İçeriğe geç

Bütün Öyküleri Kitap Alıntıları – Edgar Allan Poe

Edgar Allan Poe kitaplarından Bütün Öyküleri kitap alıntıları sizlerle…

Bütün Öyküleri Kitap Alıntıları

Bu dünyadan başka dünyalar, çoğunluğun dışında kalan düşünceler, bilgenin yorumlarından ayrı yorumlarda var kuşkusuz. O halde kim sorgulayacak seni? Vaktini hayaller kurarak tüketmenden dolayı kim suçlayacak seni ya da bitimsiz enerjinin taşkınları sayılabilecek uğraşlarını kim hayatın boşa harcanması olarak görüp seni kınayacak?
En korkunç canavarlar ruhlarımızda gezinenlerdir.
Sinirlerimi böyle geren ve bedenimin büzülüp geri çekilmesine yol açan şey umuttu-her türlü işkencenin üstesinden gelen umut- idam mahkumunun kulağına Engizisyon zindanlarında bile kurtuluşu fısıldayan umut.
Ya geçmişteki mutlu anılar bugünün acısıdır ya da şu anki sefaletin kökeninde geçmişte yaşanmış çoskunluklar yatar."
Ve öldüm, hiç olmazsa senin uğruna öldüm;
yalnız senin.
Bu ruh halini felsefe pek ele almaz. Ama ben aksiliğin insan yüreğindeki en ilkel güdülerden -insanoğlunun karaklerine yön veren asli duygulardan- biri olduğunu adım gibi biliyorum.
Pluto-kedinin adı buydu-en sevdiğim hayvanım ve oyun arkadaşımdı. Onu sadece ben beslerdim ve o da evin içinde nereye gitsem ardım sıra gelirdi. Sokağa çıktığımda peşimden gelmesini güçbela engellerdim.
Bir hayvanın bencillikten uzak, özverili sevgisinde, insanoğlunun değersiz dostluğunu ve vefasızlığını birçok kez sınamış birinin doğrudan kalbine işleyen bir şey vardır.
İçeride tüm bunlar ve güvenlik vardı. Dışarıda ise Kızıl Ölüm".
Kim ki buraya girer, galip sayılır;
Kim ki ejderi öldürür, kalkanı kazanır.
Belki de, bunlan anımsayamayışımın sebebi, gerçekte, sevdiğimin karakteridir, onun az rastlanır bilgisinin, huzur veren eşsiz güzelliğinin, alçak perdeden bir müziği andıran yumuşak sesinin ve insanı heyecanlandıran, büyüleyen konuşma tarzının fark edilmeden usul usul kalbime nüfuz etmiş olmasıdır.
Tayfalar huzursuz ve ürkek adımlarla güvertede dolaşıyorlar; ama yüzlerinde umutsuzluğun verdiği kayıtsızlıktan çok, umudun verdiği coşku ifadesi var.
Zaman zaman bu günlüğü yazmayı sürdüreceğim. Bunları dünyaya gönderme fırsatı bulamayacağım doğru olabilir, ama bunu denemekten geri durmayacağım. Yazdıklanmı son anda bir şişeye koyup denize atacağım.
Adlandıramadığım bir duygu -geçmişten çıkarılan derslerin yeterli olmadığı ve, korkarım ki, geleceğin de anahtarını sunmayacağı çözümlenemez bir duygu- ruhuma egemen oldu.
Altıncı günün gelmesini boş yere bekledik-o gün benim için henüz gelmedi, İsveçli içinse hiç gelmedi.
Pestis eram vivus – moriens tua mors ero.
Martin Luther
“Maddi dünya,ile ruhani dünya arasındaki paralellikler çoktur. Bu yüzden metaforların ya da benzetmelerin, tanımları süslemenin yanı sıra savları da güçlendirdikleri düşünülür. Bu bir belagat dogmasıdır.
Hiçbir şey ölmez, hiçbir şey ölemez.

Ağzından çıkan en değersiz söz bile

Zamana atılmış bir tohumdur ve

Sonsuzluk boyunca büyür.

Yıl, bir dehşet yılı ve bu dünyada henüz adı konmamış dehşet duygusundan daha yoğun duyguların yılı olmuştu. Çünkü çok şaşırtıcı şeyler olmuş; çok emareler belirmişti; vebanın kapkara kanatlarının gölgesi karada ve denizde her yere düşmüştü.
Halkı yeterince eğlendirdiğimde, cesedimin darağacından indirilmesinin yerinde olacağı düşünüldü, bunun nedeni daha çok, gerçek suçlunun bu arada ele geçirilmiş ve tanınmış olmadıydı, ama ne yazık ki benim bundan haberim olmadı.
Duyduğunuz hiçbir şeye, gördüklerinizin de yarısına inanmayın.
“İnsan hüzünlenmek için yaratılmıştır,”
Cennetteki, yeryüzündeki her şeyi duyuyordum. Cehennemdekilerin de birçoğunu duyuyordum. Nasıl, öyleyse, nasıl deli dersiniz bana?
– engizisyonun o korkunç öldürme usullerinden hiçbirinde hayatın bir anda sona erdirilmesi diye bir şey yoktu.
engizisyon üzerine anlatılan hikâyelerde dinleyip de saçma bulduğum, masal deyip geçtiğim, ölümlere tıpatıp uyuyordu. Kurbanlara iki türlü ölüm vardı: Ya vücuda yapılan korkunç işkencelerle ölüm; ya ruha yapılan korkunç işkencelerle ölüm
“la solitude est une belle chose; mais il faut quelqu’un pour vous dire que la solitude est une belle chose.
“Yalnızlık güzel şeydir ama insanın kendisine yalnızlığın güzel bir şey olduğunun söylenmesine ihtiyacı vardır."
la musique est le seul des talens qui jouissent de luı-meme; tous les autres veulent des temoins.”

“Müzik kendi başına haz verebilen tek yetenektir; diğer tüm yetenekler tanıkları arzular.”

Nullus enim locus sine genio est. – SERVIUS.
Her yerin kendine özgü bir karakteri vardır.
Ölüm iyi biridir ve kapısı her daim açıktır.
Tanrı doğaya da, tıpkı yazgıya olduğu gibi, bizden farklı yaklaşır: Hangi biçimde olursa olsun, kurduğumuz modeller O’nun eserlerinin enginliğine, derinliğine ve araştırılamazlığına hiçbir şekilde denk düşemez.

Bu eserler Democritus’un kuyusundan daha derindir.

JOSEPH GLANVILLE.

İyilikten maraz doğarsa, neşeden de keder doğar. Ya geçmişteki mutlu anılar bugünün acısıdır ya da şu anki sefaletin kökeninde geçmişte yaşanmış coşkunluklar yatar.
De mortuis nil nisi bonum"
(Ölüler hakkında sadece iyi şeyler söyleyin)
Her kurgusal yapıtın bir kıssadan hissesi olmalıdır.
Bütün akıl yürütmemiz duygularımıza boyun eğmekten ibarettir.
Pascal’ın Pansees’inden, Bolüm IV.
Bu şeyler yakın gelecekte cereyan etmektedir.
-Sophokles, Antigone[2]
Dünyanın en kötü kalbi ‘Hortulus Animae’den’ daha kötü bir kitaptır ve belki de ‘es lâsst sich nicht lesen’ ( okunamaz) Tanrı’nın büyük lütuflarından biridir.
Dağın zirveleri uyuyor; vadiler, sarp kayalıklar ve mağaralar sessiz.
Alcman
Yalnızlığı bunalım yaşattığı için degil, sakinlestirdigi için seviyorum.
İnsanın yanılgıda ya da günah işlemekte olduğunu bilmesi onu bu durumu gerçekleştirmeye zorlar.
Kazandın! Ben ölüyorum. Fakat bu andan itibaren sen de ölüsün. Dünya için, ahret için, ümit için ölüsün! Sen bende yaşıyordun. İşte ölümümde kendi hayalini gör. Bak nasıl kendini, kendi elinle katlettin.”
Mektebimizin müdürü, kilisenin de baş papazıydı. Galendeki uzak sıramızdan, mihraba doğru ağır ve vakur adımlarla ilerleyiş ve çıkışını ne derin bir hayretle seyrederdim. Son derece ciddi tavırlı ve müşfik yüzlü, parlak ve papazlara yaraşan o dalgalanan cübbesi ve adamakıllı pudralanmış perukasıyla bu adam, daha evvel enfiyeye bulanmış bir esvap ve haşin bir yüzle elinde sopa, mektebin kanunlarını tatbik eden o adam olabilir miydi? Ey, halli son derece zor olan korkunç tezat!
Onu tepelerin içine kazıdım, öcümü de kayaların içindeki tozlara.”
Katiller diğer pencereden kaçmış oylamalıydı..
Zamanın Tırpanı Sevgili bayan, sizi hallere düşüren hangi talihtir? COMUS.
Ya geçmişteki mutlu anılar bugünün acısıdır ya da şu anki sefaletin kökeninde geçmişte yaşanmış coşkunluklar yatar.
Bir anlık ömrü kalanın sırrı olmaz.
En iyi, iyinin düşmanıdır. (Voltaire)
Ah, mutluluk bilmekte değil, öğrenmektedir! Sürekli öğrenmek ne güzeldir, ama her şeyi bilmek cehennem azabıdır.
Ve o irade ki ölmez, içte kalır. İradenin, güçlü iradenin gizlerini kim bilebilir ki? Çünkü Tanrı da yönelimliliğinin doğası sayesinde her şeyin içinde bulunan büyük bir iradedir. İnsan kendisini meleklere ya da ölüme tam anlamıyla ancak güçsüz iradesinin zayıflığından teslim eder.
JOSEPH GLANVILL
Gerçek acılar toplumsal değil bireysel olarak yaşananlardır. Şükürler olsun ki, acıların en müfrit olanlarına yığınlar halinde değil bireyler olarak maruz kalırız.
Harita üstünde oynanan bir bulmaca oyunu vardır," diye devam etti. "Oyunculardan biri diğerinden bir sözcüğü -bir şehrin, ırmağın, eyaletin ya da ülkenin ismini-, kısacası haritanın karmaşık yüzeyindeki herhangi bir ismi bulmasını ister. Oyunda acemi olanlar genellikle rakiplerinin işini zorlaştırmak için onlara en küçük harflerle yazılmış adları vermeye çalışır. Ama ustalar büyük puntoyla yazılmış, haritanın bir ucundan diğerine uzanan sözcükleri seçer. Bunlar, tıpkı sokaklardaki dev puntolu harflerle yazılmış tabelalar ve ilanlar gibi, fazla bariz oldukları için dikkat çekmez. Burada da fiziksel ve zihinsel dikkatsizlikler arasında bir paralellik vardır. İnsan aklı da fazla açık ve belirgin fikirleri gözden kaçırır.
Harita üstünde oynanan bir bulmaca oyunu vardır," diye devam etti. "Oyunculardan biri diğerinden bir sözcüğü -bir şehrin, ırmağın, eyaletin ya da ülkenin ismini-, kısacası haritanın karmaşık yüzeyindeki herhangi bir ismi bulmasını ister. Oyunda acemi olanlar genellikle rakiplerinin işini zorlaştırmak için onlara en küçük harflerle yazılmış adları vermeye çalışır. Ama ustalar büyük puntoyla yazılmış, haritanın bir ucundan diğerine uzanan sözcükleri seçer. Bunlar, tıpkı sokaklardaki dev puntolu harflerle yazılmış tabelalar ve ilanlar gibi, fazla bariz oldukları için dikkat çekmez. Burada da fiziksel ve zihinsel dikkatsizlikler arasında bir paralellik vardır. İnsan aklı da fazla açık ve belirgin fikirleri gözden kaçırır.
Tanrılar, serserilerde nefret ettikleri şeyleri Kralların yapmasına izin verir, aldırmazlar.

—BUCKHURST’IN FERREX VE PORREX TRAGEDYASI (II.I.).

Ölüm iyi biridir ve evinin kapısı hep açıktır bana —
Mezara ilişkin sayısız iç karartıcı korkuların hepsine de hayali olarak bakamayız ne yazık ki. Ama tıpkı Afrasiab’a Oxus’a yaptığı yolculukta eşlik eden iblisler gibi, uyumaları gerekir -yoksa bizi yerler. Onlar uyumalıdır, yoksa biz ölürüz.
Blackwood"a Ne Uygun Olan, Ne de Olmayan Bir Öykü
Ah nefes alma, vs.
MOORE’UN MELODİLERİ.
Herkes dikildi, On ayak parmağının ucunda, çılgınca bir hayretle.

PİSKOPOS HALL, HİCİVLER

Beni asla sevemedin, ama yaşamda tiksindiğin kişiye ölünce tapacaksın.
Yazıklar olsun! O lanetli zamana Seni büyük dalganın üstüne koydukları, Aşktan çekip aldıkları ünvanlı yaşa ve suça, Ve uğursuz bir yastıga- Benden aldılar seni, benden ve sisli diyarımızdan, Gümüşi söğüt ağlıyor orada!
Yıldırımı yiyen ağaç gonca vermez bir daha, Vurulan kartal süzülmez gökyüzünde asla! Şimdi bütün saatlerim translarla geçiyor; Bütün gece düşlerimde Kara gözlerin bakıyor, Ve adımların parlıyor, Semavi danslarla, İtalyan deresinin yanında.
Sen benim için her şeydin, aşkım, Ruhum yanardı özleminle-Sen denizde yeşil bir adaydın, aşkım, Bir mabet ve bir çeşme, Peri meyveleri ve çiçeklerle bezeli; Ve tüm çiçekler benimdi.
Ölerek gülmek görkemli ölümlerin en görkemlisi olsa gerek!
Zarif bedeni hafifçe titriyor, Napoli’de hafif bir esintinin salladığı, çimenlerin arasındaki parlak, beyaz zambaklar gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir