bozulma, sakinlerini gerçek sosyal kimsesizlere dönüştüren sembolik bir kamulaştırmayı gösterir.
Yaraya tuz basarmış gibi, acı çektiren güçler, sıkı denetimlerine devam etmişler, hatta denetimi daha da artırmışlar fakat ilaveten görünmez olmuşlardı, yüz
yüze gelip karşı koymak için yerleri bile saptanamaz hale gelmişti.
Eski sadakatler ve kesinlikler yok edildiği için insanlar yeni aidiyetler ararlar.
“Kozmopolit “tarzda var olmanın mesajı basit ve pervasızdır. Nerede olduğumuzun önemi yok, önemli olan bizim orada olmamız.
Kişisel zevk, yüceltip tam bir dünya görüşü haline getirilmiştir; sen hoşlandığın ve dolayısıyla satın aldığın şeysindir.
Hem güvenlik hem de özgürlük olmadan insan olamayız; fakat ikisine birden aynı zamanda ve tam olarak tatminkar bulacağımız ölçülerde sahip olamayız.
Giden, haftanın altı günü kapıyı çalıp, herkese ismiyle hitap eden cana yakın postacıdır. Gelenler, iyi niyetli bir birleşmeyle ya da düşmanca bir devralma yoluyla ayakta kalmayı umut eden ama bu süre zarfında aynı satış elemanı ikinci kez görebilme şansınız sıfıra indiren, hızlı eleman değiştiren büyük mağazalar ve ana caddelerdeki dükkan zincirleridir.
Her iki tarafında, birlikte uzun bir zaman geçirmek üzere birbirlerine bağlandıklarını ve ayrılma özgürlüklerinin olmadığını bildikleri bir evlilik, zorunlu olarak, sürekli bir çatışma alanıdır.
Masumiyet bir kez yitirildi mi onu bir daha bulmak mümkün değildir.
Biz insanlar ,ne umduğumuzu bulabiliyor ne de umudumuzu kesebiliyoruz.
Biri mutsuzsa,çok ıstırap çekiyorsa ve saygın bir yaşamı sürekli inkar ediyorsa hemen toplumu ,toplum düzenini, işleyişini suçlarız.
Birisi doğru yoldan sapmışsa, kötü davranışlarını çoğunlukla, kötü bir çevre edindi diyerek açıklarız.
Çağımızda cemaat arayışı içinde olanlar, Tantalos’un yazgısını paylaşmaya mahkûmdurlar; onlar amaçlarına ulaşmaya çalıştıkça amaçları onlardan kaçacaktır ve amaçlarının kaçıp kurtulmasının sebebi de onların, amaçlarına ulaşma çabasını büyük bir heves ve gayretle sürdürmeleridir. Hayallerindeki cemaati bu kadar çekici kılan sükûnet ve soluklanma umudu, ortak yuvayı bulduklarını açıkladıkları veya ortak yuvanın bulunduğu onlara söylendiği zaman alt üst olacaktır. Tantalos’un ıstıraplarına Sisifos’unkiler de katılacak ve sonunda daha kahredici bir hale gelecektir. Gerçekte var olan cemaatler hayallerindekilere benzemeyecektir; daha ziyade tersi olacaktır: Korkularını ve güvensizliklerini, bastırmak veya unutturmak yerine artıracaktır. Kendi aralarındaki dönekleri gözleyip, peşlerine düşmek ve yabancıları kapılardan uzak tutmak için günde yirmi dört saat tetikte olup, her gün sabahtan akşama kadar kılıçlarını bilemeleri gerekecektir. Ve son bir ironik dokunuş eklemek gerekirse şöyle söylenebilir: Bir cemaatin içinde olmak, bir cemaat olmak duygusunun buharlaşıp gitmemesi, ancak böyle kavgacı bir tutumla ve yalancı çobanlık yaparak sağlanabilir. Yuva sıcaklığı, gece gündüz cephe hattında aranmalıdır.
Bu, Cennetin Doğusu’na saplanan kılıcın hâlâ orada uğursuz uğursuz dönüp durmasına benzer. Günlük ekmeğinizi alnınızın teriyle kazanabilirsiniz, fakat alnınız ne kadar terlerse terlesin, komünal masumiyete, önceki aynılığa ve sükûnete giden kapı açılmayacaktır.
Bu kapıyı çalmaya ve açılacağını ummaya son verecekmişiz gibi görünmüyor. Biz şu an olduğumuz gibi olmaya devam ettiğimiz sürece ve yaşadığımız dünya da şu an olduğu gibi olmaya devam ettiği sürece bu kapıyı zorlamayı sürdüreceğiz.
Kimlik oluşumu, hiç bitmeyen ve daima eksik kalan bir süreçtir ve sözünde durmak için (daha doğrusu, sözünü muteber kılmak için) öyle kalmalıdır.
Yalnız olmadığını ve kişisel tutkularının diğerleri tarafından da paylaşıldığını bilmenin rahatlatıcı bir etkisi vardır.
Kimlik, ancak bir seçim ve azim meselesidir ve seçimlere saygı gösterilmeli, azim de ödüllendirilmelidir.
Cemaat fikrinin ayrılmaz bir parçası, üyelerin ne kadar yetenekli ya da önemli olduklarına bakılmaksızın faydaların aralarında paylaşılmasını gerektiren kardeşlik mecburiyetlerdir . Tek başına bu özellik bile, komünalizmi zayıfların felsefesi haline getirir.
Uzun bir tarihçe ve hatta sık ve yoğun etkileşimlerin daha uzun süren ömrü boyunca paylaşılan yaşam öyküleri sıkıca kenetlenmediği takdirde, oluşan hiçbir insan topluluğu cemaat olamaz.
Güç, karar merciine bağlıdır ve kararları veren kişilerde bulunur. Dolayısıyla güç, yöneticilere aitti.
Modem çağların başlangıcından itibaren yönetim, bir tercih değil, gereklilik olmuştur. Oysa Karl Marx’ın gözlemlediği gibi, kemanlara ve trompetlere sahip olmak için orkestra şefine gerek yoktur.
Modern düzenin gelişi, bir azınlık için, bireyin kendini ortaya koyması bakımından nefes kesecek kadar engin olanakların doğması anlamına geldiyse de, büyük çoğunluk için sert ve dar ortamın birinden alınıp diğerine yerleştirilmek demek oldu.
Erkeklerle kadınlar önce hareketlerini kısıtlayan cemaat bağları ağından koparılmalıydı ki, sonradan fabrika personeli olarak yeniden görevlendirilebilsnler.
Max Veber’e göre, modern kapitalizmin temel eylemi, işin evden ayrılmasıydı, yani aym zamanda, üreticilerin geçim kaynaklarından ayrılmalarıydı.
İnsanların modern (kapitalist) birlikte yaşama düzeni, Janusvariydi; her biri toplumun farklı bir kesimine dönük olan iki yüzünden biri özgürleştirici, diğeri ise zorlayıcıydı.
Kitleler tembel ve akılsızdır; içgüdüsel feragatten hoşlanmaz lar ve kaçınılmazlığı konusunda tartışma yoluyla ikna edile mezler; kitleleri oluşturan bireyler de disiplinsizliği dizginle memek hususunda birbirlerini desteklerler Kısaca belirtmek gerekirse, uygarlığın kurallarının ancak belli bir baskı düzeyiyle korunabileceği gerçeğine neden olan yaygın iki insani özellik vardır: insanlar çalışmaya kendilik lerinden düşkün değillerdir ve tutkuları karşısında tartışma lar etkili olamaz.
Her uygarlık, içgüdülerin bastırılması ve onlardan feragat edilmesi temeli üzerinde inşa edilmelidir.