İçeriğe geç

Casus Kitap Alıntıları – Joseph Conrad

Joseph Conrad kitaplarından Casus kitap alıntıları sizlerle…

Casus Kitap Alıntıları

&“&”

Yazmak, iç dünyasını özgürleştirmek, ruhunu tüm dış dünyaya açmaktı.
Bizler yedisinde neysek, yetmişinde de oyuz.
Hoşlanmadığı bir işte çalışan hiç kimse, kendi hakkında beslediği parlak düşünceleri uzun zaman sürdüremez. Yapılan işin sönüklüğü ve tatsızlığı, onu yapanın kişiliğini de geçer. Uğraşlarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır. Oysa kader hiçbir şeye bakmaz, hiçbir şeye aldırmaz.
En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın."
Her gün cinayet işleniyor. Adam öldürmek neredeyse kurumsallaştı.
Günümüz ekonomik koşullarına ben olsam ne ad verirdim, biliyor musunuz? Yamyamlık bu, derdim. Düpedüz yamyamlık! Adamlar açgözlülüklerini halkın taze kesilmiş, hala titreyen etiyle, sıcak kanıyla besliyor; yaptıkları bundan başka bir şey değil.
“Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.”
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.
Hoşlanmadığı bir işte çalışan hiç kimse, kendi hakkında beslediği parlak düşünceleri uzun zaman sürdüremez. Yapılan işin sönüklüğü ve tatsızlığı, onu yapanın kişiliğini de geçer. Uğraşlarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
.
Tehdit, ikna veya rüşvetle yatıştıramayacağınız sürece, tek başına delilik gerçekten ürkütücüdür.

Tarihi yapan düşünceler değil araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir; sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını hatta gerçeğin kendisini bile!
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Önlemek tedavi etmekten iyidir.
Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını
öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de
solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar
verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla
bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır
, ölür ve
yeniden doğar.
“Yoksullar için dünya kötü..”
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır."
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın."
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Uğraşılarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Ekonomik koşullar her şeyi değiştirir:sanatı, felsefeyi, aşkı,erdem anlayışını,hatta gerçeğin kendisini bile!
Geliri yerinde olan tüm et kafalılar bilime inanırlar. Nedenini bilmezler ama bir şekilde önemli olduğuna inanırlar.
…Budalaysa kişi, çabuk kaybeder elindeki işi,"
Merak insanın kişiliğini dışa vuruş biçimlerinden biri olduğundan, meraksız bir kimse her zaman bir parça gizemlidir.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Gece, yılmadan çalışıp didinen insanların bu dünyadaki kaçınılmaz ödülüdür.
Dünyada o kadar çok değişik türden budala var ki, bunların hepsine karşı tedbir almak mümkün değil.
Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.
… En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar."
Dünyanın her yerinde, kadınların duygularının ( sanki gökyüzünde dolaşan yağmur bulutlarından farkı yokmuş gibi) sağanak biçiminde yağıp tükeneceğine inanılır."
.. ekonomik koşullar her şeyi değiştirir: sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını, hatta gerçeğin kendisini bile!
Huzursuzluk toplumda tehlikeli boyuta ulaşmış durumda.
İyi bir insanın kederi de büyük olur elbet.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Çünkü tarihi yapan düşünceler değil, araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir: sanatı, felsefeyi, aşkı, Erdem anlayışını, hatta gerçeğin kendisini bile!
Ufak tefek adam kendine güvenen, rahat bir tavırla,siz devrimciler, sizden ödü kopan bu toplumsal düzenin kölelerisiniz," diye devam etti;"kölelikte, o düzeni korumaya çalışan polislerden geri kalır bir yeriniz yok. Devrim yapıp baştan aşağı değiştirmek istediğinize göre, belli ki gerçekten düzenin kölesisiniz. Düşüncelerinizi ve eylemlerinizi yönlendiren hep o düzen; bu yüzden ne düşünceleriniz, nede eylemleriniz asla kesin sonuçlar almaya yönelik olmaz," sustu, bir daha hiç konuşamayacakmış gibi kayıtsız, sessizce durdu.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
“İçinde korkunç bir boşluk hissediyordu.”
“Kitapları bitirir bitirmez kendimi terk edilmiş , beş duyumun kof algıları arasında amaçsız kalmış , daha düşük değerlere sahip başka bir dünyada kaybolmuş gibi hissetmeye başladım.”
“Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.”
“Heybetli bir yalnızlık…”
…Budalaysa kişi, çabuk kaybeder elindeki işi," sözüyle devam etti.
Bizler yedisinde neysek, yetmişinde de oyuz.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Çünkü insanlar genellikle bir davranışın nedenleriyle değil, sonuçlarıyla ilgilenirler.
Geliri yerinde olan tüm et kafalılar bilime inanırlar. Nedenini bilmezler ama bir şekilde önemli olduğuna inanırlar.
Duygunun olmadığı yerde eylem de olmaz.
*ekonomik koşullar her şeyi değiştirir:sanatı, felsefeyi, aşkı,erdem anlayışını,hatta gerçeğin kendisini bile!
İnsanlar sayıca deniz kıyısındaki kumlar kadar çoktu, kumlar gibi onları yok etmek de olanaksızdı; onlarla başa çıkmak, kumlarla başa çıkmak kadar güçtü; bunları düşününce morali bozuldu.
İnsanlar yaşamak ister yaşamak.
Acıları bol, ama bunları dile getirecek sözcükleri kıt olan zavallı insan soyunun yakınmalarında sık sık görüldüğü gibi, gerçek kimi zaman karşımıza, yapmacık duyguları anlatmak için kullanılan sözler arasından seçilen, kalıplaşmış, yapay bir ifade biçimine bürünmüş olarak da çıkabiliyor.
Parkın parmaklıkları arasından, onaylayan gözlerle, kentin varlığı ile lüksünün kanıtlarını seyrediyordu o. Tüm bu insanların korunması gerekiyordu. Varlık ile lüksün başta gelen ihtiyacı korunmaktı.
Gelişigüzel bir eylem, bazen hedefi böylesine tam bulabiliyor.
Hiç kimse uşağının gözünde kahraman değildir; yoksa tüm kahramanlar üstlerini başlarını kendileri fırçalayıp temizlemek zorunda kalırlardı.
Günümüz ekonomik koşullarına ben olsam ne ad verirdim, biliyor musunuz? Yamyamlık bu, derdim. Düpedüz yamyamlık! Adamlar açgözlülüklerini halkın taze kesilmiş, hâlâ titreyen etiyle, sıcak kanıyla besliyor; yaptıkları bundan
başka bir şey değil.
Dünyanın her yerinde, kadınların duygularının (sanki gökyüzünde dolaşan yağmur bulutlarından farkları yokmuş gibi) sağanak biçiminde yağıp tükeneceğine inanılır.
Merak insanın kişiliğini dışa vuruş biçimlerinden biri olduğundan, meraksız bir kimse her zaman bir parça gizemlidir.
Duygunun olmadığı yerde eylem de olmaz.
Kapitalizm, sosyalizmi yarattı; anarşinin sorumlusu, kapitalistlerin mülkiyeti korumak amacıyla çıkardıkları yasalardır.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Hiçbir şeyin derinine fazla inmeye gelmez.
Dünyada o kadar çok değişik türden budala var ki, bunların hepsine karşı tedbir almak mümkün değil.
Ancak içinde yaşadığımız dünya kusursuz bir dünya değil ki…
Polislerin işi nedir biliyor musun Stevie? Polislerin varlık nedeni, hiçbir şeyi olmayanların, her şeyi olanlardan bir şeyler almalarını önlemektir.
…başkalarına hayranlık duymanın bir bakıma insanın kendi degersizliğini kabul etmesi anlamına geldiğini düşünüyordu.
Içi ve dış görünüşü arasında zıtlıklar olduğunu sezdim. Çekişmeler de…Çünkü ruhunun bedeninin sahip olduğu lif ve kastan daha çok iradeye ve hırsa sahip olduğundan kuşkulanıyordum.
Çünkü tarihi yapan düşünceler değil, araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir: sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını, hatta gerçeğin kendisini bile!
… İdealleştirmenin her türlüsü hayatı yoksullaştırır. Hayatı güzelleştirmek, onun karmaşık niteliğini ortadan kaldırmak, yok etmektir."
Her gün cinayet işleniyor. Adam öldürmek neredeyse kurumsallaştı.
Bırak da cehennem zayıfların umut kaynağı olsun çünkü cehennem, onların dininin güçlüler için icat ettiği bir şeydir.
“insanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.”
Dünyanın her yerinde, kadınların duygularının (sanki gökyüzünde dolaşan yağmur bulutlarından farkları yokmuş gibi) sağanak biçimde yağıp tükeneceğine inanılır."
…İdealleştirmenin her türlüsü hayatı yoksullaştırır. Hayatı güzelleştirmek, onun karmaşık niteliğini ortadan kaldırmak, yok etmektir.."
iyi bir insanın kederi de büyük olur elbet.
Gerçekler bazen karikatürlerden daha zalimdir.
Duygunun olmadığı yerde eylem de olmaz.
başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir