İçeriğe geç

Büyük Yalnızlık Kitap Alıntıları – Kristin Hannah

Kristin Hannah kitaplarından Büyük Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle…

Büyük Yalnızlık Kitap Alıntıları

Kristin Hannah kitaplarından Büyük Yalnızlık kitap alıntıları sizlerle

Büyük Yalnızlık Kitap Alıntıları

Gerçekten istediği tek şey buydu; konuşacak biri
Gerçekten istediği tek şey buydu; konuşacak biri
İlk kez bu yüzyıla anıları olmadan gelmiş olmayı diledi.
Kahkahanın olduğu yerde ümit de olurdu.
İnsanın duygularını gizleyip gülümsemesi ağlamaktan iyiydi.
Bu evlilik yıllardır lanet olası bir savaş meydanına dönüşmüştü. Ve bu iki muhteşem, güzel kız onların öz çocukları, enkaza dönüşmüşlerdi.
Yaşamın içinde her zaman ümit vardı ve ümit ederken her şey mümkündü.
Zorbalar her zaman üstlerine gidildiğinde geri adım atan korkaklardan çıkardı.
Sevgi geçmiyor. Her şeye rağmen, nefret karşısında bile dayanıyor.
Bu dünyada kızların çok güçlü olmaya ihtiyacı var.
Hayatını kanunların insafına bırakabileceğimi mi sanıyorsun? Kanun? Bana kanunların şiddet gören kadınları korumadığını söylerken haklıydın?
Dostluk araya hiç zaman girmemiş gibi,kaldığı yerden yeniden başlayabilen bir şeydi.
İster insanın yarattığı bir trajedi ister doğal felaket olsun, sonrasında yaşanacak ilk şey kanun ve düzenin çökmesidir.
O ve Matthew çocuktular ve kimse onlara fikirlerini sormuyor ya da bir şey anlatmıyordu. Sadece sürüklendikleri yola ayak uydurmaları ve onlara sunulan dünyada çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmediği için allak bullak bir şekilde ama beslenme zincirinde zeminin altında kalan konumlarından emin bir halde yaşamaları gerekiyordu.
Kendilerine daha iyi olan adamların sırtına binen zenginler. Medeniyet tarihi itibaren bu hikayelerden oluşuyor. Amerika’yı mahveden de bu. Almaya doymayan insanlar.
Dünya böyle bir yer olmalı Kızıl. İnsanların bir lokma ekmek için analarını öldürmek yerine birbirlerine yardım ettikleri bir yer.
Dünya delirdi. İnsanın kendini koruması lazım.
Savaş esirlerinin çocuklarının çok iyi bildiği bir şey varsa o da insanların ne kadar kolay kırılabildiğiydi.
Annenden ve olanlarlardan öğrendiğim tek bir şey varsa o da şu: Hayat ve kanunlar kadınlara hiç iyi davranmıyor. Bazen doğru olanı yapmanın hiçbir faydası olmaz .
Kızlar uçurtmalara benzerdi; annelerinin güçlü, sağlam elleri olmadan havada süzülüp gidebilir, bulutların arasında yollarını kaybedebilirlerdi.
Bu dünyada kızların çok güçlü olmaya ihtiyacı var.
Dünya hiçbir zaman merhametli değildi, özellikle de çocuklara karşı.
‘’Bu dünyada kızların çok güçlü olmaya ihtiyacı var.’’
‘’Ama dünya hiçbir zaman merhametli değildi, özellikle de çocuklara karşı.’’
‘’Zorbalar her zaman üstlerine gidildiğinde geri adım atan korkaklardan çıkardı.’’
Ah. Erkekler aptaldır. Bunu artık çoktan anlamış olmalısın.
İnsanların bir anda seni sevmeyi bırakabilmesi çok ürkütücü, anlıyorsun değil mi?
Dünya tehlikeli bir yerdi.
‘’Bazen ilerlemek için önce geri gitmek gerekirdi.’’
Leni birden umudun insanı nasıl dağıtabileceğini, tedbirsiz davrananlar için nasıl bir baştan çıkarıcı olabileceğini gördü. İnsan en iyiye çok fazla umut bağlayıp en kötüsüyle karşı karşıya kalınca ne oluyordu? Hiç umut etmemek, hazırlıklı olmak daha iyi değil miydi? Babasının dersi her zaman bu değil miydi zaten? En kötüye hazırlıklı olmak.
‘’Dünya, üstünden sadece bir kişinin eksilmesiyle tepetaklak olabilir, iki günde kökten değişebilirdi.’’
‘’İnsan bazı korkuları tek başına taşımalıydı.’’
‘’Bir şey doğru olabilir ama bu onun tek gerçek olduğu anlamına gelmez.’’
‘’Dostluk, araya hiç zaman girmemiş gibi kaldığı yerden yeniden başlayabilen bir şeydi.’’
Bir balığın bisiklete ne kadar ihtiyacı varsa kadınlarında erkeklere o kadar ihtiyacı vardır.
Bir daha sahip olmaya değer bir adam bulamadım. Alaska’da adam bulmak konusunda ne derler bilirsiniz:ihtimal çoktur ama çok olan hep ihtimal kalır.
“Bir balığın bisiklete ne kadar ihtiyacı varsa kadınların da erkeklere o kadar ihtiyacı vardır”
Irina Dunn
Daha küçükken bazen, Sonunda hiçbir şey değişmiyorsa onca özrün neye yaradığını merak ederdi
Burada sadece bir hata yapma hakkın var, ikincisi seni öldürür.
Doğa bizi asla kandırmaz;
bizi kandıran hep kendimiz olmuşuzdur.
Jean – Jacques Rousseau
yara aldığı zaman bir insanı sevmekten vazgeçmezsin. Sana yaslanabilsin diye daha da güçlü durursun.
‘’Ve yara aldığı zaman bir insanı sevmekten vazgeçmezsin. Sana yaslanabilsin diye daha da güçlü durursun.’’
‘’Sevgi ne solar ne de ölür bebeğim. İnsanlar sevginin öldüğünü söyler ama aslında ölmez. Onu şimdi seviyorsan bundan on yıl sonrada kırk yıl sonrada seversin. Belki farklı ve rengi solmuş bir aşkla. Ama o artık senin bir parçandır . Sende onun.’’
İster insanın yarattığı bir trajedi ister doğal bir felaket olsun, sonrasında yaşanacak ilk şey kanun ve düzenin çökmesidir.
İnsanların bir anda seni sevmeyi bırakabilmesi çok ürkütücü, anlıyorsun değil mi?
”Ve yara aldığı zaman bir insanı sevmekten vazgeçmezsin. Sana yaslanabilsin diye daha da güçlü durursun.
İnsanların bir anda seni sevmeyi bırakabilmesi çok ürkütücü anlıyorsun değil mi?
Kitaplar benim hayatımın kilometre taşlarıdır.
Bu kadar derin bir keder ancak sessizce ve yalnız yaşanabilirdi.
Bir keresinde Bbana kendini koca bir hiç gibi hissettiğini, hayatı boyunca başka insanların yansımasından başka bir şey olmadığını söylemişti. Kendi değerini hiçbir zaman anlayamadı.
Kaybolmanın yüzlerce yolu varsa bulunmanın daha fazla yolu olduğunu biliyordu.
..uykusunda ağlayacak kadar çok acı çektiği zamanlarda bile..
Bir anda karanlık bir odada kalmak gibiydi bu. Bir yerde bir kapı olduğunu biliyor ama onu bir türlü bulamıyordunuz.
Hayat ve kanunlar kadınlara hiç iyi davranmıyor. Bazen doğru olanı yapmanın hiçbir faydası olmaz.
Sevgi geçmiyor. Her şeye rağmen, nefret karşısında bile dayanıyor.
Belki de baştan ayağa siyahlara bürünmek insanlara, benimle konuşmayın, bana yaklaşmayın, dünyam yerle bir olmuşken bana sıradan, gündelik sorularınızı sormayın, demenin bir yoluydu.
Seni bırakmam.
Kederin nasıl incecik bir buz tabakasına dönüşe bildiğini şimdi anlıyorum. Henüz annemi kaybetmedim ama tek bir sözcük onu benden çok uzaklara götürdü ve aramıza daha önce var olmayan bir engel koydu.
Umut hep var.
Var mı gerçekten, kader diye bir şey de var.
Hayat sizi, yapabildiklerinizden çok tanıdıklarınızdan dolayı ödüllendirir gibiydi.
Değişime neyin neden olduğunu bilmediği günler. Belki hava. Eski alışkanlıklar. Bir kez içeri süzüldü mü iliklerinize kadar işleyip sonsuza dek orada kalan o yıpratıcı korku.
Bu dünyada kızların çok güçlü olmaya ihtiyacı var.
İnsan kendi kendini âşık edemediği gibi, âşık olmaya son da veremiyor.
Hepimiz değiştik.
Dersimizi zor yoldan aldık, öyle değil mi? Hatalar yaparak.
Bazı tercihlerin sonuçlarının açtığı yaraların asla iyileşemeyeceğini öğrenecek kadar büyümüştü.
Bardağın yarısı boş, yarısı dolu olabilir.
Leni bardağın kırık olduğunu biliyordu.
Sam Gamgee, Frodo’yu asla böyle terk etmezdi. Bunu hiçbir kahraman yapmazdı. Ama kitaplar gerçek hayatının sadece bir yansımasıydı, gerçeğin kendisi değildiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir