Elizabeth Gilbert kitaplarından Büyük Sihir kitap alıntıları sizlerle…
Büyük Sihir Kitap Alıntıları
Elizabeth Gilbert kitaplarından Büyük Sihir kitap alıntıları sizlerle
Büyük Sihir Kitap Alıntıları
en tepedeyken gidebileceğiniz tek bir yön vardır
insanlar korkularını öldürmeye çalışırken sık sık istemeden de olsa yaratıcılıklarını da öldürürler.
bu acımasız dünya cehenneminde mutluluğumuzu kabul edecek kadar inatçı olmalıyız.
Yaratıcılığımız evrenin çılgın ve beklenmedik bir ödülü bizlere. Sanki bütün tanrılar ve melekler bir araya toplanıp demişler ki, Orada, aşağıda insan olmak zor, biliyoruz. Alın bakalım, biraz keyiflenin.
Dövmelerim kalıcı, gecici olan bedenim. Seninki de öyle. Kısa bir süre için burada, dünyadayız, bu yüzden uzun zaman önce, daha hala vaktim varken kendimi mümkün olduğunca keyifli bir şekilde süslemeye karar verdim.
Gezegenemizde yalnızca hayvanlar, bitkiler, bakteriler ve virüslerin değil fikirlerin de yaşadığına inanıyorum. Fikirler bedensiz, enerji formunda yaşam biçimleridir.
İçindeki gizli hazineleri gün ışığına çıkaracak cesaretin var mı?
Hayatın basit ve cömert bir kanunudur: Hangi konuda çalışırsanız, o konuda gelişirsiniz.
Sınırlarınızı savunursanız onları aşamazsınız.
Onlara nasıl şiir yazacaklarını değil, neden şiir yazacaklarını öğretmeye çalışıyormuş.Haz almak için.İnatçı mutluluk yüzünden.
İçindeki gizli hazineleri gün işiğina çikaracak cesaretin var mi? Bakin, içinizde hangi gizli hazinelerin yattiğini ben bilemem. Ama, içinizde sakli muhteşem şeyler olduğundan hiç kuşkum yok. Gayet emin bir şekilde söylüyorum, çünkü hepimizin yürüyen gizli hazine depolari olduğumuza inaniyorum.
Yaratıcılık cesurların yoludur, evet, ama korkusuzların yolu değildir.
Bir şeylerin zorlaştığını ya da artık sizi ödüllendirmediğini hissettiğiniz anda cesaretinizden vazgeçmeyin.
Bu acımasız dünya cehenneminde mutluluğumuzu kabullenecek kadar inatçı olmalıyız.
İnsanlar şeytanlarına tuhaf bir şekilde güveniyor gerçekten.
“Belli şeylerin zamanı gelince, bahar başında gün ışığına çıkan menekşeler gibi farklı yerlerde bitiverirler.”
“Mutlu olma riskini almalıyız.”
“Sınırlarınızı savunursanız, onları aşamazsınız.”
Kalbinizde devrim yaratacak şey neyse onu yaratın.
Bu acımasız dünya cehenneminde mutluluğumuzu kabullenecek kadar inatçı olmalıyız.
Yardıma dönüşmeyen sevgi yoktur. diyor teolog Paul Tillich.
Başkaları için yaşayan insanları, söz konusu başkalarının yüzlerindeki korkulu ifadeden tanıyabilirsiniz.
~ Katharine Whitehorn
Özgünlük çabası genellikle zorlama ve müşkülpesent bir arzu gibi gelebiliyor ama sahiciliğin beni her seferinde duygulandıran sessiz bir tınısı var.
Gerçek kitapların ilk sayfası yoktur. Ormanın fısıltısı gibi, o da kim bilir nerede başlamış, büyümüş ve çoğalmış, ormanın engin yabanlıklarını canlandırmış ve sonra birden bütün ağaç tepeleriyle birden konuşmaya başlamıştır.
~Boris Pasternak
Bütün kalbinizle çalışın, çünkü -size söz veriyorum- günler boyunca hiç vazgeçmeden çalışmaya devam ederseniz, bir sabah aniden çiçeklenebilirsiniz.
Hayatın basit ve cömert bir kanunudur: Hangi konuda çalışırsanız, o konuda gelişirsiniz.
Lütfen biraz rahatlamaya çalışın.
Yoksa, bunca harika ve olağanüstü duyuya sahip olmanın ne anlamı var?
Yoksa, bunca harika ve olağanüstü duyuya sahip olmanın ne anlamı var?
Bazen vazgeçmek zorundasınızdır. Bazı şarkılar dünyaya gelmek konusunda henüz ciddi değildir, diyordu Waits.
Size ne dedikleri önemli değildir, sizin neye cevap verdiğiniz önemlidir.
Bence, cevap vermeye tenezzül bile etmeyin.
İşinizi yapmayı sürdürün yeter.
Bence, cevap vermeye tenezzül bile etmeyin.
İşinizi yapmayı sürdürün yeter.
Şikâyet etmeyi bırakın.
Gençseniz, gözlerinizi dört açıp dünyanın sizi eğitebildiği kadar eğitmesine izin verin.
Borçsuz yaşamak kesinlikle çok daha iyidir, çünkü borç, yaratıcı hayallerin mezbahası olmuştur her zaman.
1901’den beri Nobel Ödülü alan Kuzey Amerikalı yazarların sayısı on iki – birinin bile güzel sanatlar yüksek lisansı yoktu. Dördü üniversite mezunu bile değildi.
Lascaux’daki eski mağara resimlerini gören Picasso’nun şöyle dediği anlatılır: On iki bin yıl boyunca hiçbir şey öğrenmemişiz
Çünkü sizi yaratıcı bir yaşamdan alıkoyan genellikle kendinizle fazla meşgul olmanızdır (kendinizden kuşkulanmanız, kendinizden tiksinmeniz, kendinizi yargılamanız, ezici bir kendini koruma isteğine sahip olmanız).
Hayır dediğiniz zaman hiçbir şey olmaz.
İnsanlar çoğunlukla hayır der zaten.
Çoğu insan hayatları boyunca, yıllar boyu hayır, hayır, hayır, hayır, hayır diyerek etrafta dolaşır.
Ama bir gün evet de diyebilirsiniz.
İnsanlar çoğunlukla hayır der zaten.
Çoğu insan hayatları boyunca, yıllar boyu hayır, hayır, hayır, hayır, hayır diyerek etrafta dolaşır.
Ama bir gün evet de diyebilirsiniz.
Gururunuza dikkat edin, söylemek istediğim şey bu. Her zaman dostunuz olmayabilir çünkü.
Ben buraya acı çekmeye gelmedim.
Çünkü kimse bize yapmak istediklerimizin kolay olacağını söylemedi.
Gerçek olana kadar öyleymiş gibi yap.
İçindeki gizli hazineleri gün ışığına çıkaracak cesaretin var mı?
Ne yaparsanız yapın ama başarısızlıklarınız üzerinde fazla durmayın. Felaketlerinizin otopsisini yapmanıza gerek yok. Her şeyin ne anlama gelddiğini bulmanız gerekmiyor.
Gururunuza dikkat edin, söylemek istediğim şey bu.
Her zaman dostunuz olmayabilir çünkü.
Her zaman dostunuz olmayabilir çünkü.
Hayatınızı sanrılar içinde geçirecekseniz, o zaman niçin size faydası olacak bir sanrıyı tercih etmiyorsunuz?
Doğa tohumu sağlar, insan da bahçeye bakar; ikisi de birbirinin yardımına minnettar kalır.
İnsan elinden çıkma sanatın tarihi kırkbin yıl öncesine kadar gidiyor.Oysa tarımın yalnızca onbin yıllık bir tarihi var
Cesaret, siz korkutucu gelen bir şeyi yapmak demektir.
Korkusuzluk ise ürkütücü sözcüğünün ne anlama geldiğini bile anlamamaktır.
Korkusuzluk ise ürkütücü sözcüğünün ne anlama geldiğini bile anlamamaktır.
Bazen birşeylerin yolunda gitmesi, başka zamanlarda yolunda gitmemesi ne kadar tuhaf, değil mi?
Ne yaparsanız yapın ama başarısızlıklarınızın üzerinde fazla durmayın.
“İçinizde olanı çıkarırsanız, içinizdeki sizi kurtabilir. İçinizde olanı çıkarmazsanız, içinizde olan sizi yok eder.”
Bana göre mükemmeliyetçilik, korkunun lüks, özel tasarım bir versiyonu yalnızca.
“Çoğumuz kusursuzluğa inanıyoruz ve bu herşeyi mahvediyor, çünkü kusursuz yalnızca iyinin düşmanı olmakla kalmaz, aynı zamanda gerçekçi, mümkün, olanaklı ve eğlenceli olanın da düşmanıdır.”
“Gerçek olana kadar öyleymiş gibi yap” derler, doğrudur.
Coco Chanel : “Parfüm sürmeyen bir kadının geleceği yok demektir.”
Her ne yapmaya niyetliyseniz, onu ailenizden ve arkadaşlarınızdan gizleyin. Partide kalabalıktan ayrılıp bir köşeye gidin, karanlıkta düşüncelerinizle baş başa dans edin.
Yaratıcılık için ihtiyaç duyulan temel malzemeler herkes için aynıdır : Cesaret,büyü, ehliyet, ısrar, güven – bunların hepsi de evrensel olarak herkesin ulaşabileceği malzemelerdir.
Fakat bu, yaratıcı bir yaşam sürmenin her zaman kolay olduğu anlamına gelmiyor : yalnızca yaratıcı yaşamın her zaman mümkün olduğu anlamına geliyor.
“Arada bir her şey berbattır.” Yalnızca ne tür bir berbatlıkla başa çıkmaya gönüllü olduğunuza karar vermeniz gerekir.
Yaratıcılığımız evrenin çılgın ve beklenmedik bir ödülü bizlere.
Gününümüzde yaratıcı bir insanın yapabileceği tek yıkıcı eylemin, işini bütün kalbiyle sevmek olduğuna inanıyorum.
“Size ne dedikleri önemli değildir, sizin neye cevap verdiğiniz önemlidir. “ -E.C. Fiels
Daha yaratıcı bir hayat sürmek istiyorsanız, şikayet etmeyi bırakmak için bir sürü iyi nedeniniz var demektir.
Bir insana kendi başına birşeyleri başarabileceğini hatırlatmak, dünyanın ona bir ödül borçlu olmadığını söylemek, sandığı kadar zayıf ve beceriksiz olmadığını hatırlatmak bence sevgi dolu ve insani bir eylem.
Sizi canlandıran neyse onu yapın. Sizi büyülüyen şeylerin, saplantılarınızın, takıntılarınızın peşinden gidin. Onlara güvenin. Kalbinizde devrim yaratacak şey neyse onu yapın.
Bütün kalbinizle çalışın , çünkü günler boyunca hiç vazgeçmeden çalışmaya devam ederseniz, bir sabah aniden çiçeklenebilirsiniz.
Belli şeylerin zamanı gelince, bahar başında gün ışığına çıkan menekşeler gibi farklı yerlerde bitiverirler.
Evren hepimizin içine tuhaf mücevherler gizliyor ve geri çekilip, acaba onları bulabilecek miyiz diye bizi izliyor.
Mutlu olmanın riskini almalıyız. Bu acımasız dünya cehenneminde mutluluğumuzu kabullenecek kadar inatçı olmalıyız.
Özgürsünüz, çünkü herkes sizinle sandığınız gibi yoğun ilgilenmeyecek kadar kendi derdine düşmüş durumda.
Gidin kim olmak isterseniz olun, o halde.
Ne isterseniz onu yapın.
Sizi büyüleyen ve canlandıran şeylerin peşinden gidin.
Ne yaratmak istiyorsanız onu yaratın -bırakın kusurlu olsun, çünkü kimse farkına bile varmayacak büyük olasılıkla.
Ve bu harika bir şey.
Gidin kim olmak isterseniz olun, o halde.
Ne isterseniz onu yapın.
Sizi büyüleyen ve canlandıran şeylerin peşinden gidin.
Ne yaratmak istiyorsanız onu yaratın -bırakın kusurlu olsun, çünkü kimse farkına bile varmayacak büyük olasılıkla.
Ve bu harika bir şey.
Yirmili ve otuzlu yaşlarımızı kusursuz olmaya çalışmakla geçiririz, çünkü insanların hakkımızda neler düşüneceğinden çok çekiniriz. Sonra kırklarımıza, ellilerimize geliriz ve sonunda özgürleşmeye başlarız, çünkü kimsenin ne düşündüğüne aldırış etmediğimize karar veririz artık. Ama altmışlarımıza ve yetmişlerimize gelip de şu özgürleştirici gerçeğin farkına varana dek tamamen özgür olmayız – zaten kimsenin bizi düşündüğü falan yoktu.
Mükemmel olması gerekmiyor, siz de Platon olmak zorunda değilsiniz.
Mükemmeliyetçilik insanların işlerini bitirmesini engeller, daha da kötüsü, çalışmaya başlamalarına izin vermez. Mükemmeliyetçiler genellikle sonuçta ortaya çıkacak olan eserin asla yeterince iyi olmayacağına en baştan karar verirler, bu yüzden yaratıcı bir girişime kalkışmazlar bile.
Size ne dedikleri önemli değildir, sizin neye cevap verdiğiniz önemlidir.
Her ne yapıyorsam, yapmayı sevdiğim için yapıyorum ben.