İçeriğe geç

Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli Kitap Alıntıları – Umay Umay

Umay Umay kitaplarından Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli kitap alıntıları sizlerle…

Bütün Güzel Çocuklar Şüpheli Kitap Alıntıları

Birini sevmem ne işe yarayacak,
Anlamıyor musun?
kalbim kalmadı..
Kırgınlığını ve utancını gizleyemeyen bakışlarla dolaşıyorum. Kürtçe türküler söylüyorum, Türkçe türküler söylüyorum
Şimdi bana kötülükten koruduğun şarkını söyle.
Hücrende kalemin kağıt üzerindeki sesini duyduğunu, bir sözün küskünlüğünü kabul ettiğini, o sessizliğin bir yerinde büyüdüğünü biliyorum. Seni öyle özledim ki, utanıyorum.
Rüyalarımızdaki dünyada yaşasaydık, burası özlediğin sokaklar derdim. Belki o zaman düşleri gerçek yapabilirdik.
Tanrıya son sözümü söyledim;
Terbiye borcum yok dünyaya
;
Hayat ya da tornavida Çoktan ölmüş balık gibi bakan gözler, marjinal ya da şair oyunları. Uffffffffff , uuuuuuuuufffff.
çok yalnızım, rahatsızım, arızam azdı Olan bitenden uzaktayım. Deneyimsizim, plazaları şemsiye gibi kullanıyorum. Deneyimsizim, size seks teklifinde bulunuyorum; yükselen değerlere asansörle mi çıkılır? Haa, nasıl çıkılır?
Kazanmanın koşulsuz yolları .; aahhh güzel ojelerim.
Ele geçirmek, kazanmak, ikinci bir ağızla övülmek derdindeler. Sanırım bu yüzden giydikleri her neyse hep onu giymek zorundalar.Yaptıkları iş her neyse bunu hep devam ettirmek durumundalar. Yoksa korkunç bişey olur ve biri kalkıp onlara KİM OLDUKLARINI sorar.
yaranı yaramın üstüne koysana
sürtsene biraz
beni şu pis hükümdarlardan daha gerçek
daha güzel acıtsana
Yapsana
n’olur
beni kurtarsana
“GÜL YANLIŞ KOKARSA, YAKAYA TUZ TAKILIR.” Öyle mi Orhan, gül yanlış kokarsa yakaya tuz mu takılır,,,,,,?
Şimdi bu dik duruşumu sarmalayıp yuvarlamak istiyorum.
Aklıma sokakları dolaşan devrimci çocuklar geliyor. Hangi sokağa sapacaklarını hala bilmiyorlar mı diye endişeleniyorum.
İnsan bir pinpon topuna, bir parça jelatine, taş zemini örten kilime, vaatlere, yalanlara, iç çekişlerine inanabilir. Ve bir insan bütün bunlar için, belki sadece biri için ölebilir Kabul etmiyorum!!!
habire, olur olmaz oğlanlara aşık oluyorum
Varlığı dışında hiç bi anlam taşımayan boş vitrin sürahileri
Her elveda kırık bir merhabadır aslında
Sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Olmuyor, göz göze gelmemiz yasak.
Sana hiç gözyaşı hediye edildi mi ?
Gözlerindeki aşkı değdir parmaklarının biçimlediği her rüyaya. Senden bana ulaşan rüzgarın da adı bu olsun
Terbiye borcum yok dünyaya
Ne zor, yazarak anlatmaya çalışmak sustuklarını.
Şiddet ceza vermiyor. Şiddet öldürüyor.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Acım beni yaşlandırmış olabilir mi?
Ölüm oruçları devam ediyor
Ölüm oruçları devam edecek
Beni hâlâ iyi ve deli sanıyorsun ama öyle değil
Seni öyle özledim ki, utanıyorum
Şiddet bu ülkede inanıldığı gibi sorunları hemencecik halleden sihirli bir değnek değil.
Dargınlığımız birer birer kaybettiğimiz inançlarımızdan değil mi?
Gül yanlış kokarsa yakaya tuz takılır
Ne zor, yazarak anlatmaya çalışmak sustuklarını.
Tanrıya son sözümü söyledim; Terbiye borcum yok dünyaya
Tanrıya son sözümü söyledim; Terbiye borcum yok dünyaya
Naylon suratlı adamlardan, bayat ekmek gibi kokan ama hiç eskimeyen yüzlerden. Jakuzili hayat çiplerinden korkuyorum.Yaşı yirmi ruhu yetmiş olanlardan korkuyorum. Ama çok yalnızım, rahatsızım, arızam azdı Olan bitenden uzaktayım.
Şiddet bu ülkede inanıldığı gibi sorunları hemencecik halleden sihirli bir değnek değil. Silahlar ve bombalar masallardaki adaletli kralı ya da aşktan ölümlü kraliçeyi yaratmıyor. Şiddet ceza vermiyor. Şiddet öldürüyor.
Çok uzun yıllar sonra cezaevlerinin inşa edildiği yerler boş araziler olarak kalacak. Belki büyük iş merkezleri, alışveriş alanları, çocuk bahçeleri yapılacak. Belki birilerinin ayakları burkulacak yürürken, birden içlerinde bir sızı büyüyecek. Rüzgarla ve yıllarla silinmeyen can çekişmelerinin, kan kokusunun izleriyle karşılaşılacak. Göremediğimiz, duyamadığımız, anlamak istemediğimiz, bu yüzden hep suçlu kalacağımız acılar için küçük bir bedel ödeyeceğiz. Biricik ve vazgeçilmez olanın, yani hayatın sınırları bu vahşetin içinde son bulmasın diye, işte bu yüzden satırlar unutmamak ve unutulmamak için yazılmalı. Ya da susmalı çok uzun bir yürüyüşe çıkılmış gibi. Dargınlığımız birer birer kaybettiğimiz inançlarımızdan değil mi
Sözcüklerin, vicdanın özü olamayacak kadar yaralı olduğu bir yerden; içimde biriken kusma isteğinden ve kusamamaktan yorgun, birkaç dilek, birkaç gönül rahatlatıcı şey düşünmeye çalışıyorum. Olmuyor. Hayatın bittiği yerde nasıl durulur bilmiyorum. Gururlu mu, cesaretsiz mi, yeniden doğacak gibi hırslı mı, öfkeli mi? Nasıl durulur, durulursa ilk ne söylenir bilmiyorum. Bildiğim içimizde insanlık dileyen büyük bir parçanın yıllar boyunca yaralı ve kimsesiz kalacağı. Nefretin ve sevginin ötesinde, anlamsızlığın ortasında kalem uçlarına paslı iğnelerle dikilmiş yüzümüze bakıyorum. Bu nasıl yazılır? Bu suç mahallinde unutulan umudu nasıl dile getireceğim. Hangi küreklerle, hangi toprağa gömeceğim bunca cesedi.
Ne zor, yazarak anlatmaya çalışmak sustuklarını. Demek takvim yapraklarıyla saçlarını keseceklermiş. Bir gün, ateşin onları iyileştirdiğini unutarak ellerini de yakacaklar. İyi ki unutacaklar, en iyi bunu becerirler. Hep unuturlar ve bu yüzden hiç utanmazlar. Şiir yok demiştim. Ama benim için haykırmak istediğim bir şiirsin. Yazamadığım, koklayamadığım, yetişemediğim bir şiir.
Hayatın suçu diye geçiştirdiğimiz bütün ihanetler biz değil miyiz? Sevdiğin resimlerin, sevdiğin kitapların, sevdiğin kadınların düşmanı. Bu yüzden seni üzmenin bir yolunu hep bulacaklar. Sana iyi şeylerden bahsetmek istiyorum. İyi olan şeyler. İyi ve uzun olan. Bizi sevgi dolu ve güçlü yapan şeyler. Gülmeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi acemiyim. Sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek, ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum. Sadece seni hayatımda üç kez görmüş ve unutamamış olabilirim. Sadece seni sevmiş olabilirim
Bu gece ağlamak ve şiir yazmak yok. Dışarıya çok az çıkıyorum. Bazen yeni cd,lere bakmak için, bazense umutlandığım bir film için. Sokakta hiçbir gerçek tek başına dolaşacak kadar cesur değil. Sokaklar ne dediği anlaşılmayan hayallerle dolu. Varacakları hiçbir yer yok. Zaten bir yer aramıyorlar. O yüzden eğildikleri bir alın yok. Ağlamaya utanacakları bir şiir yok.
Bir süredir kendimi hissetmiyorum.
Tanrıya son sözümü söyledim; Terbiye borcum yok dünyaya
Ama merak ediyorum ; sana hiç aşık olundu mu?
Acı büyükse bu bana yakışır.
Derimi ve küskünlüğümü sıyır., çünkü hayat kurban arar.
Seninle kalbim arasındaki dersi çalışıyorum. Meleklerin kararsız kaldığı kapıdan geçiyorum.
bikaç kadını düşünmüşsün, en berbat olanının ben
olduğuma karar vermişsin
kabus gibi , rezil, fena, pis demişsin
hâlâ, habire olur olmaz oğlanlara aşık oluyorum
Kafamın içinde binlerce anı vızıldıyor
Mahrem yerlerime kadar kelimelere
her elveda kırık bir merhabadır aslında
yapsana
Temkinli hayaller kuruyorlar. Buna gerçekçilik ismini takmışlar. Ama rengi bozuk bi sürahi kadar gerçekler.
Şimdi bütün bu dualar
bu iç çekişler ne işe yarayacak
Orada birileri aşk gibi ölümün altında
Onlar eriyip tükenirken
birini sevmem ne işe yarayacak ?
Anlamıyor musun? Kalbim kalmadı
İçeride birileri ölüyor” dedi arkadaşım
O kadar yakınlar ki soğuk vedaya
artık işe yaramayacak hiçbir merhaba,,
Çalınınca inciten şarkı
Bozuk çıkıyor aldığım güvercin
Hep taklalar atıyor
Ucu ıslanınca suluboya olan kırmızı kalem
Kederli lahmacun
Toplumun “ölüseviciliğini” destekleyen, körükleyen bir süreç yaşıyoruz. Bir kez daha şairlerin kalemi kırılmıştır.
Bu suç mahallinde unutulan umudu nasıl dile getireceğim.
Sakın üşütme. Sakın yaşlanma. Sakın yıkılma. Sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma.
Sadece seni hayatımda üç kez görmüş ve unutamamış olabilirim. Sadece seni sevmiş olabilirim
Gülmeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi acemiyim.
Yooo, ağlamıyorum.
Sokakta hiçbir gerçek tek başına dolaşacak kadar cesur değil.
Ama kalbimdeki acıyı nereye koyacaksın, göğsümdeki sıkıntıyı nereye saklayacaksın.
benim deli ve iyi olma şansım bitti
Muhteşem elmacık kemiklerini öpüyorum.
Beni hala iyi ve deli sanıyorsun ama öyle değil
Üzülme.., ağlamadım. Kahkahalar atarak biricik hayatıma geri döndüm. Hadi beni alkışla.
İnsan bir pinpon topuna, bir parça jelatine, taş zemini örten kilime, vaatlere, yalanlara, iç çekişlerine inanabilir.
insan bütün bunlar için, belki sadece biri için ölebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir