George Orwell kitaplarından Burma Günleri kitap alıntıları sizlerle…
Burma Günleri Kitap Alıntıları
Eğer dünyadaki herhangi bir konu üzerine düşüncelerinizi dürüstçe söylemenizi ayıplanacak bir şey olarak gören insanlar arasında acı bir yalnızlık çekerek yaşamınızı sürdürmüş ve orta yaşlarınıza merdiven dayamışsanız, konuşma ihtiyacı bütün ihtiyaçlardan daha büyüktür.
Eğer dünyadaki herhangi bir konu üzerine düşüncelerinizi dürüstçe söylemenizi ayıplanacak bir şey olarak gören insanlar arasında acı bir yalnızlık çekerek yaşamınızı sürdürmüş ve orta yaşlarınıza merdiven dayamışsanız, konuşma ihtiyacı bütün ihtiyaçlardan daha büyüktür.
Bu yaşamda insanlar genellikle yapmadıkları şeylerden dolayı itibar görürler zaten.
Hiçbir Avrupalı bir Doğulu karşısında kendisini tehlikede hissetmez.
Birkaç imzasız mektup mucizeler yaratır. Yalnızca dayanma meselesi bu; suçla, suçla, hiç durmadan suçla.
Hiçbir Avrupalı kanıtlara aldırmaz. Bir adamın yüzünün rengi siyahsa, kuşku yeterli kanıttır.
Bütün yaşamınız bir yalanlar yaşamıdır.
Yaşamak için boğucu ve bunaltıcı bir dünyaydı bu.
Bütün bu yasa ve düzen zırvalarının sonu nereye götürüyor? Daha fazla banka ve daha fazla hapishane — tek anlamı bu.
Bu ülke bir daha asla yaşanmaya uygun bir yer olmayacak.
Bir insana iyi davrandıktan sonra ona öldürücü bir vuruş vurmak, sonra da nedenini söylemeyi reddetmek adil bir davranış değil.
Sevgi! Bu sözcük o kadar çok kullanıldı ki anlamını yitirdi.
Seninle hiç durmadan, hiç susmadan konuşabilirim!
Hiçbir şey açıklamayacaktı. Onu karanlıkta bırakacak, küçümseyecek, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı; tam kadınlara özgü bir davranış.
Bazen gerçek sevgide korkunç bir alçakgönüllülük gizlidir
Göz kamaştırıcı, başarılı bir hayattı onunki. U Po Kyin’in en eski anısı, seksenli yıllarda göbekli çıplak bir çocukken galip gelen Ingiliz birliklerinin Mandalay’a girişini
seyredişiydi. Biftekle beslenmiş, kırmızı suratlı ve kırmızı yelekli koca koca adamların sırasıyla önünden geçerken duyduğu dehşeti hatırladı; omuzlarına aldıkları uzun tüfekleri ve çizmelerinin çıkardığı ağır ve ritmik sesleri de. Onları birkaç dakika seyrettikten sonra tabanları yağlamıştı. Çocuk aklıyla, kendi insanlarının bu devler ırkıyla boy ölçüşemeyeceğini kavramıştı. Daha o yaşta İngilizlerin tarafında
savaşmak, üzerlerine bir asalak gibi yapışmak en büyük hırsI olmuştu.
seyredişiydi. Biftekle beslenmiş, kırmızı suratlı ve kırmızı yelekli koca koca adamların sırasıyla önünden geçerken duyduğu dehşeti hatırladı; omuzlarına aldıkları uzun tüfekleri ve çizmelerinin çıkardığı ağır ve ritmik sesleri de. Onları birkaç dakika seyrettikten sonra tabanları yağlamıştı. Çocuk aklıyla, kendi insanlarının bu devler ırkıyla boy ölçüşemeyeceğini kavramıştı. Daha o yaşta İngilizlerin tarafında
savaşmak, üzerlerine bir asalak gibi yapışmak en büyük hırsI olmuştu.
Kitaplarıyla ve söze dökülemeyen gizli düşünceleriyle içedönük, gizli bir yaşam sürmeyi öğrendi.
Konuşmak, yalnızca konuşmak!
Ne kadar küçük bir şey gibi görünüyordu ve ne kadar önemliydi!
Ne kadar küçük bir şey gibi görünüyordu ve ne kadar önemliydi!
Çünkü kişiyi kurtaracak iyilikler sadece kendi sağlığında yaptıklarıydı.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Kaderin delip geçemeyeceği zırh yoktur.
Asla beraber olmayacağınız bir kadını arzulamaktan daha arsızca, daha rezil bir şey var mıdır hayatta?
… ben kitaplardan konuşmayı çok severim.
Bence okumak çok harika bir şey.
Kitaplar olmasaydı yaşam neye benzerdi.
Bence okumak çok harika bir şey.
Kitaplar olmasaydı yaşam neye benzerdi.
Bu öyle kişisel bir cennet ki…
Kitapları seven biriyle karşılaşmak ne güzel.
Yaşamı gizlilik içinde sürdürmek, insanı çürütür.
Yaşamın akışı yönünde yaşamak gerekir, ona karşı değil.
Yaşamın akışı yönünde yaşamak gerekir, ona karşı değil.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
İnsan gençken, ne geçmişi ne de geleceği düşünmesi gerekmiyorken, güzel bir yaşamdı.
Yalnızdı, yaşam denizinin ortasında ıssız bir ada gibi.
Hangi yalanla yaşıyorsunuz?
“Unutma, dünyada seni seven tek bir insanın bile olması büyük bir şey.”
“Felaketin acısını tam olarak hissedemeyecek kadar üzgündü. Bütün derin yaralar gibi acısı çok sonra çıkacaktı.”
Okullarımıza bak, ucuz katipler yetiştiren fabrikalar
Unutma, dünyada seni seven tek bir
insanın bile olması büyük bir şey.
insanın bile olması büyük bir şey.
Sevgi! Bu sözcük öyle çok kullanıldı ki anlamını yitirdi.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kitapları seven biriyle karşılaşmak ne güzel!
Yalnızdı, yalnızlık çok acı bir şeydi!
Sanki bütün o amansız yıllar ona hiç dokunmamış gibi şimdi yeniden başlayamaz mıydı?
Kitapları seven biriyle karşılaşmak ne güzel!
Yalnızdı, yalnızdı, yaşam denizinde ıssız bir adaydı o!
Sevgi! Bu sözcük öyle çok kullanıldı ki anlamını yitirdi.
Anlıyor musun -nasıl söyleyeyim- içimizde bizi konuşmaya iten bir iblis var sanki. Birileriyle paylaşmayı çok istememize karşın her nasılsa hiç kimseyle paylaşamadığımız anılar yığınının altından eziliriz.
Bilmiyorum, her zaman bir şeyler şanssız gidiyormuş gibi görünüyor.
Konuşmak, yalnızca konuşmak! Ne kadar küçük bir şey gibi görünüyordu ve ne kadar önemliydi!
Yaşamak için boğucu ve bunaltıcı bir dünyaydı bu. Her sözcüğün ve her düşüncenin sansürlendiği bir dünya.
Flory’nin içine bir acı saplandı. Yalnızdı, yalnızdı, yalnızlık çok acı bir şeydi! Sık sık ormanda burası gibi ıssız yerlere gelir, sözcüklerle anlatılamayacak kadar güzel bir şey -kuş, çiçek, ağaç- görürdü. Bunları paylaşabileceği tek bir ruh olsaydı yanında. Güzellik paylaşılmadıkça anlamsızdır. Yalnızlığını paylaşabileceği tek bir kişi olsaydı!
Benim tek karşı çıktığım şey, şu beyaz adamın sorumluluğu palavrası.
Hep söylerim, asla içinde tutmayacaksın. ***
Hiçbirinin aklına söylenecek yeni bir şey gelmiyor muydu hiç? Of, ne biçim bir yerdi burası, ne biçim insanlardı bunlar! Ne biçim bir uygarlıktı şu bizim uygarlığımız.
Hiçbir koruyucu zırh, kadere karşı gelemez.
Yine de hayatının çoğunu yalnız geçirmiş erkekler gibi fikirlere uyum sağlaması, insanlara uyum sağlamasından daha kolaydı.
Bir adamın kendi ruhunu kurtarırken tüm dünyasını kaybetmesine ne gerek vardı?
Daha bin yıl yaşamayacağını ne zaman hatırlayacaksın Ko Po Kyin?
Mr. Flory’nin İngiliz İmparatorluğundan bahsederken söyledikleri:
“Eğer biz uygarlaştırıcı bir etkiysek bunun tek nedeni daha büyük parçalar koparmak istememiz. Eğer buna değmediğini görürsek her şeyi çöpe atabiliriz.”
“Eğer biz uygarlaştırıcı bir etkiysek bunun tek nedeni daha büyük parçalar koparmak istememiz. Eğer buna değmediğini görürsek her şeyi çöpe atabiliriz.”
Benim tek karşı çıktığım şey şu beyaz adamın sorumluluğu palavrası.
Yaşamak için boğucu ve bunaltıcı bir dünyaydı bu.Her sözcüğün ve her düşüncenin sansürlendiği bir dünya..
İngiliz İmparatorluğu yalnızca ticaret tekellerini İngilizlere vermek için bir araç – ya da daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerine.
…Bir kız evlenecek birini bulduğunda bu kim olursa olsun onunla evlendiği için mutlu olmalıydı.
Tek yapabildiği şey, kenarda durup kendisinden daha iyi bir adamın kızı almasını seyretmek ve ona gıpta etmekti.
Dünyada, hiçbir zaman sahip olamayacağınız kadını arzulamaktan daha aşağılık, daha onursuz bir şey var mıdır?
Budist inanca göre hayatlarında kötülük yapanlar bir sonraki hayatlarını sıçan ya da kurbağaya benzer aşağılık bir hayvan olarak geçirirlerdi.
Hükümette işe girmeye çalıştı, fakat yoksulluğu ve içeride bir tanıdığının olmaması yüzünden başarılı olamadı.
Burma’da her yıl yaklaşık sekiz yüz kişi öldürülür; bunun hiçbir önemi yoktur; ama bir beyaz adamın öldürülmesi canavarlıktır, kutsal şeylere karşı işlenmiş bir suçtur.
Gıpta etmek korkunç bir şeydir. Bütün öteki acılardan farklıdır; çünkü hiçbir şeyle örtülemez ve yüceltilip bir trajediye dönüştürülecek bir yanı da yoktur. Yalnızca acı verici olmaktan çok daha fazlasıdır, iğrençtir.
Bir insana iyi davrandıktan sonra ona öldürücü bir vuruş vurmak, sonra da nedenini söylemeyi reddetmek adil bir davranış değil.
Onu karanlikta bırakacak, küçümseyecek, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı; tam kadınlara özgü bir davranış.
Kitapları seven biriyle karşılaşmak ne kadar güzel bir duygu! ***
Yabancılık, yalnızlık, hüzün!
İnsan yaşadıkça öğrenir.
Bunları öldürmek cinayet. Burmalılar bu kuşların öldürüldükleri zaman kustuklarını söylerler, sanki, “Bak, sahip olduğum her şey bu işte, üstelik senden de hiçbir şey almamıştım. Niçin öldürdün beni?’ demek isterler.
Hiçbir koruyucu zırh kadere karşı gelemez.
Sevap işlemek için hiçbir zaman çok geç değildir. Biraz daha sevap kazanmaya çalış Ko Po Kyin!
Bazı şeyler sözle anlatılmaz.
Yalnızdı, yalnızdı, yalnızlık çok acı bir şeydi!
Hiçbir zırh yazgıya karşı koyamaz.
Unutma,
Dünyada seni seven tek bir insanın bile olması büyük bir şey.
Dünyada seni seven tek bir insanın bile olması büyük bir şey.