İçeriğe geç

Cahit Sıtkı Tarancı-Seçmeler Kitap Alıntıları – Mustafa Yücel

Mustafa Yücel kitaplarından Cahit Sıtkı Tarancı-Seçmeler kitap alıntıları sizlerle…

Cahit Sıtkı Tarancı-Seçmeler Kitap Alıntıları

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim..
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Gün gelip gidersem şayet
Öyle severekten gideceğim
Bayram sabahı bile olsa,
Sensiz doğan günü neyleyim!
Desem ki
İnan bana sevgilim inan,
Evimde senliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil..
Bilsen! Ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde!
Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler?
Sanmam! Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil..
Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde..
Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler!
DESEM Kİ

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Dün güzel bir kadın geçti
kabrimin yakınından
doya doya seyrettim
gün haznesi bacaklarını
gecemi altüst eden
söylesem inanmazsınız
kalkıp verecek oldum
düşürünce mendilini
öldüğümü unutmuşum.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz.
Bende de öyle …
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil
Bende öyle.
Unuttuğumuz bir hakikati bize hatırlatıyor merhum Cahit Sıtkı; Bir defa misafire çıkmış adın İstesen de gideceksin, istemesen de
Sevmek, devam eden en güzel huyum.
Sonra baktım; ağlayacak tek bir omuz bile kalmamış.
Ben de koydum başımı kendi dizlerime, doya doya ağladım.
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar.
Gökyüzünün başka rengi de varmış
Gec farkettım tasin sert olduğunu
Su insani boğar,ateş yakarmış
Her doğan günün bir dert olduğunu
İnsan bu yasa gelince anlarmis
Bu sabah hava berrak;
Bu sabah her şey billurdan gibi.
Gök masmavi bu sabah,
Güzel şeyler düşünelim diye.
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar,
Bulutlara hayretinden.
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam. 
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
“bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık ölümün diğer ismidir.”
Ne vakitten beridir burada oturmuşuz,
Dünden hatta bugünden bile yok haberimiz,
Yaşamanın en güzel noktasında durmuşuz,
Bir huzur ahengine dalmış gönüllerimiz.
bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Gönül tanrısına der ki, her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden.
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
– Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Ve gönül Tanrısına der ki: – Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!
Neylersin, ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında ,
Bir namazlık saltanatın olacak:
Taht misali, o musalla taşında …
Desem ki
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda eski bir şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra birgün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol
Kabirde ezberlertirim böceklere,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Memleket isterim .
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir ,bir şikayet ölümden olsun…
Sen, her gün başka bir güzel olsan,
Ben, her gün başka bir âşık.
Her göz göze gelişimizde,
Yıldırımla vurulmuş gibi olsak.
Yepyeni bir aşk olsa aramızdaki,
Her seferinde
Olur biter,
Geçer gider,
Ama canımı yaka yaka,
Yutkunduğum şeyler var,
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen…
Sonra baktım; ağlayacak tek bir omuz bile kalmamış.
Ben de koydum başımı kendi dizlerime, doya doya ağladım.
Ve gönül Tanrısına der ki: – Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir