Gülseren Budayıcıoğlu kitaplarından Camdaki Kız kitap alıntıları sizlerle…
Camdaki Kız Kitap Alıntıları
Sevgisizlik kadın ruhunda ölümle eşit!
Sevilmeyi sever insanlar. Böylece kendi seçtiklerine değil, onları sevme cesaretini gösterene aşık olurlar.
Bir kadın değerini kendi vermeli. Bu işi erkeklere bırakmamalı. Çünkü o erkek bir gün çekip giderse , kadının değerini de beraberinde götürüverir.
Nasihatler sadece edeni rahatlatır karşı tarafı ise kızdırır
Hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok daha iyi biliyorum.
Zaten yara almadan bu dünyada yaşayabilmek mümkün mü? Ancak biliyorum ki insan bu yaralarla büyüyor, var oluyor.
Evet, çok güzeldi. Masal gibi bir aşk yaşattı bana Hayri. Hani masallarda da yalan dolan çoktur ya, işte böyle bir şey yani.
Adaleti hemen, o anda görmek istiyoruz ama hayat bizim kadar aceleci değil.O neyi,ne zaman yapacağını daha iyi biliyor
İnsanın kendine yaptığını kimse yapmıyor.
Aşk dediğin insanı havalara uçurduğu kadar da acıtır zaten.
Her zaman seçme şansımız olmayabilir. Bazen en iyi çözüm sadece rıza göstermektir.
Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek, hayal kırıklıklarımız da o kadar çok ve derin oluyor.. 
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz
Acının değil, yaşamanın, mutluluğun, huzurun tiryakisi olmaya çalışıyorum.
İnsanın tutkularının esiri olması, aşkı için her şeyi yıkmayı göze alması zayıflık mı, yoksa gücün ta kendisi mi bilemiyorum
Aşk dediğin insanı havalara uçurduğu kadar da acıtır zaten.
İnsanın içi karanlık olunca en pırıltılı ışıklar bile o karanlığı aydınlatamıyor.
İnsan hayatın dilini ilk yedi yaşına kadar büyüdüğü evde öğrenir. O artık kişinin anadilidir. Gerisi öğrenilse de pek fazla hükmü yoktur.
Doğrularımız değişti. Kim haklı, kim haksız eskiden apaçık belliydi. Şimdi artık belirsiz oldu. Herkes haklı. Asıl tehlike de bu ya…
Öteki dünyada o beni bekliyor artık ölümden korkmuyorum
Ölüm onu neden böyle rahatlattı diye sonradan çok sordum kendime. Sonunda büyük aşk artık başka kadınların koynunda değil, toprağın koynundaydı. İnsanı anlamak ne kadar zor!
Ölüm onu neden böyle rahatlattı diye sonradan çok sordum kendime. Sonunda büyük aşk artık başka kadınların koynunda değil, toprağın koynundaydı. İnsanı anlamak ne kadar zor!
Bir erkek uğruna sahip olduğun her şeyden vazgeç, ona sonuna kadar güven ve bir gün o adam, “Bir başkası var“ desin.
Aşıkken kalbiyle görür kadınlar. Tutku dindikten, aşk şarabı kana kana içildikten sonra sıra kendini güvence altına almaya gelir. İşte o zaman kadınları zekaları adeta zalimleşir; acımasız olurlar
Çok mu seviyorsun o kızı?
Evet, çok
Ne güzel
Ne..?
Sevmek diyorum. Sevmek çok güzel..
Evet, çok
Ne güzel
Ne..?
Sevmek diyorum. Sevmek çok güzel..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek, hayal kırıklıklarımız da o kadar çok ve derin oluyor.
Kadınlar hep aşk sonsuz olsun isterler. Oysa aşk, her zaman sonsuzluğa özense de bir fırtına gibi, bir kez durulunca bir daha kolay kolay derinleşemeyen bir tutkudur.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Demek ki insan sevince saf oluyor..
Sevgi meğer söz değilmiş. Sevgi dokunuşmuş, bakışmış.
Demek ki insan sevince saf oluyor..
Varoluşun da,kayboluşun da altındaki zaten bu yaralara aittir .Başarılar da ,yenilgiler de bu yaraların eseri.
Aşk bir kere geldi mi, yakar kavurur, küle döndürür adamı ama başka türlü bir yangındır o. Yanmayı sever, kavruldukça daha çok yanmak istersiniz.
Ama hiçbir şey durduğu yerde durmuyor. Aşk bile.
Sevgi meğer söz değilmiş, sevgi dokunuşmuş, bakışmış.
Ümit insanın içinde kendiliğinden doğmuyor. Birilerinin, zamanında bu ümidi o çocuklara aşılaması gerekiyor. Onlara, ‘Yapamam ne demek, yapanlardan senin neyin eksik, tabi ki yaparsın’ diyen birileri gerekiyor.
Hayat iyi şeyler getiriyorsa bizim olur, gelenleri beğenmezsek de kader der geçeriz.
Hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok daha iyi biliyorum.
Yeniden dünyaya gelsek,yapmak istediklerimiz,şu anda yaşadıklarımızdan çok farklı olmazmıydı?
Sevinecek, mutlu olacak ne çok şey var hayatta!
Affetmek insanı özgürleştirir, zincirlerini kırar.
Hayatın daha baştan adaletsiz davrandığı çocukların çoğu büyüyünce avukat olmak ister Ne kadar haklılar!
“Ve son olarak hastalığın sevgisizlikten, şifanın ise her zaman sevgiden, şefkatten geldiğini çok daha iyi biliyorum.
Sevgiyle yaşanacak nice günlere…”
-Gülseren Budaycıoğlu
Sevgiyle yaşanacak nice günlere…”
-Gülseren Budaycıoğlu
İnsanın ruhsal durumu yüzüne nasıl da yansıyor. Bir kadın o gün çok güzelse, mutlaka seviliyordur. Sevilmenin ışıltısı yansır yüzüne.
“Siz hayal kurarken hayat sizin için plan yapmakla meşguldür.”
“İnsan dediğin hep böyledir. Evinde öğrendiği anadille yaşar hayatını. Sonradan öğrendiklerimiz süs gibi durur zihnimizde. Anamızdan babamızdan ne gördüysek, hangi duygu anadilimizi yazdıysa hayatımıza hep o duygular egemen olur.”
Mutluluk da akut bir durumdur. Bir ömür boyu mutlu olamaz insanlar. Mutluluk bir kuştur, insanların omzuna bir konar, bir kalkar.
Aşk çok güçlü bir heyecandır, hem derin hem çok yüksek bir duygu yumağıdır. İnsanın yaşama sevincini, enerjisini artıran, gözlerini parlatan, güzelleştiren, sağlık kazandıran ve en önemlisi onu mutlu eden bir duygudur.
Sevildiğimi hissettikçe ruhuma sanki kapı aralığından ışık sızmaya başladı. Ve ruhum aydınladıkça bende de ona karşı bir aşk, bir sevgi başladı. Âşık olmak meğer ne güzel bir şeymiş.
İnsanın kaderini değiştiren güzelliği değil, güzelliğin artırdığı beklentileridir. Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek, hayal kırıklıklarımız da o kadar çok ve derin oluyor.
Bir kadın değerini kendi vermeli. Bu işi erkeklere bırakmamalı. Çünkü o erkek bir gün çekip giderse, kadının değerini de beraberinde götürüverir.
Sevgisizlik demek ki kadın ruhunda ölümle eşit!
Herkesin iç dünyasının derinliklerine saklanan hüzünlü mü hüzünlü bir hikayesi mutlaka vardır.
Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek,hayal kırıklıklarımız da o kadar çok derin oluyor.
İnsanın içi karanlık olunca en pırıltı ışıklar bile o karanlığı aydınlatamıyor.
İnsanları huysuz ve geçimsiz yapan da sevgisizliktir zaten. O mutsuzluğuyla, huysuzluğuyla barışıktırü. Ancak bunu kendisi çok ister ve çok gayret ederse değiştirebilir.
Doğrularımız değişti. Kim haklı, kim haksız eskiden apaçık belliydi. Şimdi artık belirsiz oldu. Herkes haklı. Asıl tehlike de bu ya
Beni sevenler bir süre sonra beni nasıl olsa terk ederler
Hayattan ve insanlardan ne kadar çok şey beklersek, hayal kırıklıklarımız da o kadar çok ve derin oluyor.
İnsanın içi karanlık olunca en pırıltılı ışıklar bile o karanlığı aydınlatamıyor
Kadın dediğin, işte böyle bir varlık. Kanlı canlı bir aşk, diri bir sevgi, hiç bitmeyen bir ilgi ve eşi için her zaman çok önemli ve değerli olduğunu hissetmek istiyor.
Sevgisizlik demek ki kadın ruhunda ölümle eşit!
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
İnsan ruhu ne kadar karmaşık. Herkes kendine göre ne kadar haklı.
Ben diyemeyen, ben olamayan birinin kendinden ümidi olur mu?
Ben diyemeyen, ben olamayan birinin kendinden ümidi olur mu?
“Buraya genellikle hastalar değil, asıl hastaların hasta ettikleri gelir.
Tesadüf dediğimiz hiçbir şey tesadüf değil aslında. Bilinçdışımız, bize onu arayıp bulduruyor. Ödülü de biz veriyoruz kendimize, cezayı da
Şarkıları dinlerken hüzünlenir, sonra da, Ah bu şarkıların gözü kör olsun der ve dinlemeye devam ederim.