İçeriğe geç

Bütün Şiirlerinden Seçmeler Kitap Alıntıları – Rainer Maria Rilke

Rainer Maria Rilke kitaplarından Bütün Şiirlerinden Seçmeler kitap alıntıları sizlerle…

Bütün Şiirlerinden Seçmeler Kitap Alıntıları

Ve hep aynı manzara. Öyle ki, iki gözden biri fazla gibi geliyor. Yalnızca geceleri insan, kimi zaman gittiği yolu tanır gibi oluyor.
YALNIZLIK

Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.

Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:

Akar, akar yalnızlık ırmaklarca

CİDDİ SAAT

Şimdi dünyada nerede biri ağlıyorsa
Sebepsiz, dünyada, ağlıyorsa
Bana ağlıyor.

Şimdi gecede nerede biri gülüyorsa
Sebepsiz, gecede, gülüyorsa
Bana gülüyor.

Şimdi dünyada nerede biri yürüyorsa
Sebepsiz, dünyada, yürüyorsa
Bana gidiyor.

Şimdi dünyada nerede biri ölüyorsa
Sebepsiz, dünyada, ölüyorsa
Bana bakıyor.

Tanrım, sen nasıl istersen öyle olsun!
Yatakta edilen dualar, daha kısadır.
Ve bir o kadar da içtendir.
Bir acımasızlıktır ölüm, bilmeyenlere karşı.
Güçlü olmak zorundadır insan, ölse bile bir yabancı.
Neyim ben, bir şahin mi, bir fırtına mı,
yoksa eski bir şarkı mı.
hep daha önce yaşanmış buldum şimdi yaşananları,
Çok daha ağırdır yaşamak, her şeyin ağırlığından.
artık iyi, artık yeni, artık güzel olmaktan,
ikiye ayrılmıştık ortamızdan.
Ah,ne kadar isterdim gizlenebilmeyi,beni gelip bulmasın diye özlemler;
Küçük bir çocuk olmak isterdim,gelecekteki kollarıma dayanmış.
Ve unutulursan bu dünyadan olanlarca,
şöyle de sessiz toprağa: Akıp gidiyorum.
Seslen hızlı akan suya: Gelen, benim.
Gittikçe büyüyüp her şeyi içine alan
daireler gibi yaşamaktayım hayatımı.
Başaramayacağım belki sonuncusunu tamamlamayı,
ama yine de denemektir isteğim.
İçimizden Seviyoruz ‘biz
Bütün kendimi adadıklarım, ömrümce,
ansızın zenginleşip beni harcamaktalar.
Bir acımasızlıktır ölüm, bilmeyenlere karşı.
Güçlü olmak zorundadır insan, ölse bile bir yabancı.
ağırdır yaşamak, her şeyin ağırlığından.
Ne kadar isterdim gizlenebilmeyi, beni gelip bulmasın diye özlemler.
Bir adayım ben ve yalnızım.
“Ah,ne kadar isterdim gizlenebilmeyi, beni gelip bulmasın diye özlemler.”
.
Bize dokunan her şey, ben ve sen,

Bizi bir kemanın yayı gibi birleştirir,

İki ayrı telden bir ses çıkaran

Bak şimdi, yapılması gereken, birlikte
dayanabilmektir parçalara, sanki bütünmüşçesine.
Tanımlamak istiyorum kendimi
uzun uzun ve yakından bakılmış
bir resim gibi,
anladığım bir sözcük,
su içtiğim bir testi,
annemin yüzü,
en korkunç fırtınalarda
beni taşıyabilmiş
bir gemi gibi.
Lambalar kekeliyorlar, habersiz:
Yoksa ışığımızla yalan mı söylemekteyiz?
Yoksa binlerce yıldan bu yana
gece mi tek gerçeğimiz
Peki ama, neydi benden ve benim olan?
Yaşadığım sefalet bile yalnızca
ödünç verilmemiş miydi kader tarafından?
Kaşığı uzatıyorlar bana,
bu bir kaşık hayatı.
Hayır istiyorum ve istemiyorum,
bırakın, kusayım kendimi.
Nedendir hep komşuluk etmem,
korku içinde seni şarkı söylemeyip
şöyle demeye zorlayanlara: Çok daha
ağırdır yaşamak, her şeyin ağırlığından.
Kim korkmamıştır kendi kalbinin
perdelerinin önünde?
Hâlâ oynadığımız rollerle dolu dünya.
Biz, hoşa gidiyor muyuz diye kaygılandıkça,
ölüm de oynamakta, aldırmaksızın beğenilmediğine.
Bütün kendimi adadıklarım, ömrümce,
ansızın zenginleşip beni harcamaktalar.
dünya ve dünyaya ait bildiğin ne varsa,
artık duygularından koptuğundan bu yana,
hepsi de umursamaz bir zamanda yitirilmiş.
Yazılmamıştır mola vermemiz, en yakın duraklarda,
gerçekleşen düşlerle yetinmeksizin, sarılır ruh yenilerine,
sonsuzluktadır ancak durgun göllere varmak.
sonra, o zaman neden,
evet neden, ey acımasız gece, hissetmeyi bilen, isteyen biri, kendini açan biri, sonunda neden benzemesin sana?
Seviyorum derinliklerinde duygularıma kucak açan iç dünyamın kuytuluklarını
Ah, şu faniliğin hayaleti, o yok mu,
geçer gider her şeyden habersizin yanından,
geçer gider, sanki 1duman bulutu
Gittikçe büyüyüp her şeyi içine alan daireler gibi yaşamaktayım hayatımı
Başaramayacağım belki sonuncusunu tamamlamayı, ama yine de denemektir istediğim
1acımasızlıktır ölüm, bilmeyenlere karşı
Ancak küçük olanı yenebiliyoruz,
ve bizi küçülten de zaferin kendisi.
Sonsuz ve olağanüstüye gelince
istemiyor önümüzde eğilmeyi
Kader dediğimiz ki, sade mutluluğu değil,
acıyı da ve her şeyi alır geriye,
yıkımları bile satın alır eskilerin yerine
Sonsuz 1çığlık içimde, yüreğimden mi,
yoksa karnımdan mı geldiğini bilmediğim
Çok daha ağırdır yaşamak, her şeyin ağırlığından
Korkunç çirkinleşmiştir insanlar,
yüzlerinden damla damla akan ışıkla,
ve gece toplanmışlarsa 1arada,
sallantıda 1dünyadır gördüğün,
ne varsa karışmıştır birbirine
Zaman, koyu renkli şarabın içinden ve binlerce gülün ara­sından geçip hışırtılarla gecenin rüyalarına kaymaktadır
Düşünüyor: Belki günün 1inde 1i çıkıp bulur
Ve düşünüyor, çünkü düşman yakındadır
Şimdi 1rüyaya dalmıştır.
Ama tam o sırada 1çığlık yükseliyor.
1isi ona doğru haykırıyor , haykırıyor.
Ve gördüğü rüyayı paramparça ediyor
Ah, ne kadar isterdim gizlenebilmeyi, beni gelip bulmasın diye özlemler
Kaldırmalısın, yukarılara kaldırmalısın,
onu yine yıldızlara yollamalısın;
böyle yaşayamam, gökyüzü üstümdeyken.
“Kımıldanıp duruyorsunuz ve sanıyorsunuz ki
bir başkadır sesiniz taşın taşa sürtmesinden,
ama yanılıyorsunuz; yalnızca benim
yaşayan, acı çeken ve gürültü eden.
Sonsuz bir çığlık içimde, yüreğimden mi,
yoksa karnımdan mı geldiğini bilmediğim.”
Ama sakın bütün yaptığımız, yabancı bir güneşin altında onca zahmetle alınan yoldan geri dönüp hep aynı yere gelmek olmasın? Belki de.
Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?
Ve açıldığında bunlar, yalnızca ayrılık sahnesidir ortaya çıkan.
Yalnızca geceleri insan, kimi zaman gittiği yolu tanır gibi oluyor. Ama sakın bütün yaptığımız, yabancı bir güneşin altında onca zahmetle alınan yoldan geri dönüp aynı yere gelmek olmasın?
Şimdi çok erken, yarın ise çok geç.
Değmez aslında bakmak için harcanan çabaya:
Çimen gibi biçileceğim nasılsa.
Hayır, gerçekten de düşünmemek gerek
bir tehlikesi vardır diye.
yaptığımız, yalnızca sabırlı olmaktı,
gelgelelim ölüm, sabra yabancıydı.
artık iyi, artık yeni, artık güzel olmaktan,
ikiye ayrılmıştık ortamızdan.
Ben, Ben derler boyuna
ve demek isterler ki: Herhangi biri
Mevsim, sonbahar olmalı. En azından hüzünlü kadınların bizi bekledikleri yerlerde
“Kim korkmamıştır otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde?”
Ve gözleri çiçekler gibi solduran ölüme gelince, ulaşamıyor benim gözlerime
Ben de acı çekerdim.
Her şey çıkıp gitti yüreğimden,
bilemedim nereye, başlangıçta;
ama sonra hepsini orada buldum,
bütün duygular, ne varsa beni ben yapan,
toplanmıştı, birbirini itip bağırmaktaydı
kıpırdamayan, duvarlaşmış gözlerin önünde.
Renklerini yitirecek benim çiçeklerim.
Aynalarım donup kalacak.
Kitaplarımda satırlar silinecek.
Kuşlarım kanat çırparken sokaklarda,
yabancı pencerelere çarpıp yaralanacak.
Artık hiçbir şey kalmadı benimle ilintili.
Bütünüyle bırakıldım.-
Bir acımasızlıktır ölüm, bilmeyenlere karşı.
Dimdik ve iyi olabilir ruhum;
ne var ki eğilmeden taşıyacak güçte değil
yüreğimi, çarpık damarlarımdaki kan
ve içimin bütün acılarını.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir