Safiye Çetinkaya kitaplarından Can Kırığı kitap alıntıları sizlerle…
Can Kırığı Kitap Alıntıları
&“&”
İçimde kimselerin görmediği stadyum dolusu bir yalnızlık var. Şimdi hep bir ağızdan bağırıyor yalnızim diye."
Ne gözümü alabildim ne de göze alabildim
Asıl şükür için
Koçun kafası değil,
Kulun başı toprağa varmalı
Koçun kafası değil,
Kulun başı toprağa varmalı
Gönüller alan, gönüllerde anılır
Yolundaki virajlar seni yıldırmasın, düz yol değil virajlar insanı usta şoför yapar…
Zahmeti olmayan hiçbir şeyin kıymeti de olmaz
Doğurmakla bitmiyor, yoğurmak gerek çocuğu
Allah yarattığı kullarını asla başıboş bırakmıyor. Kul itaatsiz oluyor, asi oluyor. Fakat Yüce Yaratıcı yine de kuluna Cennete gitmesi için önüne sebepler çıkartıyor. Onca isyanımıza rağmen bizi hala çok sevivor.
Gıybette yamyamlık vardır
insanlar hasta, engelli veya yaşlı oldukları için
ölmezler…
Dünyaya geldikleri için ölürler…
ölmezler…
Dünyaya geldikleri için ölürler…
Eğer Allah bela, iyilik ya da imtihan yoluyla bizimle ilgileniyorsa demek ki Allah’ın ilgilenmeye değer kullarıyız. Düşünsene, ya Allah bizimle hiç ilgilenmeseydi, ya hiç ne bir bela, bir musibet vermeseydi! 0 zaman durumun vahamiyetini kavrayabilir miydik?
Gülümse lütfen…
Yüzünün sadakası yeter beni zengin etmeye. Bir ömür bitmez sana olan fakirliğim…"
Yüzünün sadakası yeter beni zengin etmeye. Bir ömür bitmez sana olan fakirliğim…"
Bazı insanlar aşktan ne istediklerini bilmediği için
Hayatları istemedikleriyle doludur.
Ama onlar fark etmezler.
Hayatları istemedikleriyle doludur.
Ama onlar fark etmezler.
Benden uzaklara gidiyorsan bensiz de yaşayabilmelisin
Söz konusu gönül ise, ya kalbe iş düşüyor ya da gözlere…
Söz konusu çile ise,hem tevekküle iş düşüyor hem seccadeye…"
Söz konusu çile ise,hem tevekküle iş düşüyor hem seccadeye…"
Yüce Yaratıcı asla boş bir şey yaratmaz. Kimi kimine ibrettir. Kimi de bir diğerine cezadır. Ama işte bütün bu oluşlar içinde insan küçük parçaların nedenlerinde boğulduğu için bütünü yaratanı görmüyor.
Birde mutfakta sigarasını içerken dumandan ciğerleri şişenler, öksüre öksüre ; Ayşegül biz buraya ibret almaya geldik! Aldığımız nefesin ne kadar kıymetli olduğunu görüyoruz burada" diyorlardı. Alınan ibret de düşündürücüdür! Nefesin kıymeti ve o nefesi alamamak için kendini zehirlemek! Aynı karede çok aykırı duruyordu…
Ben buradayım Canım. Seni çok zor buldum ve bırakmaya da hiç niyetim yok. Çok uzun yıllar beraber yaşayaçağız, beraber yaşlanacağız.Hadi artık, gülümse lütfen. Yüzünün sadakası yeter beni zengin etmeye.Bir ömür bitmez sana olan fakirliğim.Gülümse gülüm!" demişti
Bir bedenin içine sığmayan kocaman bir ruhum var benim…
Kendimden yorulup kendime kaçmanın kısır döngüsünde yorulan bir yolcuyum ben.
Zaten umut değil miydi insana yaşama sevinci veren?
“İçimizdeki tüm yarım kalmışlığı gecenin karanlığına sakladık ya, belki de ondandır uykumuzun gelmeyişi arkadaşım.”
“Söz konusu gönül ise, ya kalbe iş düşüyor ya da gözlere…
Söz konusu çile ise, hem tevekküle iş düşüyor hem seccadeye…”
Söz konusu çile ise, hem tevekküle iş düşüyor hem seccadeye…”
Şükür ki her halimizi bilen bir Rabbimiz var. Ben derdimi, hüznümü yalnızca O’na arz ederim…
Dost dediğin her yaraya merhem olmalı. Üşüyünce tebessümüyle seni ısıtmalı.
İçim hep bir “ Hoşça kal ülkesi” oldu. Tüm sevdiklerim gidiyordu. Bir bendim geride kalan…
Kısa vadede zahmete talip olmayanları, uzun vadede rahmet bıraktı gitti.
Analık, özgürlükler önünde bir setmiş gibi sunuldu. Tek çocuklu olmak medeniyet, çok çocuklu olmak cahiliyet gibi görüldü.
Eskiden analar beş vakitlerine nafileler katar; abdestlerini alır, kollarını sıvar, Tahiyyat duası ve salavatlar eşliğinde hamur yoğururlardı. Bu hamurdan ekmek pişirir, konu komşuya dağıtırlardı. Sadece insanlar değil, ekmeğin kokusunu alan kedi köpek bile nasibini alır, belki de bu sebepten, bereket evlerden eksik olmazdı.
“Doğurmakla bitmiyor, yoğurmak gerek çocuğu.”
Başlangıcı olan her şeyin sonu da vardır.
Sen yeterki Allah’ın sana verdiği güçle yılmadan çabala… Allah dilerse seni imkansız sandığın zeminde bile kaymadan yürütür, başarıya tutundurur.
Rabbim çok süprizler gizler hayatımıza. Biz bilemeyiz. Her üzüntünün içine bir sevinç gizlemiştir.
Hiçbirimiz bir gün sonramızı bilemediğimiz için mutluluklarımızı günlük yaşamamız belkide en iyisi…
Aslında tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Kavgası kendisiyleydi onun.
Göğüs kafesinin içindeki el kadar olan yüreği kırıla kırıla kocaman olmuştu. Her kırılma da budanan ve daha güçlü filiz veren kocaman bir yürekti onunkisi…
“Benden uzaklara gidiyorsan eğer, bensiz de yaşayabilmelisin!”
Biz dünyaya anlaşılmak için değil anlamak için geldik.
&”Sonra masal kaldığı yerden devam etti.
Giden dönmedi..&”
Giden dönmedi..&”
Bizler küçücük şeylerle mutlu olabilen insanlarız. Sizler bize kocaman mutsuzluklar yaşatıyorsunuz ya! Bunu yapmayın. Kırıldığını belli etmeyen kişileri üzmeyin.
Sonra masal kaldığı yerden devam etti; giden dönmedi, kalan unutmadı…"
Değer verirken hesap yapmadım ki &‘Sen bu kadar edersin.’ diye.
Yine olsa, neyim varsa veririm ama değmiyorsa üzülmem…
Bu benim ayıbım değil ki…"
Yine olsa, neyim varsa veririm ama değmiyorsa üzülmem…
Bu benim ayıbım değil ki…"
Gülümse lütfen…
Yüzünün sadakası yeter beni zengin etmeye.
Bir ömür bitmez sana olan fakirliğim…"
Yüzünün sadakası yeter beni zengin etmeye.
Bir ömür bitmez sana olan fakirliğim…"
Benden uzaklara gidiyorsan, bensiz de yaşayabilmelisin…
En derin yaralarla başlar en derin gülücükler…
En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı…
En derin denizlerde boğula boğula başarırsın tek bir nefesle yaşamayı…"
En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı…
En derin denizlerde boğula boğula başarırsın tek bir nefesle yaşamayı…"
&”Sonra masal kaldığı yerden devam etti. Giden dönmedi, kalan unutmadı…&”
Küçücük şeylerle mutlu olabilen insanlar var.Sizler onlara kocaman mutsuzluklar yaşatıyorsunuz ya!
Bunu yapmayın…"
Bunu yapmayın…"
Sonra masal kaldığı yerden devam etti.Giden dönmedi,kalan unutmadı…"
Bazen dua etmek için ellerini açarsın ama dilinden önce gözyaşların başlar anlatmaya kalbindeki sızıları….
Belki de…ruhun bedenine sığmıyordur da,dışarı sızıyordur…"
En derin yaralarla başlar en derin gülücükler…
“ Yara sızlar, yara sızlar, ok değmiş yara sızlar. Yaralının hâlinden, ne bilsin yarasızlar.”
“Ona güvenmiştim, yanılmamışım” sözü bayramdır. İnsanları hiç aldatmadan yaşamanın hazzı bayramdır.
“Hayatta bir kum tanesiydim ama çölün derdini taşıyorum.”
“Sonra masal kaldığı yerden devam etti, giden dönmedi, kalan unutmadı…”
“İnsan, diyorum içimden, nasılda kendi iç dünyasından habersiz bir gezgin…”
ZAHMET’i olmayan hiçbir şeyin, KIYMET’i de olmaz…
“İnsan, kırılıp incinmelerini toplayıp, onlardan suskunluk yapıyor…”
&‘Hayatta bir kum tanesiydim ama çölün derdini taşıyorum.&”
Bazı insanlar aşktan ne istediklerini bilmediği için ,
Hayatları istemedikleriyle doludur.Ama onlar fark etmezler..
Hayatları istemedikleriyle doludur.Ama onlar fark etmezler..
İnsan,kırılıp incinmelerini toplayıp,
Onlardan suskunluk yapıyor…"
Onlardan suskunluk yapıyor…"
En güzel hediye sevgidir. Sevgini hediye et."
Yazılan her kitap insanlığa bırakılmış bir mesajdır.
Vicdan ki, bütün acıların dilini duyabilir.
En güzel hediye sevgidir. Sevgini hediye et.
Kafasına göre konuşmak kolay olanı. Zor olan ise karşısındakini tanımak, onu anlamak… İnsanlar da kolay olanı seçiyorlar genellikle…
Sorgulamak kolay da, cevapları bulmak bazen zor olabiliyor.
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır…
İçimde kimselerin görmediği stadyum dolusu bir yalnızlık var. Şimdi hep bir ağızdan bağırıyor yalnızım diye.
İçimizdeki tüm yarım kalmışlığı gecenin karanlığına sakladık ya, belki de ondandır uykumuzun gelmeyişi.
Sağlıklı insanlar nefes alıp verirken yaşadıkları mucizelerin hiç farkına varmıyorlar.
Annenin iyisi, kötüsü olmazmış, en kötüsü annesiz olmakmış.
FE EYNE TEZHEBUN?
Bu gidiş nereye?
Bu gidiş nereye?
Zahmeti olmayan hiçbir şeyin, kıymeti de olmaz.