İçeriğe geç

Bütün Şiirleri ve Kompozisyon Felsefesi Kitap Alıntıları – Edgar Allan Poe

Edgar Allan Poe kitaplarından Bütün Şiirleri ve Kompozisyon Felsefesi kitap alıntıları sizlerle…

Bütün Şiirleri ve Kompozisyon Felsefesi Kitap Alıntıları

Ey ruh, göğün derinliğide
Müthiş olanla hoşsun,
En yüce yıldızlarda oturan, oradaki
Diğer tüm güzellikleri utandırmıştı
Öylesine sessizce giden sevincin sesinden
Ah, dünyaevi hiçbir şey, güzelliğin gözündeki
Bırakmıyorsun onu, korkusuz bir kanatla
Her şeyi değiştirensin gözleyen bakışınla
Ve gülerler ama artık gülümsemezler
Her zaman aynı noktaya dönen,
Ve ruhu çokça günah, delilik
Unutulmayacak kesinlikle
Ve senin hatıran bu yüzden
Büyülü bir adacık gibidir benim için
Ve aşk basit bir görev
Olduğun her şeyken şimdi,
Olmadığın şey olma
Sevilmek mi? Öyleyse bırakma yüreğini
Çünkü ruhu verir bana ağlama isteğini
Kendi başıma yerleşmişim,
Bir keder dünyasına
Yazık ki söndü, benim için yaşam ışığı
Nice düşüncelerini, ne ümitlerin gömülmüş.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Nice düşüncelerini seni görüp birden uyanan
Gömülmüş nice ümitlerin
Bırak ışısın Geleceğim
Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ama uçaracağım o meleği, eski bir şükran ilahisiyle.
Güçsüz değiliz;soluk taşlarız biz
O unutulan ölü
Yalnızlığımı bozma, bırak kapımın üstündeki
Büstü.
Ama, ölüyken ben yine de canlıyım
O aşk yılları unutuldu, bir anın ateşinde
Kovamayacağın düşüncelerin sırasıdır, sırasıdır asla yitmeyen görüntülerin
Ah, sürüp giden bir rüyaydı gençliğim
Senin ışığın daha değerlidir benim için, çünkü yüreğime mutluluk verir.
Ve ben sana döndüm, mağrur akşam yıldızı
Onu bilen ruhu, öldürmeye yeterli
En mutlu gün, en mutlu saat
Gözlerimin gördü göreceği
Çocukluğumdan beri başkaları gibi olmadım. Dünyayı diğerlerinin gördüğü gibi görmedim. Tutkularımı ve kederimi, onlarla ortak bir kaynaktan almadım. Yüreğim uyanmadı başkalarının sevinç duyduğu seslerde ve sevdiğim her şeyi, yalnız sevdim.
Karanlık düşünceleri içinde, gri mezar taşının
Ruhun, yapayalnız bulacak kendisini;
Bir tek kişi bile kalabalıktan
İzlemeyecek senin, gizlilik saatini
Kafamın içinde çok fazla vakit geçirdim,
ve sonunda aklımı kaybettim

(!)

Ve ben böylesine sessiz yatarken,
Şimdi döşeğimde,
(Onun aşkını bilerek)
Ölü sanabilirsiniz beni
Ve ben böylesine memnun dinlenirken,
Şimdi döşeğimde,
(Onun aşkı göğsümde)
Ölü sanabilirsiniz beni
Ürkebilirsiniz bakmaktan
Ve sevdiğim her şeyi, yalnız sevdim.
Kendi başıma yerleşmişim
Bir keder dünyasına..
Tanrım, uyanabilseydim keşke.
Çünkü bilmeden düş görüyorum nasıl olduğunu,
Ve fena sarsılıyor ruhum
Atılmasın diye yanlış bir adım,
O unutulan ölü
Mutlu olmayabilir belki diye.
Sevilmek mi? öyleyse bırakma yüreğini
Şimdiki yolundan ayrılmaya.
Olduğun her şeyken şimdi,
Olmadığın şey olma.
Böylece kibarlığın, lütfun,
Aşkın, güzelliğin, sonsuz bir
Övgü konusu olacak yeryüzünde,
Ve aşk, basit bir görev.
Gelecekten bir ses haykırır
Devam. Devam, diye
Ama geçmişin (karanlık körfez!) üstünde yatar
Korkuyla dolu ruhum, sessiz ve devinimsiz
Ah! Düş olmayan bir şey var mıdır gündüzleyin
Gözlerinde geçmişten gelen bir ışıkla
Çevresine bakan kişi için?
Ama kalbimi kırarak beni uyandırdı
Ah, cehennem, göster haydi gösterebilirsen
Daha kırık bir kalp, daha derin bir acı.
Ve bir yaz güneşidir delikanlılık
Solup gidişi en çok hüzün veren.
Çünkü bilinmiştir bilmek için yaşadığımız her şey
Ve tutmaya çalıştığımız her şey akıp gitmiştir.
Benim göğsüm onun kalkanıydı kışın
Ve o açılan gökleri gösterirdi,
Arkadaşça güldüğünde gün ışığı.
Başka bir gökyüzü görmedim onun gözlerinden gayrı.
-yazık- Aşkın güzelliğini anlatacak sözüm yok.
Ah, o kız sevmeye değerdi.
aşk -Çocuklukta benim olduğu gibi-
Gökteki melekler kıskanabilirdi bu aşkı,
Ve onun genç yüreği benim ümitlerimin,
Düşüncelerimin tüttüğü bir sunak gibiydi,
Güzel armağandı bu çünkü
Çocuksuydu, onurluydu ve saftı.
Her zaman şimdiki gibi değildim.
İstedim ve söke söke kazandım
Alnımın üstündeki kızgın tacı
Ne sevmeye ne de düş kurmaya vaktim var.
Önemsemiyorum kimsesizin
Benden daha mutlu, tatlı olmasını,
Ama karışıyorsun kaderime
Ki yoldan geçen biriyim ben.
Evet, gökler senin, ama bu,
Bir acılar ve sevinçler dünyasıdır
Çiçeklerimiz yalnızca çiçektir
Ve senin eşsiz mutluluğunun gölgesi
Gün ışığımız bizim.
Ruhuma indiğinde bir saat
Kısa bir zamanı lir ve şiirle
Geçirmeye; yasak şeyler!
Suçlu hissederdi kendisini yüreğim
Çalgıların telleriyle titremedikçe.
Ses çıkarma o ıssızlıkta
Bir yalnızlık değil bu
Esen rüzgardaki gölgeler gibi, çizgileri zihnimde-
Gözlerimin eski bir kitaba daldığını anımsıyorum,
bu yüzden
Ta ki harfler dönüşene dek
Anlamlarıyla birlikte hayallere.
“Ey aşk, ruha verilmiş olan
Sensin, yeryüzünde, gökyüzünde bütün beklediğimiz.
Ruha, güney yelinin kuruttuğu topraklara
Düşen yağmur gibi giren
Ve bir çöle çeviren yüreği,
Ama gücü mutlu etmeyen.
Yaşamı, öylesine tuhaf bir sesin müziğiyle
Ve öylesine vahşi bir güzellikle bağlayan düşünce,
Elveda, çünkü dünyayı kazandım ben.”
Aldırmıyorum, bu dünyada payımın
Dünyadan az bir hisseyle
Aşk yılları olmasına, unutulan,
Bir dakikanın nefretinde
Ağlamıyorum terkedilmişler, güzelim,
Benden mutludur diye
Ama sen üzülüyorsun diye
Kaderime bir yolcu olan benim.
Doğduğundan beri yüreği
Bir tutku karmaşası olan kişi
İçin, uyanıklığın soğuk gerçeğinden
Daha iyidir bu uzun rüya.
Büyülenmiş, gözlerini dikerek, hareketsiz ayakta durmak,
Ve titremek gördükçe, sağ tarafta,
Sol tarafta, ve bütün yol boyunca,
Morlaşan buğular ortasında, hülyalı uzaklarda
İhtimalin tükendiği yere kadar, yalnızca seni!
Her sabah ve her gecenin gölgesinde;
Belirir gölgesi kederimin,
Çekişirken hüzünlü hazan ay ışığı
Uğultusuyla kıpraşan yaprakların.
Ha gayret yürek unut o sanemi
Ah gönül düş artık peşinden bu düşlerin.
Günlerim hep hayal içinde geçti.
Yine de eğer umut bitmişse
Bir gün veya bir gecede
Gelecekte ve hiçlikte
Bu yüzden mi her şey biter?
Kalkıp haykırdım: Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Saatler pırıltıyla uçtuğunda,
Ve tek bir bulut karartmadığında göğü,
Aylak olmasın diye ruhum,
Kara kayalarla sarılmış ve
Yüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş-
Öylesine güzeldi ki yalnızlığı
Vahşi bir gölün, onu daha az sevemezdim.
Sevilmek mi? -öyleyse bırakma yüreğini
Şimdiki yolundan ayrılmaya.
Güç mü dedim? Evet öyle düşünmüştüm
Ama yazık! Çoktan yitip gitti hepsi
Gençliğimin hayalleri-
Ama boş ver şimdi.
Yeni aşkın ilk dersi-yürek:
Çünkü küçük sorunlarımızdan azade
Gün ışığının, o gülümseyişlerin içinde,
Onun genç kız cilvelerine gülerken, Göğsüne atardım kendimi ve Gözyaşlarıyla avuturdum ruhumu­
Neden diye sormazdı, yalnız
Sessiz bakışlarını çevirirdi yüzüme
Gerek yoktu korkularını yatıştırmaya, Gerisini konuşmaya gerek yoktu.
Beni geçerken,
Gök gürültüsünden, fırtınadan
ve o buluttan,
Maviyken göğün kalan kısmı
Gözümde bir şeytanın şekline giren
Özetle denilebilir ki, Poe daima doğaüstü bir güzelliğin peşinde olmuştur. Bu güzellik sayesinde dağılmış olan evreni ve kendi ruhunu yeniden birleştirmeyi amaçlar. Şair bu amacına ulaşmak için dünyevi olandan hareket etse bile, bu varlıkları imgeleminde yıkarak yersel olandan göksel olana ulaşmaya çalışır.
Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz, düş içinde bir düş.
Ben zayıftım çabuk ıslanıyordum
Bana sevmek yaramıyordu
Ben sevilemiyordum
Ve senin göremeyeceğin, gerçeğin ışıkları
Sonsuzluğun içinde parlamakta
Günlerimi bir düş
Sayarken yanılmıyorsun;
Ama, Umut gitmişse uzaklara
Bir gece ya da bir gün
Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
Fark eder mi bu yüzden?
Bütün gördügümüz ve göründügümüz
Yalnızca bir düşün içinde bir düş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir