İçeriğe geç

Bunları Kimseye Anlatmamıştım Kitap Alıntıları – Alişan Kapaklıkaya

Alişan Kapaklıkaya kitaplarından Bunları Kimseye Anlatmamıştım kitap alıntıları sizlerle…

Bunları Kimseye Anlatmamıştım Kitap Alıntıları

Dışarıdan insanlar sana hayran
sen kendi içinde kendine düşman

Seni istediğin gibi değil,başkalarının
beklediği gibi yaşamak çok yorar.

Kendisiyle savaş halinde olan insan etrafında
kimseyle barışık olamıyor.

Kendisiyle barışık olan insan etrafında
savaşacak kimse bulamıyor.

Başkalarını mutlu etmeye çalışırken
içindeki kendini ihmal etme olur mu?

Ümidini kaybeden insanın başka bir şeyi yoktur.
Sen kendine haksızlık ediyor ve kendini önemsiz görüyorsun. Biliyor musun, bu olumsuzluğu da kendin yaratıyorsun. Başkaları seni böyle gördüğü, sana aldırış etmediği için değil; sen kendinin farkında olmadığın için böyle düşünüyorsun.
Yaşamda en büyük mutluluk sevilmekten ve sevildiğini bilmekten gelir. Viktor Hugo
Pınar Yılmazer, Bana sorarsan eğer, en heyecan verici serüven insanın ‘kendi kendine keşfidir’ derim.
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?
Şöyle bir söz okumuştum: Sevdiğini özgür bırak, seni seviyorsa zaten gitmeyecektir. Eğer gitmişse bil ki hiçbir zaman seni sevmemiştir.
Ben bugüne kadar namusun sadece bir kızın bekâreti olduğunu zannediyordum, değilmiş Hocam. Toplumumuzda kadınların, kızların namus bekçiliğine soyunan bazı erkeklerin beyinlerinde ne kadar namussuz ve alçak olduklarını gördüm. Kişilikler de namussuz oluyormuş!..
Hiç kimse bana yakınlık göstermiyordu. Kimse beni sevmiyordu. Hatta çevremdeki herkes benden nefret ediyordu. Kendi öz annem ve babam beni sevmeyip başkalarına verdikten sonra, başkalarının beni sevmesi zaten beklenemezdi ama ben o kimsesiz halimle bile bekliyordum.
Ve işte sevgiyle beslenmeyen, kendisini sevecek bir kimsesi olmayan, hiç kimseden insanlık namına güler yüz görmeyen ve kendisine gülen ilk kişinin kendisini sevdiğini zannedip onun peşinden yanlış yollara giden bir genç kızın dramı
Toplumumuzda kadınların, kızların namus bekçiliğine soyunan bazı erkeklerin beyinlerinde ne kadar namussuz ve alçak olduklarını gördük. Kişilikler de namussuz oluyormuş.
Çok şey aryorsun ama ne aradığını, onu nerede ve nasıl bulacağını bilmediğin anlar oluyor. Ve sen sürekli olarak uğraşıp duruyorsun.Dün nefret ettiğinden bugün hoşlanıyor, dün hoşlandığının bugün yüzüne bile bakmıyorsun. Ak kara, kara ak oluyor.
Bir Daha Uçamayacak
Yaralı Bir Kuş Gibiyim
Bir sorunun çözümünü bilmek başka, o çözüm için gerekenleri yapmak başkadır.
Başkalarının kendisini kurtarmasını bekleyenler, kölelerdir
Zorlamanın olduğu yerde sevgi olmaz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yaşamda en büyük mutluluk sevilmekten ve sevildiğini bilmekten gelir.
Yapamadıklarımıza üzülmek hiçbir şey kazandırmaz. Bazen o kadar üzülürüz ki yapabileceklerimizi bile ihmal ederiz. Halbuki bizler yapamadıklarımıza üzülmek yerine, yaptıklarımıza ve yapabileceklerimize sevinmeyi öğrensek herhalde çok daha mutlu olurduk.
Önyargılar, önce kendimizle sonra da çevremizle iletişim kurmamızı engelliyor
Sevdiğini özgür bırak, seni seviyorsa zaten gitmeyecektir. Eğer gitmişse bil ki hiçbir zaman seni sevmemiştir.
Rotası Belli Olmayan Bir Gemi Gibiyim diyorsun. Şöyle bir söz okumuştum: Rotası belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.
Güven sözle, yeminle, yalvarmakla olmaz. O kalpten kalbe gerçekleşen bir duygudur. Kalbin sana en doğrusunu söyleyecektir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İletişimsizlik insanı bunaltır, hasta eder ruhunu karartır.
Bizler gerek anlayışsızlıktan, gerek bencillikten, gerek gururdan, gerekse sevgisizlikten olsun bazen dertlere çare olamadığımız, gibi o dertlere dert katıyoruz.
Bencil insan, her zaman en çok sevdiği kişiye, yani kendisine zarar verir
Bir dostlukta önemli olan yılların sayısı değil;neyin, ne kadar paylaşıldığıdır
Bu dönemde gençler dağın zirvelerinden çıkıp yokuş aşağı akan bir su gibidirler. Su, bazen çılgınca, sağa sola çarparak, bazen de durgun akar. Bazen çevresine zarar veri.r O sürekli olarak rahatça akıp gidebileceği yatağını aramaktadır. Bu arayış, insanoğlu ona güzel kanallar yapıncaya kadar sürüp gider
Başkalarının kendisini kurtarmasını bekleyenler kölelerdir.
Önemli olan bir yere serilmiş olmak değildir.
Bir daha ayağa kalkıp kalkamayacağımızdır
Üç yıl üç farklı ailedeki üç cehennemde yaşadım. Daha bir eve alışamadan başka bir akrabanın evine gönderiliyordum. Ne yapacağımı kime karşı nasıl davranacağımı bilemiyordum.
Büyük adamların çoğu çalışmalarını acı, dert ve güçlük içerisinde gerçekleştirmişlerdir. Suların alçalması ve kabarmasına karşı mücadele vermişler, bitkin bir şekilde kıyıya vurmuşlardır.
Ben liseye gelmiş öğrencilere diyorum ki, Her şeyden önce buraya neden geldiğinize bir karar verin.Burada edinebileceğiniz bir meslek yok. Üniversite sınavlarını kazanmak gibi bir amacınız varsa düz lise sizi bu amacınıza götürebilir. Gelecekte kendinizi hangi alanda yetiştirmek istiyorsanız o alanla ilgili bir bölüm seçmeniz gerekir.
Bana sorarsan eğer, en heyecan verici serüven, İnsanın kendi kendini keşfidir derim ben
Farklı alanlarla okuduğumuz ilgili okuduğumuz her kitap bize kişiliğimizin bir yönünü gösterir. Güzel kitaplar bize bizi anlatır.
İçimizde keşfedilmeyen büyük bir gizilgüç ve birçok yetenek vardır.
Ona sevgiyi göstermesi değil , bastırması öğretildi..
Dışarıdan görünen sen ◉‿◉
İçerdeki sen ಥ╭╮ಥ -Dışarıdan insanlar sana hayran. -Sen kendi içinde kendine düşman. -Seni istediğin gibi değil, başkalarının beklediği gibi yaşamak çok yorar.
-Başkalarını mutlu etmeye çalışırken içindeki kendini ihmal etme olur mu?
Allah Ayaklarımı Almış Ama Daha Değerli Bir Şey Vermiş:
YAŞAMA SEVİNCİ
Az önce konuşmakta güçlük çektiğimi söylemiştim ya, işte bu, dünyadaki en büyük sorunumdur. Konuşmamak içimde çok derin ve büyük yaralar açtı.
O yılım okul dışında geçti. Pencerenin kenarına oturur, sırtlarında çantalarıyla okula giden çocukları seyrederdim. Onları gördükçe kendilerine özenir, ağlardım. Beni en çok da ellerinden tuttukları anne ve babalar duygulandırırdı.
Okula giden öğrenciler yakacaklarını da kendileri götürürlerdi. Her öğrenci her gün bir odun götürmek zorundaydı. Ablalarım okula odun götürdüklerinde babamdan, götürmediklerinde de öğretmenden dayak yerlerdi.
Açıklanmayan duygular hiçbir zaman kaybolmaz. Onlar diri diri gömülür ve sonra çok zararlı bir şekilde yeniden ortaya çıkar.
El âleme güzel göstermek istedikleri çocuklarına el âlem yokken etmediğini bırakmıyorlar. Onlar iyi desin de varsın çocuklar mutsuz olsun kimin umurunda?
Ailem, beni ve kardeşlerimi topluma çok iyi çocuklar olarak göstermek istiyor. Bu istek sadece benim ailemde değil, toplumumuzdaki birçok ailede var. Her aile kendi çocuklarının topluma, diğer bir deyişle kendilerinin koyduğu bir yığın kurala uyum sağlayabilmesi için elinden geleni yapıyor. Bu onlara ne kazandırıyor acaba? Bunu çok merak ediyorum. Acaba aileler, çocukları toplumun tüm kurallarına uyduklarında onların hayatları boyunca mutlu olacaklarını mı sanıyorlar? Eğer böyle düşünüyorlarsa kesinlikle yanılıyorlar. Yaptıkları şey, çocuklarının güzel yaşamlarını yok etmek. Bunu niçin yapıyorlar? Toplum için, toplumun kurallarına uymuş olmak için
.
Geçmişi bugüne getirmek mümkün değil. Benimki sadece bir özlem işte
.
.
Rotası belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez…
.
.
Ölen birinin arkasından feryat etmek, ona sağlığında göstermediği sevgiyi toptan sunmaktır
.
Toplum; düşünen, farklı düşünceler üreten, kuralları sorgulayan bireyler yerine, kendisinin belirlediği şablonlara uyan, itaatkâr, topluma uymaktan başka bir şey düşünmeyen bireyler yetiştirmeyi istiyor. Üzülerek ifade etmeliyim ki bunu da büyük ölçüde başarıyor. Evet canım, bizim büyüklerimiz, farklılıklarımızı, yeteneklerimizi tanıyıp onları geliştirmek yerine, bizi toplumun istediği şekilde davranan uysal birer insan olarak yetiştirmek istiyorlar. Bu isteklerini gerçekleştirmek için ellerinden gelen her türlü çabayı gösteriyorlar.
Biz birçok şeyi hazır bulduğumuz bir toplumda, bir çevrede doğuyoruz
Güven, sözle yeminle yalvarmakla olmaz olmaz. O, kalpten kalbe gerçekleşen bir duygudur.
Ama nasıl bir anne-baba olacağımız çok önemli çünkü bu seçim bizim elimizde
.
Güven kalpten kalbe gerçekleşen bir duygudur
.
.
Herkesin bizlerden beklentileri farklıdır. Biz bu beklentileri yaşamaya kalkışsak, KENDİMİZİ YAŞAYAMAYIZ Kİ.
.
.
Herkesin bildiği SEN ile içinde yaşadığın SEN aynı mı?
.
Sorunlar kızarak, bağırıp çağırarak ya da sorun yokmuş gibi davranıp onları görmezlikten gelmeye çalışarak çözülmez.
Bir sorunun çözümünü bilmek başka, o çözüm için gerekenleri yapmak başkadır.
Mutluluğun elimizde olmayan bir şeyi elde etmekten değil de, elimizde olanı anlayıp takdir etmenin sonucunda geldiğini hep unuturuz.
Dışarıdan insanlar sana hayran sen kendi içinde kendine düşman.
Seni istediğin gibi değil, başkalarının beklediği gibi yaşamak çok yorar.
Kendisiyle savaş halinde olan insan etrafında kimseyle barışık olamıyor.
Kendisiyle barışık olan insan etrafında savaşacak kimse bulamıyor.
Başkalarını mutlu etmeye çalışırken içindeki kendini ihmal etme olur mu?
Genç olmak, kendimizin farkına varmak demektir. Duygu, düşünce ve ideallerimiz arasında bir denge kurup hayatın gerçekleri ile bir an önce tanışmak, tek başına çıkacağımız hayat yolculuğuna hazırlık yapmak demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir