İçeriğe geç

Bütün Öyküleri – 1 Kitap Alıntıları – Sabahattin Ali

Sabahattin Ali kitaplarından Bütün Öyküleri – 1 kitap alıntıları sizlerle…

Bütün Öyküleri – 1 Kitap Alıntıları

Çöl ve deniz hemen hemen aynı şeylerdi: Her ikisinde de aynı büyüklük, aynı ağırbaşlı sessizlik veya aynı heybetli ve derin bağırmalar..
Ve işte burası güzeldi. Çünkü burada yalnız güneş, ay ve kum vardı Bir de rüzgar.
Hayatlarında hiç sevmemiş olanların tahayyül edemeyecekleri bir acı onu boğuyor; sanki gür alevli bir meşale göğsünün içerisinde dolaşarak kaburgalarını yalıyormuş gibi kıvranıyordu.
Dalgalara ait şiirlerimde dağınık saçlarının tellerine rast gelmiyor musun?
-Sevgilim- dedi, -mısralarım ki Hind’in ipeklileri kadar ince dokunmuş ve İran’ın kıymetli halıları gibi hünerli renklerle süslenmiştir, niçin senin kalbini heyecana getiremiyorlar? Geceyi terennüm eden şarkılarım sana kendi gözlerini; gün doğuşunu anlatan şarkılarım sana dudaklarının rengini hatırlatmıyor mu?
Gözlerinde, erimiş bir madenin oynak parlaklığı ve yanık yüzünde bir ekmek kabuğunun kırmızımtırak donukluğu vardı.
Ne yapacağımı, bu halin beni nereye götüreceğini sorma, bende artık kuvvet yok, akıl yok, düşünce yok, yalnız aşk var. Mavzer kurşunu gibi çarptığını yere seren bir aşk..
Sonra içliydi Sanırdın ki, klarneti çalarken, havayı ciğerlerinden değil, doğrudan doğruya yüreğinden veriyor.
Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?
Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘ Dünyada neler gördünüz?’ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki

Sabahattin Ali

Oğlunun acısı daha içinden çıkmamıştı, fakat hükümet kapısına düşmek ona oğlunun ölümünden çok daha korkunç geliyordu
Halbuki ben onun için bir hiçtim; gelmiş ve geçmiş birisi. Nasıl anlatayım efendim, çorabının yırtığı, şapkasının kurdelesi kadar benimle alakadar olmuyor, evlerindeki kedi kadar bile beni sevmiyordu.
sevmek, hele benim gibi sevmek berbat bir şeydir.
Çünkü bilirsiniz ki erkekle kadın arasında daimi bir arz ve talep vardır: Birincisi kadın, ikincisi erkek tarafından; eğer talep kadın tarafından olursa o kadar hoş olmuyor.
Halbuki en çok okuduğum bir kitabın en çok okuduğum bir satırı bile bana bazan başka şeyler söyleyebilir.
Halbuki ben gene senden uzak kalacağım.
Peki ama, bu sevmek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek midir?
Kadın anlaşılmaz ve derin bir mahlûktur !
Dünyada en tahammül edilemeyecek şey artık âşık olmadığımız birisiyle beraber yaşamak mecburiyetidir. Şu hâlde âşık olduğumuz birisiyle hayatımızı birleştirmek, en hafif tabiriyle, düşüncesizliktir.
Fakat hiçbir cümle hakikat-i değiştirmek iktidarında değildir.
Ta ne zamanlardan beri sesimizi çıkarmayıp içimize attığımız şeyler, hep birden uyandı; hepsinin acısını birden duyduk
Zaten sıkmadan uzun uzun anlatmasını bilen yegâne geveze, denizdir.
Siz sevemezsiniz.
Ah, ey peşinde koştum hakikat, nihayet seni yakalayacağım.
-Isteklerime varabilmek için dış dünya ile bağlarımı azaltmak lazım geldiğini seziyordum.
Hayatını anlamlı kılan ne varsa kim varsa,
sakın bırakmayın, sakın vazgeçmeyin
Sakız gibi çiğnenmiş güzelliklerden, bir dua kadar çok tekrar edilmiş yeni fikirlerden eser bulunmayan bu çölde hiçlik ve güzellik hüküm sürüyordu
herkes kendi havasında ve menfaat peşinde
Gözlerinde, sahibi için, yaşadığı ormanı bırakan bir Ceylanın garip mahzunluğu vardı. Sanat, ilahi sanat, aşka yenilmişti.

-Ve aşk ne kadar kudretlidir!

Düşünüyordum: Gidersem istikbalimi kaybedecektim, fakat durursam aklımı
Çünkü içten duyulan şeyler hep yanlış anlaşılır
Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar
Burası ufak yer, her şey hemen büyütülür.. Sessiz sedasız bir köşeye çekilip yaşamak lazım.
Fakat bir insan kalbi, bir şehirden daha karmakarışık, daha uçsuz bucaksız değil miydi ?
Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa, ‘Dünyada neler gördünüz?’ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..
Dünyada kendisiyle meşgul olabilecek bir insan bulunabileceği ihtimali, ona öyle yabancı idi ki
Ta ne zamanlardan beri sesimizi çıkarmayıp içimize attığımız şeyler, hep birden uyandı; hepsinin acısını birden duyduk..
Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir.
Ana Ana! derken sesi, gitgide yaklaşan ve kar üzerinde kayıyormuş gibi süratli adımlarla etrafında daireler çizen hayvanların bağırışından farksız oluyordu. Büzülmüş bir halde yolun çamurları üzerine uzanan vücudunu kar örtmeye çalışırken o hala birbirine vuran Dişlerin arasından:
– Ana Anacığım Ana! diye mırıldanmaya çalışıyordu.

Bu sırada, birkaç yüz metre ötede, evlerinin tahta kapısı arkasında Rüzgârın sesini dinleyerek küçük Hasan’ı bekleyen iki kardeş, Onunkine pek benzeyen bir korku ile titriyorlar ve köyün etrafında dolaşan kurtların Sesini duydukça, birbirlerine sokularak ağlaşıyorlardı.

Biliyor musunuz, bir dakika, hatta bir
saniyede verilen veya verilmeyen bir karar, bir tereddüt anı, insanın hayatı üzerinde ne uçsuz bucaksız neticeler doğurabiliyor.
İçimde müthiş
bir yorgunluk hissi vardı.
Nasıl bir fırtına bittikten sonra bile dalgalar bir müddet yorgun kımıldamalarla harekette devam ederlerse, bende de herhalde bazı ufak tefek taşkınlıklar eksik olmuyordu fakat bunların da
zamanla geçeceği tabii idi.
Çok güzeldi; o kadar ki, başka tarafa bakarsam göreceğim her şeyin bu çehrenin kafamdaki aksini bulandıracağını zannediyor,
gözlerimi yüzünden ayıramıyordum.
Bir şey eksik
gibiydi, bütün ömrünce işlemeyen bir yeri
varmış gibiydi.
Hayata
bakmalı, hayata; kitaplarda bir şey yok
Seni bilmem fakat ben maddelerin fevkinde bir manevi bağa, insanları
birbirine yaklaştıran bir hisse inanıyorum.
Düşün, dünyada birbirini severek, birbirine
yakın olmak hisleri de olmasa yaşamanın manası kalır mı?
O zaman hiç
düşünmeden gel; beni kitaplarımın temiz
arkadaşlığından ayıracağından korkma. Ve bu eve girerken içinden hiçbir tereddüt geçmesin:
Bu odanın eşiğine bilmem şimdiye kadar senden daha temiz biri ayak bastı mı?
Ah ! Ey peşinde koştuğum hakikât, nihayet seni yakalayacağım.
Düşünüyordum, gidersem istikbalimi kaybedecektim fakat durursam aklımı
Ben burada yalnızlığı bardak bardak içiyorum
Biliyor musunuz, bir dakika, hatta bir
saniyede verilen veya verilmeyen bir karar, bir tereddüt anı, insanın hayatı üzerinde ne uçsuz bucaksız neticeler doğurabiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir